Ekonomik belirsizliklerin dünya genelinde bir istikrarsızlık yarattığı bu yılın Ocak-Ekim döneminde 11 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Türkiye’nin Makinecileri...

Ekonomik belirsizliklerin dünya genelinde bir istikrarsızlık yarattığı bu yılın Ocak-Ekim döneminde 11 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Türkiye’nin Makinecileri, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 1,4’lük büyüme sağlamayı başardı. Böylece Türk makine sektörü, son 15 yılda ihracatını yüzde 700 oranında artırmayı başarırken, Türkiye’nin ekonomik istikrarına katkı sağlamayı sürdürdü.

2009’da hayata geçirilen iki aşamalı “Tıkır Tıkır” kampanyasıyla, özellikle Türk makine sanayisinin yurt dışındaki bilinirliğine önemli katkılar koyan Türkiye’nin Makinecileri, bu kez sektörün yurt içi tanıtımına odaklanacak “Büyüme Makinesi” iletişim kampanyasını hayata geçirdi.

TÜRKİYE’NİN BÜYÜME MAKİNESİ

Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Dalgakıran, Kasım ayı sonunda tüm yazılı ve görsel platformlarda yoğun olarak yer almaya başlayan “Büyüme Makinesi” kampanyasının kamuoyuna tanıtıldığı toplantıda, Türkiye’nin Makinecileri olarak tüm dünyada bilinen güçlü bir marka olmak için çalıştıklarını ifade ederken, “Makine sektörünün Türkiye’yi her alanda bir üst sınıfa taşıyacak deneyim ve altyapısı mevcut. Türkiye bu potansiyeli iyi kullanabilir ve Büyüme Makinesi’ni doğru işletebilirse, tüm dünyada takdir edilen bir başarı hikâyesi yazabilir. Türkiye’nin Makinecileri olarak, dünya mal ticaretinin yüzde 4 ila yüzde 6 bandında daraldığı bir dönemde ihracat artışımızı sürdürerek, bu başarı hikâyesinin ilk cümlesini yazdık” değerlendirmesinde bulundu.

Yeni iletişim kampanyasında da Türk makine sektörünü, Türkiye’nin “Büyüme Makinesi” olarak tanımladıklarının altını çizen Dalgakıran, bu çerçevede, dünya makine ihracatında küresel ortalamanın üzerinde artış kaydeden iki ülkeden biri olan Türkiye’deki makine sektörünün yeni dönem hedefleri ve yol haritasının, yine bu sloganla ilişkilendirildiğini dile getirdi.

“Bu başarımızla gurur duymakla birlikte daha alınacak çok yol olduğunun bilincindeyiz. Uluslararası rekabette gücümüze güç katabilmemiz, rakiplerden daha iyi bir sanayi stratejisine sahip olmamızla mümkündür. Türkiye, bir sanayi devrimi yapacak ve ileri teknolojili ürün ihracatında ‘ben de varım’ diyebilecek güç ve potansiyele sahip bir ülke. Sanayideki atağın sembolü ise ‘Büyüme Makinesi’ olacak” diyerek sözlerine devam eden Dalgakıran, uluslararası ölçekte rekabetçi bir piyasada Türkiye’nin Makinecileri markasını kabul ettirebilmek için kendi özgün iş yapma biçimlerini ortaya koymaya çalıştıklarını belirtti.

“YERLİ SANAYİCİYE YERLİ MAKİNE YAKIŞIR”

Sektördeki her makine üreticisinin kendi alt sektörlerinde ayrı ayrı, bambaşka işler yapan makineler üretse de bir araya geldiğinde büyük bir makineye dönüştüğünü vurgulayan Dalgakıran, “Dünyada markalaşma stratejisini başarıyla yürüten tüm kurumlar gibi, teknoloji ve tasarımdaki temel trendleri yönetmeye çalışıyoruz. Sektörümüz geniş bir yan sanayi ağı oluşturması, teknolojiyle iç içe olması, sanayicilerimizin yatırım maliyetlerini düşürmesi ve nitelikli personele yönelik istihdam alanı oluşturması ve ekonomide tetikleyici gücüyle Türkiye’nin ‘Büyüme Makinesi’ olmayı sürdürüyor. Özetle biz üretiyoruz, Türkiye büyüyor” dedi.

Adnan Dalgakıran, üretimlerin istenilen miktarda, kalitede, rekabetçi fiyatlarda olması ve zamanında teslim konusundaki profesyonel çalışma anlayışının, Türk makine üreticilerinin uluslararası pazarlarda tercih edilmesini sağlayan başlıca özellikler olduğuna da dikkat çekerken, “Makine sektörünün daha rekabetçi bir ivme kazanabilmesi için iç pazarda da yerli makine alımını teşvik edici önlemler alınması gerekiyor. Kamu ve kamu destekli makine ve teçhizat alımlarında, yerli üretimin var olması durumunda, bu ürünler tercih edilmeli. Özel sektör de Türkiye’nin Makinecileri’ne öncelik vermeli. Yerli sanayiciye yerli makine yakışır” değerlendirmesinde bulundu.

BÖLGEYE DEĞİL, SEKTÖR VE ÜRÜNE TEŞVİK OLMALI

“Büyüme Makinesi” iletişim kampanyası tanıtım toplantısında sektörlere yönelik teşvik sistemlerindeki aksaklıklara da değinen Dalgakıran, “Her sektöre, her yatırıma devlet desteği” şeklindeki toptancı anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti ve devlet teşviklerinin sadece bölge odaklı değil, sektör ve ürün odaklı verilmesi gerekliliğini hatırlattı.

“Teknolojik açılım sağlayarak dışa bağımlılığı azaltacak yatırımların teşvikte önceliklendirilmesi yönünde, son dönemde atılan adımların umut verici olduğunu düşünüyoruz. Küçükten ortaya ve ortadan büyük segmente geçiş amacıyla ölçek ekonomisinin sağlanması ve kalite artışıyla beraber katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşılması toplam ihracatımızı artırır. Bunun için teşvik/destekler seçici ve hedef odaklı anlayışla planlanmalı; sadece bölge odaklı değil, sektör ve ürün odaklı verilmeli” diyen Dalgakıran, sanayi yatırım alanlarının da aynı şekilde üretimi ve yatırımı kolaylaştırıcı imkân ve mekanizmalarla kurgulanması gerektiğinin altını çizdi. Bu anlamda, sanayide finansmana erişimi kolaylaştırmak için makine ve teçhizatların kredi teminatı olarak gösterilebilmesi ihtiyacını da dile getiren Dalgakıran, “Sınai Kalkınma Bankası’nın yurt içi yatırımları desteklemede Eximbank’ın ihracatta oynadığı rolün üstlenmesi de büyük önem taşıyor” yorumunda bulundu. Sanayicilere bölgelerin kiralanabileceği bir uygulama önerisi de getiren Dalgakıran, “Sanayiciye belki üzerindeki bina ile birlikte uzun vadeli kiralamalar yapılabilir. Bugün örneğin Gebze’de 10 milyon dolarlık bir yatırım yapmak istesek, arsasına verilecek para 4 milyon dolar. Bina inşaatına verilecek para da 2 milyon dolar olunca yatırımın yüzde 60’ını arsa ve binaya yapmış olacağız. Bu, uzun dönemli kiralamalarla veya 10-15 yıllık geri ödemelerle sağlanabilir” dedi.

Adnan Dalgakıran, son olarak, teknoloji üretimi yapan yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesinin sağlanması gerektiğini sözlerine ekledi ve “Teknoloji yoğun üretim yapan yabancı sermayenin ülkemizi tercih etmesi için atılacak en önemli adımlardan biri de nitelikli iş gücünün artırılmasıdır. Bu nedenle nitelikli teknik eğitim ve yükseköğrenim için eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesini savunuyoruz. Firmaların da çalışma kültürlerinde bir yenilenmeye ihtiyacı var. Küçük Türk şirketlerinin konsolidasyonunun sağlanması da bu sürecin bir parçası olmalıdır” dedi.

MAKİNE SEKTÖRÜ EKONOMİK İSTİKRARA KATKI SAĞLIYOR MAİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Kutlu Karavelioğlu ise “Büyüme Makinesi” iletişim kampanyasının tanıtım toplantısında yaptığı sunumda, ekonomik belirsizliklerin dünya genelinde bir istikrarsızlık yarattığı 2016 yılının Ocak- Ekim döneminde, Türk makine sektörünün 11 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğinin altını çizdi. Bu rakamın 2015 yılının aynı dönemine göre yüzde 1,4’lük büyüme sağladığını ifade eden Karavelioğlu, dünya makine ihracatının ortalama yüzde 200 arttığı son 15 yılda Türk makine sektörünün ise ihracatını yüzde 700 oranında artırarak Türkiye’nin ekonomik istikrarına katkı sağlamaya devam ettiğini vurguladı. Sunumunda, 2014 yılında dünya mal ticaretinin 18,9 trilyon dolar olduğu ve bunun yüzde 16’sının makine sektörü tarafından gerçekleştirildiği bilgisini de anımsatan Kutlu Karavelioğlu, petrolü olmayan ülkelerin makine üretmek zorunda olduklarının altını çizdi ve “Makine, diğer bütün sektörlerin tedarikçisidir. Teknolojik çözüm ortağıdır. Aslında herhangi bir imalat sanayisinin teknolojisini geliştiren sektör, makine sektörüdür. Dolayısıyla makine sektörü diğer tüm sektörlerden daha yüksek katma değerlidir. Gelişmiş ülkelerde makine sektörünün ihracat payının yüzde 15-20 seviyelerinde olmasının nedeni de budur” değerlendirmesinde bulundu.