Elektrikli araçlar, dizel motorlar, türbinler, pompalar, güneş enerjisistemleri, biyomekanik, nanoteknoloji, robotik gibi çok çeşitli...

Elektrikli araçlar, dizel motorlar, türbinler, pompalar, güneş enerjisistemleri, biyomekanik, nanoteknoloji, robotik gibi çok çeşitli konulardaçalışmaların yapıldığı İTÜ Makina Fakültesi’nin laboratuvarlarında öğrenciler teknoloji oldaklı projelerine hız kesmeden devam ediyor.

Türkiye’nin en eski okullarından biri olan İstanbul TeknikÜniversitesi’nin geçmişi Osmanlı dönemine hatta SultanIII. Mustafa’nın saltanat yıllarına kadar uzanır.

Osmanlı Devleti’nde ilk kez batılı anlamda mühendislik eğitimi vermek üzere 1773 yılında kurulan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun(İmparatorluk Deniz Mühendishanesi),gemi inşaatı ve deniz haritalarının yapılması konusunda uzman personelyetiştirmesiyle eğitim hayatına başladı.

Bugünkü son teknolojiyle makine mühendisliği alanında verilen eğitimler ise üniversitenin Gümüşsuyu’nda bulunan kampusunda gerçekleşiyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)Makina Fakültesi 1944 yılında bugünkü adını aldı. 1933 yılında yeni üniversitereformu ile İstanbul Darülfünunu’nun İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nebağlı Elektrik ve Makina Enstitüsü kaldırılıp, Yüksek Mühendis Okulu’nda Elektrik-Mekanik Bölümü açılarak Makina-Elektrik Mühendisliği eğitimi başladı.

1944 yılında yeni bir kanunla Yüksek Mühendis Okulu “İstanbulTeknik Üniversitesi” adını alan fakültede,makine bölümü bağımsız olarak“Makina Fakültesi” haline geldi.İTÜ Makina Fakültesi’nin makine mühendisliği bölümünde her türlü mekanik sistemlerin ve enerji dönüşüm sistemlerinin tasarımı, geliştirilmesi,üretim planlaması konularında eğitim ve araştırmalar yapılıyor.

Otomotiv endüstrisinden enerji üretimine, petrokimya sanayinden robot teknolojisine,tekstil sanayinden savunma sanayine kadar birçok alanda araştırma ve geliştirme çalışmaları sürdürülüyor.Bugün dünya teknolojisine uygun,çağdaş bir eğitim ve araştırma kurumuolarak öğrencilerine eğitim veren İTÜ Makina Fakültesi’nin Dekanı Prof. Dr.Ata Muğan ile bölümü daha yakından incelemek ve fakültenin sanayiye bakış açısını görüşmek üzere röportaj gerçekleştirdik.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK MAKİNA FAKÜLTESİ”

Türkiye’nin makine mühendisliği alanında önemli üniversiteleri arasında yer alan İTÜ Makina Fakültesi öğrencilerine dört programda eğitim veriyor.Yüzde 30 ve yüzde 100 İngilizce olarak derslerin yapıldığı fakültede makine ve imalat mühendisleri yetişiyor.Türkiye’nin hem alan, hem de öğrenci sayısı bakımından en büyük makine fakültesi olduğunu söyleyen İTÜ Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. AtaMuğan, İTÜ Makina Fakültesi hakkında açıklama yaptı: “İTÜ Makina Fakültesi İstanbul’da 1944 yılında kuruldu. Fakültemizde toplam 2 bin 500 civarında lisans, 160’a yakın doktora ve 450 civarında da yüksek lisans öğrencisi var.

Türkiye’nin hem alan, hem de öğrencisi sayısı itibariyle en büyük makine mühendisliği bölümü burasıdır. Lisanstabizlerin öğrencilerimize sunduğu iki programımız var: Biri makine, diğeri iseimalat mühendisliği programıdır. Makine mühendisliği programına her yıl yaklaşık 280 öğrenci eğitim dönemine başlıyor.İmalat mühendisliğinde ise bu rakam 80 dolayındadır. Her bir programın hem yüzde 30, hem de yüzde 100 İngilizce olarak düzenlenmiş hali var.”

“İTÜ MAKİNA FAKÜLTESİ 2017 YILINA KADAR AKREDİTE EDİLDİ”

Küreselleşmenin bir sonucu olarakTürkiye’nin önde gelen üniversiteleri,akreditasyon programlarına başvuruyor.‘Akreditasyon’ programı kapsamında üniversitelerde yetişen öğrencilermezun olduktan sonra dünyanın heryerinde çalışma fırsatını yakalıyor. İTÜMakina Fakültesi’nde de bu yönde çalışmaların olduğunu belirten Muğan, yıliçerisinde öğrencilere verilen derslerin belirlenmesinde etkili olan aşamaları anlattı: “İTÜ, ABET (AccreditationBoard for Engineering and Technology)akreditasyonu için müracaatta bulundu.Bizim makine fakültesinin hemmakine, hem de imalat mühendisliğibölümleri 2017 yılına kadar akredite edilmiş durumda.

Yani bizim programımızın uluslararası tanınırlılığı var.Onun haricinde fakültemizin bir danışmakurulu var. Söz konusu kuruldasanayide yer alan çok sayıda firmadantemsilciler bulunuyor. Ayrıca Türkiye’dekidiğer üniversitelerden de özellikleyöneticilik pozisyonunda bulunmuştecrübeli kişilerden de oluşan bir kurulumuz var. Danışma kurulumuzurutin olarak topluyoruz ve onlarla ders programlarımız hakkında görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bunun yanı sıra bizim fakülte içerisinde kalite güvencesistemimiz var. Kalite güvence sistemiher dönemin sonunda hem dersleri,hem de öğrencileri değerlendirmeyealıyor. Derslerde anketler yapılıyor.

Söz konusu anketler iki tipte gerçekleşiyor.Anketin birincisi derse yönelik.Her dersin öğretmek istediği belli birhedefi var. Bu ankette dersin başarısıölçümleniyor. Öğrencilerin şikayetlerialınıyor. İkinci anket ise ders verenöğretim üyeleri hakkında yapılıyor. Yaniders veren öğretim üyesinin başarısına yönelik oluyor. Bunlar toplanıyor; herdönem sonunda istatistikler tutuluyor,raporlanıyor. Böylelikle öğretim üyelerininde başarısı ölçülüyor. Danışmakuruluna da bu raporları biz sunuyoruz.ABET akreditasyonuna gelindiğindede biz bu raporları sunuyoruz. Böylece burada verilen eğitimlerin başarısısürekli olarak izleniyor. O yüzden debelli bir kalite standardını sağlayabiliyoruz.

Bu sistem kendi kendini düzenliyor.Oradan gelen geri beslemeyle dederslerimizi düzeltiyoruz veya danışmakurulunun önerileriyle derslerimizi değiştiriyoruz,yenilerini ekliyoruz. Bu şekilde sürekli olarak kendini geliştiren bir süreç var. Burada öğrencilerimiz 4.sınıfa geldikleri zaman branşlaşıyorlar.Kol seçimi yapıyorlar ve özellikle ilgiduydukları bir alan varsa onda uzmanlaşabiliyorlar.Fakültemiz kapsamında otomotiv, sistem dinamiği ve kontrol,konstrüksiyon ve imalat, teçhizat ile enerji konuları üzerinde öğrencilerimizuzmanlaşabiliyorlar. Seçtiklerikola göre de son yıl zorunlu ve seçimli dersler alabiliyorlar. Hangi alana ilgi duyuyorlarsa o alana yönelebiliyorlar.”

“DERSLERİMİZİ REVİZYONDAN GEÇİRDİK”

Üniversitelerde verilen müfredatla ilgili değişiklikler yapılmasının gerekliliğikonusundaki sorumuzu yanıtlayan Muğan, ders programlarında yaptıkları revizyondan bahsetti: “Sistem dinamiğive kontrol kolu 4. sınıftaki kollardan birtanesi, aslında mekatronikteki uzmanlaşmayı sağlıyor. Hatta biz arada bir revizyon yapıyoruz. Şu sıralar o sistemlerinkontrol kolunun adını, mekatronikile ilgili olacak şekilde değiştirmekgündemimizde. Bunların haricinde İTÜ içerisindeki bütün bölümlerde öğrenciler çift anadal ve yandal programlarına başvurabiliyorlar.

Çift anadaldaöğrencilere iki diploma verirken yandalda bir sertifika veriliyor. Bu öğrencilerinmakine fakültesinde seçebileceği yandallardan bir tanesi mekatronik yandalı. Mekatronik yandalına ayrılanöğrenci elektrik-elektronik fakültesinden belli dersleri alıyor. Ondan sonra başvurduğu takdirde kendisine belgeveriliyor. Bunun kontenjanı var, her yılbaşvuru oluyor. Not ortalamalarına göre işleme alınıyor; çünkü çok öğrenci var.

Yeni bilim dalları çıkıyor, bunagöre yeni dalların oluşması gerekiyor.Bunlardan bir tanesi de nanoteknoloji.Biz yaklaşık 15 ay kadar önce dersprogramlarımızı ciddi bir revizyonatabii tuttuk. Nanoteknoloji ile ilgili yenidersler koyduk. Bu revizyon sırasındamekatronikle ilgili de seçimli derslerinsayısını artırdık. Mesela elektrikli arabalar,hibrid taşıtlar gibi yeni gelişenkonulara dair yeni dersler ekledik. Aynı şekilde nanoteknoloji ve biyomekanikleilgili gelişen konulardan biri de bio malzemelerdir.O konuda da yeni bir dersaçtık. Bunların hepsi yaptığımız değerlendirme,geri besleme ve danışma kurulundaki görüşmelerin sonucunda oluşmuştur.”

“ÇOK SAYIDA ŞİRKETLE ANLAŞMAMIZ VAR”

Pratiğe yönelik çalışmalarda İTÜ’lü öğrencilerin şanslı olduğunu dile getiren Muğan, çok sayıda firma ile anlaşmalarının olduğuna değindi. Laboratuvarlarda her gün sayısız deneyin yapıldığınadikkat çeken Muğan; “Öğrenciler üniversite sınavına girerken istedikleri programı seçebiliyorlar. Türkiye’de makine imalat mühendisliği konusunda eğitim veren çok az kurum var. İTÜ Makina Fakültesi de bu az sayıdaki kurumlardan biri olarak eğitim sağlıyor.

Özellikle endüstriyle ilişkiler veendüstriyle projeler geliştirme konusunda çok büyük ilerlemeler kaydettik.Çok sayıda şirketle anlaşmalarımız bulunuyor. Öğrencilerimiz o şirketlerle ortak projelerde görev alabiliyorlar.Son sınıfta mezun olabilmekiçin bitirme tasarım projeleri yapmak zorundalar. Bu öğrenciler isterlerse söz konusu şirketlerle beraber tezlerini hazırlayabiliyorlar.

Böylelikle hem o firmalar hakkında bilgi sahibi olabiliyor (pek çoğu mezun olduktan sonra bu firmalarda işe girebiliyor),hem de yaptıkları çalışmalar pratik çalışma oluyor ve kazanımları daha fazla oluyor” dedi.

“FAKÜLTEMİZDE 30’DAN FAZLALABORATUVAR BULUNUYOR”

Öğrencilerin teoride öğrendiklerinipratiğe dönüştürme konusunda İTÜbünyesinde iki merkezin olduğunuaçıklayan Muğan; “Fakülte olarak bizler, iki merkezle doğrudan ilişkiliyiz.Biri Devlet Planlama Teşkilatı tarafından kurulan ve destelenen Mekatronik Eğitim ve Araştırma Merkezi;ikincisi ise Nanoteknoloji Merkezi’dir.Bu merkezlerde fakültemizden çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci görev alıp çalışmalar yapıyor.

Söz konusumerkezlerin altında da çok sayıdalaboratuvar mevcut. Bu merkezlerde yılın her döneminde ilginç projelereimza atılıyor. Mesela elektrikli minibüs,insansız araba, güneş arabası-teknesi,hidrojenli araba-tekne, mikro uydu gibi her yıl öğrencilerin katıldığı 10’a yakın uluslararası yarışmalar var. O yarışmalardakullanılan araçları öğrencilersöz konusu laboratuvarlarımızda imal ediyor. Üniversite çapında uluslararası yarışmalar için öğrenci grupları oluşturuluyor.

Bunları öğrenciler organize ediyor. Sayı itibariyle İTÜMakine Fakültesi bünyesinde 35 laboratuvar bulunuyor. Bu açıdan da bakıldığında Türkiye’de en fazla laboratuvarıolan fakülte burasıdır. Bu laboratuvarlar kullanılarak derslerde uygulamalar, deneyler yapılıyor. Ayrıca öğrenciler bitirme tasarım projesi ve tez yaptığında bu laboratuvarları kullanıyor.”

“SANAYİ EN FAZLA OTOMOBİLLE İLGİLİ LABORATUVARLARIMIZA TALEP GÖSTERİYOR”

İTÜ bünyesinde yer alan laboratuvarlararasında en fazla otomotiv sektörününilgi gösterdiğinin altını çizen Muğan;“Şu ana kadar sanayiden gelen talepçok yüksek. Hem merkezlerimizden,hem laboratuvarlarımızdan isteyen sanayi kuruluşları faydalanabiliyor. Bu noktada da fakültemiz ‘Türkiye içerisindesanayiyle iç içe çalışma kapasitesinesahip en yüksek fakültedir’ diyebilirim.

Üniversitemizle ilişkili olan İTÜVakfı’nın kurmuş olduğu OTAM A.Ş.,teknokentimiz bünyesinde çalışıyor.Otomotivle ilgili laboratuvarları onlar yönetiyor. Sanayiden gelen en fazlatalep genel itibariyle bizim otomotiv laboratuvarlarımıza yönelik oluyor. Diğer laboratuvarlarda da çok sayıda firma deney talebinde bulunuyor. Bunun yanısıra firmalar rutin muayeneleri için de müracaat ediyor. Onların da isteklerini karşılıyoruz” dedi.

Fakültelerinde araştırmaların iki ana merkezdesürdürüldüğünü belirten Muğan;öğrencilerin 30’dan fazla laboratuvarda pratik yapabildiğini söyledi.

“ÇOK ÇEŞİTLİ ALANLARDA ARAŞTIRMALAR YAPILIYOR”

Fakülte dahilinde son dönemde yaptıklarıprojeler hakkında bilgi verenMuğan; “AB, DTP, TÜBİTAK, SANTEZ,KOSGEB kapsamında projeler gerçekleştiriyoruz.Bunun haricinde İTÜ’nün kendi bilimsel araştırmaları ve desteklediği projeler var. Projelerin konuları çok geniş. Bizim fakülte olarak çok büyük olmamızdan kaynaklı çokdeğişik projeler üretilebiliyor.

Elektrikliaraçlar, dizel motorlar, her türlüulaşım aracı, raylı sistemler, türbinler,pompalar, güneş enerji sistemleri, ısıtma ve soğutma sistemleri, mukavemet konuları, biyomekanik, nanoteknoloji,robotik, insansız taşıtlar gibi çok çeşitli konuda burada çalışmalar yapılıyor.Değişik konularda uzmanlaşma açısındanda Türkiye’de bu kadar zengin çalışma konusu olan ender yerlerden birisi burasıdır.”

“SANAYİYLE İŞBİRLİĞİ DAHA FAZLA GELİŞECEK”

Sanayi üniversite işbirliğiyle ilgiliyapılan Ar-Ge çalışmalarının, devletin verdiği desteklerle doğru orantılı birşekilde geliştiğini ifade eden Muğan;“Genel olarak sanayiyle üniversiteler açısından bu konu Türkiye’de herzaman problem oldu. Ancak yıllar içerisinde baktığımızda sanayi ile yapılanortak proje sayısının Türkiye genelinde arttığı görülüyor.

Bundaki ana motivasyonaslında teşviklerdir. Devlet dahafazla Ar-Ge çalışması için teşvik ettikçeüniversite ve sanayinin de ortak geliştirdiğiprojelerin sayısı artacak. Bununsadece bizim üniversitemizde değil,bütün Türkiye’de bu şekilde olduğu görülüyor.Bu bütün dünyada da böyle...Çünkü Ar-Ge çalışmaları çok pahalı çalışmalardır.Geri dönüşü de her zamanolacak diye bir koşul yok. Her zaman umduğumuz sonuç çıkmayabiliyor.

Buyüzden dünyanın her yerinde Ar-Geçalışmaları devlet tarafından desteklenir.Bu konuya dair sağlıklı istatistikiveriler TÜBİTAK’ta bulunuyor. Bu durumtamamen Türkiye’de milli gelirinyüzde kaçının Ar-Ge’ye ayrılacağı ileilgili bir durum. Biz bu oranı artırmaya devam ettikçe üniversitelerin sanayiyle iş birliği de artacak.

Son dönemde büyük ilerlemenin kaydedildiği sanayiüniversite işbirliğinin başlıca sebepleri arasında TÜBİTAK’a verilen teşviklerin artırılması; Ar-Ge projelerini destek için ayrılan fon paralarının ciddi ölçüde yükseltilmesi; Bilim, Sanayi ve TeknolojiBakanlığı’nın başlattığı SANTEZgibi mekanizmalar; KOSGEB gibi küçük KOBİ’lere destek olan organizasyonların sayılarının artırılmasının önemli birer etken olduğunu söyleyebilirim”dedi.