KUTLU KARAVELİOĞLU TİM İNOVASYON KOMİTESİ’NİN PANDEMİ NEDENİYLE ÇALIŞMALARINI YAVAŞLATMAK YA DA ERTELEMEK BİR YANA VİTES ARTTIRDIĞINI SÖYLERKEN, “DİJİTAL PLATFORMLARIN BİZLERE SUNDUĞU OLANAKLARDAN ALABİLDİĞİNCE YARARLANARAK, KOMİTEMİZİN SORUMLULUĞUNDAKİ ÇALIŞMALARI İNOVATİF BİR YAKLAŞIMLA HIZLANDIRDIK, ÇEŞİTLENDİRDİK, GÜÇLENDİRDİK.” DİYOR.

TİM İnovasyon Komitesi’ni bize tanıtabilir misiniz?

TİM ülkemizin en köklü, yani ciddi bir geçmişi olan, en yaygın, yani hem dış ticaret ve üretim kümelerinin çok sayıda unsurunu içine alan hem de süreçlerden ürünlere geniş bir yelpazede izleri olan, hem de en yetkin, yani kadroları ve paydaşlarıyla bu olgunun ruhuna nüfuz etmiş, faaliyetlerini kurumsallaştırmış, ölçümleyerek neticelerini kamuoyunun bilgisine sunabilecek kadar becerikli bir ekosistemin liderliğini yürütüyor. Komitemiz, yenilikçilik veya inovasyonun, rekabetçilik, sürdürülebilirlik, ihracatı arttırma, ithalatı dizginleme, katma değer ve nihayet refah üzerindeki etkilerinin giderek netleşmesi, belirleyici hale gelmesi ve olgunun belli başlı bir faaliyet alanı ve ihtiyaç oluşturması nedeniyle, Eylül 2018’de özel bir görev gücü olarak ihdas edildi. Ar-Ge ve girişimcilik konularındaki faaliyetler de birbirlerini tamamlayıcı veya besleyici karakterleri nedeniyle Komitemizin eylem ya da sorumluluk alanına bırakıldı. Çeşitli sektörlerde sekiz Başkan veya Yönetim Kurulu Üyemizden ve TİM’in seçkin kadrosundaki uzmanlarımızdan oluşmaktadır. Bütün komisyonlarımız gibi değerli TİM Başkanımız İsmail Gülle’nin yakın ilgi ve takibine, Yönetim Kurulumuzun, Sektörler Konseyimizin müteşekkir olduğumuz desteğine mazhar olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Oldukça aktif, geniş ve giderek çeşitlenmekte olan ve asla ihmal edilmemesi gereken bir alanda sorumluluk üstlenmiştir. 61 Birliğimiz, bu alanda yapılan faaliyetlere fikri ve maddi olanaklarını seferber ettikleri gibi, kendi alanlarında veya yörelerinde de bu ekosistemi güçlendirecek etkin faaliyetler de yürütmektedirler.

Komitenizin öncelikleri nasıl belirlendi?

Bizim ilk tespitimiz, TİM’in inovasyon, Ar-Ge ve girişimcilik konusunda muazzam işler yaptığı fakat bunların yeterince bilinmediği, görünmediği idi. Yılda bir defa düzenlenen İnovasyon Haftaları kapsamında bu çabaları bütün safha ve çıktılarıyla anlatmanın ve toplumda kavramın istenilen hızda ve derinlikte karşılık bulmasını sağlamanın mümkün olamadığını gördük. İnovasyon konusunda erken farkındalığın TİM’de vücut bulmuş olması onun diğerlerinden birkaç adım önde gitmesini sağlamıştı fakat Türkiye’de pek çok kurum ve kuruluş bu işe emek ve para harcıyordu. Ekosistemimizi büyütmeli, toplumun sadece genç nüfusunda değil, bütün katmanlarında bir merak uyandırmalı, onları kavramla tanıştırmalıydık. Bu alandaki paydaşlarla ilişkilerimizi güçlendirmeli, kaynak ve zaman tasarrufu sağlamaya yardımcı olmalıydık. Bunun yolu bilinirlikten, görünürlükten geçiyordu. Topyekûn ve süreklilik kazanmış çabalarımızın neticelerini basında çıkan enstantane haberler veya sosyal medya duyurularıyla anlatabilmek pek mümkün olmadığından, disiplinini hiç bozmadığımız bir raporlama yöntemi benimsedik. Komitemizin haftalık raporları iç ihtiyacımız için, aylık bülten ve yıllık faaliyet raporlarını da açık kaynak olarak kamuoyu ve paydaşlarımızın bilgisine sunmaya başladık. Başkanımız, lider iletişiminde konuya giderek daha fazla zaman ayırdı. Kurumsal iletişimde bu alanda çalışan bütün birimlerimizin faaliyetleri daha çok kullanılır oldu. Doğrusu, salgın ve karantina dönemi de diğer birçok faaliyeti askıya aldırdığından, bizler için bir fırsat doğmuş oldu. Bu yıl; Meclisimiz tarafından inovasyona verilen önemin bir göstergesi olarak ilk defa bir faaliyet raporu yayımladık. TİM İnovasyon ve Girişimcilik Akademisi çatısı altında yürütülen İnoSuit, İnovaTİM, İnovaLİG, TİM-TEB Girişim Evleri projeleri başta olmak üzere, Türkiye İnovasyon Haftası ve öne çıkan diğer proje ve faaliyetleri ana hatlarıyla özetledik. İnovaTİM proje takımlarımızın dünya çapında başarıları oldu. İnovaLİG’de ulusal ölçekte ulaşılan rekor başvuru düzeyi ile büyük ve KOBİ ölçeğindeki şirketler ilk kez ayrı kulvarlarda yarıştılar. TİM-TEB Girişim Evi ilk kez bir uluslararası başarı elde ederek ülkemizi gururla temsil etti. Bunları duyurmakta daha etkin davrandık, detaylarını da sitelerimizde ve raporlarımızda anlattık.

Bu yıl, pandemi nedeniyle sayısız etkinlik/toplantı/ organizasyon ya ertelendi ya da iptal edildi. TİM İnovasyon Komitesi’nin aksiyonları bu süreçten nasıl etkilendi?

İnovasyon Komitemiz pandemi nedeniyle çalışmalarını yavaşlatmak ya da ertelemek bir yana vites arttırdı. Dijital platformların bizlere sunduğu olanaklardan alabildiğince yararlanarak, sorumlu olduğumuz çalışmaları inovatif bir yaklaşımla hızlandırdık, çeşitlendirdik, güçlendirdik. Hemen her şeyi ekran başında yaptık, onlarca konuda yüzlerce toplantı. Eğitimler, projeler, yarışmalar, jüriler, hatta ödül törenlerine kadar her türlü çalışmanın dijital ikizini ürettik. Çalışma Gruplarının sonuç raporları ve manifestolarını üretmek en kolay işimiz oldu. Bir yeni faaliyet alanımızın ve iddiamızın önemine işaret etmeliyim; o da Türkiye’yi Küresel İnovasyon Endeksinde hak ettiği yere getirmek. Ülkelerin İnovasyon performansı yedi ana başlık altındaki 80 farklı gösterge üzerinden ölçümleniyor. Biz 13 yıldır bu değerlemeye tabi imişiz; sıralamamız 131 ülke içinde 51’incilik. Bu 80 dalın bazısında en başlarda geliyoruz; bazılarında ise rakipler kadar başarılı görünmüyoruz. Henüz ölçmediğimiz veya ölçemediğimiz başlıklar da var. Türkiye, Bakanlıklarımızın da yetkilendirmesi ile TİM faaliyetleri çerçevesinde performansını önemli ölçüde arttırmak kararlılığındadır. Bünyemize çok uyumlu bu hizmette çok hızlı netice alacağımızı düşünüyorum.

TİM’in inovasyon ekosistemi içerisinde sürdürdüğü çalışmalarda sizi en çok heyecanlandıran başlıklar hangileri?

Bir etkinliğin ayrı yeri var gönlümde; o da Türkiye’nin Makinecileri’nin sponsor olduğu İnovaTİM yarışmamız. Bizim aktif olarak 3.000’den fazla üniversite öğrencimiz var, 72 ilden, 150 üniversitenin her sınıfından gençlerimiz. Olağanüstü bir takım, müthiş adanmış ve enerjik. Çok güçlü iç ve dış iletişimi olan, çok çalışan ve sürekli üreten bir devasa tim. Geçen yıl 14 bin lise öğrencimizi de bu takım eğitti. Yıllık bir yarışma başlattık, bunu da çok farkı bir konsepte oturtmayı düşündük. Her şey dijital olmalıydı, yoksa binlerce kişiden yüzlerce takım kurmak, bunlara proje hazırlatmak ve yarıştırmak mümkün olamazdı. Hepimiz evlere kapanınca bu yaklaşımın doğruluğu da ortaya çıktı. Dünyada eşi benzeri var mı bilmiyorum ama “özgelecek” isimli bir algoritma ile birbirini hiç tanımayan öğrencilerden, İnovaTİM üyesi olup olmadığına bakmadan dörderli takımlar kurduk. 800’den fazla takımı, “Bir fikir nasıl projeye döner, bir proje teknik ve mali yanlarıyla nasıl hazırlanır, takdim edilir, nasıl ticarileşir?” konularında eğittik. İçinde bulunduğumuz ortamda yarışma konusu da elbette salgın ile ilgili idi. Yaşanan çaresizliğin gençleri ne yönde tetiklediğini de görmek istedik. Teknoloji savaşları ve siber tehditler üzerine kafa yorarken organik bir tehdidin insan sağlığına çok ciddi şekilde zarar verdiği, dünya ekonomisini küçülmekte olduğu, işsizliğin, açlığın yayıldığı, gelir adaletsizliğinin pekiştiği, yani gençleri çok daha fazla kaygılandıran bir dönemden geçiyoruz. Bu durumun, önlerinde geleceğin büyüğü olan gençler üzerindeki etkisi önemlidir. Belli yaştakilerin köklü alışkanlıklarını derinden etkileyen bu süreçte, daha alışkanlık edinemeyecek kadar genç olan nüfus nasıl bir gelecek hayal ediyor? Teknolojiyi nasıl pozisyonlandırıyor? Haftalarca odalarına kapandılar; ne fark ettiler, ne düşündüler? Yeniyi ve bu yeni içinde kendini tanımlamaya çabalayan genç zihinlerin toplumsal faydaya odaklanan projelerini açığa çıkarmaya çabaladık. Elde edilen toplumsal deneyimin gelecek kuşaklara öğretiler ve çözümlerle aktarılmasında gençlerin büyük katkısı olacağına inanıyoruz.

Türkiye’deki inovasyon kültürü için düşünceleriniz nedir?

İnsanoğlu doğasının gereği daha az yorularak daha büyük işler yapmak ister. Daha az risk alarak daha büyük hedeflere ulaşmayı hayal eder. Bu hem ferdi hem toplumsal açıdan geçerlidir ve içinde rekabet barındıran bir çabadır. Basit el aletlerinden, akıllı makinalara erişen teknolojik ilerlemenin temelinde yatan da budur. Doğayı kendi ihtiyaçlarımıza göre dönüştürmek, ya da beden ve giderek akıl gücümüzün de yetmediği sorunları teknoloji yardımıyla çözmek. Yani içinde birçok ilkler barındıran bir yürüyüştür insanınki. İlk demek yeni demektir; yeni bir şeyler bulmak ya da bir şeyi öncekinden farklı yapmak, hele başkalarının aklına gelmediği biçimde başarmak tam anlamıyla yenilikçi bir yaklaşım gerektirir. Yenilikçi yaklaşım bir düzene, sürekliliğe kavuştuğunda, bireysel veya toplumsal bir alışkanlığa dönüştüğünde, sosyal veya teknik yaşamda egemen olacak bir kültürden bahsedebiliriz. Büyük bir ekonomimiz, genç ve büyükçe bir nüfusumuz var; birçok alanda potansiyelimize erişememiş olmanın kaygısı ve sabırsızlığı içindeyiz. Evet, bizim diğer ülkelerden daha hızlı koşmak mecburiyetimiz var. Arkamızdakilerle aramızı açmak da bir mecburiyet. Sektörlerimiz veya şirketlerimiz için de böyle. Stratejik yaklaşım bu bakımdan önemli; fikirlerle değil dünyanın hızına uyumlu dinamik planlar dahilinde yönetişim kabiliyetimizi pekiştirmeliyiz. Bu yarışta önceleyeceğimiz hangi yapılar varsa, temelleri çok sağlam olmalıdır. Kuşkusuz fırsatları da iyi değerlendirmek gerekir ama onların sunduğu imkanları kavrayabilmek dahi bir kurumsal akıl ve kültür gerektirir. Bizim TİM olarak ana hedefimiz, inovatif kültürle hemhal olan, bu kavramı içselleştiren ihracatçılarımızın sayısını arttırmaktır. Yan faydası da toplumda bu kültürün oluşmasına verdiğimiz destektir.

İmalat sektörünün neredeyse tamamını oluşturan KOBİ’lerin Ar-Ge ve inovasyon çabaları sizce yeterince destekleniyor mu?

Yöntem farklılığı olabilir ama Ar-Ge konusunda en çeşitlenmiş destekleri sağlayan bir ülkeyiz; bu hakkı teslim etmek gerekir. KOSGEB destekleri de aynı şekilde. Bana sorarsanız, iki açılıma ihtiyacımız var. İlki hangi konuda olursa olsun, desteklerin bir performans ölçümlenmesine tabi tutulması gereğidir; yani her isteyene değil de kaynakları kamu stratejilerine uygun harcayacak ve harcamış olanlara destek verilmeli, şarta bağlanmalı ve bunların önüne bir hedef koyulmalıdır. “Bu hedefi gerçekleştirmedikçe bana tekrar gelme” denilmelidir. İkinci husus, bizim KOBİ’lerimiz ölçek ve finansal imkanlar bakımından ileri ülkelerinkilerden biraz daha mütevazıdır; BOBİ dediğimiz büyük ve orta ölçekliler de öyledir. Büyük diye destek vermediğimiz ölçekler rakip ülkelerde KOBİ desteği alıyorsa, bu da bir nevi haksız rekabet meselesi oluşturacaktır.

Diğer yandan, kurumların lider kadrolarının inovasyona yaklaşımları ve inovatif düşünceyi benimseme düzeylerini; Ar-Ge ve inovasyon kültürünü kurumlarında yerleşik hale getirme isteklerini nasıl görüyorsunuz?

İnovasyon ve Ar-Ge kavramlarının bilinirliği Türkiye’de en üst seviyeye ulaşmış olmakla birlikte kültürleri istenilen seviyede güçlenmiş değil maalesef. Bu kapsamda, kurumların lider kadrolarına büyük roller düşüyor. Çünkü biz biliyoruz ki üst yönetimin desteklediği ve sahiplendiği inovatif süreçler büyük oranda başarıyla sonuçlanıyor. Türkiye’deki kurumların üst yönetimleri, büyük oranda bu gerçeğin farkında ve inovasyon kültürünü firmalarına yerleştirmek konusunda istekliler ancak bu sürecin nasıl başarıyla kurgulanacağı konusunda desteğe ihtiyaçları var. Biz, bu ihtiyacın farkında olarak 2016 yılından bu yana devam ettirmekte olduğumuz İnoSuit programını yeniden yapılandırdık ve 600’den fazla mentorumuzla, KOBİ ya da büyük işletme ayrımı yapmadan, üye firmalarımızın inovasyon yolculuğuna eşlik etmeye devam ediyoruz. Meclisimizin 2020 yılının bütün güçlüklerine rağmen hedeflerine ulaştığını görmekten ve 2021 yılı için daha vizyoner ve yenilikçi hedefler tayin ettiğini tespit etmekten oldukça memnunuz. İnovasyon Komitemiz adına, Başta Başkanımız, Yönetim Kurulumuz ve Sektörler Konseyimiz olmak üzere büyük TİM ailemize şükranlarımızı sunuyorum, sağlıkla geçireceğimiz, yeni başarılarla taçlandıracağımız bir yıl diliyorum.