MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN PAYLAŞILAN MAKİNE İMALAT SANAYİSİ KONSOLİDE VERİLERİNE GÖRE, 2025 YILININ İLK DÖRT AYINDA TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI 8,9 MİLYAR DOLAR OLDU. KÜRESEL EKONOMİ İÇİN BÜYÜME TAHMİNLERİNİN AŞAĞI YÖNLÜ REVİZE EDİLMESİ YATIRIM KARARLARINI BASKILASA DA ABD-ÇİN ARASINDAKİ TİCARET GÖRÜŞMELERİNİN OLUMLU PATİKAYA GİRMESİNİN BELİRSİZLİKLERİN ETKİLERİNİ HAFİFLETEBİLECEĞİNİ BELİRTEN MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “STRATEJİK SEKTÖRLERİN DEĞER ZİNCİRLERİNDE KRİTİK ROL OYNAYAN HAM MADDE VE ELEMENTLERİN TEDARİKİNDE ÇİN’E OLAN BAĞIMLILIK, BATI’NIN DAHA TEMKİNLİ VE UZLAŞMACI BİR TUTUM BENİMSEMESİNE ZEMİN HAZIRLAYABİLİR. ALMANYA’NIN ARTAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İNOVASYON ODAKLI STRATEJİLERİNİ YAKINDAN TAKİP EDEREK, ENERJİ VERİMLİLİĞİ YÜKSEK, DÜŞÜK KARBON AYAK İZİNE SAHİP VE DİJİTAL DÖNÜŞÜME UYUMLU ÇÖZÜMLER GELİŞTİRMEMİZ ÖNEMLİ.” DEDİ.
Makine imalat sanayisi konsolide verilerine göre, ocak-nisan döneminde serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı yüzde 0,8 gerileyerek 8,9 milyar dolar oldu. İhracatı miktar bazında yüzde 6 azalan makineciler, ortalama birim fiyatlarını ise yüzde 5,6 artırdı. Yıllıklandırılmış verilere göre ihracat da yüzde 0,6 artışla 28,3 milyar dolar oldu. Tarihinin en durgun dönemlerinden geçen Almanya’ya bu süreçte 1 milyar dolarlık makine ihraç edilirken, stagflasyon endişesinin yaşandığı ABD pazarında yüzde 0,7’lik sınırlı artışla 550 milyon dolara ulaşıldı. Üçüncü sıradaki İtalya’ya ihracat yüzde 14,5 artışla 400 milyon dolara yaklaştı. Nisan ayında en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülkeden sadece Almanya, Rusya ve Fransa’da daralma olurken, diğer yedi ülkede yüzde 3,9 ila yüzde 37,5 arasında artışlar görüldü. Sektörün performansını koruyan alt dallardan içten yanmalı motor ve aksamları ihracatı yüzde 3,3 artışla 815 milyon dolara çıktı. Küresel inşaat sektöründeki yavaşlamayla inşaat ve madencilik makineleri ihracatı yüzde 22,3 düşerken; tekstil ve konfeksiyon makinelerinde yüzde 15’in üzerinde, türbin, turbojet ve hidrolik sistemler ile gıda sanayisi makinelerinde yüzde 10’a yaklaşan artışlar kaydedildi.
“ÜMİDİMİZ YILIN İKİNCİ YARISINDAN”
Ülkelerin dış ticareti, jeopolitik nüfuzlarını korumaya ve küresel liderliğe yönelik stratejilerinin merkezine yerleştirdiği bir dönemden geçildiğine dikkat çeken MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, bu yönelimin getirdiği küresel belirsizliğin ikinci çeyreğin sonuna kadar sürmesini bekledikleri ifade ederek, süreci şu şekilde değerlendirdi: “ABD ve Çin’in birbirlerine uygulayacaklarını açıkladıkları tarifeleri 90 günlüğüne askıya alması, ticaret görüşmelerinde önemli bir eşik olsa da Trump’la özdeşleşen belirsizlikler belli ki hiç bitmeyecek. Oluşacak dengenin yaratacağı yeni konjonktür, Türkiye’nin küresel tedarik zincirindeki konumunu muhtemelen daha avantajlı kılacak. Ancak, bilinmezliğin hâd safhada yoğunlaştığı bir dönemde küresel yatırımlar konusunda cesur adımlar beklenmemeli. Nitekim, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı ihracat talep endeksinin mart ayında bir önceki aya göre yüzde 1,3 düşerek 99,0 seviyesine gerilemesi ve uzun vadeli ortalamanın altında kalması da bunu teyit ediyor. 2025’in ilk iki ayında sınırlı toparlanan küresel sanayi PMI, nisan ayında 49,8 puanla yeniden daralma bölgesine indi. İstihdam oranları ve sanayi üretiminde sınırlı iyileşme gözlense de küresel ölçekte tüketici güveni, piyasa beklentileri ve enflasyon gibi temel göstergelerdeki zayıflık, ihracatı olumsuz etkiliyor. Ticaret görüşmelerinin olumlu patikaya girmesi, bu belirsizlikleri hafifletebilir. Özellikle otomotiv, enerji dönüşüm teknolojileri, mikroelektronik ve savunma gibi stratejik sektörlerin değer zincirlerinde kritik rol oynayan ham madde ve elementlerin tedarikinde Çin’e bağımlılık, Batı’nın daha temkinli ve uzlaşmacı bir tutum almasına zemin hazırlayabilir.”
“ALMANYA SANAYİ POLİTİKALARINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRECEK”
AB’nin ikili ilişkileri kendi çıkarına regüle ederek, rekabetçiliğini koruma stratejisinin sınırına yaklaştığına da dikkat çeken Karavelioğlu şunları söyledi: “AB’nin, kritik ham madde ve yüksek teknolojide tedarik güvenliği sağlamak için daha aktif, bağımsız ve belirleyici bir yaklaşım benimsediği gözlemleniyor. Bu dönüşüm, ekonomik sürdürülebilirlik hedefinin yanı sıra küresel jeopolitik dengelerde daha güçlü konum elde etme çabasının da parçası. Yeni hükümetin kurulduğu Almanya’da, bütçe dışı özel finansman paketleriyle sanayi politikalarının yeniden şekillendirilmesi ve kritik yatırım alanlarının belirlenmesi öncelikli olacaktır. Almanya’nın köklü sanayi örgütlerinden VDMA başta olmak üzere sanayi temsilcilerinin yeni hükümet programının hazırlanmasında görev alması da kararlılığın bir göstergesidir. AB düzeyinde; uyumlaştırılmış ürün sürdürülebilirliği gereklilikleriyle tek pazarın güçlendirilmesi, ticaret engellerinin azaltılması, rekabet ortamının iyileştirilmesi ve sürdürülebilir ürünler sunan işletmelerin rekabet gücünün artırılması, stratejik önceliğini koruyacaktır.”
“AB’DE İLK KIPIRDANMALAR GÖRÜLMEYE BAŞLANDI”
Euro Bölgesi’nin tahminleri aşarak yüzde 0,4 büyüdüğü ilk çeyrekte, bir kıpırdanma görmeye başladıklarını belirten Karavelioğlu, makine sektörünün ana pazarındaki gelişmeleri ise şöyle yorumladı: “Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verileri, şubat ayında siparişlerde beklenmedik toparlanmaya işaret ediyor. Yurt içi siparişlerdeki güçlü artış ve dış talebin toparlanması, özellikle büyük tesis siparişleri ve kritik parça ihtiyaçlarının canlandığını gösteriyor. Nisan ayındaki tarife krizinden önce, mart ayında üretim yüzde 3 artmış ve ilk çeyrek, 2022 başından bu yana en büyük üç aylık artışı kaydetmişti. Almanya’nın iç pazarındaki modernizasyon yatırımları, bizim için ileri teknoloji ürün tedarikinde rekabet avantajı sağlayabilir. Ancak bu olumlu tabloya rağmen, VDMA’nın risk olarak vurguladığı maliyet baskısı ve tedarik zinciri sorunları, Avrupa’da yeni yatırım kararlarını zorlaştırıyor. Onlar bu zorlukları aşmayı tartışırken, bizim Almanya’nın artan sürdürülebilirlik ve inovasyon odaklı stratejilerini izleyerek, enerji verimliliği yüksek, düşük karbon ayak izine sahip ve dijital dönüşüme uyumlu çözümler geliştirmemiz kritik önem taşıyor. Ticaret Bakanlığımızın açıkladığı, Türk Eximbank’ın AB Sınırda Karbon Düzenlemesine uyum için 1 milyar avroluk 10 yıl vadeli kaynak haberini, önemli bir finansman desteği olarak değerlendiriyoruz.”
“İÇ PAZARIMIZ UZAK DOĞU’NUN TAHAKKÜMÜNE GİRDİ”
Tedarik zinciri entegrasyonu ve teknoloji geliştirme açısından önemli fırsatlar sunan bu dönemi, makine sektörünün sıkıntılarla boğuşarak geçirdiğini ifade eden Karavelioğlu şunları söyledi: “Mart ayındaki dalgalanmayı kontrol altına almayı hedefleyen ilave sıkılaşma önlemleri finansman maliyetlerini artırırken, iç talepteki daralmayı derinleştiren yeni bir dalga yarattı. Bir yılı aşkın süredir süren üretim daralmasının etkisiyle makine üretimindeki düşüş mart ayında yüzde 11,4’e kadar çıktı; nisan ayı verisi daha da olumsuz olabilir. İlk çeyrekte yüzde 71 civarında gerçekleşen kapasite kullanım oranları ve imalat sanayisi ortalamasının gerisinde kalan ciro verileriyle makine sektörü, bu sıkıntıları en derin yaşayan alan olabilir. Yurt içi maliyet enflasyonu genel imalat sanayisi ortalamasından yüksek olmasına rağmen, istihdamın korunması sektörümüzün bu türbülans sonrası eski performansına hızla döneceğine olan inancı gösteriyor.” Son 12 ayda 43,7 milyar dolar olarak gerçekleşen makine ithalatında mart ayı sonundaki yüzde 4’lük gerilemenin dış ticaret dengesine katkısının 2 milyar doları bulduğuna dikkat çeken Karavelioğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz, makine ithalatındaki gerilemenin iç talepteki daralmadan dolayı değil, küresel ölçekte yaygınlaşan yüksek teknolojili imalat altyapısını koruma trendinin bir sonucu olmasını arzu ediyoruz. Bu gerçekleşebilmiş olsaydı, ithalattaki gerilemenin makine dış ticaret dengesine katkısını daha huzurlu gözlemleyebilirdik. Yılın ilk çeyreğinde Çin’den yapılan makine ithalatının yüzde 14,6 artarak 3 milyar dolara ulaşması, bununla beraber Hindistan ve Vietnam’dan yapılan ithalatın da gözle görülür şekilde artması; küresel konjonktürün yerli imalatçılar lehine sunduğu fırsatları değerlendirmekte mütereddit kaldığımızı düşündürebilir.”