MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ (MAİB) TARAFINDAN PAYLAŞILAN MAKİNE İMALAT SANAYİSİ KONSOLİDE VERİLERİNE GÖRE, YILIN YEDİ AYI SONUNDA TÜRKİYE’NİN SERBEST BÖLGELER DÂHİL TOPLAM MAKİNE İHRACATI YÜZDE 11,1 ARTARAK 16,1 MİLYAR DOLAR OLDU. İÇ VE DIŞ PAZARDAKİ DARALMANIN YANINDA; TEMMUZ İTİBARIYLA ÜCRET DÜZENLEMELERİ, AKARYAKIT FİYATLARI VE VERGİ ARTIŞLARI GİBİ YENİ MALİYETLERİ YÖNETMEK ZORUNDA OLDUKLARINI BELİRTEN MAİB YÖNETİM KURULU BAŞKANI KUTLU KARAVELİOĞLU, “KURDAKİ NİSPİ ARTIŞIN İHRACATA OLUMLU ETKİSİ KAYIPLARIMIZI HENÜZ TELAFİ EDEMEMİŞ OLSA DA YENİ YATIRIMLARA YÖNELİK POZİTİF AYRIMCILIĞIN VE DESTEKLERİN SÜRECEĞİNE DAİR AÇIKLAMALAR MAKİNE İMALATÇILARI İÇİN ÖNEMLİ. TÜRK EXİMBANK KREDİLERİNDEKİ GÖRELİ RAHATLAMA VE MERKEZ BANKASI’NIN YATIRIM REESKONT KREDİLERİNİ YENİDEN HAREKETLENDİRME VAADİ DE ÜMİT VERİCİ.” DEDİ.

Makine imalat sanayisi konsolide verilerine göre, yılın yedi ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 16,1 milyar dolara ulaştı. Miktar bazında ihracatın yüzde 5,8 gerilediği bu dönemde değer bazında artış yüzde 11,1 oldu. Rusya’ya ihracatın yüzde 157 artarak 1,5 milyar dolara yaklaştığı bu dönemde, Almanya’ya ihracat artışı yüzde 11,6, ABD’ye ihracat artışı yüzde 15,2 oldu. Yüzde 19 artışla 2 milyar dolara ulaşan temmuz ihracatının ardından son 12 aylık makine ihracatı da yüzde 15,8 artarak 27,5 milyar dolara yükseldi. Haziran ayı itibarıyla yıllık makine ithalatı ise yüzde 20,6 artışla 42,3 milyar dolar oldu. Küresel makine ticaretindeki gelişmeleri analiz ettiklerinde başta parasal sıkılaşma olmak üzere pek çok faktörün etkisiyle, önceki yıllardan farklı eğilimlerle karşılaştıklarını belirten MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu dünyadaki gelişmeleri şöyle yorumladı: “Uzun yıllardır yakın iş birliği içinde çalıştığımız Alman Makine ve Ekipman İmalatçıları Birliği’nin (VDMA) raporları küresel sektörün teknolojik lideri Almanya’da tehlike çanlarının çaldığını, temmuz ayı siparişlerindeki gerilemenin yüzde 15’e ulaştığını söylüyor. Bunun anlamı, şirketlerin ölçek ve cirolarının küçülecek olması ve yetişmiş nitelikli personelde istihdam kaybı riskinin ortaya çıkmasıdır. Artmayı sürdüreceği belli olan finansman, enerji ve istihdam maliyetlerinin üretici endeksi üzerindeki etkilerinin sektörün rekabetçiliğini sınırladığı, yüzde 20’lere varan fiyat artışlarının da iç ve dış talebin daralmasında etkili olduğu anlaşılıyor. Benzer gelişmeler rakibimiz diğer AB ülkelerinde de görülmekle birlikte, endüstriyel ve ticari alanda en yüksek entegrasyon seviyesine ulaştığımız Almanya’daki her sorun hem bize sirayet edebilecek riskler hem de yaratabileceği fırsatlar bakımından sektörümüzü çok yakından ilgilendiriyor.” 

“ORTA VE DOĞU AVRUPA’NINCAZİBESİNİ GÖZDEN KAÇIRAMAYIZ”

Bugüne kadar küresel sıkıntıları aşmak için yoğunlaştıkları ve önemli dönüşler aldıkları Rusya pazarına yönelik kısıtlamaların, ana pazar Almanya’daki gelişmelere ek riskler oluşturduğunu da ifade eden Karavelioğlu şunları söyledi: “Mal, teknoloji ve hizmetlerin yanı sıra Rusya’daki askeri endüstriyel kompleksle bağlantılı tüzel ve gerçek kişilere yönelik ihracatı da kapsayan yaptırımlar giderek sıkılaşıyor. Buna karşılık bazı Avrupalı ülkeler ticaretin rotasını saptırarak ihracatlarını eski Sovyet ülkeleri üzerinden yapıyor. Bizim imalatçılarımızın bu yönteme tevessül etmediklerini, dış ticaret  verilerimizden görebiliyoruz. Giderek zorlaşan Rusya ihracatına alternatif olabileceğini düşündüğümüz Orta ve Doğu Avrupa için de gayretlerimizi artırıyoruz. Romanya, Polonya, Sırbistan, Macaristan’da hızlanan yatırımlardan payımıza düşeni almalıyız. Avrupa’nın üretim ve enerji yatırımları yanında tarımsal faaliyetlerini de yoğunlaştırdığı bu bölgelerin makine imalatçılarımız için sadece ihracat değil, cazip yatırım fırsatları da sunduğuna inanıyoruz.” 

“YERLİ EKİPMAN MECBURİYETİ,ENERJİ TEKNOLOJİLERİMİZİ HIZLI GELİŞTİRİYOR”

Yeşil Mutabakat kapsamının baş döndürücü hızla genişleyerek derinleşmesinin, firmaların sera gazı emisyonlarını azaltma çaba ve yatırımlarını yoğunlaştırdığının altını çizen Karavelioğlu, zorluklar ve fırsatlar barındıran bu durumun sektördeki yansımalarını ise şöyle değerlendirdi: “Kaynak yaratmanın en ucuz ve kolay yolu israfı engellemek olduğundan, imalatçılarımızın doğal yaklaşımı, müşterilerine daima en verimli makineleri sağlamak, en az enerji harcayarak en fazla üretim yapan makine ve tesisler geliştirmek. Bu durumun pazara hâkim olması ise AB’nin birçok direktifiyle teminat altına alınıyor. Türkiye’nin en çok sayıda Ar-Ge merkezine sahip sektörü olarak dünya elektrik enerjisinin en büyük kısmını tüketen elektrik motorları, pompalar, vanalar, havalandırma fanları, kompresörler gibi döner ekipmanlarda ürünlerimizin verim sınıfları ve ihracatlarının hızlı arttığını gözlemliyoruz. Bir diğer gelişme ise enerji üreten ekipmanlarda meydana geliyor; yeşil enerji yatırımlarının ana unsurları olan solar paneller, rüzgâr türbinleri, jeotermal pompaların üretim ve ihracatları artık ciddi meblağlara ulaşıyor.” Karavelioğlu, devletin yatırım teşviklerinde yerli ekip-man mecburiyeti koyduğu dalların hızla gelişmekte oluşunu, bunu yıllardır talep eden sektör temsilcileri olarak memnuniyetle gözlemlediklerini ve yaygınlaşmasını beklediklerini de ifade ederek, “Ticaret Bakanımız Sayın Ömer Bolat’a, yüksek ve orta-yüksek teknolojili malların ihracat içindeki payının ilk yedi ayda yüzde 36,9’dan yüzde 40,8’e yükseldiğinive bunda temmuz ayında ihracatları yüzde 25 ila yüzde 36 arasında artan taşıt araçları, makineler ve elektrikli teçhizatın önemli rolünün olduğuna yönelik açıklamaları için müteşekkiriz. Önceki plan döneminde stratejik ilan edilmiş sektörlerin ülkeye katkısının belirginleşeceği inancındayız.” dedi. 

“TALEPTE DARALMA İLE MALİYET ARTIŞI BİRBİRİNİ BESLİYOR”

 Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de ana gündem maddelerinden birinin enflasyonla mücadele olduğunun altını çizen Karavelioğlu, fiyat istikrarını sağlamak ve cari işlemler açığını azaltmak için atılan adımların sektöre etkisini ise şöyle değerlendirdi: “Ticari kredi sınırlamalarında ihracat ve yatırım kredilerinin ayrı tutulması, makine sektörü için olumlu bir gelişme olsa da iç talepte kademeli olarak yaşanacak yavaşlamanın firmaların satışlarını ve nakit akışlarını etkileyeceği çok açık. İç ve dış pazardaki daralmanın yanında artmayı sürdüren mali külfetlerle de baş edebilmek zorundayız. Temmuz ayı itibarıyla maliyetlerimize ücret düzenlemeleri, akaryakıt fiyatları ve vergi artışları gibi yeni unsurlar eklendi. Kurdaki nispi artışın ihracata olumlu etkisi kayıplarımızı henüz telafi edememiş olsa da yeni yatırımlara yönelik pozitif ayrımcılığın ve desteklerin süreceğine dair açıklamalar makine imalatçıları için önemli. Enflasyon yüksek seyrederken kurların yine yatay bir seyre girmiş olması bizi endişelendirse de Türk Eximbank kredilerindeki göreli rahatlama ve Merkez Bankası’nın yatırım reeskont kredilerini yeniden hareketlendirme vaadi, ümit veren diğer gelişmelerdir. İthalatın dizginlenmesi gereğine yönelik resmi beyan ve çabalar ise ithalattan en muzdarip sektör olarak yakından izleyeceğimiz ve destek vereceğimiz konular olacaktır.”