Son yıllarda makine sektörünün ihracat rakamlarında istikrarlı bir artış gözlemliyoruz. Buna karşın ithalat rakamlarında yine istikrarlı bir azalış var. Dolayısıyla, makine sektörünün, önceki yıllarda olduğu gibi 2019’da da güçlü bir performans sergilediğini söyleyebiliriz. 2019’da dünya makine ihracatı 2,3 trilyon dolarlık bir hacimle küresel ticaretin yüzde 11,8’i seviyesine ulaştı ve Çin, Almanya ve ABD bu pastadan yüzde 45’in üzerinde pay aldı. Türkiye’nin dünya makine ticaretindeki payı ise yüzde 0,7 olarak gerçekleşiyor. Sektörün ihracatında öne çıkan ilk beş pazar Almanya, ABD, İtalya, İngiltere ve Fransa olurken, vurgulanması gereken nokta, ihracatımızın en yüksek olduğu Almanya ve ABD’nin en önemli üç küresel oyuncudan ikisi olmasıdır. Bu, makine sektörünün rekabetçilik anlamında en zor pazarlarına bile erişmekte sorun yaşamadığını ve ihracatının gelişimi noktasında önünün açık olduğunu bize gösteriyor.

Diğer yandan, makine sektörü, ilk 10 aylık verilere göre ilk 20 pazarından 17’sinde bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat artışı gerçekleştirmiş durumda. Sektörün yarattığı katma değer ise ülkemizin ana hedeflerden biri olarak belirlediği yüksek katma değerli ihracatın arttırılmasına ciddi katkı sunuyor. Nitekim sektörün yaklaşık 5,6 dolar olan ihracat kilo değeri, Türkiye ortalama ihraç birim fiyatının dört katından fazla olarak gerçekleşiyor. Ayrıca makine sektörü 1 milyon doların üzerinde ihracat yapan 13 bin firmanın yaklaşık sekizde birini tek başına bünyesinde barındırmasıyla da önem taşıyor ki bu veri, makine ihracatçılarımızın ulaştıkları yüksek rekabetçilik düzeyinin Türkiye’deki önemini de gözler önüne seriyor.

Bu noktada önemli gördüğüm bir konuya da değinmek isterim. İhracat Ana Planı’nda makine sektörü beş hedef sektörden birisi olarak belirlenmişti. Bu belirlemeleri yaparken, sektörün geçmiş yıllardaki ihracat-ithalat performansı, birim fiyatı, rekabetçilik yapısı gibi birçok değişkenden yararlandık. Bu doğrultuda, makine sektörünün son yıllarda gösterdiği artış eğilimini önümüzdeki dönemde de kesintiye uğratmadan devam ettireceğini öngörüyor ve dünya ihracatından aldığı payı yüzde 0,76’dan yüzde 1 mertebesine yükseltmesini amaçlıyoruz. Diğer yandan, 2020’de uluslararası ölçekte gelişebilecek bazı önemli gelişmelerin ihracatımız üzerinde baskı oluşturma potansiyeline sahip olduğunu ifade etmeliyim. Özellikle firmalarımızın; küresel ticarette maalesef yeni trend halini almış olan korumacılık, Brexit sürecinin ticarete yansıyacak etkileri ve başladığından bu yana gel-gitlere çokça sahne olan ABD-Çin ticaret savaşı konularında yaşanacak gelişmeler çerçevesinde proaktif ve esnek politika çözümlerine odaklanmaları gerektiğini düşünüyorum.

Biz de, Ticaret Bakanlığı olarak, kamu kesiminin yanı sıra sektörün çatı kuruluşları ve alt sektör bazındaki meslek örgütlerinin temsilcileriyle makine sektörünü teşkil eden firmaların üst düzey temsilcilerinden oluşan bir ekiple tespit ve önerileri birebir takip ederek ihracatın artış eğilimini devam ettireceğiz. İhracat Ana Planı’nda odak noktası olarak belirlediğimiz hedef sektör-hedef pazar yaklaşımıyla; yenilikçiliği temel alan, pazar ve ürün çeşitlendirmesi yoluyla sürdürülebilir ihracat artışını sağlayacak bir yapıyı tesis etme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Bu çerçevede, ihracatçılarımıza sunduğumuz çeşitli ve etkin destek programlarıyla firmalarımızın, ihracata ilk hazırlıktan son aşamaya kadar; dış pazarlarda tutunup markalaşmasını sağlamalarını hedefliyoruz. Ayrıca, 2020 itibarıyla ihracatçılarımızın Bakanlığımız desteklerinden tamamen dijital ortamda yararlanmalarının önünü açmış bulunuyoruz.

Söz konusu çalışmalarla kamu ve özel sektörün her zamanki yakın ve özverili gayretleri sayesinde, makine sektörünü dünya ihracat sıralamasında çok daha üst sıralara taşıyacağımıza olan inancım tamdır.