MAİB tarafından ERASMUS+ programı kapsamında yürütülen “Makine Sektöründe Üretim Tekniklerinde Modern Yaklaşımlar” isimli AB projesinin kapanış toplantısı...

MAİB tarafından ERASMUS+ programı kapsamında yürütülen “Makine Sektöründe Üretim Tekniklerinde Modern Yaklaşımlar” isimli AB projesinin kapanış toplantısı, 7 Temmuz’da Ankara’da gerçekleştirildi.

Türkiye Ulusal Ajansı tarafından 2015-2017 yılları için hibelendirilerek üç ülkenin ortaklığıyla yürütülen “Makine Sektöründe Üretim Tekniklerinde Modern Yaklaşımlar” projesinde sona gelindi. Projede, MAİB üyeleri arasından seçilen 10 Türk firmasıyla birlikte, Almanya’dan otomotiv ve makine mühendisliği alanında özel ve kamu sektörü için Ar-Ge faaliyetleri yürüten Fraunhofer Makine Ekipmanları ve Şekillendirme Teknolojileri Enstitüsü ile Polonya’dan Aşağı Silezya Bölgesi İnovasyon ve Bilim Parkı Yönetimi diğer ortaklar arasında yer alıyordu. Proje çerçevesinde Türk firmalarının temsilcileri Almanya’da, eğitim ihtiyaç analizi sonucu öne çıkan “Endüstri 4.0 Başta Olmak Üzere Modern Üretim ve Üretimde Tasarım Teknikleri (2016)” ve “Üretimde Kaynak Verimliliği Optimizasyonu (2017)” adlı iki başlıkta kısa dö - nemli eğitim programlarına katıldı. Polonya ile Türkiye’de gerçekleştirilen firma ziyaretleri ve atölye çalışmaları kapsamında da karşılıklı olarak bilgi alışverişi sağlandı.

“FİRMALARIMIZ ÖNEMLİ BİR TECRÜBE EDİNDİ”

Kapanış toplantısında söz alan MAİB Yönetim Kurulu Üyesi Sevda Kayhan Yılmaz, projenin sektörde farklı paydaşlar arasında bilgi ve deneyim transferinin sağlanmasına büyük katkı sağladığına değinerek şunları söyledi: “Genel olarak Türkiye’deki işletmelerin uluslararası bir projede yer alması önemli bir tecrübe. Projeyle birlikte belki de ilk defa yurt dışında sanayiye yakın bir Ar-Ge kurumunun (Fraunhofer IWU) nasıl çalıştığı konusunda tecrübe edindiler. Fraunhofer IWU eğitim kapsamında gösterilen teknikler, workshoplar Ar-Ge kurumlarında gelişmiş bir bilginin sanayiye aktarımı konusunda örnek teşkil ediyor.”

Türkiye’de meslek eğitimi denildiğinde akla ilk olarak meslek liseleriyle üniversitelerin geldiğini, buradaki müfredatın ise ne yazık ki mevcut sanayi gerçekliğinden bir hayli uzak olduğunu söyleyen Yılmaz, bu yüzden iş yaşamına adaptasyon ve entegrasyonda sorunlar yaşandığını aktardı. Yılmaz, “İşletme iç eğitimi konusunda da bir hususun altı çizilmeli; bazı işletmeler personel iç eğitimine önemli kaynak ayırıyor. Fakat söz konusu personelin daha sonra başka işletmelere ‘yetiştirilmiş personel’ olarak gittiği görülüyor. İşletme içi eğitimler de doğası gereği ‘yaratıcılık’ ve/ veya yeni beceriler edinme yerine, proses ve makineler dünyasına uyum şeklinde kopya meslek eğitimine dönüşüyor. Haftada iki-üç gün meslek okulu, iki ya da üç gün işletmede eğitim şeklindeki ‘Dual Meslek Eğitimi’ (Almanya’da uygulanan model) Almanya’nın sanayi başarısında önemli rol oynamış. Böylece meslek becerisi ve bilgi ana metotları bir didaktik ve pedagojik yöntemle aktarılırken işletmede de bunun uygulama alanları görmek ve iş prosesine entegre etmek önemli meslek öncesi avantajlar yaratıyor” dedi.

Yılmaz, konuşmasını şöyle noktaladı: “Verimlilik artışı, otomasyon ve mevcut sistemin müşteri taleplerine göre akıllı hale dönüştürülmesi; bu son başlık altına işletme spesifik konuların tespiti önemli. Bu alanda genel eğitimlerden ziyade işletmeye özel eğitimler daha faydalı olacaktır. Zira geçiş dönemi eğitim modüllerinde genel standart yok (Bir nevi ihtiyaca göre şekillendirme ve eğitim kitleri). Kamunun desteği yani üniversite personeli bu iş için angaje edilebilir. İkinci başlık kapsamında ise yarının sanayi dünyasına interdisipliner bilgi ve tecrübenin yön vereceğinden yola çıkarak -fizik, kimya, makine, iletişim, yazılım- daha fazla alanda ihtisas sahibi olmak zorunlu hale geliyor. Buna yönelik müfredat ilköğretimden başlayarak mesleki ve üniversite eğitimine kadar tüm süreci kapsayan bütünlükte olmalı”.