Ticari ilişkilerdeki kaliteyi desteklemeyi, uygulanabilir politikalar üretmeyi ve sektöre hizmet verenlere profesyonelliği...
Ticari ilişkilerdeki kaliteyi desteklemeyi, uygulanabilir politikalar üretmeyi ve sektöre hizmet verenlere profesyonelliği aşılamayı amaç edinen Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği (SADER ) Yönetim Kurulu Başkanı Engin Arel, sektörün en temel probleminin dışa bağımlılık olduğunu söylüyor.Derneğin kuruluş felsefesi, çalışmaları ve tarihçesiyle ilgili bilgi veren SADER Yönetim Kurulu Başkanı Engin Arel, Türk tıbbi cihaz sektörüne yönelik sorularımızı yanıtladı. Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği’nin (SADER) yapısı, tarihçesi ve çalışmalarıyla ilgili bilgi verir misiniz?
Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği 1993 yılında 14 firmanın bir araya gelmesiyle kuruldu. Dernek olarak 20’nci kuruluş yılımızı kutluyoruz. SADER, sağlık alanında ülkemizde kurulmuş ilk ulusal dernektir. Derneğimizin 70 üyesi bulunuyor. Sağlık sektörünün çok farklı alanlarına ürün ve hizmet sunan üyelerimiz mevcut. Dernek olarak başta üreticiler olmak üzere ithalatçı firmalarımızın sıkıntılarını da sağlık sektörünün sorunlarıyla birlikte ele alarak çözüm yolları arıyoruz. Gelişen sağlık sektörümüzle birlikte ülkemizin dünya üzerinde daha iyi bir konuma ulaşmasına katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
Türk tıbbi cihaz sektörünün dünyadaki konumunu nasıl görüyorsunuz? Sektörün hedef pazarları hangileridir?
Dünya tıbbi cihaz sektörü, birçok mühendislik alanının yakından ilgilendiği, stratejik öneme sahip 300 milyar dolarlık bir pazardır. Türkiye ise bu pazardan oldukça küçük bir pay alıyor. Fakat Türkiye coğrafi ve stratejik konumunun avantajını doğru kullanabilirse ihracatta önemli yerlere gelebilir. Geliştireceği cihaz ve ürünlerle özellikle Asya ve Ortadoğu pazarına hakim olabileceğini düşünüyorum. Türkiye en kısa sürede ileri teknolojiye sahip cihazlar üretmeye başlamalıdır. Bunun için çok ciddi bir devlet desteği ve stratejik işbirliklerine ihtiyaç duyulduğundan yetkililere önemli görevler düşüyor. Türk üreticiler için hedef pazar; Avrupa ve Ortadoğu ülkeleridir. Sektörün uluslararası pazarlardaki en büyük gücü ise gelişime açık yapısıdır.
Sağlık gereçleri ve cihazları üretiminde yaşanan temel sıkıntılar nelerdir? Sorunların çözümünde kimlere ne tür görevler düşüyor?
Dışa bağımlılık sektörümüzün temel sıkıntılarının başında geliyor. Sağlık Bakanlığı alım politikaları ve hekimlerin alışkanlıkları, ithal ürüne yönelişi artırdı. Sektörün gelişimi için Türkiye’de ihtiyaç duyulan ancak yerli firmalar tarafından üretilmeyen tıbbi cihaz ve malzemelerin belirlenerek, oluşturulacak strateji ve politikalar doğrultusunda yerli üreticiler desteklenmelidir. Böylece tıbbi cihaz ve malzemelerde dışa bağımlılık azaltılabilir. Tıbbi cihaz sektörünün büyüyebilmesi için Ar-Ge yatırımlarının artırlıması da büyük önem taşıyor. Fakat Türkiye’de araştırma ve geliştirmede görev alacak donanımlı personel sıkıntısı yaşanıyor. Bu sorunun çözümü için üniversite yerleştirme puanlarıyla ilgili kişilerin seçilerek, özel program dahilinde yetiştirilip sektöre kazandırılması gerekiyor. Ayrıca Ar-Ge faaliyetlerinin yaygınlaşması için belirli bölgelerde sağlıkta ihtisas OSB’leri kurulmalıdır. Bu bölgelerde üretim yapılabilmesi için konut edindirme sistemi ile alt yapının oluşturularak desteklenmesi gerekiyor. Türkiye’de teşvik mekanizması doğru işlemiyor. Kamu alımlarında yerli üretici lehine planlanan yüzde 15’lik destek sadece kağıt üzerinde kaldı, uygulamaya geçirilemedi. Mevcut sistemde eşit rekabet şansı bile tanınmayan üreticilerin önünü açmak için yerli ürün kullanan kurumlar yüzde15 vergi ve döner sermaye katkı paylarından muaf olmalıdır. Sağlık hizmeti sunucuları bugüne kadar Ar-Ge yapma ihtiyacı duymadan , ülke kaynaklarını düşünmeden, ithalata dayalı ürünleri tercih etti. Artık yerli firmalarımıza ve ürünlerine güvenmeli, pazara ileri teknoloji ürünler sunabilmek için Ar-Ge’yi desteklemeliyiz.