TEKNOLOJİ DÜNYASININ EN ÇOK KONUŞTUĞU KAVRAMLARDAN OLAN METAVERSE NE VADEDİYOR? SINIRLARI OLMAYAN YARATICI BİR DÜNYA MI YOKSA DİSTOPİK KARANLIK BİR EVREN Mİ?

İlk kez 1990'ların başında Neal Stephenson’ın yazdığı “Parazit-Snow Crash” adlı bilim kurgu romanında karşımıza çıkan “Metaverse” kavramını, son günlerde sıklıkla duymaya başladık. Neal Stephenson’ın kurgusal bir dünya olarak nitelendirdiği metaverse, ortaya atıldığı ilk dönemlerde aşırı abartılı ve spekülatif bir gelecek perspektifi olarak eleştirilse de bugünlerde gerçekliği için önünde hiçbir engel yok gibi gözüküyor. Metaverse ya da sanal evren, “İnsanların hiçbir fiziksel çaba harcamaksızın artırılmış sanal gerçeklik cihazları ile tamamen zihinsel olarak kendilerini hissettikleri algısal evren” olarak tanımlanıyor ve bu evren, bilgisayarlar, android cihazlar ve 3D cihazlar sayesinde insan bilişinin yapay bir fiziksel ortama dâhil olmasını sağlıyor. Bugün dünyadaki en önemli metaverse yatırımcılarının başında sanal gerçeklik cihazları üzerine çalışan Oculus şirketini 2 milyar dolara alan Facebook geliyor. Bu alanda Microsoft gibi önemli yazılım şirketleriyle iş birliği anlaşmaları imzalamakla kalmayan Facebook, geçtiğimiz ay Facebook, Instagram ve WhatsApp gibi firmaların yer aldığı ana platform adını da “Meta” olarak güncelledi. Meta CEO’su Mark Zuckerberg, oluşturacakları kolektif sanal paylaşım alanı “Metaverse” bünyesinde, önümüzdeki beş yıl içinde AB ülkelerinden 10 bin kişiyi istihdam edeceklerini söylerken, insanların metaverse içerisinde hayal edebileceği her şeyi yapabileceğinin altını çiziyor ve “Bu gelecekte, işe gidip gelmeden ofise, arkadaşlarınızla bir konsere ya da ebeveyninizin oturma odasına anında bir hologram olarak ışınlanabileceksiniz” diyor. Özellikle Facebook'un konuya ilgi duymaya başlamasıyla kavram daha da ön plana çıkarken, elinde büyük bir veri havuzu olan Facebook, halen milyonlarca insanın metaverilerine de sahip bulunuyor. Ancak bu durum, yapay zekâ temelli bir yapay dünyanın, insanların bireysel sınırlarını tehdit edeceği endişelerini de beraberinde getiriyor.

SANAL DÜNYADA YAŞAM MÜMKÜN MÜ?

Kısaca özetlemek gerekirse; Metaverse tüm sanal dünyaların (çok oyunculu çevrim içi oyunlar, sanal toplantılar gibi) ve internet üzerindeki içeriğin, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve blokzinciri teknolojileri kullanılarak birleştirilmesi sonucunda oluşmuş, sanal ve gerçek olanın eş zamanlı deneyimlendirilebildiği bir tür yeni gerçeklik evrenidir. Metaverse içerisinde sanal ve gerçek gibi keskin ayrımlar olmaz, kullanıcılar metaverse içerisinde var olan tüm içerik ve deneyimlere ister artırılmış gerçeklik ister sanal gerçeklik modu içerisinde her an ve her yerden erişebilirler. Sanal ve gerçek dünyalar o kadar iç içe geçmiş durumdadır ki, kullanıcılar her iki ortamda dijital avatarları yardımıyla eş zamanlı olarak var olabilir, her iki tarafta da yaptıkları eylemler gerçek zamanlı olarak bir diğerini etkileyebilir. Aslında metaverse hakkında konuştuğumuz birçok şey şimdilik birer varsayımdan ibaret çünkü metaverse evrenini tam anlamıyla oluşturabilecek bir teknolojik altyapıya henüz sahip değiliz. Diğer yandan, metaverse evrenini oluşturan AG/SG teknolojileri, dijital sanal ikizler), NFT tabanlı sanat eserleri ve blokzinciri uygulamaları gibi bileşenleri birbirlerinde ayrı olarak bir süredir aktif olarak kullanıyoruz. Dolayısıyla tüm bu bileşenler bir araya geldiğinde metaverse evreninin neye benzeyeceği hakkında da fikir yürütebiliyoruz. Metaverse, temelde, sanal bir kamusal alan oluşturmayı vadediyor. Bu kamusal alanın sanal para birimleri bugün hâlihazırda kripto para piyasasında bile işlem görüyor. Bu açıdan kavramı internetin geleceği olarak görenlerin sayısı da giderek artıyor. Metaverse teknolojisi yeterince geliştiği takdirde, insanlar edindikleri sanal gerçeklik cihazları sayesinde alışveriş yapma, sinemaya gitme, kafede zaman geçirme gibi pek çok eylemi fiziksel bir çaba harcamaksızın yapma fırsatına erişecekler. Bunun ilk adımlarından biri olarak, 2020 yılında ünlü rap sanatçısı Travis Scott, metaverse ortamında sanal bir konser düzenlemişti. Yine, Güney Kore’nin başkenti Seul’ün metaverse dünyasına adım atacak ilk dünya şehri olması da bekleniyor. Kullanıcılar, Axie Infinity, Decentraland, Enjin Coin, The Sandbox gibi çok sayıda metaverse coin ile şimdiden Seul’deki sanal kafe, restoran ve sinema gibi alanlarda vakit geçirebiliyorlar.

WEB 3.0 VE GELECEĞİN İNTERNETİ

Teknoloji endüstrisinin önde gelen figürleri de metaverse evreninde heyecan duydukları birçok şeyin olduğunu söylüyor. Bu isimler metaverse’ün gerçek zamanlı 3D grafiklere, kişiselleştirilmiş avatarlara, basmakalıp oyunlardan ziyade daha hedef odaklı sosyal etkileşimlere, insanlara ait sanal ortamların oluşturulabilmesine ve insanlara para kazandıran bir ekonomik sisteme sahip olmasını istiyorlar. Kısacası metaverse, hayal edebileceğiniz çoğu şeyin sanal bir evrende yer almasını sağlayabilir. Epic Games’in CEO’su Tim Sweeney ve Mark Zuckerberg gibi insanlar da bu büyük veri tabanının sadece bir parçasını inşa ettiklerini belirtiyorlar. Uzmanlar, akıllı telefonlar 1980’li yıllardaki
cep telefonlarına kıyasla neyse, metaverse’ün de şu anın sanal gerçeklik teknolojisi için o olduğunu söylüyor. Yani, metaverse düşünülenden çok daha geniş bir kavram. Sonuç olarak metaverse, şu an için kulağa bilim kurgu gibi gelse de internetin geleceği olarak tanımlanıyor. Birçok insan bu konuya şüpheyle yaklaşsa da gelecekte her şeyin yapılabileceği sanal bir evrenin var olmasının heyecan verici olduğunu söylemek yanlış olmaz. Belki de ilerde bütün zamanımızı burada geçireceğiz ya da kim bilir belki de bu teknoloji o kadar fazla gelişecek ki metaverse evrenine bilinç aktarımı gibi durumlar söz konusu olacak.