2000 yılında Türkiye’de klima üretilmiyorken, bugün itibarıyla küresel pazardaki dört markanın Türkiye’de üretime başlamış olması, Avrupa’nın tüm...

2000 yılında Türkiye’de klima üretilmiyorken, bugün itibarıyla küresel pazardaki dört markanın Türkiye’de üretime başlamış olması, Avrupa’nın tüm gereksinimini karşılayacak bir kapasiteye ulaşmamızı sağladı. Küresel ısınmanın etkisini daha güçlü hissettirdiği 2000’li yıllarda, iklimlendirme sektöründe büyük gelişme kaydeden Türkiye, teknolojide çağı yakalayarak üretim kapasitesi ve pazar büyüklüğünde Avrupa’nın klima lideri konumuna ulaştı.

İSKİD envanterlerine göre; 2016 yılında 797 bine yaklaşan split klima dış ünite satış adetleri bugün 1 milyonlara yeniden ulaştı. 4 milyar doları aşan iklimlendirme sektörü toplam ihracatı, gelecek yıllarda çevremizdeki jeopolitik şartların da düzelmesiyle 10 milyar dolara kadar çıkma potansiyeline sahip. Akdeniz ülkelerinde ev tipi klimaların kullanımı yüzde 20 ila 50 aralığında iken bu oran Türkiye’de henüz yüzde 10 civarında seyrediyor. Bu durum, Türkiye’de ev tipi klimaların kullanımının giderek artacağı ve pazarın konutlarda büyümeye açık potansiyelini gösterdiği şeklinde de yorumlanıyor. Son verilerin ardından Türkiye’de aktif olarak ev tipi klima cihazı kullanıcı sayısının 13 milyona yaklaştığı tahminlerini de paylaşmalıyım. Sektörümüz, tüm dünyada 70 milyar doların üzerinde bir pazar büyüklüğüne sahip ve büyüme eğilimimiz devam ediyor. Gelişen teknolojiler ve çevre bilinciyle ürünlerimiz inovatif gelişmelere de açık. Yenilenebilir enerjiler, hibrid sistemler ve düşük enerji tüketimli sistemlere doğru genel bir yönelimimiz var. Bunun sonucunda tüketiciye, çevreye ve topluma duyarlı, yenilikçi, markası güçlü firmaların pazarda söz sahibi olması da bekleniyor.

Diğer yandan sektörümüz, dünyadaki diğer teknolojik gelişmelere paralel olarak kendisini de geliştirmeye devam ediyor. Bu durum, üreticilerin artık son kullanıcı ve yatırımcılara yönelik daha sürdürülebilir, daha verimli ürünlerin yanında binaların diğer hizmetleriyle bütünleşik, uzaktan izlenebilir ve kontrol edilebilir çözümler sunmalarını gerektiriyor. Küresel ısınmayla birlikte gündeme gelen enerji tasarrufu ve emisyonu düşürmeye dair sektörde en kayda değer gelişme, küresel ısınma potansiyeli düşük gazların kullanımındaki artıştır. Bugün dünyada iklimlendirme sektörünün önceliklerinden birisi olan GWP (Global Warning Potential) kriterleri ile sektörümüz yeniden yapılanıyor. Özellikle ev tipi klimalarda bu geçiş çok daha hızlı olacak. Kullanılmakta olan R410A soğutucu akışkana göre küresel ısınma potansiyeli çok daha düşük olan R32 gazının kullanımı Avrupa’da oldukça arttı, ülkemizde de bu yönde çalışmalar hız kazanıyor. Üreticiler bu konuya önem vermekle birlikte tüketicinin de bu konuda seçici olması geçişi daha da hızlandıracaktır.

Bununla birlikte, her geçen gün daha verimli hale gelen ısı pompaları pek çok ev ve iş yerinde fosil yakıtlı sistemlerin yerini almaya başladı. Bu değişimin karbondioksit emisyonunun düşürülmesi ve küresel ısınmanın azaltılmasına direk etkisi oldukça fazla. Gün geçtikçe artan enerji verimlilikleri yüksek ürünler de sektörün toplam karbon ayak izinin küçülmesine yardımcı oluyor.