İki seçim geçiren, başta Euro bölgesi olmak üzere yakın ticaret ortaklarındaki durgunluk ve küresel finansal piyasalardaki belirsizlikten olumsuz etkilenen, diğer taraftan artan jeopolitik...

İki seçim geçiren, başta Euro bölgesi olmak üzere yakın ticaret ortaklarındaki durgunluk ve küresel finansal piyasalardaki belirsizlikten olumsuz etkilenen, diğer taraftan artan jeopolitik gerginlikler ve FED’in faiz artırımına bağlı dalgalanmalara rağmen 2015 yılında yüzde 4 büyüyen Türkiye ekonomisi, diğer gelişme yolundaki ülkelerden pozitif bir şekilde ayrışmayı başardı. 2016 yılında 65. Hükümeti’n kurulması ile Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Yeni dönemin yalnızca siyaseten değil aynı zamanda ekonomi yönetimi açısından da farklı olacağının ilk sinyali, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun (EKK) yapısında gerçekleştirilen değişimden çıkarmak mümkün görünüyor. EKK kurulduğu tarihten bu yana Başbakan Yardımcısı başkanlığında toplanıp karar alırken, 65. Hükümet döneminde Başbakan’ın başkanlığında bir araya gelecek olması oldukça önemli bir sinyal. Ekonomi yönetiminde dümende başbakanın bulunacak olması, bu dönemde Türkiye’nin geleceği açısından kararlılıkla üzerinde durulması gereken ve Hükümet programında yer verilen unsurların hayata geçirilmesinde etkili olacak.

Hükümet programına genel hatları ile baktığımızda; bu dönemin büyüme stratejisinin makroekonomik istikrarın güçlendirilmesi, beşeri sermayenin geliştirilmesi ve işgücü piyasasının etkinleştirilmesi, teknoloji ve yenilik geliştirme kapasitesinin artırılması, fiziki altyapının güçlendirilmesi ve kurumsal kalitenin iyileştirilmesi şeklinde beş temel eksen üzerine oturduğu görülüyor. Programda inşaat sektörü özelinde ayrıntılı bir değerlendirme bulunmamakla birlikte sektörün önemini vurgulayan ve sağlam, güvenli ve estetik yapıların üretildiği, güçlü bir sektörel alt yapı kazandırmak yoluyla ülkemizi dünyaya ihracat yapabilecek konuma getirebilecek bir inşaat sektörü vurgusu önemlidir. Programda doğrudan inşaat sektörü ile ilgili olmasa da, inşaat sektörünün canlanması açısından önem arz eden yeni bir uygulamanın altı çizilmiştir: “Kamu marifeti ile fabri inşaası”. Öncelikli bölgelerdeki emek yoğun sektörlerde yatırımcıların talebi halinde, sembolik bir kira bedeliyle, anahtar teslimi fabrika binası yapılacağı programda belirtilmiştir.

Programda, inşaat ve finansman ilişkisinin önemli bir şekilde düşünüldüğü ve ele alındığı anlaşılmaktadır. Zira inşaat ve uluslararası müteahhitlik sektörlerinin finansmanına yönelik olarak programda, özel altyapı fonu ve İller Bankası’nın yeniden yapılandırılması gibi iki ayrı finansal mekanizma tasarlanmıştır.

SANAYİYE YÖNELİK AYRINTILI HAREKET PLANI

Programda sanayiye yönelik olarak ayrıntılı bir hareket planı sunulmuştur. En genel hatları ile imalat sanayiinde yenilikçi ve yüksek teknolojili sektörlere dayalı bir biçimde dönüşümü gerçekleştirmek, girişimcilik kapasitesinin güçlendirilmesi, bilgi tabanlı ekonomiye dönüşüm için nitelikli bir istihdam alt yapısının oluşturması öncelikli alanlar olarak sayılmıştır. İmalat sanayiinin GSYİH içindeki payının artırılması ve yapısal dönüşümün sağlanması ciddi şekilde vurgulanmaktadır. Sanayi stratejisi, dönüşüm planları, ihracat stratejisi gibi diğer dokümanlar ile kıyaslandığında bu sayılan unsurların önceden de vurgu yapılan alanlar olduğu görülecektir.

HAKSIZ REKABETE KARŞI TEDBİRLER ALINIYOR

Programda önümüzdeki dönemde ithalatta haksız rekabet ile ciddi şekilde mücadele edileceğinin de sinyalleri yer almaktadır. Önemli bazı ithalat kalemlerinde yurt içi üretimi dünya ile rekabet edebilir bir şekilde artırırken, diğer yandan uluslararası haksız rekabete karşı gerekli tedbirlerin alınacağı programda belirtilmiştir. Bu noktada Ekonomi Bakanlığı’nın önümüzdeki dönemde oldukça yoğun bir mesai yapacağını söylemek mümkündür. Para politikası konusunda, temel amacın fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğu belirtilmiş, sonrasında para politikasının, finansal istikrarı da gözetecek ve fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla üretim, büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceği ifade edilmiştir. Burada özellikle gıda enflasyonuyla etkin mücadele etmek üzere kurulan Gıda Komitesi’nin yeniden yapılandırılacak ve bu alandaki mücadelenin kurumsal, yasal ve piyasa mekanizmasına ilişkin araçlarını geliştiren bir komiteye dönüştürülecek olması önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradaki amaç, Merkez Bankası’nın faiz indirimleri yoluyla üretimi ve ekonomiyi genişletmeye yönelik politikasının önündeki en önemli engel olan enflasyonun ve özellikle çekirdek enflasyonun, gıda fiyatlarındaki artışla mücadele edecek Gıda Komitesi yoluyla dizginlenmesidir.

YENİ PROGRAM MAKİNE İÇİN UMUT VADEDİYOR

Programda dikkat çeken bir diğer önemli nokta; yatırımların üretken alanlara yönlendirilmesi ve tasarrufların artırılması temel amacı kapsamında, gayrimenkul değer artışlarından kamunun pay almasına yönelik çalışmanın hayata geçirileceğinin beyan edilmiş olmasıdır. Bir dönem tartışılan ve Orta Vadeli Programda da belirtilen konunun raftan indirileceği ve önümüzdeki dönemde gündeme geleceği anlaşılmaktadır.

Programda makine sektörünü doğrudan ve dolaylı olarak olumlu etkileyecek bir takım düzenlemelerin hayata geçirileceği ifade edilmektedir. Doğrudan makine sektörünün dile getirildiği düzenlemeler şu şekildedir: Küresel rekabet gücünün artırılabilmesi için sektörel ve sektörler arası entegrasyon güçlendirilecektir. Bu kapsamda tekstil, deri, mobilya sektörlerinin tarım sektörü; makine, tıbbi cihaz ve elektronik sektörlerinin hizmetler sektörü ve makine, tıbbi cihaz, otomotiv sektörlerinin elektronik sektörü ile aralarındaki entegrasyon güçlendirecektir.

Rüzgâr, güneş, hidroelektrik gibi alternatif enerji kaynakları üreten tesislerde kullanılan, makine ve teçhizatın yurt içi üretiminin payı artırılacaktır.

Başta finansal ortamı iyileştirmeye yönelik olmak üzere yerli makine üreticilerinin rekabet gücünü artıracak mekanizmalar oluşturacaktır.

Sektör spesifik düzenlemeler olarak ele alındığında makine sektörüne yönelik ifadelerden, önümüzdeki dönemde sektöre yönelik bir takım düzenlemelerin netleştirilmiş ve hayata geçirilmeye yakın olduğu, bir takım düzenlemelerin ise henüz fikir aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.

Bunların dışında; makine sektörünün de içinde bulunduğu orta-yüksek teknoloji grubuna yönelik 65. Hükümet Programında taahhütler yer almaktadır:

Her yıl 100 milyar TL’yi aşan kamu alımları, Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine katkı sağlayacak; yeniliği, yerlileştirmeyi, teknoloji transferini ve yenilikçi girişimciliği teşvik edecek etkili bir politika aracına dönüştürülecektir. Bu kapsamda kamu alımlarında orta-yüksek ve yüksek teknoloji sektörlerindeki yerli firmaların payının artırılacağı söylenmektedir. Kalkınma Bankası ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli projeleri daha fazla destekleyecek bir anlayış içinde ve orta ve yüksek teknolojili yatırımlara uzun vadeli finansman sağlayacak şekilde yeniden yapılandıracaktır.

Yüksek teknoloji grubuna yönelik yaklaşım ile kıyaslandığında orta-yüksek teknolojinin daha geri planda kaldığı net bir şekilde görülmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde yüksek teknoloji vurgusunun Programda daha ağır bastığı, orta-yüksek grubun ise ancak yüksek teknoloji ile birlikte ele alındığı görülecektir: Yüksek teknolojiye dayalı ihracatı ve yatırımları artıracak yeni vergisel düzenlemeler hayata geçirilecektir.

Yüksek teknolojili ürünlerde kamu alım garantisine dayalı üretim yapılabilmesi için ürün bazlı yerli tedarik modelleri geliştirecek ve uygulanacaktır.