Makine imalat sektörü 2002’den itibaren, yani MAİB’in üst örgüt vasfıyla kurulmasıyla birlikte makro meselelerini anlatmak ve çözümlerini önermek için önemli bir...

Makine imalat sektörü 2002’den itibaren, yani MAİB’in üst örgüt vasfıyla kurulmasıyla birlikte makro meselelerini anlatmak ve çözümlerini önermek için önemli bir zemin elde etti. 2007’de MTG ve MSSP’nin sektörel yaşama katılmaları, madden ve fikren daha güçlü, daha etkin bir örgütlenme modeli oluşturmak imkanı sağladı. Aynı zamanda da makrodan mikroya geçişin, yani ürün veya segment bazında çalışmaların desteklenmesinin yolları bulundu. Başarı, elbette derneklerimizin güçlenmesine ve uluslarası temsilde söz sahibi olmalarına bağlıydı. Bu temsiliyet, hem küresel teknik ve ticari bilgiye nüfuz etmek, hem de ülkede ciddi bir üretim potansiyeli olduğunu göstermek olanağı sağlıyordu. Bugün 15 makine imalat derneği 20’nin üzerinde uluslararası federasyonda görev yapıyor, segmentinin geleceğini şekillendiriyor. 2014’te kurduğumuz MAKFED ise uluslararası konfederasyonlar içinde bayrak gösteriyor. Şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, makine imalat sektörü entelektüel birikimine yakışır eylem ve etkinlikler içinde ülkesinin refaha kavuşması için var gücüyle mücadele ediyor.

“AŞIRI VE HAKSIZ REKABETİN ÜZERİNE GİTMELİYİZ”

Bu sene dört rapor yayımladık. Bunlar birlikte incelendiğinde birkaç önemli husus yadsınamaz halde gözler önüne seriliyor. Makine imalat sektörü, bütün dünyada teknolojiyi geliştiren sektördür. Hangi alanda imalat yapıyor olursanız olun, hatta hangi hizmet sektöründe olursanız olun, sizin fikirleriniz veya prosesinize dair bir buluşunuz, makineci çözüm ortağınız üzerinden yaşama geçiyor. Bu yüzden, bütün ileri ülkeler makinecilerine göz bebekleri gibi ihtimam gösteriyorlar ve küresel rekabette alt ve üst yapı bakımından rakip ülkelerin ilerisinde olmalarını sağlamaya çalışıyorlar.

Bir diğer husus, sabit sermaye malı sağlayan makineciler, her türlü değer zincirinin içinde yerlileşme konusunda en önemli unsur. Yatırımlarınız ucuzluyor, bakım onarım maliyetleriniz azalıyor, ülkenizde istihdam ve tüketim yaratıyorsunuz. İthal malların sosyal maliyetleri, güçlü ekonomilerin dahi başedemeyeceği bir hale geldi. Gümrük duvarları yükseliyor, yerli mal destekleniyor. Bu durum ülkeye yatırım çekmenin de önemli bir aracı haline geliyor. İçinden geçtiğimiz günlerde, ülkemizde de bu konularda çok önemli tedbirlerin alındığını görüyoruz. Devlet ilk defa bu kadar kararlı bir tutum içinde. Şikayetler elbette olacaktır. “Hammaddeme dokunma, ara malımı pahalandırma, nihai mamulde beni koru!” diyen imalatçılarımız elbette var. Bir hayli yan sanayi ürününü ve komponenti ithal etmek durumunda olan makine segmentlerinde bu durumun yetkili kurumlarımızca gözetildiğini gözlemliyoruz. Bir geçiş dönemi yaşadığımızı düşünüyoruz; faydayı optimuma getirecek dengelerin sektör sektör oluşacağına inanıyoruz.

Küresel rekabetçilikte ihtiyaç duyduğumuz bir diğer eksiğimiz de ölçeklerimiz. İleri ülkelerdeki durumu raporlarımız ortaya koyuyor. Firmalarımızın tekno-ekonomik kapasitelerini doldurmakta sorunları var. Aşırı ve haksız rekabeti besleyen ve özendiren unsurların üzerine katı biçimde gitmeliyiz. Piyasa denetimi ve gözetimi bunun bir önemli aracı. Kayıt dışının seviyesi denetlenemez bir pazar yaratıyor. İyi ve kötüyü birbirinden ayırmanın maliyeti elbette olacaktır ama bunu başarmak zorundayız.

“VERİMLİLİK, GÜNÜMÜZÜN ALTIN ANAHTARI”

Bu sayımızın konusu olan verimliliğe gelirsek. Hatırlayacaksınız, 2002’den 2008’e kadar makine ihracatımız dünyada Çin hariç bütün ülkelerden misliyle fazla arttı. Bu dönem, sermaye oluşumu ve teknoloji üretimi bakımından önemlice bir fon sağladı. Her yıl yüzde 15’in üzerinde gerçekleşen bu artış devam edebilir miydi; evet edebilirdi ama daha verimli çalışmanın yöntemlerini bulmalıydık. O yıl gelen ağır kriz, bunu çabuklaştırdı. Eş zamanlı olarak kamuoyuna sunacağımız bu rapor, makine sektörünün verimlilik konusunda imalat sanayimizin ortalamasının üzerinde bir performans gösterdiğini tespit ediyor. Özellikle verimliliğin 2009 yılından sonra ivmelenerek yükseldiğine işaret ediyor. Kriz sonrası ihracat artışında yakalanan netice zaten olağanüstü, Çin’i de geride bırakan bir performans sergiliyoruz.

Verimlilik, günümüzün altın anahtarı. Kalkınmanın iticisi ve başka sektörleri de harekete geçiriyor. Yüksek verimlilik, dönemsel krizlerden etkilenmeyecek bir üretme gücü yaratıyor. Çok önemli bir husus, kısa, orta ve uzun vadede büyümeyi desteklemek için yapılabilecek en önemli katkı verimlilik odaklı politikaların tasarlanması ve uygulanmasından geçiyor. Yani GSYİH artışına ciddi katkılar sunarken belirlenen ekonomik hedeflere ulaşılmasını da kolaylaştırıcı bir etki ortaya koyuyor.

Raporda bir tespit var; araştırma, kaynakların etkin paylaşımı neticesinde makine sektöründeki verimin yüzde 47 artabileceğini gösteriyor. Bu, aynı personel ve donanım ile yüzde 47 daha fazla üretim yapabileceğiniz anlamına geliyor. Müthiş bir potansiyel. İmalat sanayiinin ortalamasından daha verimli olmak yetmiyor; bugün 500 milyar TL’lik makine imalat yatırımı var ise 250 milyar TL’lik yeni yatırıma tekabül eden bir üretimden bahsediliyor. Ya da 55 milyar TL’lik yıllık toplam üretimin, sadece verimlilik artışı ile 80 milyar TL’ye ulaşabileceğini okuyoruz. Bunun ihracata ve Ar-Ge’ye sağlayacağı katkı raporda ayrıntılı olarak var. Diğer sektörlere vereceği katkı var.

MAKFED ve MAİB bu yılı, sektörel politikalarda gölgede veya ikinci planda kalan alanların aydınlatılmasına veya öne çıkarılmasına vakfetti. Mikro düzeyde bilgileri uzman ve yetkililerin istifadesine sunuyor. Referans bir kütüphanemiz oluyor. Herkese açık bir bilgi kaynağı. Yıllardır dile getirdiğimiz ve birçoğunda ilerleme sağlanılan argümanların altını dolduruyoruz ve haklılığımızı gösteriyoruz. Katkıda bulunan bütün meslekdaşlarımıza, bunlardan yararlanan paydaşlarımıza ve bürokrasimize şükranlarımızı sunuyoruz. Bu çalışmaların yapılabilmesine bilgi ve fon sağlayan Türkiye’nin Makinecileri’ne ve MAKFED üyesi derneklere müteşekkiriz.