SIKÇA SORULAN AMA CEVABI OLMAYAN SORULAR AVRUPA SALGINDA İKİNCİ DALGAYI YAŞIYOR, ACABA SINIRLAR YENİDEN KAPANIR MI? KAPANIRSA EKONOMİ NE OLUR? AB EKONOMİSİNDEKİ YENİ İZOLASYONLARIN BİZE ETKİSİ NE OLUR? AŞI BULUNURSA HEMEN NORMALE DÖNER MİYİZ? ABD-ÇİN KAPIŞMASI VE BUNLARIN ORTASINDA KALAN AVRUPA NASIL BİR ROTA İZLER? TÜM BU GELİŞMELERİN TÜRKİYE EKONOMİSİ VE ÖZELLİKLE MAKİNE SEKTÖRÜNE ETKİLERİ NASIL OLUR? AVRUPA VE ÖZELİNDE ALMANYA, TÜRKİYE’Yİ GÖZDEN ÇIKARDI MI YOKSA GÖZDEN ÇIKARACAK MI? EURO/DOLAR PARİTESİ NASIL İLERLER? BU SORULAR, GÜNDEMİN EN ÖNEMLİ SORULARI OLARAK KARŞIMIZDA DURUYOR VE ÜSTELİK BENZERİ SORULARI ÇOĞALTMAK DA MÜMKÜN.

Bu sorulara bir kişi ya da bir kurumun yanıt verebilmesi oldukça güç, hatta imkânsız. O nedenle birçok kurum ve şahıslardan oluşan bir komisyon oluşturmak gerekiyor. Soruların muhtevası gereği bu komisyonda bilim insanlarının yanı sıra “müneccimler ve falcılar” da bulunmalı. Şaka bir yana, etrafımız net yanıtları olmayan sorularla çevrili. Bunda elbette yıllarca birikmiş, yanıtlanmamış, savsaklanmış sorunlar bagajının üstüne salgın etkilerinin eklenmesi rol oynuyor. Bu yılın Mart ayına göre salgın hakkında daha fazla bilgiye sahibiz. Fakat bu bilgi salgınla yaşamak konusunda bir alışkanlığa, forma dönüşmedi; dönüşemedi. Bunun biraz daha zaman alacağı aşikâr. Salgınla mücadelede Mart-Mayıs dönemindeki yöntemlerin yani radikal kapanmaların o ölçekte olmayacağını biliyoruz ama bölgesel, şehir bazında kapanmalar olabilir. Sonbahar kış aylarının tetikleyeceği ivme istatiksel olarak hesaplanabilse de buna karşı alınacak önlemlerde bir görüş birliği maalesef yok. Bölgesel kapanmalarınsa (şehir, sanayi bölgesi, işletme bazında) ekonomilere etkisi mutlaka olacaktır. Hizmet ve turizm sektörleri dışında üretim sektörlerine etkisi konusunda günlük güncellenen iyimser ve karamsar öngörüler de var. Hemen herkes, bu sürecin aşının bulunmasıyla sona ereceğini düşünüyor. Oysa uzmanlar aşının yeni yılda uygulamaya girmesinin bile bu süreci bitirmeyeceğini söylüyor. Aslında hesap oldukça basit: Uzmanlar, salgının bırakın küresel boyutunu bir kenara koysak bile, 60 milyon insanın aşılanması ve antikor üretmesi için en az üç ila dört yıla ihtiyaç duyulacağının altını çiziyor. Dolayısıyla salgın ve salgının yarattığı sorunların yanı sıra salgın öncesi sorunlarımızla bir arada yaşamaya ve süreç içinde bu sorunlar yumağına rasyonel çözümler üretmeye kendimizi hazırlamalıyız. Denizciler, henüz pusula icat edilmeden önce gemilerini emniyette hareket ettirmek için sürekli kıyıya yakın bir rota izlermiş. Bu korunma iç güdüsüne rağmen birçok felaketle karşılaşmaya devam etmişler. Bizler de şu an pusulasız, bir nevi kıyıya yakın rota izliyoruz ve bir pusulaya ihtiyaç duyuyoruz. Ekonomik öngörüler içeren sorulara yanıt vermek görece kolay ama verilecek yanıtlar mutlaka dile getireni haklı çıkartacak nitelikte olmayabilir. Son birkaç yıldır iktisatta doğru bildiğimiz birçok şeyin pratikte artık geçerli olmadığını görüyoruz. İktisatta doğru olarak bildiğimiz birçok şey, o doğruları meydana getiren şartlarda öyleymiş ama şimdi şartlar ve çerçeve oldukça değişti.

AVRUPA’NIN TARTIŞMA ALANLARI

Avrupa genelinde, Mart ayında, sağlık sisteminin salgınla mücadelede önemi ve sağlık sisteminin desteklenmesi üzerine bir hassasiyet vardı. Mayıs ayına geldiğimizde, “Salgın önemli ama ekonomik sistem de bir o kadar önemli ve ekonomi de desteklenmeli” fikri ön plana çıkmaya başladı. Temmuz ayından itibarense, bu iki konunun anayasal haklar ve kişisel özgürlüklere getirilen kısıtlamalar başlığında yapılan tartışmalar gündemi belirlemeye başladı. Tartışma üçgeninde (sağlık, ekonomi ve anayasal haklar) hassas denge henüz oluşturulabilmiş değil. AB’nin merkez bankaları ve fonlar üzerinden sonuna kadar açtığı kredi muslukları piyasayı rahatlatmış olsa da Euro/dolar paritesinde euronun değerli oluşu, tüm üretici ve ihracatçı sektörleri rekabette zora sokmuş görünüyor. Özellikle Çinli üretici ve ihracatçılar Avrupa’nın bu somut durumunu kendi avantajları için kullanmak adına kolları sıvamış durumda.

SALGININ KAZANAN VE KAYBEDEN SEKTÖRLERİ

Salgının ilk üç ayında en fazla para harcayan ülke Almanya’ydı. Salgından işsizlik boyutunda en fazla etkilenen ülke ABD olurken, yine salgından en az zararla çıkan ülkelerin başında ise Güney Kore ve Çin geliyordu. Hatta Çin, Ekim ayı ortasında salgını tamamen yendiğini açıkladı. Pek inandırıcı değil ama neyse... Sektör bazında bakıldığında salgının faturası en çok hava yolları ve hizmet sektörünün bir kısmına çıkartılmış durumda (gastronomi, otel, turizm). Makine ve otomotiv sanayilerine etkisi şimdilik göreceli ama sürecin uzaması bu sektörlerin de önemli kayıplar yaşamasına neden olabilir. Dijital iletişim ve dijital tüketim platformları ise salgın sürecinin kazananları arasında gösteriliyor. Özetle, salgınla başlayan yeni bir sürece girmiş durumdayız. Bu sürecin soruları çok ama yanıtları az. Yaşadıkça, gör- dükçe ve tecrübe ettikçe yanıtlar da fazlalaşacaktır. Tabii ki süreç kendiliğinden işlemiyor, politik müdahaleler ve sosyoekonomik aktörler yeni çerçeveler yaratıyor. Dönemin en önemli karakteristiği ise yeni durumlara hızlı uyum ve inovasyon yeteneği olarak öne çıkıyor. Bu iki özelliği taşıyan işletmeler, salgından çok fazla yara almadan yeni ufuklara yelken açabilecekler gibi görünüyor.