Avrupa ve buyuk britanya’da olduğu gibi turkiye de gectiğimiz gunlerde yaptığı nukleer enerji ihalesi ile enerji acığını nukleer enerjiyle kapatma yolunu denemeye kararlı olduğunu gosterdi. onumuzdeki donemde nukleer enerjide...




Büyük Britanya önümüzdeki 20 yıl içinde üretim kapasitesinin 1/3’ünü kaybedecek. Büyük Britanya’daki hükümetin bu enerji kaybına alternatif olan planı ise nükleer enerji. Bu belki de üreticiler için yeni bir fırsat aynı zamanda. Machinery Dergisi’nin Aralık sayı- sında Büyük Britanya’nın nükleer enerjiye bakışı incelendi. Habere göre bugün pek çok insan, enerji güvenliği, rekabetçi fiyatlar ve düşük karbon salımı hedeşerine ulaşabilmenin günümüzde elde olan tek teknolojisinin nükleer enerji olduğunu düşünüyor. Son dönemde Büyük Britanya hükümeti de aynı fikirde ve nükleer kaynakların önemli bir alternatif olduğunu savunuyor. Kısa bir süre önce Savunma Bakanlığı’na atanan John Hutton, daha önce İş Çevre Regülasyonları ve Reform Bakanlığı yaptığı dönemde, ülkede nükleer enerji tesis inşaatı fırsatlarını değerlendirmek ve yeni yerleştirmeleri kolaylaştırmak amacıyla dizayn edilmiş her yolu sunmak için ‘her türlü düğmeye basmaya kararlı olduğunu’ deklare etti. (Şu anda İş Çevre Regülasyonları ve Reform Bakanlığı’ nın ‘sıcak’ koltuğunda Lord Peter Mandelson oturuyor.) Hutton, Büyük Britanyalı üreticilerin 20 milyar sterline kadar genişleyecek yeni nükleer enerjideki özel sektör yatırımları nın avantajlarından yararlanabilmek için pozisyonlarını almaları gerektiğini söylüyor. Bütün bu yatırımlar 100 bin yeni iş alanının da yaratılması anlamına geliyor. Ancak Hutton işçi rekabetlerinin daha çok Çin gibi ülkelerden geleceğ ine de dikkat çekiyor.

2013’TEN İTİBAREN YENİ SANTRAL İNŞAALARI BAŞLAYACAK
Hükümetin detaylı enerji raporuyla ortaya konan ‘kolaylaştırıcı hareket’, baş vuru planlarının 2010’dan itibaren yapılması, 2013-2014’ten itibaren yeni nükleer enerji istasyonlarının yapımına başlanması ve bu istasyonların 2017-2020 arasında çalışır hale getirilmesine yönelik firmalara olanaklar veriyor. 2020 yılı- na kadar 10 civarında yeni nükleer enerji santralinin inşa edilebileceğini aktaran Hutton şöyle devam ediyor: “Ülke genelindeki pek çok üreticinin enerji santrali inşa edebilecek yeteneğe ve uzmanlığa sahip olduğunu düşünüyorum. Fakat rekabetçi küresel Büyük Britanya tedarik zincirlerinin yaratılması ve desteklenmesi, Britanya’nın ve global nükleer rönesansın avantajlarından yararlanılabilmesi için yapılması gereken daha çok fazla şey var. Hutton, yeni kurulan Nükleer Enerji Geliştirme Dairesi tarafından bu tarz tedarik zincirlerinin büyümesi desteklenecektir diyor. Teknoloji Üreticileri Derneği, nükleer endüstrinin durumunu ve Britanyalı üreticilere olan faydalarını açıklamak üzere Kasım ayında özel bir sürdürülebilir enerji semineri düzenledi. Nükleer Endüstri Derneği’nin Başkanı Lord O’Neill of Clackmannan seminerin açılışında ülkenin nükleer Rönesans adının verilebileceği bir dönemden geçtiğ ini deklare etti ve Britanya’nın neden yeni bir nükleer enerji istasyonu filosuna ihtiyacı olduğunu açıkladı. Lord O’Neill şöyle devam etti: “1950’lerde ve 1960’larde kömürle çalışan enerji istasyonları inşa ettik ve bunların büyük ço- ğunun yerine yenilerinin yapılması gerekiyor. Çevresel endişeler kömürü geçmişte yaptığımız gibi kullanamayacağı mız anlamına geliyor. Ayrıca oldukça iyimser bir tahmine göre bile 2020’den önce temiz kömür teknolojine sahip olamayacağız. Daha da önemlisi karbondioksit azatlım teknolojileri tesislerin ana maliyetini yükseltmenin yanı sıra üretim esnasında enerji tüketiyor ve tesislerin daha az efektif çalışmasına neden oluyor.” 1990’larda ise bugün ‘benzine hücum’ adını verebileceğimiz durumu yaşadık. Dönüşüm teknolojisi daha efektif olarak güç üretimi şansı tanıdı ve nispeten ucuz kaynaklardan verimli tedariklerin sağlanmasına olanak sağladı. Bu durum o dönemde çekici bir görünüm sunuyordu. Ancak üretim giderlerinin yakla şık yüzde 50’si petrol ürünlerine gidiyordu. Belli bir düzeye kadar daha temiz bir yöntem olmasına rağmen, petrol ürünlerindeki gider eklenince bu durum görmezden gelindi. Nükleer enerjinin seyri ise inişli çıkışlı bir yol izledi. Büyük Britanya nükleer enerjiye Calder Hall Nükleer Enerji İstasyonu’yla bir giriş yaptı. Calder Hall dünyanın ilk ticari nükleer güç istasyonuydu fakat o dönemdeki felsefe her nükleer enerji istasyonunda selefine göre bazı geliştirmeler yapılması gerekti- ğiydi. Bu nedenle de her bir istasyon di- ğerinden farklıydı. Ayrıca kullanılan malzemelerin birbirlerinin yerini tutamı yor olması da sürdürülebilirliği çok daha masraşı hale getiriyordu. Zaman içinde ise nükleer enerji nispeten daha ucuz hale geldi. Bugün enerji ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 16-17’lik bir kısmını nükleer istasyonlardan karşılı- yoruz. Buna enerji üretiminin büyük bölümünü nükleer enerjiden sağlayan Fransa’dan gelecek yüzde 6’lık bir bölüm daha ekleniyor.

5 YIL İCİNDE 6-8 TESİS YAPILMASI GEREKİYOR
Ancak kömürden elektrik üreten eski istasyonlar gibi Büyük Britanya’daki nükleer istasyonların bir kısmı da kullanılabilirlik sınırlarının sonuna yaklaşıyor. Bu durum Büyük Britanya’yı, çevresel etkenler nedeniyle kabul edilemeyen kömür istasyonları, petrole dayalı pahalı üretim ve nükleer enerji filosunda bir azalmayla yüz yüze bırakarak bir şekilde yeri doldurulması gereken bir enerji boşluğu doğuruyor. Lord O’Neill, Büyük Britanya’nın bu enerji boşluğunu doldurmak için önümüzdeki 10 yıl içinde 6 ya da 8 yeni nükleer enerji santrali yapması gerektiğini söylüyor. O’Neill ayrıca, rüzgar ve gelgit gibi alternatif enerji kaynaklarının bu boşluğu doldurmak için yeterli olmadığını söylüyor. Gelgit gücünün hala gelişme aşamasında olduğunu aktaran O’Neill şöyle devam ediyor: “Rüzgar enerjisi ise intizamsı z durumda. Çünkü rüzgar türbinlerinin konulduğu alanlar genelde sapa bölgeler ve ihtiyacı olan yerlere bu enerjiyi iletmekte katlanan masraşar nedeniyle problemler yaşanıyor. Rüzgarı n kendi çekiciliği olmasına rağmen trenlerinin gitmesini sağlayan, hastaneleri açık tutan ve büyük endüstriyel fabrikaları n çalışabilmesini sağlayan enerjiyi yılın 365 gün 24 saat karşılayabilecek durumu yok.” O’Neill şöyle devam ediyor: “Bugün Büyük Britanya’daki iki parti arasında nükleer enerjinin yeniden ele alınmasına yönelik güçlü bir fikir birliği söz konusu.” Hükümet, özel sektörün sahip olduğu nükleer enerji santrallerinin durumunu düzelten ve daha az zaman kaybetmelerini sağlayan prosedürlerle mevzuatları yürürlüğe koyarak harekete geçti. Önümüzdeki 2 ya da 4 yıl içinde mevzuat, planlama ve yeni reaktör için gerekli olan kapsamlı değerlendirme gibi altyapı çalışmalarının büyük bölümü tamamlanacak. Lord O’Neill, nispeten kısa bir süredir oldukça büyük bir yol alındığını ve bunun devam etmekte olduğunu söyleyerek ekliyor: “Büyük Britanya hala çok daha fazlası yapılmak zorunda. Reaktörler Fransız ya da Amerikalı şirketler tarafından tedarik edilse bile, pek çok kaynak Büyük Britanya tarafından çok kısa bir süre içinde yerine getirilmek zorunda.” Bunu genişletirsek, reaktörler için parça ve ekipman üreten Amerikalı Westinghouse firmasının Büyük Britanya ayağının Başkan Yardımcısı David Powell, yeni AP 1000 nükleer enerji istasyonları nın dağıtımlarında firmasının nasıl olabildiğince lokalize olmayı hedeşediğ ini aktarıyor. “fiimdiye kadar 8 adet AP 1000 tesisinin kontratı imzalandı – 4 Çin’de, 4 tane de ABD’de – ve bunlardan ilki 2013 yılında çalıştırılmaya başlanacak. Westinghouse ABD’nin 10 yeni nükleer tesis daha sipariş vereceğ ini beklerken, Çin’de ise 100 yeni nükleer tesise daha ihtiyaç olduğunu görüyoruz

NUKLEER SANTRALDE SERİ URETİM
Buradaki anahtar nokta ise ‘sadece bir tane dizayn edip fazla sayıda inşa etmek ve bunun için de daha az karışık bir dizayn sistemi kullanılarak bütün dünyada kullanılabilir hale getirmek. Önemli olan standartlaşma, bir kere dizayn tamamlandığı nda, sabitlenecek. Bu da Westinghouse’un bilgisini paylaşabileceğ i büyük bir fayda ve tüm dünyaya dizaynının lisansını verebilme olanağı sağlayacak. Wastinghouse, tesislerin durumu için küresel tedarik zincirlerindeki ortaklarından yararlanabileceği gibi pek çok tedarik zincirini de yerelleştirecek. Örneğin Çin’de modül bir üretim tesisi kuruldu ve bu her açıdan tamamlanan modüllerin tedarikini yapacak. Her tesis için gerekli olan yaklaşık 300 modül var ve bir tesisteki paralel üretim modülü harici işleri ve inşa süresini azaltıyor. Doosan Babcock’un yöneticilerinden Bill Bryce ise firmasının 2020 yılına kadar 230 yeni nükleer enerji tesisi siparişi alacaklarını tahmin ettiğini ve Britanya’nın Batı Avrupa’daki tedarik zincirinin geliştirilmesinde anahtar rol oynayacağını söylüyor.

MUHENDİSLİK FİRMALARI FIRSATLARIN ARKASINDAN GİTMELİ
Bryce ayrıca kapalı inşa metotlarının kullanımının pek çok yeni iş gibi tedarik zincirlerine de kapılarını açacağını ve ASME’nin (Amerikan Makine Mühendisleri Odası - American Society of Mechanical Engineers) onay için daha az bileşene ihtiyacı olacağını aktarıyor. Nükleer enerji istasyonlarında kullanı- lanların yüzde 80’lik bölümünün aslında nükleerle hiçbir bağlantısı olmadığını da ekliyor. Bu aslında sadece tesisin inşa kısmını destekliyor. Son dönemde yapılmış bir NAMTEC (Ulusal Metal Teknolojileri Merkezi) araştırmasından alıntı yaparak Bryce, Britanya’nın nükleer tedarik zincirinin şu anda yeni bir nükleer tesis için gerekli olan her şeyin yüzde 70’ini sağlayabileceğini ve bunun yapılan yatırımlarla yüzde 80’e kadar çı- karılabileceğini tahmin ettiklerini söylüyor. Lord O’Neill dikkatli ve doğru mühendislik firmalarının bu fırsatların arkası ndan gitme konusunda çekingen olmamaları gerektiğini aktarıyor: “Eğer şu anda uzay bilimiyle ilgili gerekleri yerine getirebiliyorsanız aslında çoktan nükleer için gerekli olan standartlarda çalışıyorsunuz demektir.” Lord O’Neill ayrıca, diğer ülkeler üzerinde liderlik pozisyonunda bulunulan bir alanda hizmetten çıkarmaların yaratacağı fırsatların da önemini belirtiyor ve ekliyor: “Kendi kendini idare edebilir hale gelebiliriz ve yeni binaların yapımı- nı harekete geçirip hizmetten çıkarmalarla kendi enerjimizi sürdürebiliriz. Fransızların dışında hizmetten çıkarmaya ve yeniden inşaya girişen ilk ülkeyiz. Bu da Büyük Britanyalı üreticiler ve mühendisler için pek çok fırsat olduğu anlamına geliyor.”   SPOT:   “ Doosan Babcock'un yöneticilerinden Bill Bryce firmasının 2020 yılına kadar 230 yeni nükleer enerji tesisi siparişi alacaklarını tahmin ettiğini ve Britanya'nın Batı Avrupa'daki tedarik zincirinin geliştirilmesinde anahtar rol oynayacağını söylüyor”