Darbe girişimi doğal olarak son üç ayda tüm ülkenin gündemini işgal ederek faaliyetlerimizin odağına oturdu ve enerjimizin bu konuyla soğurulmasına neden oldu.

Darbe girişimi doğal olarak son üç ayda tüm ülkenin gündemini işgal ederek faaliyetlerimizin odağına oturdu ve enerjimizin bu konuyla soğurulmasına neden oldu. Bu zaman zarfında ülke içindeki gelişmeleri sizler daha iyi biliyorsunuz. Darbe girişiminin yurt dışı etki ve sonuçlarıysa çok farklı oldu. Genel olarak Türkiye hem siyasi hem de ekonomik çıkar savaşlarının merkezinde yer aldı ve yoğun bir şekilde hedef alınarak yıpratılmaya çalışıldı. Bu dönemde Türkiye’nin Makinecileri’nin Almanya faaliyetleri, daha yoğun bir şekilde darbe girişiminin hedefleri ve ekonomide/sanayide yaratılmaya çalışılan tahribata karşı bilgilendirme ve sanayide önceden oluşturulmuş teknik-ticari işbirliklerin zarar görmemesi yönünde oldu. Bu çalışmalarda sektörümüz açısından önemli başarılar kaydedildiğini söyleyebiliriz. Tüm sektörel basın organlarında açıklamalarımız yer alırken diğer taraftan da gerek partnerlerimizin destek açıklamaları gerekse de sektörel teknik bilgilerle işbirliklerin geliştirilmesi konusu bu vesileyle bir kez daha çok geniş bir şekilde yer aldı. Gelinen noktada sektörel kaynaklarımızı/enerjimizi yeniden 15 Temmuz öncesi gündemde olan ve ülkemiz makine sektörü için hayati önem arz eden stratejilerimiz için kullanmalıyız. Klasik bir metafor ile “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti!” dememek için zamanla yarışmak zorundayız.

ENDÜSTRİ 4.0

15 Temmuz öncesi sanayinin ve toplumsal hayatımızın önemli aktörleri, Endüstri 4.0’ı anlamaya, anlamlandırmaya yönelik büyük bir çaba içindeydi. Sektörel hassasiyetler açısından çok hızlı bir şekilde bu çabalara geri dönmek gerekiyor. Tartışmalar kaldığı yerden devam etmeli hatta daha bir üst seviyeye çıkartılmalı ve hızlandırılmalıdır. Zira yeni teknoloji çağında zaman çok önemli bir unsur ve bizim kaybettiğimiz zaman zarfında değişik coğrafyalarda önemli aşamalar kat edildi. Bizlerde bu yeni tartışmalara, yönelimlere bir an evvel ayak uydurmalıyız. Almanya’da son dönem gerçekleşen ihtisas fuarlarına katılanlar da teyit edeceklerdir ki, makine ve IT sektörünün birlikte gerçekleştirdiği fazla mesainin somut sonuçlarını dudak uçuklattıracak şekilde izliyoruz. En basit makine ve komponentlerin üretim araçlarında ve de final ürünlerde nasıl akıllı hale getirildiği, nasıl bir dijitalleşme yaşandığını görünce, doğal olarak insan, “At ve Üsküdar” ilişkisini sorguluyor. Makine sektörünün yeni çağın şekillenmesinde önemli rol oynayacağı aşikar. Bu doğal olarak sadece makine sektörü ile IT sektörünün buluşması zemini üzerinden olmayacak. Paradigma bunun biraz daha ötesinde… Ama bizim sektörel gerçekliğimizde henüz bu önemli iki sektörün bile tüm alt bileşenleriyle birlikte bir araya gelip bir zemin yoklaması yaptığı, ortak arayışlara, çözüm ortaklıklarına doğru yöneldiğini göremiyoruz. Oysa bu adım, yeni teknolojik gelişmeler ışığında somut pratikte ve hemen bugünden yapılması zorunlu bir faaliyet. Nedeni gayet açık! Makine sektörünün ilk 100 ihracat ürün grubuna bakıldığında, bunların pazar ve müşteri beklentilerine göre daha akıllı hale getirilmesinin zorunluluğu ve baskısı yaşanıyor. Bu beklenti ve baskılar her gün daha da artacaktır. Dolayısıyla bu ihtiyacın somut bir şekilde giderilmesi için sektörel işbirliği veya daha basit bir tanımlamayla bir araya gelmeler zaruridir.

TEKNOLOJİ DESTEK VE TEŞVİK

Almanya, ABD ve Çin’de yukarıda bahsedilen basit ama sektör için hayati önem taşıyan bir araya gelmeler ve çözüm ortaklıklarının oluşturulması, devletin başlıca sanayi destek politika ve programlarında yer almaktadır. Bilhassa da orta ve küçük boy işletmelerin teknolojik gelişmelere aktif katılımını sağlamak, teknoloji nimetlerinden faydalandırmak için yoğun bir çaba sarf ediliyor. Çünkü orta ve küçük boy işletmeler bu sektörün bel kemiğini teşkil ediyor ve teknolojiye ayrılacak ne bir bütçe ne de gelişmiş bir kalifiye eleman söz konusu. Bu nedenle söz konusu gelişmiş ülkelerin, yeni çağın şekillenmesi sürecinde bu işletmelere atfettiği önem nedeniyle destek ve teşvikler de bunlara yöneliktir. Hedef çok somut; orta ve küçük boy işletmelere kendilerinin tek başına erişemeyeceği alan ve yetkinliklere erişim imkanı sunmaktır.

Türkiye’de de sektörel destek ve teşviklerin yeni teknoloji gereksinimleri dikkate alınarak yenilenmesi elzemdir. Sadece bina, enerji ve vergi düzeyinde yapılacak teşvikler günümüz teknoloji ruhuna uygun değildir. Somut teknolojileri transfer etme ve bunları Türkiye’de yeşertme bahsinde düşünülmesi gereken mevzuat, bu alanın en önemli unsuru olan kalifiye personel eğitimi konusunda da destekler içermek zorundadır. Yoksa yeni çağın zorunlu hale getirdiği teknolojileri nasıl üretecek, uygulayacak ve ihracat ürünlerimize katacağız? Türkiye’nin Makinecileri olarak Almanya faaliyetleri çerçevesinde bu havzada mevcut orta ve küçük boy işletmeler için yürütülen bazı teknoloji projelerine katılmayı hedefliyoruz. Bu projelere katılacak işletmelerin personellerinin eğitimi en önemli proje hedeflerimizden biridir ve bunlar desteklenmeli, teşvik edilmelidir. Aksi takdirde “Atı alan Üsküdar’ı geçecek” ve biz yine bu deyimi kullanarak durumumuzu tarif edeceğiz.