İSKANDİNAVYA’NIN EN GÜÇLÜ EKONOMİSİNE SAHİP OLAN İSVEÇ, BİR DÖNEM AVRUPA SİYASETİNDE ÇOK ETKİLİ OLSA DA 1850’Lİ YILLARDA GÜCÜ GİDEREK ZAYIFLADI. HEMEN HEMEN AYNI TARİHLERDEN İTİBAREN TÜM ÇATIŞMALARDAN UZAK KALMAYI TERCİH EDEN İSVEÇ, TARAFSIZLIĞI İLE İKİ DÜNYA SAVAŞINI DA KAYIPSIZ ATLATMAYI BAŞARDI. 1970’E KADAR DÜNYANIN EN HIZLI KALKINAN ÜLKELERİNDEN BİRİ OLAN İSVEÇ, GÜNÜMÜZDE DÜNYANIN EN ÖZGÜR VE ZENGİN TOPLUMLARINDAN BİRİNİ İNŞA ETMİŞ OLMASIYLA DİKKAT ÇEKİYOR.

sveç, 10,5 milyon nüfusu ile orta büyüklükte bir ülke olarak değerlendirilebilecek olmakla birlikte, 2022 yılı verilerine göre 585 milyar dolarlık GSYİH’si, 56.400 dolarlık yüksek kişi başına düşen milli gelir düzeyi ve 400 milyar dolara yaklaşan dış ticaret hacmi ile ekonomik ve ticari açıdan önemli bir pazardır.İhracata dayalı bir ekonomik büyüme politikası olan İsveç’te büyümenin temel dinamikleri güçlü ihracat, yatırımlar ve tüketimdir. Büyümenin temelindeki bu dinamikler, salgın kaynaklı küresel ekonomik durgunluktan 2019 ve 2020 yıllarında olumsuz etkilense de İsveç ekonomisi 2021’deki yüzde 5,1’lik büyümenin ardından 2022’de de yüzde 2,6 oranında büyüme sergilemeyi başardı. İsveç ile siyasi ilişkilerimizin tarihi ise 17’nci yüzyıla dek uzanıyor. 1709’da Rusya’ya mağlubiyetinin ardından Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan XII. Karl (Demirbaş Şarl) ve ordusu, beş yıl boyunca ülkesini Osmanlı topraklarındaki Bender ve Edirne’den idare etmişti. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İsveç ile1737’de Ticaret Anlaşması, 1739’da “Barış, Birlik ve Dostluk İttifakı” imzalanmış; ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından 31 Mayıs 1924 tarihinde imzalanan Dostluk Anlaşması ile gelişerek devam etmişti. İsveç ile ilişkilerimiz, 2013 yılında imzalanan bildiriyle stratejik ortaklık düzeyine ulaşmış durumdadır. 

BİR DÖNEM AVRUPA’NIN EN GÜÇLÜ ÜLKESİYDİ

İsveç tarihine yönelik araştırmalarda MÖ 12.000’lere uzanan izlere ulaşılmışsa da kıta Avrupası’na göre İsveç’in bilinen tarihi çok daha geç dönemlerden başlatılıyor. 4’üncü yüzyılda Cermen kabilelerinin göçleriyle kalabalıklaşan İsveç, uzun yüzyıllar Svearlar ve Götarlar başta olmak üzere kabileler arası mücadelelere sahne oldu ve siyasi birliğini ancak Vikinglerin hâkimiyeti ele aldığı 9’uncu yüzyıldan sonra sağlamayı başardı. Vikingler güneye doğru, özellikle Baltık çevresinde etkili olurken; bugünkü Rusya, Ukrayna, Belarus, Karadeniz ve hatta Bağdat’a kadar uzanan ilişkiler kurmuşlardı. 11’inci yüzyıldan itibaren Avrupa’dan yayılan misyonerlik faaliyetleri ile Hristiyanlaşma sürecine giren İsveç’te kanlı din savaşları da yaşandı ve bölgede Hristiyanlığın hâkim din konumuna gelişi 12’nci yüzyıl ortalarını buldu. 1397’de Danimarka Kraliçesi Margareta öncülüğünde Danimarka, Norveç ve İsveç’in katılımıyla kurulan Kalmar Birliği ise İsveç tarihi açısından önemli bir eşiktir. Birlik 15’inci yüzyılın ilk yarısında Avrupa’nın en önemli devletlerinden biri hâline gelmiş; bugünkü İzlanda, Finlandiya, Grönland ve bölgedeki başka bazı toprakları da kapsayan birlik, İsveç’in 6 Haziran 1523’te bağımsızlığını ilan etmesiyle bozulmuş-tu. Bu tarih aynı zamanda modern İsveç devletinin de başlangıcı kabul edilmektedir. İsveç 17’nci yüzyıldan itibaren Avrupa’nın önemli bir devleti olarak öne çıkmaya başladı ve Otuz Yıl Savaşları’nda (1618-1648) ve sonrasında topraklarını büyük ölçüde genişletti. Ancak İsveç’in Avrupa devletlerince tehlikeli görülen bu ilerleyişi, yüzyılın sonlarında kendisine karşı Rusya, Prusya, DanimarkaNorveç ve Lehistan’ın bir araya geldiği Kuzey İttifakı’nın kurulmasına da yol açtı. İsveç, 1700 yılında Rusya’yı Narva’da mağlup etmeyi başarmışsa da ittifak karşısında ilerleyen yıllarda gücü azaldı ve Büyük Kuzey Savaşı olarak isimlendirilen savaşlar dizisi sonrasında (1700-1721) İsveç’in Avrupa’daki ilerleyişi tamamen durduruldu ve Baltık kıyılarının yeni hâkimi Rusya oldu. Dönemin İsveç kralı Demirbaş Şarl 1709’daki mağlubiyet sonrası Osmanlı Devleti’ne sığındı ve ülkesini bir süre buradan idare etti, Osmanlı’nın Rusya’yı 1711’de mağlup etmesi ise İsveç’e bir toparlanma imkânı verdi. Genel itibarıyla Rusya’ya karşı girişilen yeni savaşve mücadelelerle geçen 18’inci yüzyılda İsveç, güç kaybetmeye devam etti ve bu süreçte parlamentoya dayalı bir sistem hâkim oldu. 19’uncu yüzyıl başlarında uzun yüzyıllar boyunca müttefiki olan Fransa’ya karşı savaşa giren İsveç, savaş sonunda Kiel Anlaşması ile Danimarka’dan Norveç’i almayı başardı. 1814’te Norveç ile İsveç-Norveç Birliği kurulurken, bu birlik Norveç’in bağımsızlığını ilan ettiği 1905 yılına kadar devam etti. Norveç’in bağımsızlığından sonra bugünkü sınırlarını alan İsveç, her iki dünya savaşında da tarafsızlığını korudu. 

DIŞA AÇIK EKONOMİ ZENGİNLİĞİ DE BERABERİNDE GETİRDİ

1850 yılında Avrupa’nın kıyısında kalmış fakir bir tarım ülkesi konumundaki İsveç, 1970 yılında kişi başına düşen GSYİH bakımından dünyada üçüncü sıraya yükselmiştir. 1850-1970 döneminde İsveç, dünyanın en hızlı büyüyenve kalkınan ülkelerin başında gelirken, bugün yüksek oranda dışa açıklık, oldukça gelişmiş bir iş dünyası ile özellikle hizmet alanında güçlü kamu payının varlığı, günümüz İsveç ekonomisinin öne çıkan niteliklerini oluşturmaktadır. Avrupa ülkelerine yönelik demir cevheri ve orman ürünleri ihracatı, eğitime yapılan yatırımlar, serbest girişimin desteklenmesi, demir yolları başta olmak üzere yabancı MARSTRAND sermayeden faydalanmak suretiyle yapılan altyapı yatırımları, liberal politikalarla etkin bir bürokratik yapının tesisi, bu gelişimin temelindeki önemli etmenlerdir. Demir cevheri ve orman ürünleri, tarihsel olarak ülkenin başlıca doğal kaynaklarını oluştururlar. 19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren bu kaynakların gittikçe artan şekilde gelişmiş ürünlere dönüştürülmesi, ülkenin bugünkü ekonomik faaliyetlerinin de büyük ölçüde temelini teşkil eden sanayi sektörünün hızlı gelişimini sağlamıştır.İsveç imalat sanayisi çok erken bir aşamada dışa açılmıştır. Dışa açılma mal ihracatıyla başlamış, daha sonra iç pazarın küçüklüğü nedeniyle sanayi şirketleri faaliyetlerini büyük ölçüde yurt dışına taşımışlardır. Başta finans olmak üzere hizmet sektörünün de dışa açılmasıyla günümüzde İsveç dünyanın en dışa açık ülkelerinden biri konumundadır. 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar tamamen bir tarım ülkesi konumunda olan İsveç’te günümüzde tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörü gerek GSYİH gerekse toplam istihdam içerisinde yaklaşık yüzde 2’lik bir paya sahiptir. Ülke topraklarının sadece yüzde 10'u tarıma elverişli olmasına rağmen İsveç, tarım ihtiyacının yüzde 80'ini kendi kendine karşılayabilmektedir. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi İsveç’te de GSYİH içinde sanayi imalatının payı giderek azalırken, hizmet MALMÖ sektörünün payı artmıştır. Bununla birlikte imalat sanayisi, İsveç ekonomisi bakımından büyük bir öneme sahiptir ve İsveç hizmet sektörünün önemli bir kısmı da ülkenin sanayi altyapısıyla yakından ilintilidir. İmalat sanayisinde toplam üretimin büyük bölümünü kimyasal ürünler, metal ve metal mamulleri, orman ve kâğıt ürünleri, makine ve ekipmanları, motorlu taşıtlar ve bilgisayar, elektronik ile optik cihazlar oluşturmaktadır. 

AB ÜYESİ AMAAVRO KULLANMIYOR

İç pazarın küçüklüğü nedeniyle dış ticaret ülke ekonomisinde hayati bir öneme sahiptir. İsveç’in küçük, açık ve rekabetçi ekonomisi, serbest piyasa ekonomisi ve olağanüstü refahın faydalarıyla yüksek bir hayat standardı yaratmıştır. İsveç’in “Euro Bölgesi” dışında yer alması, Avrupa Para Birliği içerisinde yaşanan sıkıntıların ülke refahı ve para politikalarını etkilemesini de engellemektedir.Elektrikli ve elektronik makineler ve ekipmanları, haberleşme cihazları, elektronik cihazlar, binek otomobiller, otomotiv ürünleri parça ve aksesuarları, kamyonlar, kâğıt, karton ve bunlardan mamul eşyalar, ilaçlar, mineral yakıtlar ve yağlar, demir-çelik, tıbbi alet ve aparatları, balıklar, ortopedik aletler, adrenal korteks hormonu ihraç edilen başlıca ürünlerdir. Makineler, elektrikli makineler ile elektronik cihazlar, petrol, kömür, doğal gaz ve ürünleri, kara taşıtları, plastik ve plastik ürünler, ilaçlar, optik cihazlar, dizel kamyonlar, bakır cevheri, dizel motorlu otomobil, dizel motor parçaları, elektronik devreler, bakır alaşım, iş makinesi parçaları, taşınabilir dijital bilgisayar, otomotiv ürünleri parça ve aksesuarları ise ithal edilen başlıca ürünlerdir. 

İKİLİ İLİŞKİLERİN 300 YILLIK MAZİSİ VAR

Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin geçmişi üç asır öncesine kadar gidiyor. 1737 ve 1739 tarihli ticaret ve barış anlaşmaları, iki devlet arasında günümüze kadar barış temelinde sürecek olan ikili ilişkilerin ilk adımları olurken, ikili ilişkiler 2013 yılında “Stratejik Ortaklık” seviyesine yükseltildi.İki ülke arsındaki ticari ilişkiler, devletlerin ekonomik güçleri ve potansiyelleri göz önüne alındığında yetersiz olsa da her yıl yükselen bir seyir izliyor. 2005 yılında2 milyar dolar olan toplam dış ticaret hacmi, 2011’de ilk kez 3 milyar dolar seviyesini aşmış ve 2018’de 1,48 milyar doları Türkiye’den İsveç’e ihracat, 1,73 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 3,2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Türkiye’den İsveç’e ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil ve motorlu taşıtlar, tekstil ürünleri, krom, beyaz eşya, kara taşıtları için yedek parça, demir-çelik ürünleri ve ferro alyajlarken, İsveç’ten ithal edilen başlıca ürünlerse demir-çelik cevheri ve mamulleri, kâğıt, arıtma cihazları, tıbbi ilaç, petrol yağları, odun hamuru, otomobil ve iş makinesi olarak öne çıkıyor. Ülkemizden İsveç’e ihracatta, AB pazarına girişte yaşanan genel sorunların haricinde yapısal önemli bir sorun bulunmuyor. İsveç’in ithalatındaki önemli sektörler itibarıyla da Türkiye, İsveç’e ihracat yapan ülkeler arasında Gümrük Birliği’nin de katkısıyla görece rekabetçi bir konumda bulunuyor. 

MAKİNE TİCARETİNDE POTANSİYELİMİZDEN UZAKTAYIZ

İsveç’in makine özelinde ticaret rakamlarını incelediğimizde, BM İstatistik Bölümü verilerine göre, ülkenin makine ihracatının 2022’de yüzde 5 düşerek 30,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini görüyoruz. İsveç’in en çok makine ihraç ettiği ülkeler sıralamasında ilk sırada 3,2 milyar dolarla ABD yer alırken, ikinci sıradaki Norveç 2022’de İsveç’ten 2,6 milyar dolarlık makine alımı yaptı. Üçüncü sıradaki Almanya’ya da 2,2 milyar dolarlık makine ihraç edildi. 2022’de Türkiye ise İsveç’ten gerçekleştirdiği makine ithalatında yüzde 4,6’lık artışla 307,3 milyon dolar değerinde makine alımı yaptı. Bu dönemde İsveç’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği 2 milyar dolarlık toplam ihracat içindeki makinenin payı da yüzde 16 olarak kayda geçti. Aynı dönemde İsveç’in toplam ihracatının 197,6 milyar dolar olduğunu ve makine ihracatının toplam ihracattan yüzde 15 pay aldığını da söyleyelim. Diğer yandan, makine ithalatının, 202,1 milyar dolarlık toplam ithalattan yüzde 13 pay aldığı İsveç’te, 2022’de yüzde 4’lük düşüşle 25,6 milyar dolar tutarında makine ithal edildi. BM İstatistik Bölümü verilerine göre İsveç’in en fazla makine ithal ettiği ilk 10 ülke listesinin ilk sırasında 5,6 milyar dolarla Almanya yer alırken, liste-nin ikinci sırasında bulunan Hollanda’dan 3,2 milyar dolar değerinde makine ithal edildi, üçüncü sıradaki Çin’den de 2,7 milyar dolarlık makine alımı yapıldı. Aynı dönemde İsveç, Türkiye’den de yüzde 10,6’lık artışla 291,5 milyon dolar değerinde makine aldı. Bu veriyle, İsveç’in toplam 25,6 milyar dolarlık makine ithalatından 2022’de Türkiye’nin aldığı payın yüzde 1,1 seviyesinde gerçekleştiğini; İsveç’in Türkiye’den yaptığı 1,6 milyar dolarlık toplam ithalat içindeki makinenin payının ise yüzde 19 olarak kayda geçtiğini hatırlatalım.