AVRUPA KOMİSYONU, 10 MART’TA, “SANAYİNİN AVRUPA’DA BÜYÜME VE REFAHIN MOTORU” OLDUĞUNU BELİRTEREK, AVRUPA SANAYİ STRATEJİSİ’Nİ AÇIKLADI. BU STRATEJİ, YEŞİL VE DİJİTAL DÖNÜŞÜMLERİ KULLANARAK AVRUPA SANAYİSİNİ VE KOBİ’LERİ GÜÇLENDİRMEYİ HEDEFLERKEN, KÜRESEL REKABETİN ARTTIĞI BU DÖNEMDE AVRUPA’NIN REKABETÇİLİĞİ VE STRATEJİK ÖZERKLİĞİNİN SÜRDÜRÜLMESİNİ AMAÇLIYOR.

Stratejide yer alan girişimlerle Avrupa değerleri ve sosyal piyasa geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan yeni bir yaklaşım getiriliyor. Strateji, büyük ve küçük ölçekli şirketler, yenilikçi startup’lar, araştırma merkezleri, servis sağlayıcılar, dâhil olmak üzere, Avrupa sanayisinin tüm oyuncularını desteklemek için bir dizi eylem içeriyor.

Avrupa Komisyonu’nun 10 Mart’ta açıkladığı yeni Avrupa Sanayi Stratejisi üç kilit noktaya işaret ediyor: Yeşil Dönüşüm: Avrupa’yı 2050 yılına kadar iklim nötr hale getirmek ki Yeşil Avrupa Anlaşması, Avrupa’nın yeni  büyüme stratejisi olarak da anılıyor. Dijital Dönüşüm: Avrupa’nın dijital geleceğini şekillendirmeyi temel alan bu dönüşümde KOBİ’ler gelecek için daha öngörülü olacak, çalışanlar yeni beceriler kazanacak ve Avrupa ekonomisinin karbondan arınması desteklenecek.

Küresel Rekabetçilik: Avrupa sanayisinin küresel rekabetçiliğini sürdürmeyi temel alan bu başlığa göre Avrupa, küresel standartların belirlenmesinde “Tek Pazar” gücünü kullanacak.

STRATEJİDE YER ALAN EYLEMLER


Avrupa Sanayi Stratejisi, teknoloji egemenliği destek- lerken, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili daha etkin mücadele edebilmek, yasal çerçeveyi yeşil ve dijital dönüşüme uyumlaştırmak için “Fikri Mülkiyet Eylem Planı”nı hayata geçirecek.

Diğer yandan, rekabetçilik şirketlerin en iyi performanslarını göstermelerini sağladığından, devlet yardımı yönergelerinin birleşme ve uygunluk kontrolleri de dâhil olmak üzere “AB Rekabet Kuralları”nın hızla değişen, daha dijital, daha yeşil ve daha sirküler ekonomilere uygun olması da sağlanacak. Ayrıca, hem AB içinde hem AB dışında adil rekabet koşullarının sağlanması için ticaret koruma araçlarından en iyi şekilde yararlanılmasına ek olarak, Tek Pazar’daki yabancı sübvansiyonların neden olduğu etkileri de ele alacak olan strateji belgesine göre, AB kamu alımlarına ve AB finansmanına dış erişimle mücadele edebilecek2. Yabancı sübvansiyonlarla ilgili konu 2021’de yasal bir araç teklifi olarak ele alınacakken, bu çalışma, Dünya Ticaret Örgütü’nde sanayi sübvansiyonlarıyla ilgili küresel kuralları güçlendirmek için devam eden çalışmalar ve üçüncü ülkelerde kamu alımlarına karşılıklı erişim eksikliğine yönelik eylemlerle birlikte yürütülecek.

Avrupa Sanayi Stratejisi’nde ele alınan başlıklardan bir diğeri ise enerji yoğun sanayilerin modernleştirilmesi. Bu kapsamda da sanayilerin karbon salımlarının azaltıl- ması, sürdürülebilir ve akıllı mobilitenin desteklenmesi, enerji verimliliğinin arttırılması, karbon kaçağına neden olan araçların güçlendirilmesi ve yeterli/sürekli düşük karbonlu enerji arzının rekabetçi fiyatlarla sağlanması konuları öne çıkıyor.

Benzer şekilde, stratejik dijital altyapılar ve kilit etkinleştirme teknolojilerini (KET) desteklemeyi planlayan strateji belgesinde, “Kritik Hammaddeler Aksiyon Planı”3 doğrultusunda, AB ekonomisi için ekonomik ve stratejik açıdan önemli ham maddelerin, yeni eczacılık stratejisi doğrultusunda ise tıbbi ürünlerin tedariki sağlanarak Avrupa’nın sanayi özerkliğinin arttırılması da hedefleniyor.

Avrupa sanayisinin karbondan arınmasını hızlandırmak ve endüstriyel liderliğini sürdürebilmek için önce “Temiz Hidrojen İttifakı” ardından “Düşük Karbonlu Endüstriler”, “Endüstriyel Bulut Sistemleri” ve “Hammaddeler” üzerine ittifaklar oluşturulmasını da ele alan strateji belgesinde, yeşil kamu alımlarına ilişkin mevzuat düzenlemelerinin yapılarak AB ülkelerine rehberlik sağlanması da yer alıyor.

Son olarak, yeni Avrupa Sanayi Stratejisi, yenilenmiş bakış açısıyla, inovasyon, yatırım ve becerilere odaklanmayı da hedefleri arasında bulunduruyor. Geniş kapsamlı eylemlerin yanı sıra Avrupa Komisyonu, farklı sanayi ekosistemlerinin ihtiyaçlarını sistematik olarak analiz edecek. Bu analizi yaparken, Avrupa Komisyonu, Eylül ayında gerçekleşecek Endüstriyel Forum’da üye ülkeler, AB Enstitüleri, KOBİ’ler, büyük şirketler, sosyal ortaklar ve araştırmacılarla görüş alışverişinde bulunacak; gerekli görülmesi halinde Forum’a belirli sektörlerden uzmanlar bilgilerini paylaşmak üzere çağrılacak. Yine, Avrupa Komisyonu’nun “Yıllık Endüstri Günleri” de tüm paydaşları bir araya getirmeye devam edecek.

YENİ KOBİ STRATEJİSİ DE HAZIR

KOBİ’lerin Avrupa GSYİH’sinin yüzde 50’sini oluşturduklarını, yüksek istihdam sağladıklarını, yüzde 50’sinin inovasyon çalışmaları yürüttüklerini ve Avrupa şirketlerinin yüzde 99’unun küçük işletmelerden oluştuğunu vurgulayan strateji, KOBİ’leri bu yeni sanayi yaklaşımının da merkezinde tutuyor. Bu kapsamda stratejide KOBİ’lere özel desteklere de yer veriliyor.
Bunlardan ilki, KOBİ’lerde sürdürülebilir ve dijital dönüşümün sağlanması. Bu kapsamda, Avrupa İşletmeler Ağı’nın, KOBİ’lere “Sürdürülebilirlik Danışmanlığı” hizmeti vermesi planlanırken, yine KOBİ’lerin dijital yeniliklere uyum sağlayabilmeleri için “Dijital İnovasyon Merkezleri” Avrupa’nın her bölgesine genişletilecek ve dijital imkânları sunulacak. Strateji, Tek Pazar içinde ve dünya genelinde KOBİ’lerin faaliyet göstermesini kolaylaştırmak, iş yapmak, ölçek büyütmek için karşılaştıkları düzenleyici ve pratik engelleri azaltmak ve finansmana erişimlerini kolaylaştırmak için de eylemler öneriyor. Avrupa Komisyonu, bu kapsamda, yeni sanal gözlemevi uygulaması ve alternatif uyuşmazlık çözümü yoluyla KOBİ’lerin ödemelerini hızla almalarını da sağlayacak. Benzer şekilde, KOBİ’lerin halka arzını kolaylaştırabilmek için InvestEU KOBİ penceresi altında “KOBİ’lere Özel İlk Halka Arz Fonu” oluşturulmasını da planlayan strateji belgesi, KOBİ’lerin risk sermayesi yatırım fonlarının arttırılmasını ve daha çok özel yatırım çekmelerini sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulmasını sağlayacak adımlar planlarken, kadın liderliğindeki şirketlere ve fonlara sağlanacak yatırım teşvikleriyle kadın girişimciliğini güçlendirmeyi de hedefliyor.

Yine, Avrupa’yı startup’lar için ideal bir ortam haline getirmeyi amaç edinen strateji, bu kapsamda yüksek teknolojili üretim yapan KOBİ’ler ve startup’ların gelişmesini hızlandırmak amacıyla, en iyi uygulamaları paylaşmak ve benimsemek için, AB Startup Standartlarına uygun olarak üye ülkelerle birlikte çalışacağını vurguluyor.

Bu eylemlere siyasi bağlılığı da sağlayabilmek için AB’den üst düzey bir KOBİ temsilcisi, üye devletlerdeki KOBİ temsilcilerinin yanı sıra bölgesel ve yerel otoritelerle koordinasyon ve iş birliğini sağlayacak. Ayrıca bu durum, AB mevzuatındaki KOBİ perspektifini de güçlendirecek.

İŞLETMELER VE TÜKETİCİLER İÇİN “TEK PAZAR”

Rekabetçiliğin, Tek Pazar’ın köşe taşı olduğuna vurgu yapan strateji, Tek Pazar’ın AB işletmelerine ticaret ve rekabeti teşvik eden, verimliliği arttıran geniş bir iç pazar sağladığını belirtiyor. Tek Pazar’ın; AB vatandaşlarına daha geniş bir ürün, hizmet seçeneği, daha fazla istihdam, girişimcilik fırsatı sunduğu ve Avrupalı şirketlere küresel lider olabilmek için ihtiyaç duydukları gücü verdiği vurgulanıyor. Stratejide, Tek Pazar’ın potansiyelinin tamamından yararlanılamamasına neden olan engeller4 olduğunun da altı çizilirken, bu engelleri aşmak için bir eylem planı kabul edildiği de ifade ediliyor. Bu eylem planı ile Avrupa Komisyonu, Tek Pazar kurallarının uygulanmasına yönelik iş birliğini güçlendirmek için “Komisyon ve Üye Devletlerin Müşterek Görev Gücü”nü başlattığını vurgulayarak, ulusal ve yerel otoritelerin Avrupa yasalarını uygulama çabalarını destekleyeceğini ve Tek Pazar kurallarının ihlali durumunda katı tedbirler almaktan çekinmeyeceğini belirtiyor.

Mayıs ayı itibarıyla tarım makineleri endüstrisinde gerek Türkiye’de ve gerekse salgının çok yoğun yaşandığı İtalya, İspanya gibi ülkelerde neredeyse bütün fabrikalar faal durumdayken, sektörün önemli aktörlerinden Brezilya ve Japonya’da yüzde 41 ila yüzde 60; Hindistan, ABD, İngiltere ve Güney Kore’de yüzde 21 ila yüzde 40 seviyesinde fabrikaların kapalı olduğu bildiriliyor.

FİYAT DENGESİ ÇOK KIRILGAN


Diğer yandan, yakın dönemde özellikle yurt dışı menşeli çeşitli aksam ve parçaların fiyatlarında döviz kurlarında son dönemde yaşanan artıştan bağımsız olarak olağandışı artışların beklendiği ya da bu ürünlerin piyasadan tedarik edilmesinde sorunların yaşanabileceği duyumlarını da alıyoruz. Arz azalışının yanı sıra ülkelerin finansal kaynak yaratmak için gümrük vergisi oranlarını değiştirmesi ihtimali de aksam ve parça fiyatlarına etki edecek gibi görünüyor. Nitekim Türkiye’de birçok sanayi ürünü için ek gümrük vergileri getirilmiş durumda. Aksam ve parça ithalatına gelen ek gümrük vergilerini, Mayıs ayının ikinci yarısında tarım makineleri için gelen ek vergiler takip etti. Getirilen ek vergiler Ekim ayına kadar yüzde 10 seviyesinde ve Ekim ayından itibaren ise yüzde 5 ila yüzde 10 seviyelerinde devam edecek.

AR-GE SÜREÇLERİ DE OLUMSUZ ETKİLENİYOR

Üretimin, yaşanan süreçten olumsuz bir şekilde etkilendiği bir diğer konu, Ar-Ge faaliyetleri kapsamında oluyor. Normal dönemlerde Ar-Ge, ürün geliştirme, ortak üretim konuları başta olmak üzere üreticiler ve tedarikçilerin sıklıkla bir araya geldiği ve beraber çalıştığı biliniyor.

Salgından dolayı seyahatlerin yasaklanması veya kısıtlanması, etkinliklere gönüllü veya zorunlu sınırlamaların getirilmesi, ürün geliştirme veya üretim süreçlerini şimdiden olumsuz bir biçimde etkiliyor. Bu konu, doğal olarak üretim sürecine de yansıyor.

LOJİSTİK VE GÜMRÜKLERDE SORUNLAR SÜRÜYOR


Bu dönemde her şeye rağmen üretebilen firmalar için bir diğer sorunlu konu ise sevkiyatlar kapsamında oldu. Kara ve deniz yoluyla yapılan nakliyelerde çeşitli zorluklar yaşandığı, bazı sınırların kapatıldığı, sınırlı insan iş gücü nedeniyle makinelerin taşınması, dağıtımı ve servisinin gittikçe zorlaştığı konusu, Mart ve Nisan ayında rapor edilen en önemli konular arasında yer aldı. Salgının ilk aylarında Agrievolution üyesi ülkelerin hemen hepsi bu durumdan etkilenmişken, Mayıs ayı itibarıyla sadece ABD, Brezilya, Hindistan ve Japonya’dan olumsuz haber gelmeye devam ediyor. Türkiye ise uluslararası nakliyat kapsamında bu zor dönemi bazı gümrük kapılarında izole alanda şoför değişimi ve/veya dorse/yük değişimi formülüyle aşmaya çalıştı. İç nakliyede ise önemli bir sorun rapor edilmedi.

Bu konuda dikkate değer bir başka konu da zorunlu test ve belgelendirme işlemlerinde yaşandı. Salgının yoğun olarak yaşandığı ilk aylarda Türkiye’nin yanı sıra AB ülkelerinin bir kısmında da test ve belgelendirme kuruluşları, faaliyetlerine zorunlu olarak ara verdi veya sınırlı süreler- le/eksik personelle çalıştı.

TARIM MAKİNELERİ GÖRECE İYİ DURUMDA

Bu dönemde sanayicilerin bu zorluklarla başa çıkma kabiliyeti, bireysel üretim organizasyonlarına, dış entegrasyon seviyelerine ve kurumsal büyüklüklerine göre önemli ölçüde değişiklik gösterdi. Diğer yandan MAKFED tarafından 23-27 Nisan tarihleri arasında yapılan ve tüm makine sektörünü kapsayan anketin ikinci faz sonuçları, salgının tarım makineleri sektörüne olan etkisini de net bir biçimde ortaya koydu. Ankete yanıt veren firmaların sadece yüzde 57’si normal kapasitede faaliyetine devam ettiğini beyan ederken, yüzde 10’u geçici bir süre için üretime ara verdiğini belirtiyor. Yine anket sonuçlarına göre mevcut siparişlerin tamamlama süresi yaklaşık 1,5 ay. “Nisan ayında yeni iç sipariş aldınız mı?” sorusuna ankete geçerli yanıt veren firmaların sadece yüzde 40’ı “Normal seyrinde” yanıtını verirken, yüzde 17’si hiç sipariş almadığını belirtti. “Nisan ayında yeni dış sipariş aldınız mı?” sorusuna ise ankete geçerli yanıt veren 30 firma- dan dördü yani yüzde 13’ü “Normal seyrinde” yanıtını verirken, 13 firma yani yüzde 43’ü hiç sipariş almadığını belirtti. Anket, sektörde istihdam konusuna da açıklık getirdi. Ankete sonuçlarına göre firmaların neredeyse tamamı, her şeye rağmen Nisan ayında istihdamda bir azalmaya gitmemiş durumda. Genel makine endüstrisinde ise anket sonuçları çok daha olumsuz bir seviyeyi işaret ediyor. Sektörün tarım ve gıda güvenliğiyle olan ilişkisi ve geçen yıl iç pazarda dip noktayı görmesi, her şeye rağmen 2020’nin sektör için daha iyi geçeceğini gösteriyor. Salgının, sektörün üretim ve ihracatına olan etkisinin önümüzdeki birkaç ay içinde daha geniş bir perspektif içinde görüleceğini söyleyebiliriz.