Faaliyetlerini hız kesmeden sürdüren ENOSAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu ile görüştük.

Faaliyetlerini hız kesmeden sürdüren ENOSAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu ile görüştük. Endüstriyel otomasyon konusunda hem sektöre, hem de gelecek hedeflerine ışık tuttuğumuz söyleşimizde, sektörün ihtiyaçlarından stratejik hedeflere kadar geniş kapsamlı bir röportaj gerekleştirdik.

Otomasyon kavramı basit anlamıyla ne ifade ediyor?

Otomasyon kavramının temel modeli İnsan vücudu ve davranışlarıdır. Doğal otomasyon olarak tanımlanan bu Otomatik kontrol sistemi esas alınarak gerçekleştirilen ve bilimsel çalışmalar başta olmak üzere endüstrinin her alanında ve farklı amaçlarla yapılan ileri teknolojiye dayalı elektro mekanik sistem tasarımları, yapay otomasyon sistemleri olarak tanımlanabilir.

Kısaca,yapay otomasyon insan vücudunun davranışlarından esinlenerek ortaya çıkmış gerekli kontrollerin otomatikleştirmesi kavramıdır ve işleyen her mekanizmanın insanın müdahalesine gerek kalmadan işlevlerini yerine getirebilmesidir.Otomasyon olgusu kendi içerisinde çeşitlilik gösterir. Önceden tümüyle mekanik olarak yapılan kontroller,günümüzde bilgisayar alt yapısıyla bütünleşmiş mekatronik tabanlı hale dönüşmüş ve noktada özellikle yazılımana bileşen haline gelmiş durumdadır.

Kısaca; bir otomasyon sistemi, bir makineyi, hatta bir üretim yada denetim sürecini otomatik hale getirebilen, bunun için esnek ve kolaylık unsurlarını içinde barındıran akıllı bir denetimi uygulanabilir kılan mekatronik sistemlerdir.

Ülkemizde endüstriyel bazda otomasyon yapan, üreten kaç firma var?

Çok firma var; ama ENOSAD üzerinden konuşmak daha doğru olacaktır.Derneğimiz 2004 yılında bu tip işleri yapmaya muktedir 16 şirketin bir araya gelmesiyle kuruldu. ENOSAD’ın bugün 80 civarında üyesi var. Bunların içinde Global firmalar olduğu gibi, çoğunluk ulusal firmalardadır. Ülkemizde ENOSAD üyeleri dışında faaliyet gösteren firmaların tam sayısını vermem mümkün değil.

Kimlerin ve ne tip otomasyon yaptığına dair elimizde doğru bir envanter çalışması yok. Bu konuda çalışıyoruz. İki kişi bir araya geldiğinde otomasyon yapabildikleri var sayılıyor olsa da bu durum tartışmalıdır. Belli standartları yakalamış, yetkin firmaların sayısı ise tahminime göre ülke çapında 200 civarındadır.

Çok küçük firmalar yerine birleşmiş, yaptığıişi iyi bilen hatta farklı disiplinlerden oluşan güçlü firma modellerinin oluşması lazım.

Bu firmaların fazla olması iyi bir şeymi?Yoksa firmaların birleşip daha az; ama güçlü firmalar olması mı gerekiyor?

Çok bölünmüşlük kesinlikle iyi bir şey değil. Küçük firmalar yerine birleşmiş,farklı disiplinlerden gelen mühendislerden oluşan güçlü ve uzman firmalar tercih edilmelidir. Uzman otomasyon firmalarının olması gerekiyor. Esas hedefimizin bu olması gerekir. Örneğin;süreç denetimi konusunda bir otomasyon yapılacaksa bunu yapacak firmanın sadece mekatronik bilmesi yetmez.

Elektronik, makine ve yazılım yanında mutlaka kauçuğu, lastiği ve hatta gazıda biliyor olması lazım. Hayatta herşey kitapta yazdığı gibi değildir. Teori ve pratik çoğu zaman birbirinden çok farklıdır. Uzmanlık çok önemlidir. Bu,Türkiye’nin üzerinde durması gerekenbir kavramdır.

Otomasyon konusunda önemli olan noktalar nelerdir?

Seri üretim yapan yada süreç denetimi uygulayan her sektör mutlaka otomasyona sahip olmak zorundadır.Neredeyse her sektörde “Üründekalite, üretimde verimlilik” temelinde ürünün ve üretimin hatta sonrasındaki süreçlerin mutlak olarak otomatik olarak denetlenmesi gerekir. Kaliteyi yakalarken üretim verimliliğini göz ardı edemezsiniz.

Bugün yaptığınız yanında,kaça sattığınız önemi çok belirleyicidir.Bu noktadan bakıldığında özellikle emek ağırlıklı seri üretimlerde kalite yanında, fiyat performans ilişkisi de bozuk olacaktır. Dünyada artık tüm şirketler kaliteli üretim yanında üretimdeverimi artıracak yöntemlerle dünyapazarında bir yer edinmeye çalışıyor.Marka değerine sahip olmak; ancak uygun bir otomasyon altyapının üzerine kurulabilir. ENOSAD üyelerinin yaptığı işler çoğunlukla bu kapsamdadır.

Otomasyonda AB ülkeleri ve Amerika gibi ülkelerin lider konumda olmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Uzak Doğuyu da konunun içerisine katmak lazım. Bir kere bu teknolojiler konusunda çalışmaya bizden daha önce başladılar. Verim kavramına bizden daha önce ulaştılar.

Ama burada lider olurken özellikle alt yapı ve eğitim üzerinde durdular. Bu gibi ülkelerin bu kadar ileride olmalarının en önemli bir diğer sırrı da eğitimde saklıdır.Ama bunlar madalyonun bir yüzünügösteriyor. Madalyonun diğer yüzünde ise çalışma disiplini yatıyor.

Bu durum,toplumun sahip olduğu alt kültürle çok yakından ilgili bir konudur ve süreç gerektirir. Kaliteyi satın alanın istemesi,bunun farkında olması gerekir.Farkındalık Türkiye’de yeni yeni oluşuyor.

Otomasyon sektörünün mazisi ülkemizde 80’li yıllar civarına dayanır.Günümüzde yaygınlaşması teknolojininde gelişmesine paralel olarak oldukça yeni sayılır. Ama bu gün dünyayla rekabete ulaştığımızı da belirmemiz gerekir.

Ülkemizde yapılan otomasyonun iyi yapıldığını söylemek mümkün mü?

Dünyayla rekabete yeni yeni başladık.Ama hızlı gidiyoruz. En iyi biziz diyemeyiz ama daha alınacak mesafe olsa da iyiler arasında sayılabiliriz.

Geçenlerde Bilim Sanayi ve TeknolojiBakanlığının yaptığı bir sektör buluşmasında Türkiye’de yapılan makinenin kilogramının 6 dolar, Almanya’nın yaptığı makinenin fiyatının ise 100 dolar olduğu belirtilmişti. Oysa İki ülke deaynı malzemeyi, ayni kontrol sistem altyapısını kullanıyor. Aradaki önemli fark disiplin ve yaratıcı düşünceye verilen önem ve iç talep dinamizmi. Hatta dahada önemlisi Takım çalışması kültürü.İşçisinden mühendisine çok verimli çalışıp takım çalışmasını becerebiliyorlar.

Zamanı verimli kullanma yetileri var. Başkasının kontrolünden daha çok, kendi kendileri kontrol edebilme gibi bir alt kültürleri var. Kendi performanslarına kayıtsız değiller, bunu çok önemsiyorlar. Hatta başkasının çalışmasında kendilerini doğrudan ilgilendirmese dahi bir aksama varsa,buna kayıtsız kalmıyorlar. Dolayısıylade bu alt kültüre çok kolay ve hızla ulaşmamız gerekir.Birde kendi marka değerini yaratabilmeyi başarabilmiş durumdalar. Daha doğrusu ülke marka değeri olmuş.

Peki sizce eşit şartlarda üretim yapıyor olmamıza rağmen bizden önde olmalarında başka ne gibi unsurları söz konusu olabilir?

Aradaki en büyük fark Çalışma verimliliğidir.Bilgi edinebilinir bir şeydir ama çalışma ahlakı edinilemiyor sonradan.Bakın bugün aranan her tür bilgi kitaplarda hatta internette var. Ulaşmak artık çok kolay. Bilgi sır olmaktan neredeyse çıkmış durumda. Bizim okuduğumuz matematikle, fizikle,Amerikalı’nın, Alman’ın ya da Japon’un okuduğu matematik yada fizik arasında bir fark yok. Kullandıkları malzemelerin ham maddesi de uzaydan gelmiyor.Üstelik bizden yada benzer ülkelerden alıyorlar.

İşi yaparken de aynı bilim çerçevesinde öğreniyorlar. Ancak bizim yaptığımızla onların yaptığı arasında birfark var. Onlarda ‘adam sendecilik’ yok. Ben yaptım oldu yok. Sonra yaparım yok… Ürettiklerini önce kendileri için yapıyorlar, kendileri beğeniyor ve hatadan korkuyorlar. Rekabete kendilerini iyileştirebilmek için açıklar. Adam kayırma yok. Doğru adamı doğru yere getirme ve orada tutabilme yetileri çok gelişmiş. Onların kendi özünde olan birşey bu.

Türkiye’nin dünya klasmanında yeri nerededir?

Bu klasmanı ölçmek çok kolay değil tabi. Amerika ve Avrupa’nın yanında özellikle Japonya, Güney Kore Hindistan,Hong Kong hatta şimdilerde Çin,Malezya ne yazık ki bizim önümüzdeler.Avrupa, Amerika için konuşmuyorum ama saydıklarım arasında bizden sonra bu işlere başlayan bazı ülkeler bizi çoktan geçmiş durumdalar. Arayıkapatmak için çok ve özel çalışmamız lazım. Bu noktada 2023 ile ilgili makine sektörünün koyduğu 100 milyar dolarlık ihracat hedefinin farkındalığı sektörümüz açısından bence çok önemli.

O hedefe ulaşabiliriz, daha iyisini de yapabiliriz. Belirlenmiş bu hedefe ve kilitlenmişolmamız çok ama çok önemlibir adım olacaktır. Buna inanmalıyız.Bu sebeple ben iyi bir yolda olduğumuzudüşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye,bu konuda 2023 hedefine kilitlenmesilazım. Ülkemiz kısa zamanda, kısamesafe koşucusu gibi hızlı koşmalı,sonrasında da bunu yorulmadan vemutlaka maratona çevirmelidir. ‘Bende yaptım, ve yapacağım’ dememiz gerekir.

Bu imajın yaratılması gerekir.“Made in Turkey” kavramını içimizde ve dünyada büyütmeli ve sürdürebilmenin yollarını mutlaka bulabilmeliyiz. Otomasyon sektörü bu noktada anahtar konumdadır.

Sektörde 2023 hedefiyle ilgi olarak sizce ne gibi önlemlerin alınması gerekiyor?

Alınacak önlemlerin radikal önlem olması lazım. Bu noktada öncelikle takım çalışmasının üniversitelerde şart koşulması lazım. Örneğin; Üniversite stajlarının mutlaka 20 günden fazla olması lazım. Bir stajyer öğrenci staj yaptığı yerin ne iş yaptığını bile buzaman içinde öğrenemez. Öğrenciler stajlarını bir yıl boyunca ve en az 6 ayblok olmak üzere sürdürmelidirler.Geri kalan süreyi de isterlerse entelektüel birikimleri için harcayabilirler.Sanayi bakanlığınca firmalara bu konuda akreditasyon verilmelidir. Buaynı zamanda firmalara hükümet nezdinde puan da getiriyor olmalı.

Bu ve benzer konular ENOSAD çatısı altındasıkça gündeme geliyor. Meslektaş üyelerimizle bu konuda fikir alışverişindebulunuyoruz. Daha çok detay var ama bunları burada belirtmek çok uzun sürer. İşler bugünden yarınadeğişemeyebilir elbette. Ama uzun ve kısa vadeli yol haritaları belirlenmesi gerekir.

Mühendis olmak öyle herkesin harcı falan olamamalıdır. Herkes nasıl doktor olamıyor yada olmamalıysa,mühendisliğin de doğrusu öyle herkesin yapabileceği bir meslek olmadığı açıktır.

Diğer yandan rekabet koşullarının düzenlenmesi gerekir. Rekabet hukuku önemlidir. Taklitçiliğin ve kopyanın şirket bölünmelerinin mutlaka önüne geçilmesi gerekir. Şirket Birleşmeleri radikal bir şekilde teşvik edilmeli ve kolaylaştırılmalıdır.

Dünya çapında pazarlama ağları ve yeni stratejiler uygulanmalıdır. Destekler herkese değil, doğru işlere ve yoğun şekilde yapılmalıdır. Devlet desteklerinde paradan daha önemli unsurlarda dikkate alınmalı ve mutlaka dahil edilmelidir. Ve bence en önemlisi 2023 hedeflerine çok makine ihracatına değil katma değeri yüksek ileri teknoloji ağırlıklı Akıllı makine üretiminde yaratıcı ve yenilikçi fikirlere destek verilmelidir.

Bu noktada Bilim San veTeknoloji bakanlığının Otomasyon teknolojilerine özel önem vermesi süre çaçısından mutlak gereklidir. ENOSAD bu konuda bakanlıkla sıkı işbirliğine hazırdır. Türkiye’de özellikle makine üreticilerinin 2023’e hedeflenmiş durumda olduğunu görüyorum ve bundan memnuniyet duyuyorum.

2023 ile ilgili makine sektörünün koyduğu100 milyar dolarlık ihracat hedefinin farkındalığı çok önemli.Bu hedefe ulaşabiliriz,hatta daha iyisini de yapabiliriz. Böyle bir hedef belirlenmiş ve bizim de ona kilitlenmiş olmamız son derece önemlidir.

Ülkemizde anahtar teslim projeler yapan firmaların durumu nedir?

ENOSAD aslında proje üreten firmaların bir araya gelmesiyle oluşturulması planlanan bir yapı içindeydi. Ama başlangıçta sektörde bu işi yapan firma başvurusu yeterli olamadı. Bu nedenle sektördeki tüm oyuncular bir araya gelerek bugün ortaya çıkan yapı oluştu.Bu yapının içinde anahtar teslim Otomasyon Projeleri üretenlerin yanında sensör, motor, PLC, PAC, konstrüksiyon malzemeleri gibi teknoloji üreticisi ithalatçı firmalar hatta bilgi ve tanıtım hizmeti sunan sektör dergileri de yer aldılar.

Bu şirketler içinde teknoloji üreten dünya çapında firmalar da ağırlıklı olarak varlar. Kısacası ENOSAD sektörde ciddi ve işini iyi yapan firmaların biraraya geldiği otomasyon teknolojileri üreten yerli ve menşei yabancı olan teknoloji tabanlı firmalardan oluşan bir dernek. Yakında internet sitemizde böyle bir sınıflandırma çalışmanın duyurusu da yapılacak. Çok yakın zamanda anahtar teslim proje yapan yada tedarik eden firmalara belli bir disiplin temelinde web sayfamızdan ulaşabilmek mümkün olacak.Bu konu önemsediğimiz bir konudur ve ana hedeflerimizin başında gelmektedir.

Otomasyon firmaları sizce Ar-Ge’ye mi yoksa Sis-Ge’ye mi önem vermelidir?

Bu yalnızca otomasyon için değil, tüm makine sektörü için geçerli bir durum.Ülkemizin hedefi Ar-Ge’den daha çok Sis-Ge olmalıdır. Yani sistem geliştirmeye,sistem tasarımına ağırlık vermemiz gerekiyor.

Nasıl en verimli,en kabiliyetli, akıllı sistemleri geliştirebiliriz düşüncesinin hâkim olması lazım. Türkiye’nin hedefi bu olmalıdır.Akıllı makineler yapamazsak makinelerimizin kilosu 6 doları aşamaz.Bu durum uzun vade de bizi hedefe götürmüş götürse de bu durumuzun vadeli sürdürülemez. Ar-Ge buişin içinde önemli bir bileşendir.

Ar-Ge Türkiye’de son 15 yıldır yoğunolarak var olsa da biz bunun yeterli bir söylem olmadığını düşünüyoruz.Ar-Ge’nin nerede başlayıp, nerede bittiği konusunda çok net çizgiler yok.Sis-Ge kavramı ise ENOSAD’ın altını çizdiği önemli bir kavramdır ve içinidolduracak bilgi ve beceri birikimine sahip olduğumuz kanıtlarıyla ortadadır.

Ar-Ge’ye firmalar sizce biraz da zaman kaybı şeklinde mi bakıyor?

Ne yazık ki evet. Çoğu üreticinin konuya boşuna zaman ve para kaybı olarak baktığını görüyoruz. İşletmeler risk almakta cimri davranmaktalar. Butip yatırımlardan kaçınıyorlar. Diğer taraftan sıradan işlerin örneğin Ürün yada model geliştirmenin çoğunlukla Ar-Ge olarak tanımlandığıyla yada Ar-Ge ağırlıklı projelerden normal biriş performansı beklentisiyle ucuz ve kısa zamanda başarım beklentileriyle sıklıkla karşılaşıyoruz.

Daha önce dediğim gibi Ar-Ge’nin tanımı çok değişken ve bilinçli farkındalığından bahsetmek biraz zor. Ar-Ge şüphesiz ki çok değerli bir konu. Birçok başarılı projeden bahsetmek elbette mümkün. Bu memnuniyet verici bir durum. Ama bunun terside ne yazık ki sıklıkla karşılaşılan bir durum. ‘Ben şu şartlar altında şunu yaptım, şu kadar para harcadım, bu yaklaşımı uyguladım; ama sonuç şu sebeplerden başarısız oldu da denebilir.

Hep başarıların kitabı yazılmış. Oysa başarısızların kitabının yazılmasına daha fazla ihtiyaç var. Bu yolla hatalardan ya da eksikliklerden ders alınabilir.Aksi takdirde başarısızlık tekrarları ülke çapında verimsizlik yaratacaktır.Oysa sistem geliştirme hedefinin içinde zaten ağırlıklı olarak Ar-Ge var.Tabii ENOSAD olarak konuya Sanayi tarafından ve sektör temelinde bakıyoruz.Akademik yönden bakıldığında Ar-Ge’nin önemi ve gereklilikleri çok açık ortadadır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yeni yapılanmasının doğal sonucu olarak bu konularda çok faal durumda olması memnuniyet vericidir.

Firmaların bu noktada en büyük hatası nedir?

Bizce Ar-Ge’nin özgün olması lazım.Ancak gerçekte uygulama bu yönde değil. Çoğu zaman işletme bize ‘Bu işi ve şu kadar sürede istiyorum, fiyatınız ne olacak?’ diye soruyor. Yapacağınız Araştırma için bir fiyat konuşabilmek mümkün olmadığı gibi çoğu zaman gecikmenin cezası da var. Geliştirme için ise en ucuz olmak zorundasınız. Tabii haksız rekabete de dayanacak gücünüz olabilmeli.Böyle Ar-Ge yapılır mı?Neyazık ki bilginin değeri Türkiye’de hala yok.

Üniversitelerin ilgili bölümlerinde yetişen öğrenciler sizce yeterli mi?

Talebe bilgi talep eden, öğrenci iseöğretileni alan, anlayan demektir. Bu kavram çok ama çok önemlidir. Bence öğrenci artık, bilgiyi talep eden olmalıdır.Ben mühendislik kökenliyim.mühendis, batıda ‘Engineer’ demektir.Bir de Teknoloji terimi var. Yunanca‘Tekno’ ve ‘logia’ kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş. ‘Tekno’ ustalık, beceri;‘Logia’ ise bilim demek. Yani teknoloji ustalık ve beceri bilimi, üretim bilimi demektir. ‘Engineer’ ise Latince kökenli ingeniatorem’den türemiş ve teknoloji üretmekte kabiliyetli olan kişi anlamına geliyor.

Bizdeki karşılığı‘Mühendis’. ‘Mü’ bilmek ‘Hendese’ ise geometri anlamındadır. Yani Arapça“geometri bilen kişi” demek. Birtarafta geometri bilen, diğer tarafta teknoloji üretmekte kabiliyetli olan kişi… Bugün dünyaya hangisi hakim?Bizim engineer’lar yetiştirmemiz gerekiyor. Yabancı kelimelere takılmış değilim, çok sevmem de üstelik. Fakat bu bizim işimizle ilgili bir kavram ve farkı anlatmak bakımından gerekli diye düşünüyorum. Yetişen mühendislerimizin teknoloji üreten kabiliyetli kişiler olması lazım.

Bu nedenle belki biraz olumsuz olacak ama üniversitede bilgiyi talep eden öğrencilerin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Öğrencilerin çoğu işinde uzman olmak yerine kolay ve çabuk zengin olma hayaline sahip.Diğer yandan yeni nesil hala takım çalışmasına açık değil. Bireysellik çok ön planda. Bunun da hızla değişmesi lazım. Birde gençlerle işveren arasında Güven sorunu var ki burada bahsetmek uzun sürer diye girmiyorum.Ama şu kadarını söylemeliyimki firmaların çoğu bu güvensizlik temelinde kendilerini kollamak adına bilgiyi paylaşmaktan uzak duruyor.

Buda bilginin paylaşımını birikimini engelleyen negatif bir faktör olarak firmanın yenilikçi yaratıcılığı engelliyor.Bu durum özellikle teknolojiyle uğraşan firmaların ömrünü kısaltan ciddi bir verimsizlik faktörüdür ve gelecek için çok önemlidir.Üniversitelerimize yönelik önemsediğimiz bir diğer değişim önerisi de bitirme ödevleri konusudur. Bizde olduğu gibi mezun olan bir mühendisin işe adaptasyonundaki sürenin uzun olması dünyada da yaşanan bir verimsizlik konusudur. Hangi disiplinden mezun olursa olsun bir mühendisin tek başınadeğer teşkil etmesi artık çok nadirdir.Bu konuda farklı disiplinlerden enaz iki mühendisin bir araya gelerek takım çalışması sonucunda ortak bitirme projesi yapması esas olmalıdır.Konular fakülte yönetimlerince ve endüstrinin istekleri doğrultusunda seçilmelidir.

Otomasyon sektöründe yaşanan sıkıntıları nasıl sıralarsınız?

Birkaç problem özellikle sektörü derinden etkiliyor. Bunlardan biri şirket bölünmeleridir. Bu olağanüstü sıkıntılı bir durumdur. Gelecekle ilgili maratonda bizi yalnız bırakır, insanların biraraya gelmesi ve bir arada kalması artık zorunluluktur. İş transferlerinde varsa mutlaka referans mektuplarının tekrar gündeme gelmesi lazım. Birçok şirket biliyorum ki teknolojiyi transfer etmiyor, bilgiyi üretmiyor. Bilgi el değiştirecek kaygısıyla saklanıyor.

Bukonuda hukuk çok zayıf, çok geridengeliyor. Ayrıca gençler çoğunluk adına yenilikçi değil, diplomayla çok para kazanmak istiyorlar. Daha mühendis ve uzman olmadan hatta piyasa deneyimi olmadan iş beğenmiyorlar. Özellikle derneğimizin çatısı altında yer alan bazı şirketlerin büyüme potansiyeli çok yüksek olmasına rağmen, bu olumsuzluklara dayalı büyüyemiyorlar.

Çünkü genç mühendislerde bilgi ya da uzmanlık yerine kısa zamanda yüksek ücret hedefi her şeyden çok daha önemli.Genç mühendisler işi biraz öğrendikten sonra hemen ayrılarak ya rakibe gidiyorlar yada rekabete girişiyorlar.Kopyalama, müşteri çalma konularında etik dışı yaklaşımlar ne yazık ki çok yoğun. Bu sektörümüzde kanayan bir yaradır. Diğer yandan hala yabancı hayranlığı devam ediyor. Yerli firma olaraken iyi işi de ortaya koysanız, ucuza yapmalısınız beklenti var.

Yerli otomasyon şirketlerinde fiyat çok belirleyici oluyor.Teşvik konusunda destekler artırılabilir,üreten firmaya mı yoksa alıcı şirkete mi verileceği tartışılmalıdır. Ama önlemlerin alınması mutlaka gerekir.Bu sorunlar hangi çalışmalarla azalabilir?

Şirket yapılarının radikal bir şekilde düzenlenmesi gerekir. Şirketlerin birleşmeleri desteklenmelidir. Örneğin;makine, yazılım, elektronik alanında işyapan şirketlerin bir araya gelebilmesi,birlikte iş yapabilmesi, ortaklık yapılanması desteklenmelidir. Çok ve herkese teşvik yerine, az ama ciddi ve kontrol edilebilir teşvikler verilmelidir. Herkes her işi yapamamalıdır. Herkesin üniversiteye gitmesi ve mühendis olması gerekmediği çok açıktır. Çoğu zaman teknisyenlik mühendislikten daha önemli olmaktadır.Teknisyen sayısının ve niteliğinin artması ve geliştirilmesi gerekir.

Sektörün 2012 yılı hedef ve projeleri arasında neler var?

Sektör büyümek istiyor. Türkiye’deki müşteri firmaların çoğunluğu yurt dışı kaynaklı üreticilerdir. Bu firmalara hizmet yanında, hedefimiz yurt dışına da sistem tasarımlarının ihracının kesinlikle artmasıdır. Bu noktada Akıllı Sistem tasarımlarına özel önem verilmesi ve desteklenmesi gerekir. Dünyaya ‘Biz de iyi yaparız’diyebilmek için bazı farklı yollar ve yurt içi firmaların yerli sistem tasarımlarına yönlendirilmesi için farklı tanıtım faaliyetlerinin artırılması planlanıyor.

Endüstriyel otomasyon  ve akıllı sistemler/makineler konusunda dünyada özellikle Avrupa’da pazarlama ofisleri kurulması çok yerinde olur. Bu konuda üyelerimizin geliştirdiği bir dizi önerinin, derneğimiz nezdinde hükümetimizle paylaşımı ve geliştirilmesi temelli toplantılar düşünülmektedir.

Sedat Sami Ömeroğlu kimdir?

Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 1982 yılında mezun oldu. Elektrik-elektronik mühendisi olan Ömeroğlu,birkaç sektörde mühendis olarak çalıştıktan sonra 1995’de ileri otomasyon ve akıllı sistemler geliştirme konularında çalışan kendi şirketini kurdu. 2004 senesinde ise 16 Şirketin bir araya gelmesiyle Endüstriyel Otomasyon Derneği (ENOSAD)’ı kurdu. Ömeroğlu şu an ENOSAD’ın 4. dönem Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet veriyor.

“Vize problemi yaşanıyor”
 K. İhsan AKINCI
Genel Müdür Yardımcısı
Altınay Robot Teknolojileri

“Altınay Robot Teknolojileri başta otomotiv ana ve yan sanayileri olmak üzere cam, beyaz eşya, mobilya, seramik ve gıda gibi sektörlerde fabrika seviyesinde robotlu esnek üretim/otomasyon üretim ve montaj hatlarının mühendisliği, üretimi ve devreye alınması hizmetlerini gerçekleştiriyor.Altınay ihracat faaliyetlerinin tamamını serbest bölge üzerinden yapılıyor.

Bunedenle sorunları şirketimiz açısından iki başlıkta toplamak mümkün. Altınay yurt dışındaki otomobil fabrikalarında robotik sistemlerin kurulumunu yaptığı için çalıştırdığı personelin bir kısmını3-6 aylık süreler itibariyle yurt dışında bulundurması gerekiyor. Bu bakımdan şirket çalıştırdığı personel ile ilgili olarak bilhassa AB ülkeleri açısından bir vize problemi yaşıyor. Bunun yanı sıra Eximbank kaynakları bazen yetersiz kalıyor. Bir de Eximbank’ın kullandırdığı krediler için yüzde 100 teminat istemesi de şirketlerin kredi maliyetlerinin artmasına neden oluyor.”

“Türkiye’nin hedefi ihracat”

Hasan Basri KAYAKIRAN
ELSİM Elektronik Firma Sahibi

“Elsim, 1989 yılından bugüne endüstriyel hareket otomasyon sektöründe önemli ilklere imza atarak endüstri ve makine imalatçılarının ihtiyaçlarına yönelik kaliteli çözümler sunuyor. Firmamızda son dört yıldır ihracat daha sistemli yapılıyor. Firma olarak ana hedefimiz Almanya ve İtalya pazarıdır.

Bu hedefler içerisinde İran’ı da dahil edebiliriz. İhracat konusunda herhangi bir sıkıntı çok fazla yaşanmıyor. Ancak fuar konusunda zorlanmalar yaşandığını söyleyebilirim.2012 yılında hedefimiz ihracatımızı artırma yönünde olacak. Bu kapsamda zaten Türkiye’de dünyaya açılım yapıyor.Ülkemizde Avrupa’ya göre yüzde 20 daha az enerji tüketen ürünler var. Bizim motorlarımızı kullanarak firmalar daha verimli makineler üretebiliyor.”

“Firma olarak ihracatta sorun yaşamıyoruz”

Sedat Sami ÖMEROĞLU
E3TAM Endüstritel ve Bilimsel Test Teknolojileri
Tasarımı Firma Sahibi

“Test teknolojilerini Türkiye’ye ilk getiren firmalar arasında yer alıyoruz.E3TAM olarak firmalara hem otomasyonyapıyoruz, hem de bunu yurt dışına ihraç ediyoruz. Yurt içinde de bu faaliyetleri yapıyoruz. Firma olarak biz dahaçok test sistemleri konusunda çalışıyoruz.Özellikle teknolojik olarak yapay görme kavramını Türkiye’ye ilk getiren firmayız.

Bunun içinde yapay duyma ve yapay dokunmayı da sayabiliriz. Bu konuda ilk Ar-Ge çalışmalarını yapan öncü şirketlerden biriyiz. Hindistan’da bir şirkete beş tane bilgisayar, yazılım alt yapısına sahip test makinesi yaptık.Çok beğenildi, beş tane daha ısmarladılar ve onlarla çalıştık. İhracat yaparken sıkıntı yaşadığımızı söyleyemem.”