Makine sektorunu cok geniş bir yelpazede temsil eden makina imalatcıları birliği, makinenin 36 alt branşında uretim yapan firmaların karşılaştıkları ticari sorunlara cozumler uretirken, sektorun gelecek yol haritası icin de porjeler uretiyor.

Makine Sanayii Sektör Platformu üyelerinden biri olan Makina İmalatçı- ları Birliği (MİB), kendisine üye olan makine sektörünün 36 alt grubunda üretim yapan Firmalarla birlikte güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Yelpazenin bu kadar geniş ve ürünlerdeki teknolojilerin çok farklı olmasına karşın, MİB üyelerinin ihracat, kalite ve mevzuatla ilgili sorunları hakkında çözümler üretirken bir yandan da sektörün yurt dışına açılması ve katma değeri yüksek üretimler gerçekleştirmesi için faaliyetler yürütüyor. MİB’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dirin ile Birliğin faaliyetlerini ve Türk makine sektörünün günümüzdeki durumunu ve gelecek için neler yapılması gerektiğini konuştuk.

Makina İmalatçıları Birliği geniş bir yelpazede Türk Makine sektörünü temsil ediyor. Bu bağlamda MİB temsil ettiği alt sektörlere dair ne tür çalışmalar yürütüyor? Üyelerine sunduğu fırsatlar, bilgilendirmeler ve vizyonlar nelerdir?
Makine sanayi bütün gelişmiş ülkelerde ekonominin lokomotifi olan, yönetimlerce gücünü koruması ve artırması için özenle kollanan, olmazsa olmaz bir sektördür. Diğer sektörlerin faaliyetleri için de mutlaka makine sanayine ihtiyaç vardı r. Üretimin en önemli girdilerinden biri makinedir. Gelişmiş ülkelerde makine sanayi mühendislik sanayi olarak adlandı rılmaktadır. Elektrik, kimya, inşaat, maden, metallurji ve diğer mühendislik alanları ile ilgili her üretimde makine devreye girmekte; metal, ağaç, plastik, tekstil, gıda, tarım gibi akla gelecek her malzemenin prosesinde, şekillendirilmesinde ve işlenmesinde karşımıza makine ihtiyacı çıkmaktadır. Makina İmalatçıları Birliği bu kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Türk makine sektörünü temsil eden önemli bir sivil toplum kuruluşudur. Makinenin 36 alt branşında üretim yapan Firmalar Birliğimizin üyeleridir. Yelpazenin bu kadar geniş ve ürünlerdeki teknolojilerin çok farklı olmasına rağmen Birliğimiz üyelerine ihracat, kalite, finansman, belgelendirme, mevzuat ve devletle ilişkili ortak sorunlarının çözülmesinde; hak ve çıkarlarının korunması nda yardımcı ve destek olmaktadır. Üyelerini çeşitli etkinliklerde temsil etmekte, tanıtımlarını yapmakta, üyelerinin yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılımları nda teşvik edici ve yol gösterici olmaktadı r. Oluşturduğu ağ ile üyelerinin bilgi paylaşacağı bir platform görevi görmekte, sektörle ilgili haber ve bilgileri üyelerine iletmektedir. AB çerçeve program projelerine ortak olarak girmekte, yeni teknikler hakkında farkındalık yaratmakta ve proje çıktı- larını üyelerimize yaygınlaştırmaktayız. 2006 yılında AB 6.çerçeve programınca finansmanı sağlanan “Veritas” projesini başarı ile tamamlayarak üyelerimizi geleceğ in çalışma modeli olan “İşbirliği Ağları” ile tanıştırdık. Kompresör ve Araç üstü ekipman üreten Firmalarımız bu projede yer aldı. 2007 yılında yine Avrupa Birliği Genel Sekreterliğince desteklenen proje ile Birliğimiz bünyesinde Firmalarımıza CE konusunda destek verecek bir uzmanlık birimi oluşturduk. Sektörümüzün imkan ve yeteneklerini, çok önemsediğimiz Savunma Sanayine entegre etmeye çalışıyoruz. Hedefimiz makine sektörünü katma değeri en yüksek, en fazla imalat ve ihracatın yapı ldığı sektörümüz haline getirmektir.

Türkiye makine imalatı gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında ne durumdadı r? MİB Türk makine imalat sanayisinin gelişimi için yurtdışında ve yurtiçinde ne tip faaliyetlerde bulunmaktadır?
Türkiye’de Makine Sanayi yirminci yüzyı lın ikinci yarısında yapılanmaya başladı. Cumhuriyetle birlikte sanayi işletmeleri özellikle devlet eliyle kurulmaya başlandı ise de bu fabrikalar daha çok temel ve askeri ihtiyaçları karşılamaya yönelik tesislerdi. Dolayısı ile batı ile aramızda yüz senelik bir faz farkı vardı. Türkiye uzun yıllar bir tarım ülkesi idi. Ham madde dışında en büyük ihraç kalemleri pamuk, fındık sayılırdı. Ancak sanayimiz kısa zamanda büyük atılım gerçekleştirmiştir. Bugün ihracatımızın yüzde 90’dan fazlası nı sanayi mamulleri teşkil etmektedir. Daha 1980’lerde 2 milyar dolar mertebesinde olan ihracatımız bu gün 100 milyar doları geçmiştir. Bunun 8,5 milyar doları makinedir. Bugün örneğin takı m tezgahlarında dünyada 16., Avrupa’da 9. sıradayız. Sektörümüz bu konuma çok rekabetçi bir dünyada kalite, Ş- yat ve teknolojisini kabul ettirerek gelmiştir. Üyelerimiz arasında takım tezgâhı, yani makine yapan makine imalatçı- ları önemli bir grup oluşturmaktadır. Bu üyelerimiz dört kıtadaki sektörel fuarlara katılıp ürünlerini tanıtmaktadır. Birliğimiz bu konuda AB bünyesindeki üst kuruluş olan CECIMO’nun üyesi ve onun organize ettiği dünyanın en önemli sektör fuarlarından EMO’nun Türkiye temsilcisidir. Birliğimiz üyeleri bu fuara daha ekonomik koşullarda katı labilmektedir. Birliğimiz ayrıca Avrupa Kompresör, Vakum Pompası Üreticileri Derneği olan PNEUROP’un da üyesidir. Birliğimiz bu platformlardan edindiği teknik, yasal ve idari konulardaki durum ve gelişmeler hakkında üyelerini bilgilendirmektedir.

Makine imalat sanayisinin gelişmesi için en önemli gereklilik yeni teknolojiler ve tasarımlar üretmektir. Bu noktada sizce ülkemizde yeterli derecede Ar-Ge çalışması yapılmakta mıdır? Yapılmıyor ise bunun nedenleri sizce nedir?
Ar-Ge konusunda dikkate değer aşama kaydeden, tasarım, teknolojik alt yapı ve ürün geliştiren kurumlaşmış Firmaları- mız mevcuttur. Bunların yanında global rekabete açık pazara ürünlerinin büyük bölümünü ihraç edebilen Firmalarımı- zın, yenilikçilik konusunda etkin oldukları varsayılabilir. Üyelerimizin yüzde 20 den fazlası Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı (TİDEB) desteği almak üzere TÜBİTAK’a başvurmuştur. Bu da Firmalarımızın Ar-Ge faaliyetlerinin içinde olduğunun bir başka göstergesidir. Ancak, genelde sanayimizin Ar- Ge çalışmalarında yeterince etkin ve başarı lı olduğunu söylemek zordur. Ar-Ge harcamalarımızın Gayri Safi Milli Hâsıla’ya oranını AB ülkeleri ile kıyasladığı mızda son sıralarda yer aldığımızı görüyoruz. Gelişmiş ülkelerde bu oran ortalaması yüzde 2’nin üzerinde iken bizde yüzde 0,6 mertebesindedir. Öte yandan yüzde 98’i KOBİ ve büyük çoğunluğu mikro ölçekli olan Firmaları- mızda yeterli mühendis ve teknik personel istihdamı görülmemektedir. Ar-Ge çalışmalarının kısa zamanda meyveye dönüşmesi güç olduğu cihetle, ağır rekabet şartları nedeniyle çok düşük kar marjı ile çalışan Firmalar Ar-Ge çalışmaları için gerekli zaman ve finansı ayıramamaktadı r. En önemli faktör bu husustaki teşviklerin yeterli ve çoğu Firmalarca erişilebilecek kolaylıkta olmayışı- dır. Ar-Ge teşvikleri ile ilgili yönetmeli- ğin henüz çıkmamış olmasına rağmen yeni çıkan kanunun KOBİ’ler için elverişli olmadığı aşikardır.

Ülkemizdeki genel makine imalatı- na bakıldığında hangi tür makinelerin üretiminde güçlü hangilerinde zayıfız? Güçlü ve zayıf olduğumuz birkaç önemli makine imalatı ürün grubu ile ilgili nedenlere ilişkin bilgi verebilir misiniz? Ayrıca zayıf olduğumuz ancak potansiyel taşı- yan ürün grupları varsa bunları da nedenleri ile açıklar mısınız?
Bir ürün grubunun güçlü veya zayıflığı- na o ürüne olan iç ve dış talebin üretimle karşılanma oranına bakarak karar verilmesi sağlıklı olacaktır. Bu bağlamda Türk makine sanayinin güçlü olduğu gruplar inşaat ve madencilik makineleri, klima ve soğutma makineleri, takım tezgâhları ile pompa ve kompresörlerdir. Zayıf olduğumuz gruplarda ambalaj makineleri, kâğıt sanayi ve matbaacılık makineleri ürün gruplarını sayabiliriz. Özellikle takım tezgâhları grubunda metal şekillendirme makineleri güçlü ürünlerimizin başında gelmektedir. Türkiye takım tezgâhı üretiminin yüzde 80’ini dünyanın dört yanına ihraç eder hale gelmiştir. Bu sektörde 2007 yılında 533 milyon dolarlık üretim yapılmış, 425 milyon dolar tutarında ihracat gerçekleştirilmiştir. Böyle olmakla birlikte yine takım tezgâhlarının diğer bölümü olan metal işleme, yani talaşlı imalat makineleri ise potansiyel taşıyan, ancak bugün için maalesef zayıf olduğumuz bir ürün grubunu oluşturmaktadı r. Yurt içi tüketim büyük ölçüde ithalatla karşılanmaktadır. Bunun en önemli nedenleri arasında Japonya ve Avrupa’daki üreticilerin yüksek teknolojileri ile global pazara hakim olmaları söylenebilir. Bu ülkelere aynı kalitede olmasa da ucuz işçiliğe dayalı fiyat avantajları ile Çin ve Tayvan’ı da ilave edebiliriz. Ancak son yıllarda bazı sanayicilerimizin talaşlı imalat tezgâhlarının da üretimi yönüne ilgilerinin artmakta olduğunu da memnuniyetle gözlemekteyiz.

Genel olarak Türk makine imalat sektörünün siyasi otoriteden beklentileri nelerdir? Devletin hangi sorunlara çözüm üretmesi gerekti- ğini düşünüyorsunuz?
Makine imalat sektöründeki yoğun rekabet sektörümüzü zorlamaktadır. Üretim ve ihracatın artıyor olmasına karşın kâr marjları giderek daralmaktadır. Bazı Firmalar ihracatlarını hiç kârsız, iç pazardaki satışlarını da yüzde 5-7 kâr oranı yla sürdürebilmektedir. Hammaddeden, enerjiden, işçilikten kaynaklanan maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtamayan sektörümüz rekabet gücünü kaybetmektedir. Geçtiğimiz yıl sektör genelinde yıllık fiyat artışı yüzde 3-4 mertebesinde olmuştur. Hâlbuki enflasyon ve diğer giderler bu orandan çok daha fazla artmı ştır. Ayrıca kayıt dışı ekonomiden kaynaklanan haksız rekabet de Firmaları mızı zorlamaktadır. Siyasi otoriteden beklediğimiz öncelikle kayıt dışı ekonomiyi kayda bağlaması, düşük kaliteli ithal makinelerin iç pazardaki haksız rekabetini önlemek üzere gümrük ve piyasa denetimlerini gerçekleştirmesi ve istihdam üzerindeki vergi sigorta yüklerini azaltarak rekabet gücümüzü artırmasıdır. Ayrıca ülke kalkınmasının stratejik unsuru olması gereken sektörümüz teşvik edilmekten uzaktır. KDV indirimi ve gümrük muafiyeti gibi indirimler yatırı- mı teşvik açısından yeterli değildir. Sanayinin gelişme potansiyeli olan yerlerde arsa fiyatları çok pahalıdır. Kısa sürede yatırımı gerçekleştirmek şartı ile düşük bedelli arsa tahsisi yapılmalı, yatırımların finansmanı için de uzun vadeli düşük faizli kredi imkânı sağlanmalıdır.

Türkiye’nin makine ihracatında çok daha yüksek seviyelere ulaşabilmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?
Uç mamul üreten çok sayıdaki küçük Firmaları mızın bir şekilde bir araya gelerek ölçek ekonomisine uygun üretim yapacak şekilde güçlerini birleştirebilmeleri gerekmektedir. Bizim AB projesi ile ortaya koyduğumuz çalışma modeli buna örnek olabilir. Teşvikler olsa da olmasa da Ar-Ge çalışmalarına gerçekten ağırlık vermemiz, küresel rakiplerimizden bir adım önde olabilmek için sürekli geliştirmeyi düşünmemiz gerekir. Ayrıca rakiplerimizin sahip olduğu finansman olanakları bize de sağlanmalıdır. Örne- ğin Almanya makine imalatını stratejik sektör olarak kabul etmiş ve bu sektörde toplam Avrupa Birliği üretiminin yüzde 40’ını, ihracatın da en büyük payını gerçekleştirmektedir. Alman Exim Bankı üreticiye ihracat için 8-10 yıl vadeli kredi imkanı sunmaktadır. Benzeri imkânın büyüme potansiyeli olan sektörümüze sağlanması durumunda ihracatımızın sıçrama yapması hiç de zor olmayacaktır.  

“Birliğimiz üyelerine ihracat, kalite, finansman, belgelendirme, mevzuat ve devletle ilişkili ortak sorunlarının çözülmesinde; hak ve çıkarlarının korunmasında yardımcı ve destek olmaktadır. Üyelerini çeşitli etkinliklerde temsil etmekte, tanıtımlarını yapmakta, üyelerinin yurtiçi ve yurtdışı fuarlara katılımlarında teşvik edici ve yol gösterici faaliyetler yürütmektedir”  

Mustafa Dirin Makine İmalatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ülkemizin kalkınması için en stratejik konumda olan makine sektörü teşvik edilmek mecburiyetindedir.