Mustafa Alkan tarafından Karaköy’de 1971 yılında küçük bir atölyede kurulan Malkan Makine, bugün itibarıyla 130 kişiden oluşan personeliyle dünyanın 88 ülke...

Mustafa Alkan tarafından Karaköy’de 1971 yılında küçük bir atölyede kurulan Malkan Makine, bugün itibarıyla 130 kişiden oluşan personeliyle dünyanın 88 ülkesine konfeksiyon hazır giyim ve kuru temizleme-çamaşırhane sektörlerinde kullanılmak üzere 700 farklı çeşit ütüleme ekipmanı ihraç ediyor. Malkan Makine Genel Müdürü Mustafa Alkan bir el ütüsü üretimiyle başladığı yolculukta, 10 yılı işçilik 45 yılı da işveren olarak geçen iş hayatında asıl amacının, “kalitesi ve ürün çeşitliliğiyle endüstriyel ütü sektöründe dünyanın öncü kuruluşları arasına yükselmek ve Malkan ismini bir dünya markası haline getirmek” olduğunu söylüyor. İmalatını gerçekleştirdikleri 700 çeşit ürünün hemen hemen tamamında ihracatlarının söz konusu olduğunu belirten Alkan, “İhracat yaptığımız ülke sayısı şu anda 88’e ulaştı. Amacımız bu sayıyı daha da artırmak” diyor.

Malkan şirket yapılanması hakkında bilgi verir misiniz?

Bir aile firması olan Malkan, insan kaynaklarına verdiği önem ve uzun yıllardır uzman profesyonellerle çalışmanın getirdiği dinamizm sayesinde kurumsallaşmada önemli mesafe katetti. Yaklaşık 130 çalışanı bulunan firmamızda en gözde departman, uzman mühendis ve teknisyenlerden oluşan 15 kişilik Ar-Ge ve tasarımdır. Firmamızın katma değeri yüksek ürün geliştirmeden sonraki en önemli hedefi, ihracat oranını her geçen gün daha da artırmak. Bu sebeple yaklaşık sekiz yıl önce firmamız bünyesinde bir dış ticaret şirketi kurduk.

Üretim faaliyetleriniz ile satışını gerçekleştirdiğiniz ürün çeşitleri ve özellikleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Üretimimizi, İstanbul Gaziosmanpaşa’da toplam 8 bin 500 metrekarelik alanda kurulu fabrikamızda gerçekleştiriyoruz. Konfeksiyon hazır giyim ve kuru temizleme-çamaşırhane sektörlerinde kullanılmak üzere 700 farklı çeşit ütüleme ekipmanı imal ediyoruz. İrili ufaklı yıllık 10 bin adet makine üretim kapasitesine sahibiz. Bunların tamamı kendi üretim tesisimizde ve yüzde 70-80 oranında yerli malzeme kullanılarak gerçekleştiriliyor. Fakat özellikle elektro-pnömatik valfler, silindirler, PLC üniteleri gibi ileri teknoloji ürünlerde maalesef yerli alternatifleri olmadığından ya da yeterli kalite düzeyinde iç piyasadan temin edemediğimiz için yabancı markaları kullanıyoruz. Ülkesinin sanayileşmesine ve kalkınmasına gönül vermiş, kendini adamış birisi olarak “Keşke yan sanayimiz de Avrupalı ve Japon hatta Koreli firmalar kadar kaliteli ürünler üretse de, paramız yabancı ülkelere gitmese!” diye hayıflanıyorum. Çalışan sayımız 120 ile 130 arasında. Personelin yaklaşık 70’i doğrudan üretimde çalışıyor. Ayrıca her yıl mutlaka 15 ila 20 arasında çırak ve stajyer öğrenciyi de istihdam edip, onlara meslek edindirmeyi firma prensibi haline getirdik.

Yeni geliştirdiğiniz bir ürün var mı?

Son olarak Tüyap Konfeksiyon Makineleri 2016 fuarında sergilediğimiz, TÜBİTAK’tan proje desteği de aldığımız dört istasyonlu karusel sistem ceket göğüs ve sırt ütüleme presini geliştirdik. Bu pres sayesinde dört ayrı presin yerine tek pres kullanımı ile alan tasarrufu, iki operatör yerine tek operatör çalıştırarak verimlilik artışı ve zaman tasarrufu sağlıyoruz. Tüm testlerden başarıyla geçen ürünümüzü seri üretime aldık. Uzun yıllardır pek çok başka ürün ve firma projelerimize de hem TÜBİTAK’tan hem de KOSGEB, DTM, Ekonomi Bakanlığı gibi kurumlardan çeşitli destekler alıyoruz. Bu konuda öncü KOBİ’lerden biriyiz diyebilirim.

Çalışanlarınızın gelişimi konusunda ne tür çalışmalarınız var?

İnsan kaynakları birimimiz her yıl tüm departmanlarımız için ayrı ayrı yıllık eğitim planları oluşturup uyguluyor. İç ve dış olmak üzere ikiye ayrılan bu programlarda iş güvenliği, kişisel ve mesleki gelişim ile kurumsal kültür konularında düzenli olarak personelimize eğitim veriyoruz.

Sektörünüzle ilgili olarak yurt içi ve yurt dışında düzenlenen fuarlara katılıyor musunuz?

Fuarları en önemli pazarlama faaliyetimiz olarak değerlendiriyoruz. 1990 yılından beri sektörümüzle ilgili bütün ulusal ve uluslararası fuarları takip ediyoruz. Bugün yurt dışında beş kıtada 40’ı aşkın bayi ve servis ağımızı fuarlar sayesinde oluşturduk.

Firmanızın ihracat potansiyelinden bahseder misiniz?

İmalatını gerçekleştirdiğimiz 700 çeşit ürünümüzün hemen hemen tamamında ihracatımız mevcut. İhracat yaptığımız ülke sayısı şu anda 88’e ulaştı. Amacımız bu sayıyı daha da artırmak. Son dönemde en yoğun çalıştığımız pazarlar Özbekistan, Polonya, Ukrayna, Bulgaristan, Brezilya, İran ve Türk Cumhuriyetleri. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki Arap Baharı’ndan kaynaklanan siyasi istikrarsızlık ile Rusya’yla yaşanan kriz sebebiyle son iki-üç yıldır ihracat potansiyelimizde bir düşüş mevcut. Ancak ihracatımızın düzenli olarak devam ettiği diğer ülkelerde, katma değeri yüksek ürünlerimizin satışında bir artış söz konusu. Bu sebeple ihracat potansiyelimizde ciro bazında değişiklik olmadı. İhracatımız toplam ciromuzun yüzde 25-30’u civarındadır.

İhracat konusunda yaşadığınız sorunlar var mı? Sizce bu sorunların çözüm yolu nedir?

İhracat prosedürlerini bilen yetişmiş kalifiye eleman bulmakta zorlanıyoruz. Kendi yetiştirdiklerimiz de kısa sürede daha cazip imkanlar sunan sektörlere kayıyor. Haliyle sürekli bir eleman yetiştirme kısır döngüsüne takılıyoruz. Öte yandan ihracatı artırmak için katıldığımız yurt dışı fuarların maliyetleri çok yüksek ve biz bunları peşin olarak ödüyoruz. Ancak devletin verdiği destek ödemelerinin dönüşü çok geç oluyor. Bu noktada üreticiler olarak bizlere büyük bir finansman yükü doğuyor. Destek geri ödemeleriyle ilgili süreyi kısaltıcı düzenlemeler yapılmalı. Ayrıca son yıllarda ihracatta da iç piyasa satışları gibi uzun vadeli ödeme talepleri artmış vaziyette. Yabancı rakiplerimiz, devletlerinin kendilerine sunduğu finansman destekleri sayesinde müşterilerin uzun vade isteklerini karşılayabiliyor. Maalesef biz bu noktada rekabetten kopuyoruz. Bundan altı-yedi yıl kadar önce, ülkemizin önde gelen hazır giyim markalarından birinin ütüleme ekipmanları alımı projesinde en büyük Alman rakibimizle karşı karşıya geldik. Müşteri 24 ay vadeyle ödeme şartı koştu. Biz aynı ülkede olmamıza rağmen bu şarta uyamazken Alman rakibimiz devletin verdiği ödeme garantisi sayesinde projeyi aldı. İhracat bir yana, biz daha kendi ülkemizde yabancı rakiplerimizle rekabette büyük zorluklar yaşıyoruz.

İş dünyasında uzun ömürlü ve başarılı şirket olabilmenin yolu bir yerde vizyon sahibi olmaktan geçiyor. Bu anlamda Malkan olarak kendinize nasıl bir vizyon belirlediniz?

Bir el ütüsü üretimiyle başladığımız bu yolculukta, 10 yılı işçilik 45 yılı da işveren olarak geçen iş hayatımın bana verdiği vizyon; kalitesi ve ürün çeşitliliğiyle endüstriyel ütü sektöründe dünyanın öncü kuruluşları arasına yükselmek ve Malkan ismini bir dünya markası haline getirmek. Malkan’ı nesilden nesile yaşatacak olan da bu vizyon.

Kaliteden ödün vermeden sektördeki çalışmalarına devam eden Malkan için “Kalite” nasıl bir yerde duruyor? Bu kavrama nasıl bir pencereden bakıp, değerlendiriyorsunuz?

En önemli ürünümüzün kalite olduğunu benimseyerek, kalitenin kontrolü yerine üretimini hedefledik. Bu nedenle üretim sürecini girişten çıkışa kadar planlayıp önleme çalışmalarına ağırlık vererek kalitenin üretim sırasında oluşmasını sağlıyoruz. Firmamızda görevli her personel kendinden bir önceki prosesi müşterisi olarak tanımlanıyor. Her bir çalışanımız kaliteden birinci derecede sorumludur ve amacımız problemleri çözmek değil, kaynağında önlemek ve yok etmektir.

Malkan’ı sektördeki benzerlerinden ayıran özellikleri neler?

En büyük özelliğimiz sektördeki ilkleri gerçekleştiren firma oluşumuz. Ayrıca satış sonrası hizmetler konusunda sektördeki en ciddi ve en iddialı firmayız. Bugün, 45 yılda oluşturduğumuz 30 bini aşkın müşterimize Malkan dediğinizde akla ilk gelecek kavram güven olacaktır.

Türkiye makine üreticiliği bakımından sizce ne durumda?

Ülkemizde makine imalatı diğer bazı sektörlerin yanında maalesef üvey evlat muamelesi görüyor. Sektöre verilen destekler hem yetersiz hem de zamanında ve yerinde değil. Oysa Türkiye’nin makine üretim potansiyeli çok fazla. Yalnızca biraz daha fazla devlet desteğine ihtiyaç duyuyoruz. Gelişmiş bir yan sanayi olmaması da makinecilerin bir diğer sorunu. Bu yüzden milyarlarca dolarlık kaynak ithalata harcanıyor. Bu soruna çözüm bulunduğunda cari açığımız ciddi manada kapanacaktır diye düşünüyorum.

Firmanızın 2015 ve 2016 yılı performansını değerlendirir misiniz?

Geçen yıl genel olarak rölantide geçti diyebilirim. 2015’te yaşanan seçimlere bağlanan durgunluğun 2016 yılında aşılacağı beklentisi henüz gerçekleşmedi. Malkan olarak bu yılı da geçen yılın altına inmeyecek bir performansla kapatacağımıza inanıyorum.

Size göre sektörde yaşanan en büyük sorun nedir?

Yetişmiş ara eleman bulamamak en yakıcı problemimiz. Hatta eskisi gibi çırak da bulamadığımız için kendi elemanlarımızı da yetiştiremiyoruz. Meslek liseleri ve meslek yüksek okullarında verilen eğitim yetersiz kalıyor. Hatta mühendislik fakültelerindeki eğitim de öğrencileri sahaya hazırlamaktan çok uzak. Özellikle pratik eğitim neredeyse yok gibi. Öğrenciler her şeyi işe başladıktan sonra öğreniyor.

Malkan’ın ileriye dair projeleri ve gelecek hedeflerinden bahseder misiniz?

Bugün itibarıyla gündemdeki en önemli projemiz; mevcut üretim tesisimizi daha büyük ve modern bir fabrika haline dönüştürmek. Bu amaçla İstanbul Hadımköy’de bir kooperatif arazisinde arsa aldık. Arsanın altyapı çalışmaları tamamlanıp imara açılmasından sonra 10 bin metrekarelik yeni bir fabrika inşa etmeyi ve mevcut fabrikamızı tümüyle buraya taşımayı hedefliyoruz. Böylece üretimde verimliliği artırarak daha çok ve daha ucuza üreterek ihracatımızı yükseltmek istiyoruz.

Sektörün geleceğine ilişkin neler düşünüyorsunuz?

Türkiye’deki makine imalat sektörünün geleceğini parlak görüyorum. Her şeyden önce genç ve başarıya aç bir nüfusa sahibiz. Bu genç nüfus yatırıma yönlendirilebilirse ve üretmenin üstünlük olduğu benimsenirse gelecekte çok daha başarılı bir üretim ülkesi olacağımızı düşünüyorum.