İş ve inşaat makineleri sektörü 2018’den beri zor zamanlar geçiriyor. 2018’in ikinci yarısında iç pazar daralmaya başlamış ve bu durum 2019’da kur baskısı nedeniyle daha da derinleşmişti. Yine de iç pazarımızda 2019’un son çeyreğinde başlayan ve 2020’nin ilk iki ayında güçlenerek süren iyileşme 2020 için umutları arttırmıştı. Mart ayında ülkemizde görülen ilk vakayla birlikte bu umutlar yerini belirsizliğe bıraktı. Salgınla küresel ticaret de bir bilinmezlik içine girdi. Salgının ilk etkilerinden biri sektörümüz tedarik zincirlerinin hem yurt içi hem de yurt dışı bileşenlerinde yaşanan aksamalardı. Özellikle sektörün parça ve komponent tedarikinin önemli bölümünü karşılayan Uzak Doğu ve Avrupa’daki risklerin yüksekliği ve üretimin kesintiye uğraması, üretimimizi de büyük ölçüde etkiledi. Talep tarafındaki kısmi erteleme ve iptaller ise artan maliyete karşın azalan gelir sorununu doğurdu. Vergi ve sigorta ödemeleri ile yükü taşıması zor hale gelen sektör, bir yandan da yıl içerisinde döviz kurlarında görülen büyük dalgalanmalarla mücadele etti. Bu dönemde çoğu sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de salgının etkisiyle bazı firmalarımız üretim miktarlarını kapasitelerinin oldukça altına düşürdü. Bazı firmalar ise üretime belli dönemlerde tamamen ara verdi. 2019’da ihracata yönelen üyelerimiz, 1,47 milyar dolarlık rekor ihracat gerçekleştirmişti. Bu motivasyonla ihracatımızı Ocak’ta yüzde 7,8, Şubat’ta ise yüzde 7,5 arttırdık. Ancak salgınla birlikte ihracat da ağır darbe alınca, Mart ayından itibaren güç kaybetmeye başladık. Kriz dönemlerinde çıkış yolu olan ihracat, salgının getirdiği sorunlar sonucunda sağlıklı ve verimli bir şekilde yapılamadı. Dolayısıyla küresel rekabet de keskinleşti. Önemli ihraç pazarlarımızdaki daralmalardan ciddi şekilde etkilenen sektörümüz yılı yüzde 5,9 ihracat kaybı ve 1,38 milyar dolarlık ihracat değeriyle kapadı. İthalatımız ise Ocak-Aralık döneminde yüzde 20,3 oranında artarak 812 milyon dolara yükseldi. 2020’de kurlarda yaşanan büyük dalgalanmalar, üretim girdilerinde azımsanmayacak ölçüde ithalata bağlı olan sektörümüzü (ham madde, yarı mamul, komponent) zorlayan bir başka etkendi. Üretim yapan firmaların nihai üretimi için gerekli kritik önem taşıyan parça, aksam ve komponentleri ithalat aracılığıyla sağlaması nedeniyle maliyetleri arttı. Yine bu dönemde alım gücü düşen müşteriler, sektördeki firmalara fiyat baskısı uyguladı. Sonuç olarak, küresel değer zincirine entegre olmuş Türk iş ve inşaat makineleri sektörünün oldukça zorlu bir dönem geçirdiğini rahatlıkla ifade edebilirim. Salgının bir başka yansıması da iş gücü üzerine oldu. Salgın nedeniyle yaşanan izolasyon süreçleri ve filyasyon uygulamaları nedeniyle sektörümüz, iş gücündeki eksilmenin çalışma performansı üzerinde olumsuz bir etki oluşturmaması için bu dönemde var gücüyle çalıştı. Salgın ve beraberinde oluşan zorluklara rağmen büyük bir özveriyle çalışan emekçilerimize de bu vesileyle teşekkürü borç bildiğimizi belirtmek isterim. Diğer yandan, 2020’de, “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketine tüm ısrarlı çabalarımıza rağmen makine imalat sanayisinin dâhil edilmemesinin hayal kırıklığını da yaşadık. Ekonominin itici gücü ve kalkınmanın anahtarı olan makine sektörünün bu destekten faydalanamamış olması, tüm makine sektöründe olduğu gibi bizim sektörümüz özelinde de şok etkisi yarattı; firmalarımız bozulan nakit akışları ile maddi sıkıntıya girdiler. Yüksek katma değer oluşturan Türk iş makineleri sektörünün, bu sınavı olası en az hasarla atlatabilmesi için desteğe ihtiyacı olduğunu bir kez daha altını çizerek söylemek istiyorum. Son olarak, sektörümüzde hem iç pazarda hem de ihracat tarafında devam eden haksız rekabet sorununun çözüme kavuşturulması için devletimizin düzenleme desteğine ihtiyacımız bulunuyor. Bu önemli sorunu çözebilecek nitelikte etkili bir piyasa gözetim denetim faaliyeti mutlaka ilgili STK’ların da faaliyet içerisinde yer almasıyla mümkün olabilir. Bu nedenle STK’lara da görev ve yetki verilmesini mümkün kılacak yasal bir düzenleme ile bu konuda ciddi iyileştirmeler olabileceğini düşünüyoruz. 2021 yılı bütçesinin yatırım odaklı olması ve altyapı inşaatları alanındaki yatırımların bütçede geniş yer bulması, pozitif bir beklenti içerisinde olmamızı sağlıyor. Aşının olumlu etkilerinin geniş kitlelerde görülmeye başlanmasıyla, eğer 2021’in ikinci yarısında salgının üçüncü dalgası ortaya çıkmazsa ve hem ülkemizde hem de dünyada kriz benzeri olumsuz bir tablo yaşanmazsa, sektörümüzün iç pazarda yüzde 20’ye yakın büyüyeceğini öngörüyoruz. Birbirimize destek olarak bu süreci en az zararla atlatabileceğimize inanıyor; salgının bir an önce bitmesini ve 2021’in tüm insanlığa sağlık ve şans getirmesini diliyorum.