Son 10 yılda dunya ekonomisinin devlerine kafa tutan brezilya, rusya, hindistan ve cin, hızla makineleşmeye devam ediyor. kuresel kriz şartlarının klasik batı pazarlarını kilitlediği şu gunlerde, brıc olarak adlandırılan bu dort ulke, makine sektoru icin buyuk potansiyel taşıyor.



Demirperde’nin yıkılışının ardı ndan ortaya çıkan yeni düzenin dört atlısı: Brezilya, Rusya, Hindistan ve elbette Çin. İlk kez Dreaming with BRIC’s adlı makalesinde bu ülkelerin baş harşerinin bir araya getirerek, BRIC adıyla tanımlayan Goldman Sachs Küresel Ekonomik Araştırmalar Bölümü Başkanı Jim O’Neill, 2050 yılında bu ülkelerin ABD, Japonya ve Almanya’yı geride bırakacağı kehanetinde bulunmuştu. BRIC ülkeleri kehanete uydu; terim artık sadece ekonomik değil, siyasi bir rotayı da ifade ediyor. Öyle ki geçti- ğimiz yıl bu ülkelerin Dışişleri Bakanları bir araya geldi ve bir açıklama yaptı. “Ortak hedef çok kutuplu ve demokratik bir yapı oluşturmak.” Bakanların da açıkça ifade etmekten çekinmedikleri çok kutupluluk, sermayenin Kuzey Amerika ve Avrupa’da yığılmış yapısını bozmak, düzenin iç kurallarını değiştirmeden, ona yeni bir biçim vermek anlamı na geliyordu. Ki Ekim ayında duvarları çökmeye başlayan Kuzey Amerika kalesinin geldiği nokta da, bakanları haklı çıkaracak cinsten. Birkaç yıl öncesine kadar dünyanın en fazla yabancı sermaye çeken ülkesi olan Çin’in başında bulunduğu BRIC ülkeleri, dünyadaki doğrudan yabancı sermayenin de yüzde 15’ini çekiyor. Dünyadaki toplam döviz rezervlerinin de yüzde 30’dan fazlası da bu dört ülkenin elinde. Bu dört ülkenin bir başka ortak özelliği de, ekonomilerinin hızla endüstriye evrilmesi ve makine gereksinimlerinin yüksek olması. Bu ülkelerin her biri iddialı birer makine üreticisi, ancak ortada öylesine bir büyüme söz konusu ki, Türkiye makine sektörü için büyük birer potansiyel olmayı sürdürüyorlar. Diğer yandan bu ülkelerin hepsine makine sektörümüzün dış ticaret açığı verdiğini de unutmamak gerek. Yine de özellikle batı ülkelerinin havlu attıkları küresel kriz şartları nda, BRIC ülkelerine biraz daha yakından bakmak gerek.

EN BUYUK POTANSİYEL BREZİLYA’DA
BRIC ülkeleri içinde Atlantik’in öte yakası nda yer alan tek ülke Brezilya. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı 2006 verilerine göre 946,5 milyar dolar olan ülkenin, satın alma gücü paritesi 1,13 trilyon dolar. 186,8 milyon nüfuslu Brezilya, sanayi sektörü büyüklük ve çeşitliliği açısından Latin Amerika’nın tartışmasız bir numarası. Madenler, makineler, elektrikli ekipman ve otomotiv gibi geleneksel sektörlerin yanı sıra, havacılık sanayi ve telekomünikasyon ekipmanı alanında da önemli paya sahip olan Brezilya’da inşaat sektöründeki canlılık da dikkat çekici. Enşasyon oranının yüzde 5,4’lerde seyrettiğ i ülkenin ihracatı 161 milyon dolarken, ithalatı 121 milyon dolar. Para birimi Real’in son üç yılda dolar karşı- sında avrodan daha hızlı yükselmesi, ülkenin refah düzeyini de artırdı. IMF’ye olan borcunu da bir süre önce kapatan Brezilya, yabancı yatırım seviyesini bir yılda yüzde 84 artırarak, 2007’de 34,6 milyar dolarlık doğrudan yatırım aldı. Brezilya’yı dünya gündemine yerleştiren noktalardan biri de petrol yatakları. Brezilya’nın başlıca ihraç ürünleri taşıt araçları, mineral yakıtlar, metaller, makine ve aksamları. Başlıca ithalat ürünleri ise yine mineral yakıtlar, makine ve aksamları, elektrikli makineler, taşıt araçları ve organik kimyasallar. Makine Brezilya’nın hem ihracatında hem de ithalatı nda önemli yer tutuyor, ülkenin ihracatından aldığı pay yüzde 7,1, ithalatı ndan aldığı pay ise yüzde 25,3 civarı nda. Biz ise birçok alanda rakibimiz konumunda olan Brezilya’ya karşı sürekli açık veriyoruz. Hem coğrafi hem de kültürel uzaklık nedeniyle bugüne kadar düşük seyreden Türkiye Brezilya ekonomik ilişkileri, özellikle aynı konularda iş yapan firmaların işbirliği yapması durumunda, büyük potansiyel taşıyor. Ki bu müstakbel bağlar, Arjantin, Paraguay, Uruguay ve Venezüella’nın üye olduğu MERCOSUR, yani Güney Ortak Pazarı’ na girmemiz demek. Türkiye ile Brezilya arasında 2002 yılında 285 milyon dolar olan toplam dış ticaret hacmi, 2007’ye gelindiğinde beş kat artarak 1 milyar 400 milyon doları aştı. Ancak 2007 yılında 230 milyon dolar ihracatı- mıza karşılık, 1 milyar 172 milyon dolara biyakı n ithalat yaptık. Ancak bu ülkeye ihracatımızın, ithalatımızdan daha hızlı büyümesi umut verici.

İHRACAT İTHALATTAN DAHA HIZLI BUYUYOR
Makine sektörü, Brezilya’ya ihracatı- mızda beşinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin Brezilya’dan yaptığı toplam ithalat içinde ise 157 milyon dolar ile ikinci sırada. Brezilya makine ve aksamları açısından ihracatımızın büyük gelişme kaydettiği potansiyel bir pazar niteliğinde. Sadece 2007’de Brezilya’nı n makine ihracatı yüzde 4,8 artışla 11 milyar dolara çıktı. En fazla motor aksamı ihraç eden ülkenin, en önemli alıcıları ise ABD ve Arjantin. Türkiye ise 2007 yılında Brezilya’nın makine ihraç ettiği ülkeler arasında 24. sırada yer aldı. Brezilya’nın makine ithalatı da en az ihracatı kadar iddialı bir artış gösteriyor. 2007’de yüzde 34,5 artarak 18,5 milyar dolara yükselen makine ithalatında, ABD, Almanya, Hollanda, Çin, Japonya ve İtalya en büyük payı alıyor. Türkiye’nin burada önemli bir pozisyon aldığını söylemek ise güç. Brezilya’nı n başlıca makine ithalat kalemi de turbojetler, turbopropellerler ve gaz tribünleri. 2007 yılında Türkiye’nin Brezilya’ya makine ihracatı, yüzde 59 artarak 16,4 milyon dolara çıktı. Bu haliyle Türkiye’nin makine ihracatından yüzde 0,3 pay alan Brezilya, yine de büyük bir potansiyel taşıyor. Keza 2008’in ilk 11 ayında bu ülkeye makine ihracatımız tamı tamına yüzde 191 arttı. Böylece Brezilya sektör ihracatı nda 57. sıradan 35. sıraya yükseldi. Toplamda 2001-2007 döneminde, Brezilya’ya makine ihracatımız 10 kat artarken, bu ülkeden makine ithalatımız altı kat büyüdü. 2008’in ilk dokuz ayı itibariyle, Brezilya’ya makine ihracatı nda, 21 milyon dolarla ambalaj makineleri ilk sırada yer aldı. Metal işleme makineleri ve pompalar da üstün artış rakamları ile dikkat çekti. Türkiye’nin ithalatı ise, bu dönemde sadece yüzde 4,5 arttı ve 127 milyon dolar oldu. Burada öne çıkan kalem vanalar, en fazla artış gösteren kalem ise pompalar oldu.

RUSYA MAKİNELERİNİ YENİLİYOR
BRIC ülkeleri arasında en önemli üretici kuşkusuz Rusya. 70 küsur yıllık kapalı ekonominin yıkılmasıyla, serbest piyasa ekonomisin hem üreticisi hem de pazarı olarak sahneye çıkan Rusya, agresif tavrı yla dikkat çekiyor. 1994’te GSMH’si 326 milyar dolara kadar gerileyen Rusya, Putin yönetiminin hırsıyla petrol fiyatları nın dopingi bir araya gelince, hızla toparlandı. 143,5 milyon nüfusa sahip Rusya’da kişi başı gelir artış hızı, Asya kaplanlarınkine yetişemese de Japonya ve AB’ninkine hayli yaklaştı. GSYİH da geçen yıl ülke yüzde 8,1 artış kaydetti. Ancak küresel krizin enerji fiyatların meydana getirdiği düşüş, Başbakan Yardımcısı Sergey Narışkin’in bugün 526 dolar olan ortalama maaşın, 2020 yı- lında 2 bin 700 dolara ulaşacağı tahminini aşağı revize edecek gibi duruyor. Diğer yandan Rusya da Brezilya gibi fazlasıyla yatırım alıyor. 2008 yılının biyak rinci çeyreğine ülkeye 17 milyar 255 milyon dolar tutarında yabancı yatırım gerçekleşti. Makine sektörünün ise Rusya’nı n endüstri tarihinde özel bir yeri var. SSCB döneminde fazlaca yüceltilen makineleşme, düzenin 1991 yılında yı- kılmasının ardından bir gerileme sürecine girdi. Ülkenin kalkınmaya başladığı yıllarda ise var olan makine parkının yetersizliğ i ortaya çıktı. Rusya da gelişimin motorunu doğal kaynaklar üzerinde kurguladı, ancak bunun kalıcı bir çözüm olmadığı ortada olduğundan şu günlerde makineleşmeye yeniden büyük yatırımlar yapılıyor. Hükümet son beş yıldır, eskiyen makinelerini gençleştirmek ve yeniden üretimini artırmak için makine ithalatına hız verdi. 2006’da Rusya’nın makine ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 39 artarak 22 milyar dolara erişti. Bu da Rusya?yı Türkiye makine ve aksamları ihracatçı- ları için fırsatlar ülkesi haline getiriyor. Nitekim Rusya bugün Almanya’dan sonra en büyük ikinci pazarı konumunda. Rusya’nın 2010 hedefine ulaşabilmesi için de makine sanayisinin büyüme hızını yüzde 26 ila yüzde 30 arasına çı- karması gerektiği biliniyor. Yani uzun bir zaman daha makine Rusya yüksek miktarlarda makine ithalatına muhtaç.

İNŞAAT VE MADEN MAKİNELERİNDE BUYUK PAZAR
TÜİK verilerine göre, 2007 yılında Rusya’ya yönelik makine ihracatımız yüzde 45,7 oranında artarak, 361,7 milyon dolara çıkmış durumda. En yüksek ihracat artışı içten yanmalı motorların aksam parçaları kaleminde yaşanmış. Onu klimalar ve maden işleme makineleri takip ediyor. Rusya’ya yönelik başlıca ihraç kalemleriyse, maden işleme makineleri, buzdolapları, soğutucular, ısı pompaları, hava vakum pompası, kompresör, vantilatör ve aspiratörler. Rusya’nın genel makine ithalatında ise, bilgi işlem makineleri, ısı değişikliği ile maddeleri işlemek için cihazlar, maden işleme makineleri öne çı- kıyor. Yani Rusya halen yeraltı kaynakları nı işlemek için büyük miktarlarda makine alımı yapıyor ve bun alanda Türkiye için büyük fırsat var. Ki Rusya’ya yapılan makine ihracatımızın artış oranı, Türkiye’nin genel ihracat artış oranının yaklaşık iki kat üstünde seyrediyor. 2008 yılının ilk çeyreğinde de Rusya’ya makine ihracatı hızlı artışını korudu, yüzde 50 artarak 106,5 milyon dolara ulaştı. İthalatımız ise aksine düşüş yaşıyor. Keza Rusya’dan ithalatımızda sektörün payı da azalma eğiliminde. Rusya’nın en fazla makine ithalatı yaptığı ülke ise yüzde 22 paya sahip olan Almanya. Onu Çin ve İtalya takip ediyor. Rusya’ya makine ihracatımız incelendiğinde, takım tezgahları, inşaat makineleri, pompalar ve kompresörler gruplarında avantajlı olduğumuz görülüyor. Bu alandaki en önemli rakiplerimiz ise Almanya, Çin, İtalya, Kore ve ABD. Yine de ileri teknoloji makineleri ile kaliteli üretim yapan Türkiye, lojistik avantajını da devreye sokarak, kısa sürede bu pazardaki payı- nı büyütebilir.


CİN BUYUME HEDEFLERİNDEN ŞAŞMIYOR

Hızla büyüyen bir ekonomiye sahip olan Çin’de büyüme oranı, son dört yıldı r hep yüzde 10’nun üzerindeydi. Çin’in sırrı ise ucuz işçilik, özellikle de tekstil gibi emek yoğun sektörlerde. 2006 yılı verilerine göre nüfusu 1,3 milyar olan Çin, dünya nüfusunun yüzde 20’sini besliyor, GSMH’si ise 3 trilyon doların üstünde. Sadece dış ticaret hacmi 1,4 trilyon dolar olan ülke, dünyanın en fazla döviz rezervine sahip ülkesi. Di- ğer yandan enşasyon ülkede hala en ciddi tehditlerden biri. Çin’in ham petrol ithalat gereksiniminin 2030 yılına kadar 10 milyon varili bulacağı hesaplana dursun, bu rakam sürekli yukarı doğru revize ediliyor. 2008’in ilk çeyreğinde yüzde 10,6, ikinci çeyreğinde ise yüzde 10,1 büyüyen Çin ekonomisinin ilk altı aylık dönem ortalamasının, 2007 yılının aynı dönemine göre 1,8 puan düşerek yüzde 10,4 seviyesinde gerçekleştiği görülürken, büyüme oranın azalmasına temel gerekçe olarak, ABD ve Avrupa ekonomilerindeki daralmanın imalat sektörünü olumsuz yönde etkilemesi gösteriliyor. Yine de Çin, Amerika, Japonya ve Almanya’nı n ardından dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi durumda. Uzmanlar, Çin ekonomisinin bu yıl da yüzde 10’un üzerinde büyüyeceğini 2009’da ise büyümenin yüzde 9,5’e düşeceğ ini tahmin ediyorlar. Bu ülkenin Almanya’yı geride bırakarak üçüncülük koltuğa oturacağı tahminlerine de uyuyor.

CİN’E 1 MİLYAR DOLAR İHRACAT
2006 yılında Çin’e 693 milyon dolar de- ğerinde ürün ihraç eden Türkiye’nin, bu değeri 2007 yılında yüzde 50 oranında artırarak 1 milyar 39 milyon dolara yükselttiğ i görülüyor. Çin’den ithalat ise yüzde 37 artarak 13 milyar dolara erişmiş vaziyette. Çin’e karşı mütemadiyen dış ticaret açığı veren Türkiye’nin toplam açığının yüzde 20’sini teşkil ediyor bu ülke. Türkiye’nin Çin’e ihracatında en büyük paya sahip ilk üç fasıl, metal cevherleri; tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçılar ve çimento; inorganik kimyasallar ile nükleer reaktörler. 2007’de Türkiye’nin Çin’den ithalatında en büyük paya sa- hip ilk üç fasıl, 3,2 milyar dolar ile elektrikli makine ve cihazlar, 3 milyar dolar ile nükleer reaktörler, 487,6 milyon dolar ile de demir çelik oldu. Toplam makine ihracatı artış hızımızı ikiye katlayarak Çin’e 2007 yılında yüzde 76,7 artış ile 60,3 milyon dolarlık makine sattık. Böylece ülke sektörün pazar sıralaması nda 35. sıraya yükseldi. Yine de diğer ülkelere yapılan ihracata göre bu değer çok düşük. 2007 yılında Almanya’nın payı yüzde 17,2, ABD’nin payı yüzde 4,2 idi. Çin ise makine ithalatımızdan sadece Çin 0,69 pay aldı. Diğer yandan 2006 yılında 2 milyar 318 milyon dolar ile Türkiye’nin makine ve aksamları ithalatı nda üçüncü sırada yer alan Çin, yüzde 26,8 artış yaptı ve konumunu korudu. Ama Çin’den makine ithalatımızın artış oranı düşüş seyrinde. Yine de Türkiye Çin genel dış ticaret açığının yüzde 24’ünü hâlâ makine ve aksamları oluşturuyor.

PAZAR BUYUK, YOL UZUN
Burada bir başka vurucu oran daha dikkati çekiyor: 2007’de Türkiye’nin Çin’e gerçekleştirdiği makine ihracatının de- ğerinin, ithalata oranı sadece yüzde 2. Bu da pazarda alınması gereken çok mesafe olduğunun kanıtı. Çin’e makine ihracatımızda ilk sırada 18 milyon dolarla içten yanmalı motorların parçaları yer alıyor. Onu 6,4 milyon dolarla özel fonksiyonlu makineler, 6,1 milyon dolarla palanga, vinç, bocurgat, ırgat ve krikolar grubu izliyor. Türkiye’nin Çin’e gerçekleştirdiği toplam makine ihracatı- nın yüzde 95’ini oluşturan kalemler arası nda, en çok artış yaşayan gruplar, yüzde 2012,48 ile iplik üretim makineleri oldu. Onu soğutucular ve temizleme makineleri izledi. Makine ithalatımızdaki artış şampiyonlar ise bilgi işlem makineleri, büro makineleri ve matbaa makineleri oldu. Tüm sonuçlar toplu bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, Türkiye makine sektörünün Çin’le dış ticaretinin halen olumsuz bir tablo sergilediği görülüyor. Çin’den gelen ucuz ve yerli üretimle kı- yaslandığında daha kalitesiz olan ürünlerin Türkiye’de iç pazara hâkim olması sektördeki ticaretin Çin lehine artı vermesine neden oluyor. Bu durumun önüne geçilebilmesi için de Çin’in ihtiyaç duyduğu yüksek kaliteli ve dayanıklı makinelere yatırım yapılması gerektiği üzerinde bir mutabakat söz konusu.

HİNDİSTAN TEKNOLOJİDE İLERLİYOR
Evvelden beri biz başta olmak üzere, hemen tüm batıda fukaralığı ile ünlü olan bu gizemli ülke, özellikle son 10 yıldı r en az Çin kadar hızlı bir gelişim çizgisi izledi. Büyüme oranı ortalama yüzde 8,5 olan ülke, küresel kriz ortamında da bu rakamı fazla aşağı çekmek niyetinde değil. 2007 sonu itibariyle 1 trilyon 147 milyar dolar GSYİH’ye ulaşan ülkede, satın alma gücü paritesine göre, kişi başı milli gelir 2776 dolar seviyesinde. Bu Hindistan’ın milli gelir açısından dünyanın en büyük on ikinci ekonomisi olması anlamına geliyor. 2007 yılını yüzde 6,7 enşasyon ile kapatan ülke, bu dönemde hem bir ihracat pazarı hem de yatırım alanı olarak geniş fırsatlar sunu yor. Ülke 2001-2006 yılları arasında ihracatı nı 44,8 milyar dolardan 119,4 milyar dolara, ithalatını ise 56,8 milyar dolardan 186,3 milyar dolara çıkardı. Oluşan dış ticaret açığında başrolü petrol ve doğalgaz çekse de, ucuz işçiliği ile menkul ülkede, her yıl daha da büyüyen imalat sanayinin ciddi bir makine ihtiyacı da bulunuyor. Hindistan’da makine ve aksamı konusunda üretim yapan 300’ yakın firmanın toplam cirosu 1 milyar doları buluyor. Üstelik makine sektörünün büyüme rakamları son 10 yılda her yıl yüzde 25-50 artış gösteriyor. Kendisi de ciddi bir makine ithalatçısı olan ülke, makine üretiminin yüzde 10’unu ABD, Almanya, Çin, İtalya, Meksika, Kanada, İngiltere gibi ülkelere satıyor. Hindistan tekstil makineleri alanında 2 milyar dolar tutarında bir endüstriye sahip. Hatta bu alanda dünya genelinde üretim yapan Reiter, Toyoda, Schlaghorst Sulzer, Erhardt Leimer gibi önde gelen çok uluslu firmaların, Hindistan’da üretim merkezleri mevcut. Hindistan tekstil makineleri sanayisi 50 ülkeye ihracat yapıyor ve anahtar teslim projeler gerçekleştiriyor. Elbette diğer ülkeler ile kıyaslandığında Hindistan’da 4 Rupi’ye mal olan elektrik enerjisinin, ABD’de 2 Rupi ve Tayvan ile Güney Kore’de 2,5 Rupi’ye mal olması son yıllarda bu ülkede makine imalatı yapmayı biraz pahalılaştırdı. Ama yine de ülke ciddi bir makine üreticisi. Diğer yandan bu dev nüfusun hızla kentlileşmesi gereksinimi büyütüyor, bu da ülkeyi büyük bir makine ithalatçısı kılıyor. Maki- Makine ithalatı ülkenin toplam dış alımında, petrol, elektronik cihazlar ve değerli madenden sonra dördüncü sırada yer alıyor, payı ise yüzde 7 civarında. Makine ihracatımızda Hindistan’ın çok büyük bir yer kapladığı söylenemez, zira ülke burada ancak 38. sırada. Ancak Hindistan’a toplam ihracatımızda makine ön sıralarda yer alıyor. Türkiye’nin Hindistan’a makine aksamları 2007 sonu itibariyle 35 milyon dolardı ve Hindistan’a en çok ihraç ettiğimiz dördüncü ürün grubu da makineydi. 2008’in ilk 11 ayı itibariyle de Hindistan’a toplam ihracatta makine altıncı sıraya düştü, ancak ihracat 37 milyon dolara yükseldi.    

BRIC YENİ BİR TARİHSEL BLOK MU?
BRIC ülkelerinin gücünü oluşturan temel etkenlerden biri kuşkusuz dünya nüfusunun yüzde 40’ına sahip olmaları ile dev şirketlerin en azından pazar olarak bu büyük ve genç nüfusa gereksinim duymaları. Önümüzdeki 20 yıllık dönemde küresel GSMH paylarının yüzde 20’yi bulacağı tahmin edilen BRIC ülkelerinde, 3 milyara yakın insan yaşıyor. BRIC ülkelerinin toplam döviz rezervlerinin ise 2,8 trilyon doları bulduğu düşünülüyor. Kaldı ki paranın en kıymetli şey olduğu küresel kriz şartlarında, bu hafife alınamayacak bir rakam. Diğer yandan bu ülkeler birbirleriyle ilişkilerini de gitgide güçlendirerek, yeni bir tarihsel blok oluşturma yolunda hızla ilerliyorlar. Örneğin Rusya doğalgaz ve petrol, Brezilya soya ve demir cevheri ihraç ediyor. Çin ve Hindistan ise sanayi üretiminde Rusya ve Brezilya’nın ihracatını kullanıyor. Doğal kaynaklara sahip olanlar olmayanları desteklerken, Çin ve Hindistan da bu ülkeler için üretime devam ediyor. Kendi aralarındaki ticaret ağı da giderek genişliyor. Buna en iyi örnek Brezilya ile Çin. İki ülke arasında 10 milyar dolar seviyesinde bulunan ticaret hacmi her yıl büyüyor. Hatta Çin, şu sıralar Brezilya’da 5 milyar dolarlı k doğalgaz boru hattı döşeme projesi yürütüyor. Öte yandan Çin ve Brezilya STCC adıyla ortak uzay ajansı da kurdu. STCC, ortak uydu geliştirip uzaya fırlatıyor. Yani bu ülkeler gelecekte batının dünyadaki egemenliği bir yana, evrendeki hükümranlığına da ortakçı çıkabilir. 

İKİSİ ENERJİ, İKİSİ DE UCUZ İŞÇİLİKLE YÜKSELDİ
Özünde liberal ekonominin olgunlaşma süreçlerini yaşamamı ş, kapalı ekonomiler olan BRIC ülkelerinin nasıl olup da, büyük balinalara efelendiklerini anlamak için büyümenin dinamiklerine bakmak gerekiyor. Bu süreçte ana parametreler ise, nüfus, enerjinin ucuzluğu ve teknolojik gelişmeydi. Üç parametrenin bir ya da birden fazlasına sahip olan bu dört ülke, ekosistemin büyüklerine kendi kuralları ile yanıt verecekti. Asya Pasifik coğrafyasındaki iki ülke, Çin ve Hindistan burada ucuz iş gücünü temsil ediyor. Uluslararası sermayenin ve imparator şirketler düzeninin yaygınlaşması açısından arzu ettiği ucuz işçilikle üretim, Çin ve Hindistan’ın önünün açılması için gerekli sermayeyi bölgeye çekmekte en büyük rolü oynadı. Rusya ve Brezilya’ya sesini bu denli yükseltebilme cesareti veren ise büyük ölçüde yüzyılın en büyük değerine, enerji kaynaklarına sahip olmalarıydı. Diğer yandan bu dört ülke, liberal ekonominin verdiği sınavların hiçbirini vermeye gönüllü değil. Örneğin Brezilya dünyanın akciğerleri sayılan Amazon Ormanları’nın katledilmesine bir yere kadar sessiz kalabilirken, Rusya’da iktidarın tersine giden bir sivil toplum kuruluşunun yaşama şansı neredeyse yok. Çin ve Hindistan’da işçi hakları ve çalışma koşulları konusunda Avrupa’nın 100 yıl öncesini anımsatan bir durum söz konusu. İşgücü arzını böylesine kabartan, sadece büyük nüfus değil. Uzun ve olumsuz koşulları n hâkim olduğu çalışma saatleri, daha da ötesinde eğitim çağındaki birçok genç ve çocuğun istihdama katılması da buna neden oluyor. Serbest piyasa ekonomisinin eskileri de, yüzyıllar süren mücadeleler ile sahiplerine iade ettiği bu haklardan cayamadığından, birçok alanda rekabet gücünü yitiriyor. Elbette BRIC ülkelerindeki çalışan halk belli bir gelir seviyesine eriştikten sonra bu hakları teslim etmek zorunda kalacak. Ancak o saate kadar, BRIC çok yol alacağa benziyor.