“FİYAT AVANTAJI İLE ANILMAMALIYIZ”

Makine sanayisi, 2019’daki hem yerel hem de küresel gelişmelerle önceliği ve ağırlığını ihracata verdi. Böylece makine ihracatı Türkiye’nin ihracat artışının çok üzerinde bir artış gösterdi. Ancak yılın ikinci yarısındaki sınırlı toparlanmaya karşın imalat sanayisinde yüzde 2 ila 2,5 küçülme beklendiğini de söylemeliyim.

Sanayideki bu gelişmeler yeni yatırım iştahını tetiklemeye yeterli olamıyor. 2019’un ikinci yarısında makine ve teçhizat yatırımlarında devam eden küçülme giderek yavaşlama gösterse de yatırımlardaki ilk büyümenin 2020 yılı ilk veya ikinci çeyreğinde görülmesi bekleniyor. Sektörün tüm imalat ve hizmet sektörlerine girdi oluşturan yatırım mallarını konu alması itibarıyla, sanayinin tamamında oluşan birikmiş talep mutlaka makine sektörüne de yansıyacaktır. Ancak bu yansıma, yapısı itibarıyla yeni ve tevsi yatırımları konu aldığı için biraz daha gecikmeli olarak sirayet edebilir.

Bu gelişmelerle, 2019’da ekonomide yaşananların beraberinde getirdiği iç pazar daralması bizlere ihracatın önemini bir kez daha hatırlattı. Sektörü de ihracata odaklanarak bu süreçten yara almadan çıkma gayretini gösterdi. Ancak ihracat yapabilmeniz için öncelikle göreceli olarak rekabet üstünlüğünüz olması gerekiyor. Şüphesiz ki fiyat avantajlı bir rekabet üstünlüğünü sürdürülebilir görmüyoruz. Katma değeri yüksek, teknoloji odaklı bir yapıya bürünmemiz gerekiyor. Bu alanda makine sektörü kilit öneme haiz.

Bu çerçevede MAKFED olarak ilgili kurumlarla yakın çalışmalarımızın da katkısıyla 2019 yılında, açıklanan önemli kamu belgelerinde makine sektörünün öncelikli alanda değerlendirilmesi, kamunun da sektöre atfettiği önemin açık göstergesidir. Özellikle İVME Programı’nın yatırımları tetikleyen önemli rolü olduğunu görüyoruz. Sektörümüzün pilot alan olarak ilan edildiği Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı’nın ise orta ve uzun vadede dış ticaret açığının da azaltılmasına katkı sağlayacak önemli sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. 2019’u 19 milyar dolar ihracatla kapatırken iç pazardaki daralmanın da etkisiyle ithalatı karşılama oranında yüzde 80’lere yaklaştık. 2019’daki ihracat miktar artışının değer artışından daha yukarıda olması ise kilogram fiyatımızı bir nebze aşağıya çekti. Oysa bizim orta ve uzun vadeli hedefimiz bunun tam tersi. Ancak, marka değeri ve daha yüksek katma değerle kilogram fiyatımızı arttırabileceğimizi biliyoruz. Diğer yandan, ihracatımızın yarıdan fazlasının AB ülkeleri ve ABD’ye yapılması da bir kalite göstergesidir. Ancak dünyadaki algımız Avrupa ürünlerine yakın kalitede ancak daha makul fiyatlı ürünler olarak karşımıza çıkıyor. Bu algıyı değiştirmek gayretindeyiz. Yani fiyat avantajı ile anılmak istemiyoruz. Öte yandan sektörümüzün ölçek sorunu ve bunun beraberinde getirdiği devlet destekleri veriminin düşmesi ihracattaki rekabet gücümüzü de olumsuz etkiliyor.

Bu alanda son olarak firmalarımızın uluslararasılaşmasının öneminin altını çizmek isterim. Ortaklıklar veya satın almalarla dünyaya açılma yollarını aramak gerekiyor. Çok sayıda ülkeye ihracat yapmak da bir başarı göstergesi ancak bir ülkedeki pazar payımız ve derinliğimiz yani kalıcılığımız nedir, bunu dikkate almak gerekiyor. Sektörümüz açısından insan kaynağı, finans yönetimi ve teknoloji en önemli unsurlar. Makine üretmek için paradan daha çok yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyuyoruz. Bu konu ülkemiz için makro bir sorun. Ancak firmalarında kendi çerçevelerinde bu alanda stratejileri olması gerekiyor. Uygun maliyetlerde finansmana erişim ve bunun etkin kullanımı da KOBİ’leri için hayati derecede önem arz ediyor. Teknoloji seçimi ve beraberindeki verimlilik düzeyi ise sürdürülebilir rekabet gücü açısından kritik rolde görülmekte.