Makina İmalatçıları Birliği son dönemde sıkça tartışılan teşvikler konusunda “Yatırım Teşviklerinde Güncel Durum ve Beklentiler” adlı bir rapor hazırladı. Bu rapor bir eleştiri olmaktan ziyade sektör...

Makina İmalatçıları Birliği son dönemde sıkça tartışılan teşvikler konusunda “Yatırım Teşviklerinde Güncel Durum ve Beklentiler” adlı bir rapor hazırladı. Bu rapor bir eleştiri olmaktan ziyade sektör için bir çözüm önerisi niteliği taşıyor. Raporda üç sorun öne çıkıyor ve buna ilişkin üç çözüm önerisi yer alıyor. Bunlar; yatırımlar ithalata karşı korunmalı, yeni teknolojiler hedeflenmeli ve yatırım için arazi tahsis edilmeli.

Makine imalat sektörünün, imalat yatırımları içindeki payı yüzde 5.14 ve diğer tüm yatırımlar içindeki oranı ise yüzde 2. Rapora göre Ar-Ge yoğunluğuna dayalı yüksek teknolojili imalat yatırımlarının oranı daha fazla olmalı. Sektördeki yüksek teknolojinin payı ise yüzde 1.5. Sektör temsilcilerine göre bu oranın artırılmasına yönelik teşviklerin uygulanması gerekiyor. 2023 yılı ihracat hedeflerinde, makine imalat sektörü için belirlenen yüzde 20’lik pay 100 milyar dolara karşılık geliyor ve yatırım oranları göz önünde bulundurulduğunda bu rakam makina sektörünü tatmin etmiyor. Bu nedenle Makina İmalatçıları Birliği’nin sektörden üç beklentisi var: İlki, Türkiye’nin 2023 hedefine ulaşabilmesi için makina imalat sektörüne pozitif ayrımcılık yapılmalı. İkincisi, sektör yatırımları stratejik yatırım olarak değerlendirilmeli. Üçüncüsü de yerli imalat makina ve teçhizat kullanımının özendirilmesi için gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmeli.

ÜRETİCİ NE İSTİYOR?

Stratejik ve büyük ölçekli yatırımlar, toplam yatırımların sadece yüzde 15’ini oluşturuyor. Buradan hareketle Makina İmalatçıları Birliği’nin talebi makina imalat yatırımlarının da stratejik yatırım olarak algılanması ve aldığı destek miktarlarının buna göre düzenlenmesi. Çünkü, kısa vadeli yatırım dönemleri yatırımcının, yatırımı beklemeye almasına sebep oluyor ve ortaklık yapısı kurulabilmesini engelliyor. Bilinçli yatırımcı, kısa vade nedeniyle beklemeye geçerken bilinçsiz yatırımlar ortaya çıkıyor. Yatırımların sürekliliğinin sağlanması için kısa vadeli (2 yıllık) planlardan ziyade, destek oranları ve kriterlerinin projeye bağlı olarak değiştirilmesi isteniyor. Yatırım teşviklerine ait avantajlar zaman sınırlamasına tabi olmamalı ve sürekli olarak değiştirilmemeli, sağlıklı yatırım kararları için süre kısıtlaması olmamalı görüşündeler. Bunlara ek olarak, teknoloji tabanlı imalatta bölge ayrımı gözetilmemesini, imalat yatırımları teşvik edilirken, nihai ürünün kilogram fiyatı üzerinden belirlenecek teknolojik yatırımlara kademeli olarak daha fazla destek verilmesinin gündeme gelmesini ve mevzuata eklenmesini istiyorlar.

YATIRIMLAR İTHALATA KARŞI KORUNMALI

İthal ara ürün veya hammaddeye bağlı imalat, katma değer bakımından uzun vavadede bir getiri sağlamıyor. Yerli imalatçının ikinci el, gümrüksüz ve KDV’siz ithalat ile rekabet etmesinin beklenmemesi gerekiyor. İkinci el ithalat, kaliteli imalat ve markalaşmanın önünde engel olarak görülüyor. Bu nedenle Birlik, yatırımlarda kullanılan yerli makina ve teçhizat bedellerinin yatırımlardaki oranının yüksekliğine göre verilecek teşviklerin, kademeli olarak artırılmasını hatta yerli makine ve teçhizata hibe verilerek kullanımının özendirilmesini istiyor. Birliğe göre düşük ve ortadüşük teknolojili yatırımlarda ithal makine kullanımı sınırlandırılmalı. Yapılması gereken, ikinci el düşük teknolojili yatırımlara kapı aralamak değil, devletin denetiminde yüksek teknolojiye yatırım yapmak. Bu geri dönüş açısından daha uzun vadeye yayılsa da rekabet gücü bakımından daha güçlü bir imalat modeline geçişi sağlayacak ve yapılan yatırımların da ithalata karşı korunması yatırımcıyı daha çok teşvik edecek görüşündeler.

YENİ TEKNOLOJİLER HEDEFLENMELİ

Makine imalat sektörü yatırımlarında üreticinin karşısına çıkan en büyük sorunlardan biri yatırımların büyük çoğunluğunun, düşük ve orta düşük teknolojili imalata yapılması. İmalat yatırımlarının 59’una yakın kısmı ortadüşük ve düşük teknolojili. Oysa, montaj ve düşük teknolojili yatırımlardan ziyade nitelikli imalata yönelik yaklaşım teşvik edilmeli. Birliğe göre yeni teknolojili, otomasyon oranı yüksek imalat hatları karşısında rekabet gücünü yitirmiş, düşük teknolojiye ihtiyaç duyan hatlar veya tesisler “emek yoğun” sistemler ile sadece istihdam yaratma amaçlı olarak Türkiye’ye getiriliyor. İtiraz da bu noktaya geliyor: “Türkiye’deki ucuz işgücünün yardımı ile bölgesel avantajlardan yararlanılarak yapılan yatırımlar, uzun vadede yüksek teknolojili yatırımların önünde ayakta kalamayacak ve yerli/milli teknoloji/katma değer gelişimine de katkı sağlayamayacak.”

YATIRIM IÇIN ARAZİ TAHSİS EDİLMELİ

Makine İmalatçıları Birliği’ne göre özel sektöre ait olmayan sanayi bölgelerindeki arazilerin, katma değerli ihracat ile belirli sayıda istihdam karşılığı yatırımcıya tahsis edilmesi gerekiyor. Kurum olarak görüşleri, devletin veya belediyelerin sahip olduğu altyapısı tamamlanmış organize sanayi bölgelerinde, yatırım için gereken alanlar belirlenmesi ve tahsis edilmesi şeklinde. Bu sayede, yatırımcıların en büyük sorunlarından biri olan organize sanayi bölgelerindeki arazi fiyatlarının yüksekliğinin önüne geçilmiş olunacağını düşünüyorlar. Kısa vadede araziye ödenecek olan yatırım payının, makinelere tahsis edilmesi ile daha yüksek katma değerli imalat yapılması sağlanabilecek.

YATIRIM BÖLGESİ GENİŞLEMELİ

Makina imalat yatırımları, Ankara, Kocaeli, İstanbul, Bursa, Konya ve Tekirdağ illerinde yoğunlaşmış durumda. Bu illerin tamamı, birinci ve ikinci bölge yatırım koşullarından yararlanıyor. Doğu Bölgesi illerinin bir kısmında makina yatırımı yapılmıyor. Söz konusu yatırım eksikliğinin sebebi de “eğitimsiz işgücüne” ve “pazara uzaklık nedeni ile müşteri ilişkilerinde karşılaşılan zorluğa” bağlanıyor. Her ne kadar istenilse de altyapısı zayıf illerin eğitimli işgücü isteyen yüksek ve orta yüksek teknolojili yatırımlara evsahipliği yapması mümkün görünmüyor. Bu nedenle yüksek ve orta-yüksek teknolojiye yapılacak yatırımların bölgeler bazında ayrıştırılması, verilen destek oranlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

DÜNYA BU UYGULAMALARI DESTEKLİYOR

Son dönemde Polonya, Güney Kore ve Tayvan gibi yıldızı parlamaya başlayan ülkelerde, imalat sektörünün korunması ortak uygulama olarak dikkat çekiyor. Bu ülkelerde 10 yıllık programlar yapılıyor. Otomotiv, elektronik ve beyaz eşya, havacılık, biyoteknoloji, gıda işleme, modern hizmet sektörü, araştırma ve geliştirme, yenilenebilir enerji, IT sektörü gibi yatırım için öncelikli sektörler belirleniyor. Her yatırım bölgesinde ofisler bulunuyor. Yatırımcıya bilgilendirme yapılıyor ve yatırımı için hizmet veriliyor. Devlet ajansları yurt dışı ofislerle yabancı yatırımcılara destek ve bilgi aktarıyor. Yabancı yatırımcılar için yatırım miktarının yüzde 40’ına kadar hibe veriliyor. Yine yabancı yatırımcılar için özel yatırım alanları oluşturuluyor. Güney Kore’de üretilen ürünlere marka olarak Kore kullanımı zorunlu kılınıyor.

Özel yatırım seçenekleri için rüzgar enerjisi makineleri imalatı, uluslararası taşımacılık ve ilgili servisler, elektrikli araçların imalatı, bilgi servisleri, mobil geniş bant internet hizmetleri, dijital içerik, yarı-iletken malzeme imalatı, biyoteknoloji ve ilaç sanayi, elektronik cihazlar üretimi gibi ana başlıklar belirleniyor. Büyük yatırımlarda gerektiğinde yüzde 49’a varan oranlarda devlet desteği kullandırılıyor.

Makina imalatını diğer yatırımlardan ayıran en temel özellikler neler? İmalat sektörü neden ayrı ele alınmalı?

Makine sektörü kendisi de dahil bütün sanayilerde girdisi ve katkısı var. Son zamanların gündem konusu Endüstri 4.0 başlığında da temeli oluşturan makinedir. Elektronik her türlü ekipman ve donanım imalatında da makine değişmez bir parça olarak karşımıza çıkıyor. İmalat sektörü sürekli katma değer yaratabilecek nadir sektörlerden biri. Her imal edilen mamül bir sonraki mamulün gelişimi için basamak oluşturuyor. Altyapı ve teknoloji gereksinimlerini açığa çıkarıyor. Bu gereksinimler ile teknolojinin gelişimine yön verebiliyor. Gelişmiş ülkeler arasında makine imalat sektörü gelişmemiş bir ülke yok diyebiliriz. Diğer bir önemli katkısı da insan kaynağının katma değerini yapısal olarak artırmasıdır.

Makina imalat sektöründe teknoloji kullanımı yeterli düzeyde mi? Üreticilerin Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarını desteklemek için neler yapılabilir?

Genel olarak bir değerlendirme yaptığ

ımızda makine sektöründe teknoloji kullanımı yeterli düzeyde değil. Makine imalat sektörünün yapısal özellikleri bu konuda en önemli kısıtlayıcı etken. 60 yıllık geçmişi ile rakip diğer ülkelere göre oldukça genç olan makine imalat sanayimiz yapısal olarak bazı şartları olgunlaştıramadı. Kurumsallaşma, mühendislik disiplini oluşturma, ölçek ekonomisini sağlayabilme konularında gelişim gösterebilmiş firmalarımızda teknoloji kullanımı her geçen gün artıyor. Özellikle dünya pazarlarında rekabet etmekte olan ve rakipleri tarafından saygı duyulan firmalarımız teknoloji kullanımının önemini idrak etmiş durumda ve gelişim için ciddi çaba sarfediyorlar. Hatta öyle firmalarımız mevcut ki, yurt içi pazardan çok yurt dışı pazarda tanınıyorlar. Tedarik sistemlerinde çok ciddi kalite kontrol prosedürleri uygulayan firmalara mamul verebiliyorlar. Fakat bu firmalarımızın sayıları ne yazıkki az. Ağırlığı KOBİ ve bunun da çoğunluğu mikro-KOBİ olan firma ölçeğinde olması nedeniyle sektörün genelinde teknoloji kullanımı yeterli düzeyde değil. Yurt içi pazarın olgunluk seviyesi nedeniyle temel değerlendirme kriterinin fiyat olması da teknoloji seviyesinin ülke olarak yükseltilebilmesinde engel olarak karşımıza çıkıyor.

Ar-Ge ve inovasyon yapılabilmesi için öncelikle insan kaynağının katma değerinin yükseltilmesi gerekiyor. Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları mühendislik ile teknik bilgisi ve imalat tecrübesi yetersiz, katma değeri düşük insan kaynağı ile gerçekleştirilemez. Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına sağlanan teşviklerde (vergi indirimi, vb) sonradan yapılan mali denetimlerinde çalışmanın Ar-Ge çalışması olmadığına dair denetçi kararları ile firmalar cezalandırılmamalı, Ar-Ge’den ve innovasyondan soğutulmamalıdır. Firma faaliyetlerinin başarı performansına (personel istihdamı, ihracat, ciro, vergi ödeme, vb.) göre kamu OSB’lerinde arsa tahsisleri sağlanarak, firmaların arsa alımları için finansmandan tasarruf etmeleri sağlanarak hem yatırımlarında teknolojiye ve sonrasında da Ar-Ge ile inovasyona daha fazla kaynak ayırabilmelerine yardımcı olunabilir.

Makine imalat sektöründe verilen teşvikler yeterli mi? Yeniden düzenlenmesi için talepleriniz neler? MİB olarak yatırımların artması için geliştirdiğiniz çözüm önerileriniz var mı? Paylaşabilir misiniz?

Her gün ekonominin şartları değişiyor. Bu nedenle teşviklerin geçen zamanla yetersiz duruma gelmeleri kaçınılmaz. Teşvik konusunda iğneyi devlete batırırken çuvaldızı da kendimize batırmalıyız. Firmaların teşviklerden yararlanabilmesi için öncelikle insan kaynaklarının yeterli olması gerekiyor. Teşvik kapsamında proje sunarak değerlendirme kuruluna anlatabilecek firma personeli olması şart. Değerlendirme kurulunun da projeyi inceleyebilecek insan kaynağı ile oluşturulmuş olması projenin sağlıklı değerlendirilmesi için çok önemli. Maalesef, her iki tarafta da insan kaynağı yetersiz durumda. Bu yapısal gerçekler nedeniyle de taraflar arasında iletişim noktasında sorunlar yaşanıyor. Firmalara Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında teşviklerden verimli olarak yararlanabilmeleri için rehberlik hizmetleri sağlanması gerekiyor. Bu hizmetler ilgili bakanlık, il müdürlüğü, sanayi odaları vb. kurumlar altında, devletin sağladığı bütün teşvik uygulamalarını bilen, hem sanayi tarafını hem de üniversite tarafını bilerek aralarında köprü olabilecek insan kaynağından oluşturulmalı. Bu rehberlik sayesinde hem teşvik uygulamaları verimli kullanılabilir, hem de her zaman şikayet konusu olan üniversite-sanayi işbirliği daha hızlı artırılabilir. Bu sorunlara çözüm olarak, Şubat 2016 tarihinde yayınladığımız raporumuzla güncel teşvik uygulamalarının durumunu özellikle makina imalat konusunda detaya girerek özetlemeye çalıştık. Gördüğümüz eksiklikleri ve çözüm önerilerimiz altı ana başlık altında topladık. Yatırımların artmasına destek olabilmek için yatırımcının arsa satın alarak gayrimenkule yatırım yaparak finansmanını verimsiz kullanmasının engellenmesi gerekiyor. OSB’lere de yatırımın performansına göre arsa tahsis edilebilir. Bu yöntemle gayrimenkul yatırımları için OSB arsaları hedef olmaktan çıkarılabilir.