Türkiye’nin en eski aile şirketleri arasında yer alan ve dört kuşak önce, 1893 yılında, Mehmet Emin Botsalı’nın iplik ticaretine başlamasıyla temelleri atılan Teksima Tekstil Makine Sanayi, bugün Emin...

Türkiye’nin en eski aile şirketleri arasında yer alan ve dört kuşak önce, 1893 yılında, Mehmet Emin Botsalı’nın iplik ticaretine başlamasıyla temelleri atılan Teksima Tekstil Makine Sanayi, bugün Emin Sertaç Botsalı’nın yönetiminde ülke ekonomisine dördüncü kuşak olarak da katkı sağlamaya devam ediyor. Aile şirketlerinde geleneksel yönetim tarzını, kurumsallaşmayla birleştirerek ortaya çıkan sinerjiyi dördüncü kuşağa taşımayı başaran firma, genel kabul olarak görülen “ilk kuşak şirketi kurar, ikinci kuşak büyütür, üçüncü kuşak batırır” yaklaşımını, aşmanın faydalarını görüyor. 1938 yılında şirketin kurucusu Mehmet Emin Botsalı’nın hayatını kaybetmesiyle, ikinci kuşak yönetimi devralıyor. Hasan ve Hüseyin Botsalı kardeşlerin yönetiminde firma, 1980’li yıllara kadar büyümesini ve gelişimini sürdürüyor. Üçüncü kuşak da aynı yıllarda şirket yönetimini üstleniyor. Mehmet İsmet Botsalı, Hasan ve Hüseyin Botsalı’nın vefatından sonra şirketi, 80’li yılların Türkiye’sinde serbest piyasa ekonomisine geçişin sancıları içinde başarıyla yönetiyor. 1970’li yıllarda iplik ticaretinden iplik imalatına yönelen firma Mehmet İsmet Botsalı’nın üçüncü kuşak olarak yönetime geçmesiyle tekstil makineleri üretimine başlıyor. Üçüncü kuşakla birlikte Teksima’da yeni bir dönem de başlamış oluyor.

Bugün şirketin kaptan koltuğunda dördüncü kuşağı temsil eden Emin Sertaç Botsalı oturuyor. Makine imalatına devam eden şirket, üretimini Konya 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde sürdürüyor. İplik ve büklüm makinesi üretimi yaptıklarını belirten Botsalı, Türkiye’nin en eski aile şirketleri arasında yer aldıklarını vurguluyor. 2015 yılında 200’ün üzerinde çeşitli özelliklere sahip makine üretimi yapan Teksima, son yıllarda halat bükme makinelerine talebin artmasıyla bu alanda da çalışmalar yapıyor. Farklı sektörlerden müşterilerin taleplerine yanıt verdiklerini ifade eden Botsalı, “Türkiye’de alanımızda bizden daha eski olan bir firma yok. Yılların getirdiği deneyim makinelerimize de yansıyor. Bizi rakip firmalardan ayıran en önemli fark, her müşterinin, ihtiyacına göre büküm makinesi imalatı yapabilmemiz. Hatta ürünlerimizin fiyatları, diğer firmalara oranla daha uygun. Bu konuda da rakiplerimizden ayrılıyoruz” diyor.

Üretimde esneklik ve müşteri isteklerinin karşılanmasının, rekabetin arttığı günümüz dünyasında sektörde ayakta kalabilmenin en önemli şartı olduğunu ifade eden Botsalı, Ar-Ge yatırımlarıyla ürün yelpazesini genişlettiklerine dikkat çekiyor. Teksima, cirosunun yüzde 30’unu ihracattan elde ediyor ve ürünlerini Özbekistan, Azerbaycan, Suriye, Kosova, Yunanistan ve İran pazarlarına gönderiyor. İplik büküm ve sarma makineleri üzerine uzmanlaşan Teksima, bugün hali hazırda 27 çeşit makine üreterek Türk makine sektörüne destek vermeye devam ediyor. “İplik makineleri imalatını daha ileri seviyelere götürerek iplik çekim hattı (ekstruder) imalatına da başladık” diyen Botsalı ile dördüncü kuşağın şirketi geleceğe taşıma planlarını konuştuk.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstlendiniz?

Çocukken, ben ve kardeşlerim sürekli babam Mehmet İsmet Botsalı’nın yanında çalışırdık. Küçük yaşlardan itibaren şirket işleri ile uğraşmaya başladık. Ben ve büyük kardeşim Hilmi Botsalı, iplikçilik sektörüne girdikten sonra bir daha ayrılamadık. Küçük kardeşim Fatih Mehmet Botsalı ise üniversitede okumayı tercih etti ve şu an Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde profesör. Aynı zamanda da Konya Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin yönetici şirketi olan Innopark’ta genel müdür. Fatih, her ne kadar firmada aktif olarak çalışmasa da gerektiği zamanlarda bize ve şirkete her zaman destek olmuştur. Hilmi ve ben daha ortaokul-lise yıllarındayken okuldan daha ziyade vaktimizi fabrikada geçirir, gece vardiyasını kontrol etmek için fabrikada yatardık. O zamanlar iplik makinesi üretiminden ziyade iplik üretimi ile meşguldük.

Daha sonra yaşadığımız talihsiz bir yangın sonucu fabrikayı kapatmak zorunda kaldık. Ardından da iplik üretimi yerine iplik büküm makinesi üretmeye başladık. Bu arada kardeşim Hilmi de İstanbul’da iplik bükümü üzerine çalışmaya başladı ve aynı zamanda Teksima’da üretilen makinelerin pazarlanmasına yardımcı oldu. Hilmi, 1990’lı yıllarda İstanbul’dan tekrar Konya’ya geldi ve temizlik ile kimya sektörü üzerine bir şirket kurdu. İplik bükümünde temizlik için kullanılan mobların üretimi işine başladı. Ardından da temizlik malzemeleri üretimine girdi. O dönemlerde babam ve ben Teksima’yı birlikte yönetiyorduk. Son birkaç yıldır babam, rahatsızlıkları nedeni ile firmaya çok sık gelemiyordu. 2016 yılı Nisan ayında babamın vefatı sonrasında aile meclisinin aldığı bir kararla Teksima’nın yönetimini devraldım. Kısacası küçük yaşlardan beri şirketin her kademesinde her türlü işi severek yaptım.

Aile şirketinde görev almak bir zorunluluk muydu? Üretiminin içinde olmak size neler kattı?

Bu soruyu kendime pek sormadım açıkçası. Çocukluğumdan beri şirkette çalıştığım için aile şirketinde çalışmak benim için tek alternatif olmuş gibiydi. 1968 yılında bir ara üniversiteye başlasam da Türkiye’nin o dönemde yaşamakta olduğu sağ-sol çatışmaları nedeni ile babam daha fazla okula devam etmemi istemedi ve şirkete geri döndüm. Çocukluktan beri üretimin içinde yer aldım. Bu sürecin içinde yer almam bana üretimle ilgili çok geniş bir birikim sağladı. Sektörde 27 çeşit makine üretiyoruz. Bu kadar çeşitli sayıda makine üretmemizin temelinde müşterilerimizin istekleri yatıyor. Bir müşterimiz “İp üretimi ile ilgili ihtiyacım olan farklı bir makine üretebilir misin?” dediğinde olumsuz cevap vermem. Üretimin içinde bulunduğum yılların getirdiği deneyim ve yeni projeler üzerinde çalışmaktan aldığım haz, beni sürekli yeni makineler üzerinde çalışmaya teşvik ediyor. Bu sayede firmamızın üretim portföyü de sürekli genişlemiş oluyor.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Bir patron olmanın her zaman sorumlulukları ve avantajları vardır. Eğer avantajlardan başlayacak olursak, kendi işinizin patronu olduğunuz zaman özgürsünüz ve kararlarınızı kendiniz alabilirsiniz. Ama bunun zorlukları da yok değil tabii ki. Ticaretin getirdiği belirsizlikleri ve şirketinizde çalışan kişilerin sorumluluklarını göğüslemek zorunda kalıyorsunuz. Bir diğer zorluk ise sürekli çalışmak zorunda olmanız. Bir devlet memuru gerekirse senede bir ay izin kullanabilir. Ama benim için bazen bir hafta bile işlerden uzak kalmak mümkün olmuyor.

Ülkemizin köklü firmalarından birinin üçüncü kuşak yöneticisi olarak Türkiye’nin makine sektöründeki serüvenini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektör nereden nerelere ulaştı, hedefleri neler olmalı?

Aslında şirketin temellerini babamın dedesinin attığını varsayarsak, ben şu anda dördüncü kuşak oluyorum. Türkiye’nin üretim sanayisinin geçmişe kıyasla büyük ilerleme kaydettiğini düşünüyorum; ama hala gitmemiz gereken uzun bir yol var. Bir yandan Çin ve Hindistan gibi düşük maliyetle üretim yapan ülke şirketleri ile rekabet etmek durumundasınız, diğer yandan da Japonya, Kore ve batılı ülkelerin yakalamış olduğu kalite standartlarını ürünlerinize yansıtmak zorundasınız. Ülke olarak hedefimizin, ürettiğimiz ürünlerde en yüksek kaliteyi, en düşük maliyetle yakalamamız olması gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan da ürünlerimizdeki teknolojik yenilikleri müşterilere yansıtmamız gerekiyor.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz neler? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta neresi?

Firmamızı daha kurumsal bir yapıya oturtmak hedeflerimden biri. İsterim ki benden sonra da Teksima çalışmaya devam etsin ve beşinci, altıncı kuşaklar şirketi yönetsin. Diğer bir konu ise üretim sektörümüzle ilgili. Maalesef tekstil sektörü ülkemizde giderek zayıflıyor. Bu sektörde üretim iş gücünün ucuz olduğu diğer dünya ülkelerine doğru kayıyor. Bu noktada uzun vadede Teksima’nın ayakta kalması için hem mevcut ürünlerini daha da geliştirmesi hem de başka sektörlerde üretime başlaması gerekiyor.

İş yaşamı dışında kişisel hobileriniz var mı? Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan gelecek kuşaklara tavsiyeleriniz neler olur?

Toprak ve hayvanlarla uğraşmayı severim. İşyerimin bahçesinde kedi, köpek, koyun, keçi, ördek, kaz ve hindi gibi pek çok hayvan besliyorum. Stres ve yorgunluk attığım bir bahçem var. İşlerimden arta kalan zamanlarda bu bahçede çalışıyorum. Aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan gelecek kuşaklar başarılı olmak istiyorlarsa, öncelikle yaptıkları işi sevmeli. Bunun yanı sıra günümüzde teknolojik rekabetin sürekli arttığı göz önüne alınırsa, aile şirketi yöneticileri de yeniliklere açık olmalı ve sürekli şirketlerini geliştirmeyi hedeflemeli.