TÜRKİYE MAKİNA FEDERASYONU (MAKFED) TARAFINDAN, TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ VE MAİB ANA SPONSORLUĞUNDA DÜZENLENEN 3’ÜNCÜ MAKİNE ZİRVESİ, TÜRK SANAYİSİNİN ÖNDE GELEN İSİMLERİNİ BİR ARAYA GETİRİRDİ. ZİRVEDE DÜZENLENEN OTURUMLARDA MAKİNE SEKTÖRÜNÜN GELECEK YÜZYILI TARTIŞMAYA AÇILIRKEN, SEKTÖRÜN GELECEĞİNİ KURGULAYACAK SANAYİ- AKADEMİ İŞ BİRLİĞİ, İKİZ DÖNÜŞÜM VE VERİMLİLİK KONULARI DETAYLI OLARAK ELE ALINDI.

Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) tarafından bu yıl üçüncü kez düzenlenen Makine Zirvesi, Türk sanayisine yön veren isimleribir araya getirdi. Üç binden fazla işletmeyi temsil eden 32 sektörel derneğin çatı kuruluşu MAKFED’in ev sahipliğinde düzenlenen zirve, bu yıl “100’üncü Yılda Makine Sanayi” temasıyla gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımın olduğu zirve kapsamında düzenlenen oturumlarda ise makine sektörünün gelecek vizyonu tartışmaya açıldı. Açılış konuşmalarını MAKFED Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, Avrupa Mühendislik Endüstrileri Konfederasyonu (ORGALIM) Yönetim Kurulu Başkanı Rada Rodriguez ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Gültepe’nin gerçekleştirdiği zirveye, kamu, özel sektör ve üniversitelerden gerçekleşen güçlü katılım ise dikkat çekiciydi. 

“HER ALANDA VERİMLİLİĞE ODAKLANMALIYIZ”

 Zirvenin açılışında, makine sektörünün ekonomide, bilişim ve teknolojide yaşanan dönüşümü yakından izlemek için çok elverişli bir alan olduğunu belirterek konuşmasına başlayan MAKFED Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran şunları söyledi: “Yıllık 22 trilyon dolara ulaşan küresel mal ticareti içinde yüzde 30 kadar yer kaplayan makine sanayisi, ülkelerin kalkınma ve zenginliğinin anahtarıdır. Cumhuriyetimizin kurucuları sanayileşmede kilit sektör olarak makine sanayisinin rolünü 100 yıl önce görerek bu günlerin kapısını açmıştı. Yeni yüzyılın kapısını aralarken düzenlediğimiz 3’üncü Makine Zirvesi’nde ana gündem olarak makine imalatçısı işletmelerin uluslararası alanda rekabet edebilir ölçeklere nasıl ulaşabileceğini seçtik. En güçlü rakiplerimiz yeni taktiklerle uluslararası ticaretteki paylarını artırmanın yollarını ararken, kendimizi bu yarışa nasıl hazırlayacağımızı ele almak istedik.” Son dönemde küresel mal ticaretindeki daralmanın makine sektöründeki rakiplerini kamçıladığını ve küçülen pastadan pay almak için başta Çin olmak üzere agresif pazarlarda adeta bir teyakkuz halinin hâkim olduğuna dikkat çeken Dalgakıran, şunları ifade etti: “Çin’in büyük bir ihracat istilasına başlamasının ceremesini yurt içindeki imalatçı firmalarımız çekiyor. Dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle makine ticareti yapan ve makine ihracatının yüzde 70’e yakınını AB ve ABD’ye yapan Türkiye, her ay Çin makinelerine 1 milyar dolar ödüyor. Uzak Doğulu rakiplerimizin daha az maliyetle üretim yapabilmesini ucuz iş gücüne bağlayanlar var ama Çin’de ve Türkiye’de uygulanan asgari ücret arasında çok büyük bir fark yok. İki ülke arasında başka farklar var: Çinli firmalar ülkelerinde yüzde 3 faizle uzun vadeli borçlanabildiğinden, ürünlerini yurt dışına 5 ila 10 yıl vadeli pazarlayabiliyorlar. Çinli makineciler, Türk makinecilere göre yüzde 25 ila yüzde 30 daha uygun fiyatlı sac kullanıyorlar. Devasa büyüklükte ve tam randımanlı çalışan bir işletmenin üretim maliyetleriyle, zaten düşük olan kapasitesinin de altında çalışan bir işletmeninki bir olmuyor.” Konuşmasında çağın en önemli unsurunun verimlilik olduğunu da aktaran Dalgakıran, kamu, sivil toplum kuruluşları ve girişimciler arasında ayrılmaz bir korelasyon olduğunu vurgulayarak, “Bu ekosistemi doğru bir şekilde kurduğunuz zaman nitelikli girişimciler çıkıyor.” dedi. Dalgakıran, sektörde faaliyet gösteren 120 büyük işletmenin makine ihracatında yüzde 40 paya, 750 orta boy işletmenin de yüzde 30 paya sahip olduğunu belirterek şunları söyledi: “Firmalarımızı küresel rakipleriyle rekabet güçlerini artırmak için büyütmemiz, dayanıklılık ve esneklikleri ile teknolojik derinliklerini artırmamız gerekiyor. İhracat gelir ortalaması arasında büyük farklar olan firmaların Ar-Ge ve inovasyon bütçesi ve markalaşmaya yaptıkları yatırımlar yarışamaz. Bu sorunlara çözüm bulmadan, fiyat yönlü rekabeti besleyen aşırı kapasitelerin önüne geçemeyiz. Ölçek yeterliliğini sağlayan firmaların yaygınlaşmasını sağlamadan üretkenliği, katma değeri düşük firmaların yerine büyük ölçekli ve kurumsal girişimleri geçiremeyiz. Önümüzdeki döneme ışık tutacak olan 12’nci Kalkınma Planı’nda makine sektörü yine öncelikli sektörler arasında yerini almış durumda. Oluşturulan tedbirlerin zamanında hayata geçirilmesi için biz de üzerimize düşen konularda kurumlarla ortak çalışmalarda olacağız. Makine Zirvesi’nde firmaların üretim ölçeklerini büyültme yönünde oluşacak ortak iradenin, Cumhuriyetin yeni yüzyılında rekabet gücümüzü artırıcı bir etki göstereceğine inanıyorum.” 

“AB’NİN REGÜLASYONLARI, HEDEFE ULAŞMAYI KOLAYLAŞTIRIYOR”

 Avrupa Mühendislik Endüstrileri Konfederasyonu (ORGALIM) Yönetim Kurulu Başkanı Rada Rodriguez ise konuşmasına, Cumhuriyetin 100’üncü yıl kutlamalarına Makine Zirvesi ile katılmaktan duyduğu mutluluğu paylaşarak başladı ve “Türkiye Cumhuriyeti’ne nice yüzyıllar diliyorum.” dedi. Konuşmasında, Avrupa’nın iklim değişikliğiyle mücadelesindeki çabalarından söz eden Rodriguez, “Buradaki konuşmalardan ve sohbetlerden gördüğüm üzere, Türk makinecileri, küresel makine üreticilerinin karşısındaki yeni zorluk ve fırsatların farkındalar. Ben, size bir parça kendi deneyimlerimizi aktarmak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi biz, Avrupalı üreticiler, rekabetçiliğimizi artırmak için net sıfır yolculuğuna çıktık ama bu yolculuğun arka planında önemli bir birikim vardı. Araştırmalarımız, son 40 yılda küresel ısınma kaynaklı ekonomik kayıpların Avrupa’da 487 milyar avroya ulaştığını ortaya koyuyor. Avrupa’da 1980 ile 2000 yılları arasında 87 bin kişi de ekstrem hava koşulları nedeniyle hayatını kaybetti. Seller ve orman yangınlarının yarattığı tahribatı da düşünürsek, müthiş bir yıkım ile karşılaşıyoruz. Yani sadece ekonomik olarak değil sosyal ve insani yıkımları hafifletmek için de küresel ısınma ile mücadele etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla biz, AB’de agresif hedefler belirledik ve bu hedeflere ulaşmak için de hızla çalışıyoruz. Peki, 2030 ve 2050 hedeflerine ulaşmak için nereden güç alıyoruz? Elbette regülasyonlardan. Avrupa’da bu noktada pek çok regülasyon var ve bunlar her an yenileniyor, güncelleniyor, kapsamları genişliyor. Bu regülasyonlar, firmaların net sıfır yolculuklarında onlara zorluk çıkarmayı değil onların rekabetçiliklerini artırmayı hedefliyor.” ifadelerini kullandı. ORGALIM’in Avrupa genelinde 700 binden fazla firma-yı ve 11 milyon doğrudan istihdamı temsil ettiğini de vurgulayan Rodriguez, “Sahip olduğumuz bu güçlü temsil ile regülasyonların düzenlenmesinde biz de katkı sağlayabiliyoruz.” dedi. 

“İMALAT SANAYİMİZ MAKİNE SEKTÖRÜYLE BÜYÜYOR”

TİM Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Gültepe de konuşmasında, Türkiye’nin son dönem üç kat büyüdüğünü belirterek, “Bu yıl tarihimizde ilk kez 1 trilyon dolarlık milli gelire ulaşacağız. Son 20 yılda Türkiye imalat sanayisinde büyüdü. İmalat sanayisi ise makine sektörü sayesinde yükseldi. Hayatımızın her alanında, üretimin her aşamasında makinenin, sanayinin ürünleri var.” diye konuştu. Makine sektörünün kendisine özgü dinamiklerinin bulunduğuna işaret eden Gültepe, şunları kaydetti: “Türkiye imalat sanayisiyle, imalat sanayimiz de makine sektörüyle büyüyor. 1923’te 50,8 milyon dolar olan ihracatını 2022 yılında 254 milyarın üzerinde taşıyan ülkemizde, makine sektörümüz doğası gereği diğer sanayi kollarımıza öncülük ediyor. Tüm sanayi kollarının ortak ihtiyaçları makine sektörü tarafından karşılanıyor. Özellikle dijital kapasitesi güçlü, enerji verimliliği yüksek ve çevreci makinelere ihtiyaç her geçen gün artıyor. Enerji sınıfı yüksek, çevre dostu makineler yolunda hızlı bir ilerleme gözlemliyoruz, bu da yeşil dönüşüm konusunda bize güç veriyor. Makine sektörü ortak aklı, uyum ve iş birliğini önceleyen bir ekosisteme sahip. Makinecilerimiz sayesinde Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm sürecinden avantajlı çıkacağına inanıyorum. Makine sektörümüzün yıllık cirosu 30 milyar doları aştı. Sektörde faaliyet gösteren 55 binin üzerinde firma, 500 bine yakın istihdam sağlıyor. İhracat hedeflerine daha fazla üreterek, ürettiğimize daha fazla değer katarak ulaşabiliriz. Bu yıl Cumhuriyetimizin 100’üncü, TİM’in 30’uncu, İnovasyon Haftası’nın da 10’uncu yılı. İnovasyon Haftası için bu özel yıla yakışır bir içerik de hazırladık. 2325 Kasım tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’ndeki etkinliğimize, bütün makine sektörünü bekliyoruz.” 

“SANAYİ-AKADEMİ ETKİLEŞİMİNE YÖNELİK PROGRAMLARI GÜÇLENDİRMELİYİZ”

 Birçok odak alanında farklı panellerin tasarlandığı etkinlikte, açılış konuşmalarının ardından, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, sanayicilerin ikiz dönüşüm konusundaki vizyonu üzerine değerlendirmelerde bulundu. “İkiz Dönüşüm Merceğinden Rekabetçi Değer Zincirine Bakış” başlıklı bir konuş-ma gerçekleştiren Turan,“İkiz Dönüşüm kilit kavramı etrafında teknolojik sıçramayı sağlayacak stratejiyi kamu, sivil toplum örgütleri, iş dünyası ve akademi hep birlikte hayata geçebilir; küresel krizleri küresel iş birlikleriyle çözebiliriz. Cari açığın ve dışa bağımlılığın azaltılmasını sağlayacak stratejik sektörlerin gelişimi ve teknoloji üretecek yatırımların teşvikini sağlayacak destek politikalarını da hep birlikte geliştirmeliyiz. 12’nci Kalkınma Planı’nın makine sektörünü öncelik sektörler arasına alması doğru bir adımdır. Makine sanayisinin ana dinamiklerini anlamak, tüm stratejik sektörlerinin yönünü anlamaktır.” diye konuştu. Turan, yüksek teknoloji temelli kümelenmelerin oluşturulması gerektiğini belirterek, teknoloji hazırlık seviyelerinin geliştirilmesine yönelik programların güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. AB’nin ikiz dönüşüme yönelik düzenlemelerine uyum sürecinin hızlandırılması gerektiğini anlatan da Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu aynı zamanda bizim şirketlerimizin rekabet gücünü arttıracak bir unsurdur. Yeşil dönüşüm aslında AB’nin bir büyüme stratejisidir. Sanayinin ikiz dönüşümünü sağlayacak teknolojilerde, örneğin ileri düzeydeki çipleri dışa bağımlılığımızı azaltacak iş birliklerini destekleyecek mekanizmaları hızla geliştirmeliyiz. KOBİ’lerimizin ikiz dönüşüm kapasitesini hızlandırma odaklı destek modellerini güçlendirmeliyiz. Gençlerimizin tekno-loji yetkinliğini artıracak müfredatı hazırlamalı, yeni nesil teknoloji odaklı eğitim programlarını, fikir ve girişim üreten merkezleri yaygınlaştırmalıyız. Mevcut iş gücünün ikiz dönüşümü sağlayacak yetkinliğe yükseltilmesi için sanayi-akademi etkileşimine yönelik programlara hız vermeliyiz. Uluslararası deneyimi ve nitelikli iş gücünü ülkemize taşıyacak inisiyatifleri içerecek eylem planını hayata geçirmeliyiz. Nitelikli insan kaynaklarını da kaybetmemeliyiz. Kamu desteklerinin ve teşvik mekanizmalarının, ikiz dönüşüme, verimliliğe, yüksek girişimlere yönelik etkinliğini gözden geçirmeli ve tedbirleri bu yönde yapılandırmalıyız.” 

EŞ ZAMANLI OTURUMLAR DAYOĞUN İLGİ GÖRDÜ

 3’üncü Makine Zirvesi, açılış konuşmalarının ardından beş panel ve iki teknoloji sunumuyla devam etti. Teknoloji sunumlarında ODTÜ BİLTİR Merkezi başkanı Doç. Dr. Hüsnü Dal “ODTÜ İnovasyon Merkezi” projesi, İTÜ 1773 Teknopark Genel Müdürü Doç. Dr. Deniz Tunçalp ise “İTÜ-MAKFED Makine Sanayi Teknoloji Geliştirme Platformu” hakkında katılımcıları bilgilendirirken, yoğun program içerisinde bu yıl ilk kez eş zamanlı oturumlar da düzenlendi. Bu kapsamda düzenlenen ilk eş zamanlı oturumda Prime Ajans Proje Danışmanı Haşim Haluk Bölük “Yeni Proje Başlatma Programı-İhracat Destekleri ve Hibe Projeleri” başlığında katılımcılarla bir araya geldi. “Yeni Makine Direktifi (2006/42/EC) Çalıştayı” başlıklı ikinci eş zamanlı oturumda ise Avrupa Standartlar Komitesi Makine Güvenliği (CEN/TC114) Başkanı Otto Görnemann, Avrupa’daki makine yönetmelikleri ve regülasyonlar hakkında katılımcılara görüşlerini aktardı.

Zirvenin ilk panel oturumu, “İleri İmalat, Karbon Nötrve Rekabet Edebilirlik” başlığında gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü MAKFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sefa Targıt’ın yaptığı panelin konuşmacıları ise MAİB Yönetim Kurulu Başkanı ve TİM Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kutlu Karavelioğlu, ORGALIM Genel Direktörü Malte Lohan ile Fraunhofer İleri Sistemler Araştırma Merkezi Başkanı Mehmet Kürümlüoğlu oldu. Verimliliğin tanımını yaparak paneli başlatan Safa Targıt, “Kullandığınız kaynakların hedeflediğiniz noktaya hizmet etme oranına verimlilik diyoruz. Kaynakların azalıyor olması ise boşa harcanan kaynak sorununun aciliyetini ortaya koyuyor. Yani verimlilik her zamankinden daha da önemli hale geliyor. Bize emanet edilen bu dünyayı gelecek kuşaklara aktarabilmek için verimliliğe dikkat etmeli, kaynakları doğru kullanarak rebatçiliğimizi artırmalıyız.” sözlerinin ardından ilk konuşmacı Kutlu Karavelioğlu’nu kürsüye davet etti. Kutlu Karavelioğlu ise konuşmasında, Türk makine sanayisinin geçmişine atıfta bulundu ve makine sektörünün nasıl ve hangi şartlardan günümüze ulaştığının değerlendirmesini yaptı. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1922’de İzmir İktisat Kongresi’nde dile getirdiği “Fabrikacı olacağız; sanatçı olacağız!” sözü ile “Türk ulusunun eli, silah kadar makina tutmaya da yaraşır” sözlerini de anımsatan Karavelioğlu, “Bugün MAİB’in 22 bin üyesi var, Euromonitor’a göre servis ağlarıyla birlikte sayıları 50 bini aşan imalatçımızla bugün Avrupa’nın beşinci büyük makine üreticisiyiz. Ancak artık çok hızlı ilerliyor olsak da kalıcılığın/sürdürülebilirliğin kurumsallaşma ile sağlanabildiğini hep aklımızda tutmalıyız. Hiçten, neredeyse sıfırdan başladığımız bu yürüyüşümüzde, özellikle son 30 yılda, dünyanın sıkıntıya girdiği her çalkantılı dönemi en iyi şekilde değerlendirme kabiliyetini/gücünü geliştirmiş bir sektörüz. Şimdi, bilmeliyiz ve farkında olmalıyız ki küresel ticarette başat faktör olan rekabetçilik, yerini teknolojik egemenliğe bırakıyor. Ve teknolojide lider veya standart koyucu sıfatıyla egemen olanların belirlediği yeni bir teknik-ticari düzen bizleri bekliyor.” değerlendirmesinde bulundu. ORGALIM Genel Direktörü Malte Lohan ise konuşmasında, “Üretim, aslında yeni bir çağa giriş yapıyor. Yeni üretim modelleri ve daha önce hiç görmediğimiz ürünlerle tanışıyoruz. Bu çağı farklılaştıran, siyasi olarak da üst seviyede katılımın olması. Son 10 yıldır Avrupa’daki siyasetçiler geleceğin inovasyonunu takip etmeye başladılar. Özellikle salgın sürecindeki tedarik zinciri aksaklıklarının toplumlar üzerinde nasıl hasar oluşturabileceğini görmek çarpıcıydı. Ve siyasetçiler, bu hasarların oluşmasını engellemek üzere hızlı adımlar atmaya başladılar. Elbette iklim değişikliği de bu dönüşümde etkili oluyor. Dolayısıyla geleceğin endüstrilerine odaklanırken, aslında toplumlarımızı koruma güdüsüyle hareket ediyoruz. Bu yarışta da ileri üretim kavramı karşımıza çıkıyor. Güzel haber şu ki, ileri üretimde iyi durumdayız. İleri üretimle sürdürülebilirlik ajandamıza katkı sağlarken, rekabetçiliğimizi de güçlendirebileceğiz. Avrupa bu yolculukta, ileri materyaller otomasyon ve temiz teknolojiye yatırım yapıyor. Burada, yolun doğru tarafında mıyız çok emin değiliz ama politika yapıcılar Avrupa için üç farklı endüstri stratejisi oluşturdular ve bunların tümü aynı soruyu soruyor: İleri teknolojiye nasıl geçebilir ve bu alanda nasıl güçlenebiliriz?” değerlendirmesinde bulundu. Fraunhofer İleri Sistemler Araştırma Merkezi Başkanı Mehmet Kürümlüoğlu da konuşmasında, “Hepimiz, önümüzdeki 20 yılda bizi nelerin beklediğini öğrenmek istiyoruz. Bugünüç ana tema söz konusu: Sürdürülebilirlik, bölgeselleşme ve dijitalleşme. Diğer kavramlar bu üç temanın etrafında yer alıyor. Burada, mühendisliğin geleceğini şekillendirecek ileri sistem mühendisliği de öne çıkıyor. Dolayısıyla önümüzdeki orta vadede dijital ağların ve yapay zekânın daha fazla önem kazanacağını söyleyebiliriz. Çünkü inovasyona daha bütünsel yaklaşan bir sürece giriyoruz. Diğer yandan, tutumlu inovasyon sürecinde de gelişmeler beklenebilir çünkü maliyet artık herkes için daha da önemli hale gelecek. Bir başka trend ise dijital ikizlerdir. Dijital ikizler, ileri üretimin önemli bir paydaşı ve gelecekte de dijital ikizden fazlasıyla faydalanacağız.” dedi.

İkinci panel, MAKFED Genel Sekreteri Zühtü Bakır’ın moderatörlüğünde ve “Makinede Kurallar Değişiyor!” başlığında gerçekleştirildi. Bu oturumun konuşmacıları ise Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSAD) ile Avrupa Vana ve Armatür Sanayicileri Derneği (CEIR) Yönetim Kurulu Başkanı Nurdan Yücel, Avrupa Standartlar Komitesi Makine Güvenliği (CEN/TC114) Başkanı Otto Görnemann, Avrupa Güç Aktarma Organları Birliği (EUROTRANS) Yönetim Kurulu Başkanı Salim Haffar ve ORGALIM Enerji ve Çevre Direktörü Stéphanie Mittelham oldu. Zühtü Bakır, paneli başlatırken yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Gümrük Birliği nedeniyle AB teknik mevzuatlarına tam uyum sağlamasına rağmen, dijital ve yeşil dönüşümle birlikte yeni mevzuat bombardımanıyla karşı karşıya olduğunun altını çizdi. Bu doğrultuda panelin ilk konuşmacısı Avrupa Standartlar Komitesi Makine Güvenliği (CEN/TC114) Başkanı Otto Görnemann, Avrupa’daki yeni makine direktifleri konusunda katılımcıları bilgilendirici bir sunum gerçekleştirdi. Bay Görnemann konuşmasında, “Yeni yönetmelikler, serbest pazarı taahhüt etmek üzere düzenleniyor. Her aktöre üretimde bir oyun alanı tanımaya gayret ediyoruz. Ayrıca yeni teknolojilerin son kullanıcılar tarafından güvenli kullanımı için de çabalarımız var. Avrupa, teknoloji inovasyonunun altını kalın bir çizgi ile çiziyor. Bu fikri gündemde tutuyor ve toplumun faydasına olmasını taahhüt ediyoruz. İlk önceliğimiz insan sağlığı ve kazaların azaltılması ancak sektörlerin maliyetlerini ve doğal kaynakların kullanımını azaltmayı da amaçlıyoruz.” dedi. ORGALIM Enerji ve Çevre Direktörü Stéphanie Mittelham da sunumunda iklim çerçevesinden ikiz dönüşümü değerlendirdive özellikle Eko-Tasarım Yönetmeliği’ndeki değişimleri konu edindi. Konuşmasında, ORGALIM’in yeni makine yönetmelikleri konusunda çok aktif olduğuna da değinen Mittelham, “Son üç yıldır kapsamlı bir yönetmelik tsunamisi yaşıyoruz ve bunların tümü Yeşil Mutabakat’ın getirileridir. Bu tsunami sona ermiş değil, yönetmeliklerin güncellenmesi devam ediyor. Bizi en çok meşgul edenlerden biri de Avrupa Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi’dir. Ecodesign for Sustainable Products Regulation-ESPR olarak adlandırdığımız bu yönetmeliğin amacı, bir çerçeve oluşturmak ve bu sayede ürünlerin çevresel sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bir başka ifadeyle, Avrupa’da üretilen tüm ürünler, bundan sonra sürdürülebilirlik kriterlerine uygun olmak zorundalar.” değerlendirmesinde bulundu. POMSAD ve CEIR Yönetim Kurulu Başkanı Nurdan Yücel de konuşmasında AB’deki yönetmelik değişikliklerinde aktif rol aldıklarından söz etti ve “Ürünlerimizin çoğu içme suyu sektörlerinde kullanılıyor. Dolayısıyla bu yönetmelikleri yakından takip etmek zorundayız. Tüm dünyadan paydaşlarımızla iş birliklerimiz var ve ana çalışma konumuz olan İçme Suları Direktifi ve REACH Tüzüğü hakkında bilgi paylaşımlarımız oluyor. Buradaki kısıtlamalar çok sık güncelleme alıyor. Örneğin bu dönemde kurşun içerikleri ve kromajlama süreçleri hakkındaki güncellemelere uyum üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Döngüsel ekonomi, sınırda karbon mekanizması ve ESPR da çalışma alanlarımız arasında yer alıyor ve bu alanları da çok önemsiyoruz. Özellikle Dijital Ürün Pasaportu, kapsamı ve yaratacağı maliyet ile sektöre önemli bir zorluk yaratabilir.” ifadelerini kullandı. EUROTRANS Yönetim Kurulu Başkanı Salim Haffar ise konuşmasında “Yaşadığımız dönüşüme zorluklarıyla değil yaratacağı fırsatlar penceresinden bakmamız gerekiyor. Örneğin bu dönüşüm süreci önemli bir Ar-Ge fırsatı da yaratıyor. Çünkü artık firmaların büyüklüğü ve üretim gücü eskisi kadar önem taşımıyor; kim daha hızlı uyum sağlarsa o kadar avantaj elde edebiliyor. Avrupa bugünlerde ManufactoringX üzerinde çalışıyor ve aslında üretim için büyük bir havuz inşa etmeye gayret ediyor. Bu da Türk firmaları için fırsat olabilir. Artık bilgi saklı değil, inovasyona yatırım yapanlar ve yönetmeliklere hızlı uyum sağlayanlar bu dönemden kârlı çıkacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Makine Zirvesi’nin öğle-den sonraki oturumlarında gerçekleşen üçüncü panelde, “Ar-Ge ve İnovasyon Ekosisteminin Geliştirilmesi: Trendler, Zorluklar ve Fırsatlar” başlıklı oturumda, TÜBİTAK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, İTÜ Rektörü Prof.Dr. İsmail Koyuncu ve Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti, 42 Türkiye Ülke Müdürü Sertaç Yerlikaya’nın moderatörlüğünde görüşlerini katılımcılarla paylaştı. Panelin ilk konuşmacısı TÜBİTAK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, “Öncü olmak istiyorsanız, nasıl olacağınızın cevabını da biliyor olmalısınız” diyerek, “Ana gündem yeşil dönüşümama bu bir farkındalık ya da sektörel bir ihtiyaçtan daha çok ekonomik, toplumsalve jeopolitik anlamda ele alınması gereken bir konu. Eğer geleceği konuşuyorsak, geçmişteki yöntemlerimizi terk etmemiz gerekiyor. O yüzden yenilikçi çözümlere ihtiyacımız var. Bizi bugüne taşıyan yöntemler, geleceğe götüremeyecek. Verimlilik ve elektrifikasyonla birlikte bugün gündemde bile olmayan karbon tutma teknolojilerini konuşmaya da ihtiyacımız var. Eğer konuşulmayanı şimdiden konuşmaya başlarsak, o zaman bir fark yaratabiliriz. Dolayısıyla da üniversite-sanayi iş birliğinden daha fazla üniversite ve sanayinin birlikte iş yapmasını konuşmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı. İTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu ise konuşmasın-da, İTÜ’nin 250 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu, Türkiye’de mühendisliğin temellerinin atıldığı bir kurum olduğunu söyledive “İTÜ’deki her bölümün sektörel danışma kurulları vardır. Bizler, sektör-akademi ve öğrenci buluşmasını çok önemsiyoruz. Bu etkinliğimiz karşılıklı etkileşimi de artırıyor ve iş birliklerinin güçlenmesini imkân tanıyor. Üniversite-sanayi iş birliğinde teknoloji transfer ofisleri ve teknoparklar da önemli katkılar sunuyor. Burada ortak dili konuşabilen bir yapı ortaya koyuyoruz. Bu yapılar, üniversitelerde patentleşmeyi de hızlandırdı. Disiplinler arası çalışmaların yanı sıra disiplinler üstü çalışmalar hedefliyoruz. MAKFED ile geliştireceğimiz iş birliği de bu amaca hizmet edecek. Buradan makine sektör temsilcilerine de bir çağrım olacak: Ar-Ge laboratuvarlarınızı İTÜ kampüsü içerisinde konumlandırırsanız, çok daha verimli çalışmalar gerçekleştirebileceğinize inanıyoruz.” dedi. Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti de konuşmasında üniversite-sanayi iş birliğinin nasıl geliştirilebileceğine değindi ve “Araştırma üniversiteleri, şu an var olmayan ve yüksek riskli konularda liderlik yaparak sanayinin önünü açan kurumlardır. Sanayiciler yakın ve orta vadeye odaklanırken, özellikle araştırma üniversiteleri uzun vadeye odaklanırlar. Koç Üniversitesi de bir araştırma üniversitesidir ve samimiyetle söyleyebilirim ki endüstride sadece Koç Grubu’na odaklı değiliz. Diğer tüm endüstriler ve firmalarla iletişim halindeyiz ancak biz, üniversite olarak, gündelik sorunlara çözüm bulmayı değil uzun vadeli projeksiyonlarla geleceği kurgulayacak projelerde yer almayı hedefliyoruz. Burada da şu soruya yanıt aramamız gerekiyor: Türkiye’de neyin liderliğini yapabiliriz? Örneğin Koç Üniversitesi’nde yeni bir araştırma alanı olarak hidrojen enerjisini çok önemsiyoruz ve bu alandaki yatırımlarda araştırmalar sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Zirvenin dördüncü oturumunun açılış konuşmasını ise MAKFED Danışma Konseyi Başkanı Hasan Büyükdede gerçekleştirdi. Konuşmasında, makine sektöründe dijitalleşme ve yazılım ilişkisini değerlendiren Büyükdede, “Bugün en çok insan kaynağını konuştuk. Mekanik imalatta insan kaynağını çok önce halletmiştik ama bugün dünya değişti, gençlerimiz çok kıvraklar ve akıllılar. Onlarla bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Yeni nesil hayatı çok hızlı yaşıyor. Onları geliştirirken onlara ayak uydurmamız da gerekli. Bir makineyi imal ederken bir serüven vardır ama bu serüvenin yaşandığı ekosistemin de şartları bulunuyor. Bugün şartlar giderek ağırlaşıyor, dönüşüyor, dünden farklılaşıyor. Bugün makine üretimi artık çeşitli mühendislik disiplinlerinin ortak çalışmasıyla işleyen bir yapıya büründü.” değerlendirmesinde bulundu. Hasan Büyükdede’nin sunumunun ardından, moderatörlüğünü MAİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Ağrikli’nin gerçekleştirdiği “Teknoloji Endüstriler, Birlikte Mümkün” başlıklı oturuma geçildi. Oturumda, ODTÜ ve Atılım Üniversiteleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilgin Kaftanoğlu, Makina İmalatçıları Birliği (MİB) Yönetim KuruluBaşkan Yardımcısı Fatih İğrek, Yazılım Sanayicileri Derneği (YASAD) Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Kamalı, Elektrik Motorları Sanayicileri Derneği (EMOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Öztürk ile Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Atıl zirve katılımcılarına seslendi. Panelin ilk konuşmacısı olan EMOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Oğuzhan Öztürk, konuşmasında elektrik motorlarının sanayideki önemine değindi ve “Elektrik motorları, dünyada sanayide kullanılan enerjinin yüzde 70’ini kullanıyorlar. Aslında sürdürülebilirlik dediğimizde Yeşil Mutabakatı ve önümüze getirdiği engelleri konuşuyoruz. Ama konunun insani açıdan yıkıcı sonuçlarını da değerlendirmeliyiz. Özellikle jeopolitik sonuçlar, sıkıntılı bir gelecek çiziyorlar. Aslında AB yönetmelik tsunamisindeki değişiklikler de çoğumuz için defansif bir stratejiyi işaret ediyor. Ama gelecek 10 yılda, ürünlerin iki değeri olacak: Dijital ve bilişsel yetenekleri. Bugünden geleceği görüp adım atmıyorsak, yarının zenginleri olamayız. Zengin olamazsak da geriye mazlum olmak kalacak. O yüzden de özellikle dijitalleşme ve yeşil dönüşümün defansif yönlerine, zorluklarına değil fırsatlarına bakmamız gerekiyor.” dedi. MİB Yönetim KuruluBaşkan Yardımcısı Fatihİğrek de konuşmasında, “Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken önümüzde büyük bir meydan okuma var. Zor bir süreç bizleri bekliyor. Avrupa’da rekabet ettiğimiz çok sayıda ülke bulunuyor ve geride kalmamamız gerekiyor. Daha önceki sanayi devrimlerinden çok daha hızlı bir süreç yaşıyoruz. Rakiplerimiz, önemli kaynaklarla bu süreçte adımlar atıyorlar. Türkiye’de de bu süreçte geride kalmamak için olabildiğince fazla kamu kaynağıyla desteklenmemiz gerektiğine inanıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Akademi dünyasında “Efsane Hoca” olarak anılan ODTÜ ve Atılım Üniversiteleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilgin Kaftanoğlu ise konuşmasında “Yeni bir ürün tasarlamakve üretmek istiyorsanız,önce araştırma yapmalısınız. Sonra tasarım ve imalat süreçleri geliyor. Pazarlama ise son adım olarak karşımıza çıkıyor. Ürün maliyetinin önemli bir bölümü imalattan, imalatın maliyetinin önemli bir bölümü de malzemeden kaynaklanır. Eğer malzemeyi verimli kullanır ve atık yaratmazsak, maliyetleri en başta hafifletebiliriz. Bir ülkenin sanayileşme süreci ise üretim sürecinin tam tersinde gerçekleşir. Önce pazarlama ile başlanır, örneğin 1960’lı yıllarda Türkiye bir pazardı ve otomotiv ithal edilirdi. Sonra montaj ile imalata geçilir, arkasından da tasarım yapılmaya başlanır. Bizim ileriye gitmemiz için araştırmaya hız vermemiz, bağımsızlığımızı sağlamamız lazım. Yurt dışından lisans alarak ileriye gidemeyiz.” ifadelerini kullandı.

YASAD Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Kamalı, konuşmasında yazılım dünyasının mekaniklerine değinirken, “Yazılım henüz 50 yıllık bir sektördür ama gelişim hızında da ilk sırada yer alır. Aslında her gün akıllı cihazlarla dolaşıyoruz, istediğimiz bilgiye bir tuşla ve milisaniyelerle ulaşabiliyoruz. Peki, neden makineleri akıllı kılmakta zorlanıyoruz? Çünkü münferit çözümler arıyoruz; rekabette kendi firmalarımıza avantaj yaratacak bir ekosistem oluşturamıyoruz. Bugün en büyük eksikliğimiz bir ekosisteme sahip olmayışımızdır.” sözlerini kullandı. Panelin son konuşmacısı ENOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Atıl da “Birlikte başarmak” üzerine yoğunlaştı ve “ENOSAD, dört ana faaliyete odaklanıyor. Bunlardan biri sanayide dijital dönüşümdür çünkü sanayide dijital dönüşüm ancak yalın imalat ve otomasyonun üzerine kurgulanabiliyor. Bunun için de en hazır derneğin ENOSAD olduğunu düşünüyoruz. Bunun hemen ardından da robotik, fabrika otomasyonu ve süreç otomasyonu geliyor. Biz bu dört konuda da aksiyonlar almaya devam ediyoruz. Çünkü bu konularda çalışan firmaların ve müşterilerinin, Makine Zirvesi etkinliğinde olduğu gibi bir araya gelerek, konuşarak, düşünerek, üreterek fayda üretebileceklerine inanıyoruz.” ifadelerini kullandı. Zirvenin son paneli de “Geleceğe Işık Tutanlar” başlığını taşıyordu. Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelin konuşmacıları Intecro Robotics Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şen, Durmazlar Makine Genel Müdürü Altan Arda, Redon Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Atakan Akçay, Mcfly Robot Technologies Genel Müdürü Murat Ferhat Doğdu ile Milteksan Yönetim Kurulu başkanı Uğur Şimşir oldu. Panelin ilk konuşmacısı Milteksan Yönetim Kurulu başkanı Uğur Şimşir, yerlileştirme çabaları hakkında bilgiler verirken, “Salgından sora dijitalleşme hızı katlanarak artmaya başladı. İmalatta kimi ürünler, biliyorsunuz ambargolara konu olabiliyor. Bu nedenle izne tabii ürünlerin yerlileştirilmesini çok önemsiyoruz. Bizim üzerinde çalıştığımız proje, halen dünyada sadece yedi ülkenin üretebildiği bir ürüne odaklanıyor. Halen dokuz firmanın iş birliğinde projemiz devam ediyor. Birlikte iş yapma kültürünü öğreniyor olmamız da çok kıymetlidir. Bir ay kadar önce 5 Eksen CNC Kontrol Sistemini simultane olarak çalıştırmayı başardık ve dünyanın bu alanda sekizinci ülkesi olduk.” sözlerini kullandı. Durmazlar Makine Genel Müdürü Altan Arda da sunumunda metal işleme teknolojilerine odaklandı ve “Makine sektöründe halen 16 milyar dolar açığımız var. Dünya makine ticaretinden de çok az pay alabiliyoruz. Metal işleme sektöründe de durum benzer. Burada da ciddi bir ithalat söz konusu ve büyük kısmı da Çin’den gerçekleşiyor. Çin, Türkiye’de ve Türkiye’nin hâkim olduğu pazarlarda agresifleşmeye devam ediyor. Dolayısıyla kamunun da üreticilerin içinde bulunduğu bu tehlikeyi görüp önlemler alması gerektiğini düşünüyoruz.” dedi. Intecro Robotics Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şen ise yeni dünyanın fırsatlarından söz ettiği konuşmasında, “Bizler, özellikle X Kuşağı, geleceği şekillendirmek üzere hayallerle iş dünyasına giriş yaptık. Ben 41 yaşındayım ve bugün 200’e yakın mühendisle birlikte çalışıyorum. 13 yılda ABD ve Avrupa’ya robot ve robotik sistemler ihraç edebilen bir noktaya ulaştım. 2019’da geliştirdiğimiz 64 eksen robot kontrollü ‘Metalci’ isimli ürünümüz, bugünlerde ABD’de ticarileşmek üzere son aşamada bulunuyor. Metalci’nin kontrolcüsü ve yazılımları da yerli üretimdir. Bence ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey, mühendisliğin tanımının değişmesidir. Bizim hikâyemizde mühendislik, problem çözen değil problemi yaratan, problemleri gören, tanımlayan kızlar ve erkeklerdir.” ifadelerini kullandı.Mcfly Robot Technologies Genel Müdürü Murat Ferhat Doğdu da konuşmasında, “2022 yılında çalışmaya başladığımız projemizdeki robotun yazılımı, redüktörün tasarımı, motor ve motor sürücüsünü Türk mühendisliğinde gerçekleştirdik. Bu mühendis arkadaşlarımın tamamı yurt dışında da iş yapabilecek kapasite olmalarına rağmen birlikte çalışıyoruz. Hepimizin ortak noktası, geçmişteki tutkularımızı bugünkü işimize çevirmiş olmamızdır. Kendi ekosistemimizi kurmaya çalışıyor ve kullanıcı değil üretici olmayı hedefliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Panelin son konuşmacısı Redon Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Atakan Akçay ise “Biz aslen 20 yıldır CAD/ CAM çözümleri sunan bir firmayız ancak Redon’u altı yıl önce kurduk. Altı yıl önce pazarı incelediğimizde yabancı hâkimiyetinde olduğunu gördük. Sonra müşterilerimizi dinledik ve rakiplerinden hızlı ama bu hızlarda bile hassasiyetini koruyan ‘Dental 5 Eksen’ bir CNC üretmeye karar verdik. Ürünümüz dental sektörüne yönelikti ama disiplin olarak sanayideki CNC’lerden bir farkı olmadığını söyleyebilirim. Altı yıl içinde ürünün tasarımı ve pazara çıkmasının yanı sıra 30’a yakın ülkeye ürün ihraç eder hale geldik. Türkiye’den sonra en çok İtalya’da ürün satıyoruz ve dünya genelinde 1.000’in üzerinde çalışan makinemiz var. Bu anlattığım çok büyük bir başarı sayılmayabilir ama tasarladığımız son ürün, dünyanın en prestijli yarışmalarında dört tasarım ödülü kazandı. Hatta 2022’de küresel ölçekte makine sektöründe ödül alan tek şirkettik ve iF Design’da bir sunum yapmamız istenmişti. Millileşme elbette önemli ama ben, kişisel olarak, ‘Bu ürün satılmaz’ kaygısını doğru bulmuyorum. Bence biz, hedef koyamıyoruz. Bu, birçok şirketin de problemidir.” sözlerini kullandı.