Bildiğiniz üzere salgın ilk önce Çin başta olmak üzere Uzak Doğu Asya’da az sayıda ülkede etkili olmuştu. Salgının geleneksel pazarlarımızdan AB’ye ve komşu ülkelerimize sıçramasıyla 2020’nin ilk iki ayında yakaladığımız pozitif tablo hızla tersine döndü. İhracat pazarlarımızda Mart ayında yaşanan sert düşüşün ardından Nisan ayında ise 2008 krizinden daha dip bir nokta gördük. Takip eden aylarda tedbirlerin görece gevşetilmesine bağlı olarak ihracat pazarlarımızda toparlanma dönemine girildi. Ülkemiz iç pazarı gerek salgın gerek kur hareketliliğine bağlı olarak bir daralma yaşıyor olsa da 30’dan fazla sektöre ara girdi sağlayan plastik sektörünün daha az etkilendiğini söyleyebiliriz. 2020 verilerine baktığımızda, miktar bazında yüzde 6 ve değer bazında yüzde 5,7 düzeyinde bir üretim artışı olduğunu görüyoruz. Öte yandan, bu artışın plastik sektörünün her alt dalında aynı oranda hissedilmediğini de söylemek gerekiyor. Söz konusu artışın önemli bir bölümünün plastik ambalaj ve medikal sektörlerinden kaynaklandığını söylemek doğru olacaktır. Buna karşın plastik işleme makineleri özelinde değerlendirildiğinde, ülke içinde yapılan yatırımların hız kazandığı ve buna bağlı olarak plastik işleme makineleri ithalatının yüzde 32 arttığı görülüyor. Öte yandan, geleneksel makine ihracat pazarlarımızda yaşanan talep daralmasına bağlı olarak ihracatımızın yüzde 10 düştüğünü gözlemliyoruz. Ticaret Bakanlığı’nın 2020 yılı ek gümrük vergilerine ve ithalat rejimi ek kararlarına istinaden makine sektörü için mevcut vergi kararlarının sektörü olumlu etkilediğini ancak eksikliklerin olduğunu söylemek mümkün. İthalat için getirilen ek vergiler, gelişmekte olan Türk makine sektörünün iç piyasada güç kazanması ve küresel anlamda rekabet edebilecek fırsata ulaşabilmesi için gerekli yatırımların yapılabilmesini mümkün kılacak imkânı sağlıyor. Bunun yanında şu anki uygulama aşamasında bu etkiyi düşürecek birtakım aksaklıklar da göze çarpıyor: Çin’den ithal edilen makinelerle beraber yan ekipman olarak gelen ürünleri Türk üreticilerin müşterilerden gelen talep doğrultusunda satın alım yaparak temin ettiklerini, dolayısıyla bu ara girdi maliyetinin satış artışına sebebiyet verdiğini görüyoruz. Ek gümrük vergilerine ilişkin bir diğer sorun ise yapılan yatırımların teşvik belgesine haiz olması durumunda makine ekipman yatırımlarında gümrük vergisinden muaf tutulmasıdır. Bu düzenleme de ek gümrük vergisi uygulamasının amacına ulaşmasını engelliyor. Buna ek olarak, Uzak Doğu’dan ithal edilen makinelerin kilogram başı fiyatı değerlendirildiğinde, belirtilen gümrük vergisi oranının düşük kaldığı görülüyor. Türk makine sektörünün gelişmesi açısından bu vergilerin en az yüzde 15 olarak kalıcı şekilde uygulamaya koyulmasının gereklilik arz ettiğini düşünüyoruz. Bu sayede de iç piyasada bir canlılık yakalanacağı ve Uzak Doğu menşeli makine ithalatının kan kaybedeceğini öngörüyoruz. Diğer yandan, ek gümrük vergilerinin açıklanmasının ardından üreticilerin hâlihazırda vermiş oldukları siparişlerin henüz yoldayken bu kapsamda değerlendirilmesi, tedarik planlarını sekteye uğratarak sanayicileri zor durumda bıraktı. Bu nedenle planlanacak yeni vergiler için bu durumun göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu yıl içerisinde sektörümüze yönelik olarak yapmış olduğumuz anketlerden çıkan en önemli sorunlardan biri de plastik mamul üreticileri ile makine üreticileri arasında kopukluk olmasıdır. Mamul üreticilerimiz yerli makine üreticisi olmasına rağmen ithalata yöneliyor. Oysaki yerli makinelerimiz birçok ihracat pazarında büyük rağbet görüyor. Üretici ve kullanıcı arasındaki bu kopukluğu gidermek adına bilgilendirme ve ağ kurma faaliyetlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Yapılan analizler Euro bölgesi için gelecek dönemde iyileşme öngörüyor. Ancak salgının yarattığı hasarın hemen telafisi ne Avrupa’da ne de Türkiye’de mümkün olacaktır.