Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSA D) Başkanı, Avrupa Pompa İmalatçıları Birliği (EURO PUMP) İcra Konseyi...

Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSA D) Başkanı, Avrupa Pompa İmalatçıları Birliği (EURO PUMP) İcra Konseyi Üyesi Kutlu Karavelioğlu ile pompa sektörünün günümüzdeki yapısını ve geleceğini konuştuk.

Pompa sektörünü nasıl tanımlarsınız?Sektörün küresel büyüklükleri hakkında bilgi verir misiniz?

Pompalar, vanalar gibi, makine sektörünün 22 segmentinden biri. Makine imalatının ve diğer bütün üretim alanlarının da önemli ihtiyaçlarından.

Dünyada en çok kullanılan ve en uzun süredir kullanılan makineler pompalar. Biz pazarımızı üç şekilde tanımlarız; önce her imalatçı gibi coğrafik, yani ülkeler ve bölgeler olarak, kullanıcı sektöre göre, petrol/gaz, kimya, enerji, su/kanalizasyon
gibi ve ürünlerimizin sınıflandırmasına göre, santrifüj, döner veya doğrusal deplasmanlı pompalar gibi.

2012 tahminlerinde 42 milyar dolar gibi bir pazar büyüklüğü var. Vanaların da 55 civarındadır, aracılar, yedekler, bakım onarım, aktuatörler, motorlar dikkate alındığında pompa, vana ve armatür pazarı dünyada 120 milyar doları bulur.

POMSAD üyeleri de bunları üretirler. Dünya ölçeğinde yatırım fazlası vardır ve pompa imalatı küresel grupların giderek ağırlığını artırdığı bir alandır; 15 kadar grup, bunların firma sayısı 300’ü, fabrika sayısı 500’ü aşar, pazarın yüzde 50’sinden fazlasına
hakimdir. Üretimin yüzde 25 kadarı Batı Avrupa’dadır; aynı zamanda dünyanın en büyük pazarıdır.

Pazar dağılımı hakkında ne söyleyebiliriz?
2009’dan itibaren pazarın ağırlığı gelişmekte olan ülkelere kaydı. Bugün sanayileşmiş ülkelerde 18 milyar dolar, gelişmekte olanlarda 24 milyar dolardır. Bölgesel dağılım şöyle: Avrupa 11,5,

Çin 8, ABD/Kanada 5,4, Orta Doğu 3,6, Pasifik 3,5, Latin Amerika 2,9, Japonya2,7, Hindistan 1,9, Afrika 1,3 ve diğer Asya 1,5. Bu pazarlara, ürün bazında 24 milyar dolarlık santrifüj pompa, 10 milyar dolarlık da doğrusal ve döner deplasmanlı pompa satılır; geri kalan 8 milyar dolar özel pompalardır. 

Kullanıcı sektör bazında pazar nasıldır ve nasıl gelişmesi bekleniyor?

Petrol/gaz/rafinasyon 8, su/kanalizasyon 5, kimya 4, enerji 3 ve genel endüstri, yani dünyanın diğer bütün üretimini yapan
alan da 22 milyar dolar. Son 3 yılda en çok enerji büyüdü; ama 2017’ye kadar genel endüstri büyüyecek yıllık ortalama
yüzde 8 ile. Genel endüstri pazarını da açalım: madencilik 4,2, domestik 3,3, bina hizmetleri 2,3, içecek/gıda 2,
drenaj/inşaat 1,8, metal 1,4, marin 0,8 milyar dolar. Kağıt, kozmetik, ve sair sektörler de geri kalanı oluşturuyor. Son
üç yıl en hızlı madencilik büyüdü, 2017’ye kadar gıda pompaları büyüyecek.

Pompa vana ihracatımızı 2010’da yüzde 30, 2011’de yüzde 27 artırdık; bunların yarısı kadar yıllık artışlar dahi, rakiplerimizin tarihlerinde hiç görülmemiş bir türlü çözemediler. yüzden de bugün her firmamızın peşinde enaz iki alıcı var.

5 yıllık bir projeksiyonunuz olduğunu anlıyorum; 2017’de pazar nasıl olacak, Türk imalatçıları 2023 hedeflerini destekler bir pay alabilecekler mi?

Europump çatısı altında yaptırdığımız araştırmalara göre, 2017’de pazar 33 milyar doları gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 55 milyar dolar olacak; eklentilerle 65 milyar dolar civarına gelecektir. Su/kanalizasyon ve genel endüstri pompalarında pazar başa baş kalacak iken, diğer dallarda gelişmekte olan ülkeler pazarın 2/3’ünü oluşturacaklar.Bunu bir avantaj olarak görüyorum,bugün mallarımızın yarıdan fazlasını gerek kendi markamızla, gerek yabancı markalarla, AB ve ABD’ye satabiliyor olduğumuz için. Ve bizim malımız, henüz, coğrafi pazarın sadece 1/3’ünde var. Sebep, firma büyüklüğü ve finansal sermaye eksikliği.

En büyük pazarların imalatçıları, bizim en zorlu rakiplerimiz; ölçek ekonomisi ve/veya entellektüel sermaye eksiğimiz yüzünden. Bir de kullanıcı endüstrilere göz atalım; kimya, rafinasyon, kağıt, gıda gibi sektörlerde yeterince imalatçımız olmadığını düşünürsek, endüstriyel bazda pazarın 1/2’inde yokuz anlamı çıkıyor. Yani müthiş bir potansiyel var. 2023 de pazarın yüzde 3’ünün Türkiye’de üretilen mallara ait olabileceğine, pompa ihracatımızın da 3 milyar doarı aşacağına inanıyoruz.Bütün büyük makine imalatçısı ülkelerin,büyük pompa ve vana imalatçıları olduğu biliniyor. Ve biz, çarpık yapılanmamıza rağmen, zaten bugün Avrupa’nın 6. büyük üreticisiyiz.

 Pompa ve vanayı beraber düşünerek koyduğunuz hedefi göz önüne alırsak?

Bizim 2023 hedefimiz 6 milyar dolar. Almanya’nın pompa vana ihracatı topla makine ihr

acatından yüzde 8,8 pay alıyor ve 18 milyar dolar. Çin 15 milyar dolarlık pompa vana satıyor ve toplam makine ihracatının yüzde 4,5’una denk geliyor.ABD’nin toplam makine ihracatının yüzde 8’i yani 14 milyar doları pompa ve vana sektöründen. Neden Çin’in pompa vana payı düşük ve ne kadar daha böyle gidecek; bu bence cevabı aranması gereken bir sorudur. Ve buradan kendimize payeler ve dersler çıkarabiliriz.

Çin’in bütün makineleri ucuz değil mi? Çin,pompa vana imalatında hep en düşük katma değerli ürünler mi sunacak?

Biz, bitmek bilmez krizlerden en iyi şekilde yararlanarak, 2006’da 340 milyon dolar olan ihracatımızı, 2010’da 600 milyon
dolara, 2011’de 760 milyon dolara yükselttik. İhracatımızı 5 yılda, ortalama yüzde 17,5 kadar artırdık. 2009-2010 artışımız yüzde 30, 2010-2011 artışımız yüzde 27’dir. Bunların yarısı kadar yıllık artışlar dahi, rakiplerimizin tarihlerinde hiç görülmemiş; bir türlü çözemediler. O yüzden de bugün her firmamızın peşinde en az iki alıcı var. 11 yıllık bir dönemde yüzde 20 artırsak,
6 milyar dolarlık ihracatı buluveriyoruz.

Bu artışlar, aynı ürünlerle, aynı kaliteyle, aynı verimlilikle, aynı bilgiyle, yöntemle sağlanmıyor elbette, giderek büyüyor,çeşitleniyor, tanınıyor, pahalılaşıyoruz. Bunu hangi yapılanma içinde, hangi sermaye kompozisyonu ile, hangi işbirliği ağlarıyla gerçekleştirebileceğimiz önemlidir. Bizim segmentimizde, birlikte düşünerek çok hızlı başarmış, az yorularak çok kazanmış olan sadece İtalyanlardır; onları iyi incelemeliyiz.

 

En büyük mesele büyümek, daha çok üretmek. Bunun iki kurumsal engeli olduğunu gözlemliyorum: Sermaye ve entellektüel sermaye noksanımız ile girişimci vizyonumuzdaki darlıktır. Her şeyi bir şekilde değil de, ‘tek bir şeyi’ herkesten daha iyi ve çok üretmeyi hedeflemek daha doğrudur.

 

Günümüzdeki Türk malı imajı sektörü destekliyor mu?

Katıldığımız fuarlardan ve iletişimin hızlanmasıyla gelen taleplerden de anlıyoruz; bir farklı rağbet var Türk malına, hiç konjonktürle ilgi değil, tamamen kalite/ fiyat dengesiyle bunu bizler, makine imalatçıları bizzat sağlıyoruz. Gittiğimiz her yerden gelip yerli rakiplerimizi buluyorlar; girdiğimiz pazarlarda birbirimize alternatif oluyoruz. Bu yüzden, makine sektörünün ihracat artışı da 2005-2010 aralığındaki 5 yılda, ortalama yüzde 29 arttı ve sıralamadaki yerimiz 44’den 29’a yükseldi. Akıl almaz oranlar bunlar
gerçekten.

Size göre şu anda sektörün ana gündem maddesi nedir? Sektör güncel ve tartışılan konuları nelerdir?

Gelişmiş büyük pazarların, AB, ABD gibi, büyük imalatçılar doğurduğunu biliyoruz. Küresel rekabete giriştiğimiz bu firmalar, kendi iç pazarlarına dahi, bizlerden çok fazla üretim yapıyorlardı; iç pazar dinamikleri onları üstün kılıyordu. Burada tıkanma var şimdi.
Gelişmekte olan büyük pazarların ise, Çin, Hindistan, Güney Amerika gibi, bu büyük imalatçıları yerel yatırımlara mecbur bıraktıklarını biliyoruz. Standart farklılıkları, yerli malı bilinci, tarife dışı engeller, yerinde üretimin avantajları gibi sebepler ve zirve mücadeleleri bunu destekliyor. Böyle pazarlarda iki türlü yatırım yapılabilir; almak veya kurmak.

Hiçbir şeyin olmadığı yerde alamazsınız; her şeyin olduğu yerde kuramazsınız. Sermaye yoğun işletmeler varsa, ölçek sorunu nispeten az, belli bir büyüklüğe ulaşmış, ürünleri denenmiş, seri imalat yapan, buna göre dağıtım kanalları geliştirmiş, kurumsallaşmış; bunları almaya veya ortak olmaya çalışırsınız. Bilgi yoğun işletmeler varsa, daha küçük ölçekli, özel ürünler üreten, daha az miktarda ama daha pahalı, kendi malını kendi satan; bunlar da benzerleri tarafından rağbet görürler.

 

Üretim imkanları önemlidir; kendi imalatınızı buraya kaydırıp, ucuzlatabilirsiniz. Ama akılda tutacağımız bir şey var; pompa ve vana sektörleri aşırı yatırım yapılan sektörlerden kabul edilir dünyada; o yüzden en çok el değiştirmenin gerçekleştiği alandır. Biz de önemli bir pazarız ve gösterdiğimiz gelişme ile pazarımızı paylaşmaya devam etmeyeceğimizi belliettik. Giderek yerli ağırlıklı bir pazar olacağız. Ama bizde her şey var; bilgi geride kalmış biraz. Üçte bir endüstride olmayışımız biraz bu yüzden; pahalı pompaları henüz yapamayışımız da öyle; üretim imkanlarımız kafi, bilgimiz değil. Her firmamızın peşinde iki alıcı var deyişim de bunu işaret etmektedir.

Sektörün öncelikleri neler olmalıdır?

Bence en büyük mesele “büyüme”dir; Yani daha çok üretmek. Böylece daha ekonomik üretmek. Bunun iki kurumsal engeli olduğunu gözlemliyorum: Sermaye ve entellektüel sermaye noksanımız ile girişimci vizyonumuzdaki darlıktır ve bu iki sorunu, sektörel bir çok sorundan daha çok önemsiyorum. Girişimci vizyonumuzda eksikler var; her şeyi bir şeklide değil de, “tek bir şeyi” herkesten daha iyi ve çok üretmeyi hedeflemek daha doğrudur. Yeni bir ürün ekleyelim işimize derken, kimsenin girmemiş olduğu alanlara öncelik vermek, bilinmeyen alanlara difüzyonun avantajlarını göz önünde tutmak daha isabetlidir.

Bunların farkında olarak aksi yönde ilerlemeye çalışıyorsak da, sermayemiz ve entellektüel sermayemiz (paramız ve kurumsal hale gelmiş bilgimiz) yeni bir ürün geliştirmeye değil de, “tersine mühendisliğe” yetiyor demektir. Sektörel sorunları da şöyle özetleyeyim; bütün makine dallarında aynı: serbest rekabet ortamı sorunlu (kayıt dışı, piyasa gözetimi, yöresel esneklikler), yan sanayi imkanları kısıtlı (ortak tedarikçilerimiz yok), ara malı ve ham madde sorunları (motor, pano, kumanda sistemleri, alaşımlı hammaddeler ithal), çok kolay girilen bir alandayız (rekabet aşırı), bilgi güvenliği yok; tasarımcı yetişmesinin önündeki temel engel bu, şartnameler (mühendislik sektörü, bilgi ve bilinç bakımından, imalat sektörünün gerisinde kaldı) zaman aşımına uğradı. Diyeceksiniz ki, madem bu kadar sorun var, nasıl büyütüyoruz ihracatımızı bu kadar.

Ben de diyeceğim ki, büyütüyoruz da fon yaratabiliyor muyuz?

Bu bir eşik, düşük-orta teknolojiden orta-yükseğe geçmek parayla da olmuyor ki. Dikkatinizi çekmiştir; fikri mülkiyet ve yenilikçiliği yukarıda saymadım. Bu konuda farklı düşünerek kendimi teselli ediyorum: Fikri mülkiyet haklarının ihlali sorunu küresel bir sorun ve baş edilemiyor. Fakat, ben bunu Ar-Ge, Ür-Ge ve inovasyonun temel motivasyonu kabul ediyorum. Eğer ürünlerimiz kopya edilemeseydi çok tembel olurduk. 

Oysa şimdi, her an, daha yüksek performanslı ürünler için uğraşıyoruz; yatırım maliyeti artsa da işletme döneminde bunu avantaja çevirecek pompalar ve vanalar geliştiriyoruz; bunlar kopya edildiğinde biz daha iyisini yapmış olabilelim diye. Bizim segmentimiz, en yoğun araştırma geliştirme yapan makine alt sektörüdür; çalışmalarının neticelerini bilimsel bir kongre ile paylaşan yegane sektördür. Ama müşterek sorunlarımız hep olacaktır. Bizlerin birinci önceliği kendi pazarımızdaki bu sorunlar olmalıdır; ancak birlikte hareket ederek aşabileceğimiz sorunlar.

 Fikri mülkiyet hakları ihlalinin küresel bir sorun oluşunu, Ar-Ge ve inovasyonun temel motivasyonu kabul ediyorum. Eğer ürünlerimiz kopya edilemeseydi çok tembel olurduk. Şimdi, her an, daha yüksek performanslı ürünler için uğraşıyoruz;mevcutlar kopya edildiğinde biz daha iyisini yapmış olabilelim diye.