İnşaat sektöründe genel bir daralmayla 2020’ye girmişken, iş yaşamını durma noktasına doğru çeken salgınla karşı karşıya kalmak, sektörümüzü fevkalade olumsuz etkiledi. Yeni asansör pazarının neredeyse yok olmasına bakım ve onarım işlerinde karşılaşılan zorluklar da eklenince, çok sıkıntılı bir dönemin içinde kaldık. Kamu otoritesi, salgının yayılmasını yavaşlatmak ve durdurmak üzere önlemler alırken, bir yandan da kısıtlı yaşam koşullarında konfor ve emniyeti sağlamak yönünde çalışmalar yaptı. Bu çerçevede; sektörle Bakanlıklar ve Valiliklerin yakın iş birliği sonucu servis bakım hizmetlerinin olağanüstü tedbirlerle sürmesi sağlandı. Ayrıca, sektörel fuar, kongre gibi etkinliklerin yapılamaması da ayrı sorunlara yol açtı. Tüm bu konularda, paydaşlarla iş birliği içinde çalışmalar yapılırken, AYSAD da üyesi olduğu uluslararası düzeyde sektörel kuruluşlarla temasta kalarak, gelişmeleri ve önerilerini topluma aktardı. Asansörler, bir kentsel donanım olarak, iki nedenle salgın gündeminin merkezine oturdu. Birincisi, asansörler sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düşük kapasiteyle kullanıldığında toplam bina doluluk oranının yüzde 60’ın altında olacağı hesaplanınca, bina ve asansör kullanımı için yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç doğdu. Buna işin ekonomik boyutu diyebiliriz. İkincisi, asansörler gibi küçük ve kapalı alanlarda virüsün bulaşma riskinin çok yükseldiği, ek mühendislik tedbirleri alınmadan asansörlerin kullanılmasının çok tehlikeli olacağı açıklamalarıydı. Bu da asansörlere dair sıkıntının tıbbi ya da pandemik tarafıydı. 2020’de oluşan ekonomik daralmayı çeşitli anketlerle saptamaya çalışıyoruz. Benim gözlem ve tahminim 2019 ile 2020 arasında yüzde 30 ila yüzde 35 civarında bir daralma olduğu yönünde. MAKFED’in yaptığı anketlere göre güncel sorunlarımızı ise şöyle sıralayabilirim:

• Doğal akışla değişmeyen ve öngörülebilir olmayan kurlar,

• Likidite problemi ve finansmana erişimdeki zorluklar,

• Salgın nedeniyle ülkeler arası seyahat engelleri,

• KDV iadelerinin zamanında yapılamaması,

• İstihdamın devamlılığı ve kısa çalışma ödeneklerinin normale dönene kadar sürmesi.

Bu başlıkları ve çözüme yönelik beklentileri birkaç cümlede toparlamak gerekirse; Türkiye’nin Makinecileri’nin rekabet ettikleri Almanya, Çin gibi ülkelerdeki imalatçılara sunulan kadar kamusal imkâna sahip olmaktan başka ek bir sorunu ya da talebi yok. Finansmana erişim, dünya ile iyi ilişkiler ve uluslararası pazarda ülkeye güven, enerji güvenliği gibi genel rekabetçilik unsurları varsa, firmalarımızın teknik ve ticari yeteneği diğer sorunları aşacaktır. Diğer yandan, salgının bitmesi ya da aşı uygulamasıyla kontrol altına alınması şartıyla, 2021’in bir atılım yılı olabileceğine inanıyorum. Geçtiğimiz yıl, hükümetlerin ellerindeki yedek akçe dâhil tüm imkânlarını seferber etmesiyle piyasalara bir nevi güç enjekte edilmiş oldu. Ertelenen yatırımlar ve özel sektörün ihtiyatlı yaklaşımının biriktirdiği potansiyel, en ufak bir düzelme ışığında çığ gibi talebe dönüşecektir. Askıda olan genel kurulların, fuarların, kongrelerin yapılması da bir işaret fişeği gibi sektörleri harekete geçirecektir. Bu kapsamda, asansör endüstrisinin de Uluslararası Asansör İstanbul Fuarı’nı, İzmir Asansör Sempozyumu’nu, Uluslararası Elevcon Asansör Mühendisleri Kongresi’ni, Heilbronn Avrupa Asansör Kongresi’ni ve Almanya Interlift Fuarı’nı heyecanla beklediğini söyleyebilirim.