Makine sektörümüzün son 15 yıldaki ihracat performansı, tek kelime ile olağanüstüdür. MAİB’i kurmaya karar verdiğimiz yıl ihracatımız 1 milyar doların...

Makine sektörümüzün son 15 yıldaki ihracat performansı, tek kelime ile olağanüstüdür. MAİB’i kurmaya karar verdiğimiz yıl ihracatımız 1 milyar doların biraz üzerinde idi, artık 15 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu süre zarfında dünya iki büyük kriz gördü, 2009’da makine ticareti yüzde 22 düştü, biz de nasibimizi aldık. 2014 ve 2015’te yüzde 14 geriledi, biz en az etkilenen ülke olduk. Bahsettiğim 15 yıl içinde, dünya toplam makine ihracatı iki misli ancak artabildi; onun baş oyuncuları da ihracatlarını sadece ikiye katlayabildiler. Yüzde 50’ye yakın artış sağladığımız son krizden bu tarafa Çin’i de çok arkada bıraktık. Tabii, rakamlar büyüdükçe artışları büyütmenin zorluğu ortadadır; hiç hata yapmamamız gereken bir süreç bu.

2017 yılı, ithalatı dizginlediğimiz bir yıl oldu. Biz yüzde 9’a yakın ihracat artışı sağlarken, ithalat yüzde 1 kadar azaldı. Makine, ticaret açığı verdiğimiz bir kalem ve ilk defa karşılama oranımız yarıyı geçerek yüzde 52,3 oldu. Ocak-Şubat 2018 verilerine bakarsak, dünya ortalamasının yüzde 10’luk artışına karşın, bizim iki misli hızla ilerlediğimizi görürüz. Bütün makineler toplamında yüzde 22 kadar artışımız var; MAİB alanı yüzde 30’a yakın. Ve önemli bir ayrıntı: Türkiye’de son iki yıl çalkantılı geçti, bir mücadele veriliyor ve neticeleri elbette var. Sipariş vermiş olanlar, yeni sipariş verecek olanlar kaygılandılar; bazı ülkelerden müşterilerimiz geri çekildi ama hiçbirini kaybetmedik.

“Türk makinelerine bu rağbet niye?” sorusunun cevabı ise makinelerimizin yatırımcılara mükemmel olanaklar sunuyor olmasındadır. Müşteriler açısından, siyaseten hala risk algısı taşımakla birlikte dış siparişlerin hızlı artıyor olmasının sebebi, kalite-fiyat ekseninde mükemmel bir seçenek oluşturmamızdır. Batı kalitesinde makinelerimiz var; teknolojileri ve güvenilirlikleri Doğu ile asla karşılaştırılamaz. Dolayısıyla fiyatlarımızın onlardan daha yüksek olması, bilinçli alıcılar için bir engel teşkil etmez hale geliyor. Bu yüzden en büyük pazarımız AB ve ABD’dir. Hem de en teknolojik ürünlerde! Türk makineleri, daha az masrafla daha fazla üretim gücüne kavuşmak avantajı sunuyor; daha çok sayıda ve daha kısa sürede makine almak imkânı sağlıyor. Dünya beklenenden hızlı büyümeye başladı, bütün tüketim ve yatırım mallarını daha çabuk, daha çok üretmek gerekiyor.

SORUNLARIMIZA RAĞMEN, YÜZDE 20 İHRACAT ARTIŞI HEDEFLİYORUZ

2018 için bizim ortalamamız, yıllık yüzde 20 ihracat artışıdır. Biz, geçen yılın sonuna doğru, bu yılın hedefini 17 milyar dolar olarak belirlemiştik. Bunu aşacağımızı gösteren gelişmeler var; yeter ki istikrarlı bir üretim ortamına sahip olalım. Sorunumuz çok; yapısal olanları etkili mevzuat değişiklikleriyle aşmak zorundayız. Birçok tedbir geliştiriliyor; kamu alımlarındaki tercihlerle, ilave gümrük oranlarıyla yerli imalatçıların gücü pekiştiriliyor. Ar-Ge desteklerini çok önemsiyor ve yararlanıyoruz. Kaynaklar sınırlı fakat teşviklerde sektöre pozitif ayrım gerektiğine inanıyoruz. Kendi yerli makine imalatçısıyla ürün geliştirmeyen sanayicimizin küresel rekabetçi olması veya kalması, eşyanın tabiatına aykırıdır; rakiplerinin makinecilerinden teknoloji almak zorundadır, bağımlıdır. Yerlileştirme çalışmaları yoğun; içinde olmak da vazifemiz. Teknoloji, basamakları üçer beşer atlanarak çıkılan bir merdiven değil; eklektik, yani taş üstüne taş koyarak ve bütün alt sektörleri birden ilerleterek gelişebilir. Elektronik ve yazılımı ilerletmek ise bir başka gerekliliktir. Finansman sorunlarımız sürüyor; bankacılık sisteminin önümüzü açması halinde bu yükseliş kalıcı hale gelecek, yatırım iştahından aldığımız payı korumamız ve artırmamız mümkün olacaktır. Makinelerimiz de bir yandan pahalanacak, çünkü hem katma değeri yüksek olanlara kayıyoruz hem de imajımız güçleniyor. Her yıl yüzde 20 artacak bir ihracatla 2023’te 37 milyar doları; 2028’de 100 milyarı bulabiliriz. Bu fırsatı tepmeyelim.

BAŞARININ ARDINDA SEKTÖREL DERNEKLERİMİZ VAR

Hemen her fırsatta değindiğim üzere, sektörün ihtisasına güvenmeye devam etmeliyiz. Makineler çok çeşitlidir, hiçbir kurumda bunların hepsinin özelliklerini, sorunlarını, stratejilerini bilen uzmanlar olamaz. Makro tedbirlerle bir yere kadar başarılı olabiliriz; her makine alt sektörünün ihtiyaçları bir noktadan sonra farklılaşmaya başlar. Yatırımda da, üretim altyapısında da farklılık olur. Büyük veya küçük işletme gerektiren makineler farklıdır. Rekabetçi olmak için illa büyük ölçekli olunmayacak, hatta olunmaması gereken makineler vardır. Piyasa dinamikleri, dış ticaret, hep ayrı uzmanlık alanlarıdır. Tanıtımları bile öyledir ve bütün bu zorlu alanlarda derneklerimizi kullanmayı çok lüzumlu görüyoruz. Yakaladığımız başarının ardında, onların katkıları da fevkalâde büyüktür.