OBEZİTENİN GELİŞİMİNDE EN BAŞTA “HATALI BESLENME” VE “HAREKETSİZLİK” OLMAK ÜZERE METABOLİK FARKLILIKLAR VE GENETİK ÖZELLİKLER GİBİ PEK ÇOK ETKEN ROL OYNUYOR. “GÖZ ARDI EDİLEN DİĞER ÖNEMLİ ETKEN İSE ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN DAVRANIŞLARIMIZDA OLUŞTURDUĞU DEĞİŞİMLERİN OBEZİTE İÇİN İTİCİ BİR GÜÇ OLABİLMESİ.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 21’inci yüzyılın en önemli sağlık problemlerinden biri olarak belirttiği “obezite” insan sağlığını kısa ve uzun dönemde tehlikeye atacak şekilde artmış anormal yağ birikimi olarak tanımlanıyor. Ülkemizde her 100 kişiden 20’sinin obezite problemiyle mücadele ettiği belirtiliyor. Yakın gelecekte de dünyada her 3 kişiden 2’sinin obezite sorunu yaşayacağı tahmin ediliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, yapılan çalışmaların, normal kilolu bireylerle kıyaslandığında obezite sorunu olan kişilerin hatalı beslenme alışkanlıklarını tetikleyen ve fiziksel aktivite düzeylerini düşüren ortamlara daha fazla maruz kalmış olduklarını ortaya koyduğuna işaret ederken, kimi çevresel koşulların boş kalori, yani besin değeri düşük, kalori içeriği yüksek besin tüketimini artırdığı ve hareketsizliğe yol açtığını ifade ediyor. Bunların sonucunda yüksek enerji alımına karşın düşük enerji kullanımı nedeniyle obezite gelişebiliyor. Bu nedenle, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, fiziksel aktivite düzeyinin artırılması gibi değiştirilebilir risk faktörlerine çevresel değişimin de eklenmesi gerektiğinin altını çizen Ezgi Hazal Çelik, obezite riskini artıran altı çevresel etkeni bakın nasıl anlatıyor?
YÜKSEK KALORİ İÇEREN GIDALARA KOLAY ERİŞİM
Fast food, işlenmiş gıdalar, paketli ürünler ve gazlı-şekerli içecekler kilo alma sürecini destekleyen olumsuz faktörler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ayrıca bu tür ürünlerin fiyatları birçok sağlıklı besine kıyasla daha ucuz oluyor. Besin ögelerinden fakir olan işlenmiş gıdalar ve fast food yemekler; yüksek yağ, rafine karbonhidrat ve koruyucu içermeleri nedeniyle kısa sürede açlığa neden olarak, gün içindeki öğün sayısını ve alınan kaloriyi artırıyor. Bunların sonucunda da ağırlık artışı kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla bu ürünlere ancak çok sık olamamak şartıyla sağlıklı bir beslenme planında yer verebilirsiniz.
BÜYÜK PORSİYONLAR
Yemek yemenin sosyal organizasyonların bir parçası haline gelmesi, yoğun iş temposu nedeniyle evde yemek pişirmeye vakit bulamamak gibi nedenlerden dolayı çoğumuz sıkça dışarıda yemek yiyor veya yemeği dışarıdan sipariş ediyoruz. Ancak son 50 yılda, özellikle fast food satış noktalarındaki porsiyonların beş kata kadar arttığı belirtiliyor. Artan porsiyon miktarları ve gösterişli sunumlar tokluk hissine rağmen yemeye devam etme davranışını tetikliyor ve alınan kalori miktarını artırabiliyor. Dışarıda yediğiniz veya satın aldığınız menülerde küçük porsiyonları tercih edin. Menülerde bulunan sos, patates ve kola gibi gazlı içecekleri tüketmekten kaçının. Porsiyonlarda bir değişiklik yapılamıyorsa az soslu, ızgara veya fırında pişmiş ana yemeklerin yanında salata, yeşillik ve ayran gibi sağlıklı seçenekleri tüketin ve mümkün olduğunca hiç tuz eklemeyin.
TEKNOLOJİNİN SUNDUĞU İMKÂNLAR
TV, bilgisayar, tablet ve telefon gibi iletişim araçları, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hem bilgi hem iş hem de eğlence anlamında her şeye ulaşabildiğimiz araçlara dönüştü. Bu nedenle artık uzun saatler ekran başında kalabiliyoruz. Evden çalışma ve uzaktan eğitim sistemine geçiş ise artan ekran sürelerinin de üzerine çıkmamıza yol açıyor. Bu durum ise hareketsizlikle beraber atıştırmalık alışkanlığının oluşmasına neden oluyor. Obezite riskinin önüne geçmek için ekran kullanım süresini düşürebilir, iş veya eğitim nedeniyle ekran başında geçireceğiniz sürelerin arttığı durumlarda 30 dakikada bir kalkıp küçük egzersiz veya esneme hareketleri yapabilirsiniz.
YETERSİZ YEŞİL ALAN
Günlük enerji alım miktarınızı azaltsanız bile fiziksel olarak yeterince aktif bir hayatınızın olmaması da kilo alma riskinizi artırabilir. Yaşadığımız çevrede yürüme alanlarının ve parkların, fiziksel aktivite yapabileceğimiz alanların az olması ağırlık artışıyla birlikte obeziteye neden oluyor. Bunun aksine bisiklet yolları, park, oyun alanı, yürüyüş yolu ve yeşil alanlarda zaman geçirmek beden kitle indeksinin belli aralıklarda tutulmasında fayda sağlıyor. Hareketsiz kalmamak için haftada en az 3-4 gün 30 ila 45 dakika, evinize yakın yürüyüş alanlarında, parklarda, uygunsa yaşadığınız site veya apartman çevresinde tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin.
BESİNLERİN YERLEŞİM DÜZENİ
Besinlerin bulundukları yer de obezite riskini artıran önemli çevresel etkenlerden. Örneğin susayıp mutfağa bir bardak su içmeye gittiğinizde, tezgâhın üzerinde duran çikolatayı fark edip hiç aklınızda yokken kendinizi çikolata yerken bulabilirsiniz. Bu, herkes için elbette böyle değildir, ancak ürünleri çoğunlukla bulundukları yer dolayısıyla tercih ediyoruz. Bu nedenle en sağlıklı seçeneği kolay ulaşılabilir bir noktaya koymanız çok önemli. Rafine şekerli ve yüksek yağlı besinleri alışveriş listenizden çıkarmak, bu mümkün değilse kolay ulaşabilen ve sürekli maruz kalınacak alanlara koymamak ağırlık denetimini olumlu yönde etkileyecektir.
REKLAMLAR
Şekerli tahıllar, şeker ve şekerli içeceklerle ilgili reklamlar sadece televizyonlarda değil, günlük yaşantımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Lif ve vitamin açısından fakir olan, yüksek yağ, şeker ve tuz içeren besinlerin yanı sıra hayvansal yağ içeriği yüksek olan besinler, reklamların da etkisiyle hayatımızda gitgide daha fazla yer edinmeye başladı. Besin tercihlerimizi daha bilinçli yapmak, sağlıklı beslenme planı içerisinde bu gıdalara az sıklıkla ve belli miktarlarda yer vermek, ağırlık denetimi için önemli bir adım olacaktır.