Artık muhtevası ile ilgili değil de popüler bir kavram haline dönüşmesi nedeniyle Endüstri 4.0 üzerine konuşulanlar, yazılanlar fazlalaştı. Fakat buna rağmen henüz ortada somut bir yol haritası, yok.

Artık muhtevası ile ilgili değil de popüler bir kavram haline dönüşmesi nedeniyle Endüstri 4.0 üzerine konuşulanlar, yazılanlar fazlalaştı. Fakat buna rağmen henüz ortada somut bir yol haritası, yok. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın konu hakkında bir yol haritası, bir işveren örgütünün de verimlilik- dijitalleşme üzerine bir anket çalışması hazırladığı konuşuluyor. Bu çalışmaların sonuçlarını ve tavsiyelerini bekleyip göreceğiz. Önemli olan sadece dörtbaşı mamur, her şeyi gözeten bir plan-program hazırlamak değil, Türkiye’nin gerçekliğine uygun ve uygulanabilir bir plan-program yapmak. Ülkemiz sanayisinde çözüm bekleyen en önemli sorunlarımızı sıralamaya kalksak; kalifiye eleman, mesleki eğitim, sanayi altyapısı-sanayi arazilerinin yüksek maliyeti, ürünlerin teknolojik katma değeri, verimlilik, ihraç ürünlerdeki rekabetçilik, ihracat değer yapısı ve kamu ihalelerindeki dezavantajlı durum gibi kapsamlı, karışık devasa bir katalogla karşı karşıya geleceğimiz aşikâr. Şimdi ise tüm bunlara akıllı ürün-fabrika ve dijitalleşme gibi yeni sanayi dönemi konuları da ekleniyor.

YENİ SANAYİ DÖNEMİ

Gelişmiş sanayi ülkelerinde bugünü ve yarını anlamak, değiştirip dönüştürmek için yapılmış birçok çalışma var. Bu çalışmaları baz alan bazı sanayi kuruluşlarının ve bunların örgütlerinin- politikacıların sıklıkla kullandığı kavram, Alman orijinli bir Endüstri 4.0 kavramı. Endüstri 4.0’ın içeriği anlatılırken bilhassa fizik bilimine gönderme yaparak değişik sanayi evrelerinden, hatta şimdilerde devrimden bahsediliyor. Oysa değişik branşlardaki bilim insanlarına -bilhassa da fizikçilere- soracak olursanız mevcut durumda devrimsel bir dönüşüm yok. Zira bilim dünyasında her şey bir süreç. Bu sürecin belli aşamalarını yine belli bir bakış açısı ve değerlendirmelerle devrim diye nitelemek isterseniz aslında ortaya her gün neredeyse devrim diye adlandırabileceğiniz çok sayıda olgu çıkar. Yaklaşık 50 yıldır değişik bilim disiplinlerinin yüzyıllar içinde ortaya çıkan “aktüel” sonuçlarının yorumlandığı bir ortaklaşma, bir yoğrulmadan söz edebiliriz. Belli bir zamana kadar disiplinler arası çalışmalar/etkiler göz ardı edilmiş ya da yeterince değerlendirilmemişti. Şimdilerde bu yoğun çalışmaların çapraz sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bilimdeki gelişmelerin bir bütün olarak yaşamımızın tüm alanlarını artan bir oranda etkilediği ve de yön verdiği kuşku götürmez bir gerçek. İşte bu durumu anlamaya-anlamlandırmaya ve buna şekil vermeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Gelişmiş bir sanayi ülkesi olan Almanya, bu süreci endüstri üzerinden okuyarak yeni bir toplumsal tasavvur geliştiriyor. Almanya dahil birçok ülke bu sürecin dinamiklerinin sadece endüstriyi dönüştürmeyi içermediğini, bir bütün olarak tüm sosyal yaşamımızı, davranışlarımızı, alışkanlıklarımızı değiştireceğini sürekli vurguluyor. Örneğin akıllı telefonların yaşamımıza girişi ve bunlara sürekli eklenen yeni uygulamaların hayatımızı ne de çabuk değiştirdiğini hatırlayalım. Bilim ve teknolojideki gelişmelere başat olarak küresel birçok büyük işletmenin hatta artan oranda orta ölçek işletmelerin bu yeni duruma göre pozisyon aldığını, yeni yol haritaları, iş-eylem planları geliştirdiğini ve bunları devreye aldığını biliyoruz. Sadece işletmelerin değil, bu işletmelerin merkez yapılarının bulunduğu ülkelerde de, hükümetlerine önerilerde bulunarak ülke ve küresel bazda strateji oluşturduğunu yine bildiklerimiz arasında. Değişik işletme ve ülkelerin bu alanda epey yol aldıklarını da belirtelim.

TÜRKİYE’DE NE YAPILIYOR?

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’de ne yapılıyor? Sanayide köklü değişikliklere neden olacak teknolojik gelişmeler duyulduğunda “Aman ha, bu treni kaçırmayalım! Hemen bir yol haritası hazırlayalım!“ tarzında yüksek bir ilgi- alaka söz konusu. Fakat bu sözlerin ardından uzun bir süre kimseden çıt çıkmıyor. Hatta “Biz zaten Endüstri 4.0’a geçtik ya da biz hazırız!” mealinde anlamsız açıklamalar bile duyuyoruz. Ortada somut bir şey var mı? Ben duymadım, görmedim, okumadım! Yanılıyorsam düzeltin lütfen! Duyumlarıma göre, bir “sanayi platformu” kurulmaya çalışılacakmış. Bu fikir bana Almanya örneğini hatırlatıyor -şayet oradan esinlenme ise söylenecek çok şey var-. Platformun aktörlerini, yeni döneme ilişkin düşünce ve tavsiyelerini bilmiyorum ama şayet kurulacak ise, bu platformda düşülmemesi gereken olası bazı hatalı yaklaşımlara şimdiden dikkat çekelim.

• Kopyacılık yapmak yok! Başka ülkelerin neyi, nasıl yaptığını araştıralım ve bunlardan azami bir şekilde faydalanalım. Muhtemel bu sürecin küresel ortak karakteristiğine uygun bazı yöntem ve metotların içselleştirilmesi fayda sağlayacaktır. Fakat başkalarının farklı bir zihniyette ve gereksinimlere göre geliştirdiği şablonu Türkiye’ye uygulamayalım.

• Sanayide veya tüm toplumda bu dönüşümü gerçekleştirecek tüm aktörler bu platformda bulunmalı, platformu geliştirme ve bu platformun önerilerini uygulama aşamalarında herkes sorumluluklarını yerine getirmeli ve çok şeffaf olmalıdır.

• Platform için ana yaklaşım ve itici güç üretim ile inovasyon olmalıdır. Bu platform sadece tüketim alanına yönelik yurt dışında geliştirilmiş uygulamaların sergilenme ve pazarlama yeri olmamalıdır.

• Platformda kamunun görevi belirleyici değil destekleyici, çerçeve sunuculuğu ve finansman konusunda olmalıdır.

Umarım 2017 yılı bitmeden dört başı mamur, gerçekten uygulanabilir bir sanayi yol haritamız olur.