100’ü aşkın ülkeye ihracat gerçekleştiren tıbbi sağlık sektörü Türkiye’de toplam 1087 üretici ile temsil ediliyor. Sader yönetim kurulu başkanı H. Gültekin Acar, ileri teknoloji ürünü cihazların sınırlı ...



100’Ü AŞKIN ÜLKEYE İHRACAT GERÇEKLEŞTİREN TIBBİ SAĞLIK SEKTÖRÜ TÜRKİYE’DE TOPLAM 1087 ÜRETİCİ İLE TEMSİL EDİLİYOR. SADER YÖNETİM KURULU BAŞKANI H. GÜLTEKİN ACAR, İLERİ TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ CİHAZLARIN SINIRLI SAYIDA FİRMA TARAFINDAN ÜRETİLDİĞİNİ SÖYLEYEREK, “ÜLKE İHRACATINDA İLK 50’YE 2008 YILINDA GİREN TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜ, GELECEKLE İLGİLİ OLUMLU SİNYALLER VERİYOR” DİYOR.


Ülke ihracatında ilk 50’ye 2008 yılında giren tıbbi cihaz sektörü, gelecekle ilgili olumlu sinyaller veriyor. İhracat yapılan ülkeler Almanya, Azerbaycan, Nahçıvan, Irak, ABD, Fransa, Belçika, KKTC, Hollanda, Suudi Arabistan, Mı- sır, Cezayir, Kazakistan, Rusya Federasyonu, Pakistan yer alıyor. 100’ü aşkın ülkeye ihraç edilen gelişen teknoloji ve mühendislikle üretilen mallar, sektörün payını artırırken, ürün kalitesiyle de ihracat yapılan ülkeler tarafından beğeniyle karşılanıyor. Üretimde dünya tarihi ile kıyaslandığında yaklaşık 50 yıllık geçmişiyle henüz çok yeni bir ülke konumunda olan Türkiye’de şu andaki üreticilerin yüzde 26’sı 30 yılı aşkın bir geçmişe sahip. Toplam üreticilerin yüzde 16’sı 20 – 30 yıllık, yüzde 39’u 10 – 20 yıllık, kalan kısım da 10 yıldan az geçmişi olan üreticiler. Türkiye’de toplam üretici firma sayısı ( UBB - Ulusal Bilgi Bankası verilerine göre) 1087, toplam ithalatçı firma sayısı 1841, toplam üretici ve ithalatçı firma sayısı 387, toplam firma sayısı ise 3315. Toplam bayii sayısı ise 44 bin 667 olarak belirtiliyor. Sektör tamamen özel yatırımcılardan oluşuyor. 2007 ve 2008 Aralık ayları mukayese edildiğinde tıbbi cihaz üretimi 4,1’den ( 2007 ) – 5,4’e ( 2008 ) geriledi. Yine aynı yılların Ocak – Aralık verilerinde ise 4,7’den; - 1, 9’a gerilediği görülüyor. Bu sonuçlar yaşanan ekonomik sürecin Türkiye ve dünya üzerindeki etkilerinin belirginleşmesi olarak yorumlanabilir. (TOBB 2009 Medikal Sektör Raporu).   SADER Yönetim Kurulu Başkanı H. Gültekin Acar faaliyetlerini şöyle özetliyor: “SADER, insan sağlığı gibi önemli bir sektörde hizmet gösteren ve sektörün önde gelen kuruluşlarından olan 14 firmanın sahipleri ve üst düzey yöneticileri tarafından 1993 yılında kuruldu. Derneğimiz, kurulduğu tarihten itibaren, toplumumuzun yaşam düzeyinin yükseltilmesine, insan onuruna yakışan azami kalite ve mükemmellikte hizmet verilmesine, kaliteli sağlık hizmetinin ülkemizde yerleştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak ve teşvik edici olmak üzere çalışmalarını sürdürüyor ve bu alanda yapılan çalışmaların sivil toplum kanadını temsil ediyor.”  

ÜYELERİN YÜZDE 40’I İHRACAT YAPIYOR
SADER’in 60 üyesinden yüzde 60’ı ithalat, yüzde 40’ı ise üretim yapıyor. Üyelerin faaliyet alanları, tıbbi cihaz ve sistemleri (aktif tıbbi cihazlar, vücuda yerleştirilebilir aktif tıbbi cihazlar ve vücut dışında kullanılan tıbbi tanı cihazları), laboratuar cihaz ve sistemleri, anahtar teslimi komple hastane ve laboratuar projeleri, danışmanlık ve finansman hizmetleri olarak özetlenebilir. SADER üyelerinin faaliyetleri rakamlarla şöyle ifade edilebilir: “Üyeler 700’ün üzerinde bayi ağına, 3000’in üzerinde çalışana, 200 milyon dolar ihracata ve 200’ün üzerinde yurtdışı firma temsilciliği ile 400 milyon dolar mertebesinde ithalata sahip. SADER Yönetim Kurulu Başkanı Acar Türkiye’deki sağlık gereçleri üretimi faaliyetleri ve medikal sektörün gelişiminin sağlık politikalarının tarihi gelişimi ile doğrudan ilişkili olduğunu belirterek, “Türkiye’de verilen sağlık hizmetlerinin neredeyse büyük bir bölümü devlet tarafı ndan verilmektedir. Ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin birinci derecede devlet görevi olarak ele alınmasının başlangı cı, TBMM’nin 03 Mayıs 1920 tarihinde kabul ettiği 3 sayılı yasa ile sağlık hizmetlerini ayrı bir bakanlık tarafından yürütülen asli bir devlet görevi haline getirmesi ile olmuştur” diye konuşuyor. Acar şöyle devam ediyor: “Türkiye’de tıp teknolojisi sektörü yeterli üretim ve araştırma düzeyine ulaşmamıştır. Sınırlı sayıda üretim yapılmaktadır. Yasaların yetersizliği, standardizasyonun olmayışı, hammadde temininde dışa bağımlılık gibi nedenlere ekonomik yetersizlik ve düzensizliklerin de eklenmesiyle, üreticilerin yatırım, ilerleme ve gelişme istekleri kırılmaktadır ve zorlanmaktadırlar.”  


SEKTÖRE İLİŞKİN GÜNCEL
KAYNAK SINIRLI
Sağlık gereçleri üretiminin başlangıcı ve gelişimi ile ilgili olarak sektöre ilişkin sağlıklı ve güncel kaynak kayıt bulunmadığı nı aktaran Acar, “Ancak, malları n serbest dolaşımına yönelik Ankara Antlaşması ve Gümrük Birliği kapsamı nda başlatılan uygulamalar doğrultusunda sektörümüzdeki kayıt çalışmaları daha fazla ciddiyet kazanmıştır” diyor. Acar şöyle devam ediyor: “Ayrıca, Gümrük Birliği ve GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) çerçevesinde, üretilen malların birçoğu AB standartlarına uyum sağlamış durumdadı r. Sektörün ürün çeşitliliğini ise şu ana başlıklar altında toplamak mümkündür: Tıbbi görüntüleme sistemleri, ameliyathane ve solunum cihazları, biyokimya, moleküler biyoloji, hematoloji, genetik ve mikrobiyoloji cihazları, biyolojik sinyal izleme cihazları, radyoterapi sistemleri, fizik tedavi cihazları, optik tıbbi cihazlar, sterilizatör ve etüv cihazları, diş, KBB ve göz üniteleri, ses ve işitme cihazları, mekanik cihazlar ve cerrahi aletler, tıbbi gaz sistemleri, hemodiyaliz cihazları ve su sistemleri, tek kullanımlık sarf malzemeleri, protez ve ortezler.” Türkiye’de sektörde faaliyet gösteren 15 bin civarında firma yer alıyor. Ancak, bu firmaların büyüklükleri, kaçının üretici ve/veya ithalatçı firmalar oldukları vb. kayıtları ne sivil toplum örgütlerinde, ne Sağlık Bakanlığı’nda ne de başka bir kurumda bulunmuyor. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Ulusal Bilgi Bankası’nın bu bakımdan sektöre ışık tutmasını ümit edildiğini ifade eden Acar, “Ayrıca, önümüzdeki çalışma döneminde Ticaret ve Sanayi Odaları kayı tlarından da istifade etmek istiyoruz. Ki bu konuda istatistik veriler açısından son günlerde olumlu gelişmeler yaşanmı ştır” diyor.  

ÜRETİCİLER ANKARA, İZMİR VE İSTANBUL’DAN
Türkiye’deki üretici firmalar ağırlıklı olarak İç Anadolu (Ankara), Ege (İzmir) ve Marmara (İstanbul) bölgelerinde yo- ğunlaşmakta. “Sektördeki esas dengeleyici unsurun, ‘En yüksek kalitenin en uygun fiyata temin edilmesi’ anlayışı olmalı dır” diyen Acar, kurumların tercih haklarını genellikle ucuz tekliften yana kullanmaları nedeniyle, sektörde kullanı cı ve hastalar kadar, üretici ve ithalatçı firmaların da olumsuz yönde etkilendiklerini söylüyor. Türkiye’deki tıbbi cihaz, alet ve malzemelerde teknolojik olarak önemli ölçüde dışa bağımlılığın sürdüğüne de değinen Acar, “Sektöre arz edilen tıbbi cihaz, alet ve sarf malzemesinin yaklaşık yüzde 20 – 25’i yerli üretimden karşılanmaktadı r. Ülkemizde tıbbi cihaz üretiminde üniversite – sanayi işbirliği ve Ar-Ge çalışmaları maalesef istenilen seviyede değildir” diyor.  

PAZARI BÜYÜK FİRMALAR
BELİRLİYOR
Dünyadaki duruma bakıldığında ise, ileri teknoloji ürünü cihazların sınırlı sayı- da firma tarafından üretildiği görülüyor. Bu büyük firmalar pazarı ve fiyatları kendileri belirliyorlar. Bu firmaların elektronik, yazılım, bilgisayar vb diğer teknolojilerde de faaliyetlerini sürdüklerini söyleterek şöyle devam ediyor: “Bu teknolojilerini tıbbi cihaz teknolojileri ile bütünleştirmekteler ve bu ek faaliyetlerinden gelen gelirlerini Ar-Ge harcamaları nda kullanmaktalar. Öte yandan, gelişmiş ülkelerde sağlık harcamalarına ayrılan bütçe yüksektir. Dolayısı ile, sağlık kurum ve kuruluşları en son teknoloji cihaz, alet, sarf vs satın alma imkanı na sahipler. Gelişmiş ülkelerdeki sistem gayet güzel işlemektedir, hastalara iyi hizmet vermek için en son teknolojiyi satın alan sağlık kuruluşları, do- ğal olarak tıbbi cihaz üreten, teknoloji geliştiren firmaları da desteklemiş oluyorlar, yani sistem hem güzel işliyor hem kendini geliştiriyor. Gelişmiş ülkelerde tıbbi cihaz ve malzeme üretimi son derece katı ve net standartlar içerisinde yapılmakta ve denetim mekanizması da aynı katılıkta uygulanmaktadır.” Acar yerli üretim cihaz kalemlerini şöyle sıralıyor: “Taş kırma cihazı, ameliyat masaları, ameliyat lambaları, anestezi cihazları, hasta başı monitörleri, elektrokoter, jinekolojik masalar, cerrahi aspiratörler, oksijen verme cihazları, rontgen cihaz ve aksesuarları, etilen oksit, buhar ve kuru hava sterilizatörleri, kan alma koltukları, tıbbi gaz sistemleri, santrifüj, karıştırıcılar, hasta yatakları, sedyeler, dişci fotöy ve ünitleri, hastane bilgi sistemleri (donanım ve yazılımlar), cerrahi aletler.” Yerli üretim sarf malzemeleri ise şöyle: “Kalp ve damar cerrahisinde kullanılan malzemeler (tubing set, kardiyopleji setleri ve kanülleri, drenaj), intraket, stent, kateter ve sondalar, kan basıncı transdüseri, i.v. set, kan ve kan ürünleri al- ma-verme setleri, kan torbaları, enjektörler, ameliyat ve muayene eldivenleri, ameliyat iplikleri, örtüleri ve kat-güt, gazlı bez ve pamuk, ortopedik protezler ve onarım malzemeleri, röntgen banyo solüsyonları, diş hekimliği onarım malzemeleri olarak sıralanabilir.”  

KAYNAKLAR EFEKTİF
KULLANILAMIYOR
Tıbbi cihaz, malzeme ve aletlerin sağlık merkezlerinde homojen bir dağılım göstermediklerini aktaran Acar, “Kimi yerde israf, kimi yerlerde de eksiklik nedeniyle hizmetlerin yeterince ve istenilen düzeyde verilemediğini görmekteyiz” diyor. Bu durumda, kaynakların efektif kullanılmaması nedeniyle ekonomik kayıplar yaşanıyor. Acar, SADER olarak, gerek yeni dönemde gerekse gelecek dönemlerde söz ve görüş sahibi olmaya devam ederek, sahip olduğu alt yapısı ile yaptırım gücünü koruyacakları nı söylüyor. Bu doğrultuda vizyonumuzu sürekli geniş tutarak, önümüzü doğru gözle ve doğru gözlemleme ile görmek zorundayız diyen Acar şöyle devam ediyor: “Profesyonelliği, kurumsallığı ve risk tedbirlerimizi elden bırakmadan, sektörün ülkemizle sınırlı olmadığı nı unutmayacak ve küresel boyutta düşünmeye devam edeceğiz.” Acar sektörün en eski ve saygın kuruluşları ndan biri olarak gerçekleştirdikleri projelerleri şöyle sıralıyor: “Sektör örgütlenme bilincini güçlendirmek, Ulusal Bilgi Bankası’nın kuruluşunda etkin görev almak, Tıbbi Cihaz Kurumu kurulması yolunda çalışmalara devam etmek, Dış Ticaret Müsteşarlığına ithalat danışmanlığı yapmak, sektör paydaşlarına öncülük etmek, dünyanın en büyük medikal fuarı olan MEDICA ( Düsseldorf / Almanya ) fuarını desteklemek, Türkiye’nin en büyük fuarı olan TÜYAP fuarı- na destek vermek, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına sektör temsilcisi olarak sorunları aktarmak ve çözüm önerilerini sunmak, ülkemizin sağlık alanında AB’ne uyumuna teklif, öneri ve çözümlerle destek vermek özellikle bu alanda Sağlık Bakanlığı ile ve üniversitelerle yakın işbirliği ile çalışmak, Elçilikler nezdinde sektörel işbirliği yapmak, TOBB bünyesindeki Türkiye Medikal Meclisi Başkanlığı’nı bir üye aracılığıyla yürütmek ve üyelerin bu oluşumda etkin görev almasını sağlamak.” Bu projelerin devamlılığı konusunda da kararlı bir şekilde çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Acar, “Ayrıca sağlık sektör platformu oluşturulması konusundaki çalışmaları mıza devam etmekteyiz” diye konuşuyor.  

100’Ü AŞKIN ÜLKEYE İHRACAT

Üreticilerin hemen hemen tamamının ürünlerini ihraç ettiklerini belirten Acar, ihracatın yüzde 50’ye varan oranını gerçekleştirmekte olduklarını söylüyor. Sektör olarak yarattığı katma değer sı- ralamasına göre 13. sırada yer aldıkları- nı da aktaran Acar, “Ülke ihracatında ilk 50’ye ancak 2008 yılında giren tıbbi cihaz sektörü, gelecekle ilgili olumlu sinyaller vermektedir. İhracat yapılan ülkeler Almanya, Azerbaycan, Nahçıvan, Irak, ABD, Fransa, Belçika, KKTC, Hollanda, Suudi Arabistan, Mısır, Cezayir, Kazakistan, Rusya Federasyonu, Pakistan olarak gözükür. Ülke olarak 100’ü aşkın ülkeye ihraç edilen gelişen teknoloji ve mühendislikle üretilen mallar, sektörün payını artırırken, ürün kalitesiyle de ihracat yapılan ülkeler tarafından beğeniyle karşılanmaktadır” diyor. Katma değer yaratmak bakımından sektörün 13. sırada olduğuna vurgu yapan Acar, üretimde dünya tarihi ile kıyaslandığı nda yaklaşık 50 yıllık geçmişiyle henüz çok yeni bir ülkeyken, şu andaki üreticilerin yüzde 26’sının 30 yılı aşkın bir geçmişe sahip olduklarını söylüyor. Toplam üreticilerin yüzde 16’sı 20 – 30 yıllık, yüzde 39’u 10 – 20 yıllık, kalan kı- sım da 10 yıldan az geçmişi olan üreticiler. Türkiye’de toplam üretici firma sayı- sı ( UBB (Ulusal Bilgi Bankası verilerine göre) 1087, toplam ithalatçı firma sayısı 1841, toplam üretici ve ithalatçı firma sayısı 387 toplam firma sayısı ise 3315. Toplam bayii sayısı ise 44 bin 667 olarak belirtiliyor. Sektör tamamen özel yatı- rımcılardan oluşuyor. 2007 ve 2008 Aralı k ayları mukayese edildiğinde tıbbi cihaz üretimi 4,1 ( 2007 )’den – 5,4’e ( 2008 ) geriledi. Yine aynı yılların Ocak – Aralı k verilerinde ise 4,7’den; - 1, 9’a gerilediğ i görülür. Bu sonuçlar yaşanan ekonomik sürecin Türkiye ve dünya üzerindeki etkilerinin belirginleşmesi olarak yorumlanabilir. (TOBB 2009 Medikal Sektör Raporu). Acar, dünyadaki ülkelerden bir eksiğimiz yok ancak üretim konusunda bazı zorluklar yaşandığı da bir gerçektir diye devam ediyor. OECD tarafından yapılan teknolojik düzey sınıflamasında ileri teknoloji grubunda yer alan tıbbi cihaz sektöründeki her türlü araç gerecin Türkiye’de üretilemediğini aktaran Acar, şöyle devam ediyor: “Ülkemizde çok gelişmiş ve hassas cihazların yanında, üretim için gerekli hammadde ve ara mallarda ithal mallar kullanılabilmektedir. Tıbbi cihaz sektöründeki ürün yelpazesinin genişliği, üretim faaliyetlerinin maliyeti, kalifiye eleman yetersizli- ği gibi birçok etken bir araya geldiğinde, Türkiye’nin son yıllara kadar yüksek teknolojili makine ve cihazlar kullanarak üretim yapamamasının nedeni ortaya çıkmaktadır.”  

“YENİ TEKNOLOJİLERE UYUM SAĞLIYORUZ”
Üreticilerin yeni teknolojilere uyum sağlamakta gecikmediklerini vurgulayan Acar, “Üretimde gelişmiş teknolojilerin kullanılmasıyla Ar-Ge çalışmaları da hız kazanmıştır. Ar-Ge’ye bütçe ayrı lmaya başlamıştır. Dünya standartları- nı yakalayan firmalarımızın bu konuda biraz daha zamana ihtiyaçları olduğu muhakkaktır” diyor. Tıbbi cihaz sektörünün güçlü ve zayıf yönlerini iyi etüt etmek gerektiğini de sözlerine ekleyen Acar, “fırsat ve tehditleri de iyi değerlendirmekte yarar vardır. Katma değeri yüksek bir sektör olması, Türkiye için önem teşkil eden 11 ana sektörün içinde yer alması, ürün kalitesinin günden güne artması ve gelişen kalite bilinciyle sektörün gidişata olumluya doğrudur” diye konuşuyor. Acar, “Türkiye’nin geniş bir pazar olması ve ihtiyacının büyük bölümünü ithal mallarla karşılıyor olması, işgücünün ucuz olması, yeni sağlık politikalarıyla üretimin desteklenmesi, uluslararası işbirliğinin gelişmesi, ülkemiz pazarının büyüklüğü bu sektörün önemini göstermektedir” diyor. Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi ile bölgesel teşvik ve yardımları n geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu belirten Acar, tıbbi cihaz ve medikal sektörünün gelişime çok açık oldu- ğunu söylüyor. Türkiye’de üretim yapmak isteyen bir yatırımcının neredeyse tüm makine ve teçhizatını ayrıca üretimde kullanacağı ara malların bir kısmını ithal etmek zorunda olduğunu da aktaran Acar, “Ülkemize gelen yatı- rım malları ve ara mallar için yapılabilecek sürekli yardımlar ve alınabilecek önlemler sektörü fiyat konusunda daha avantajlı bir konuma getirecektir. Gelişim hızlanacaktır” diyor. İhracatta öncü ülkelere bakıldığında yerli üreticiyi korumaya ve ihracatı artı rmaya yönelik kredilerin uygulandı- ğının görüldüğünü söyleyen Acar şöyle devam ediyor: “Almanya’da Hermes Kredileri, ABD’de US EXIM Kredileri, Fransa’da Coface ve İngiltere’de ECGD Kredileri bunlara örnektir. Yani ülkedeki ihracatı artırmaya yöneliktirler. Türkiye’de de buna benzer teşvikler verilebilir. Bunların yanı sıra; KOSGEB, İGEME, DTM, TÜBİTAK gibi kurum ve kuruluşları n dışında TTGV, TOSYÖV gibi finansmanını doğrudan ya da dolaylı olarak yurtdışı kaynaklardan sağlayan kuruluşlar da hibe veya uzun vadeli kredilerle üretimi ve Ar-Ge’yi desteklemeye devam etmelidirler. Diğer taraftan işletmelerin de bu destek ve teşvikleri profesyonel olarak takipleri çok önemlidir.”    

SPOT:
  “ Türkiye’de çok gelişmiş ve hassas cihazların yanında, üretim için gerekli hammadde ve ara mallarda ithal mallar kullanılabilmektedir. Tıbbi cihaz sektöründeki ürün yelpazesinin genişliği, üretim faaliyetlerinin maliyeti, kalifiye eleman yetersizliği gibi birçok etken bir araya geldiğinde, Türkiye’nin son yıllara kadar yüksek teknolojili makine ve cihazlar kullanarak üretim yapamamasının nedeni ortaya çıkmaktadır. ”    


H. Gültekin Acar- SADER Yönetim Kurulu Başkanı İhracatta öncü ülkelere bakıldığında yerli üreticiyi korumaya ve ihracatı artırmaya yönelik kredilerin uygulandığı görülür.