Ttgv cevre projeleri uzmanı ferda ulutaş, “desteklerimiz oncelikle kobi’leri hedeşemektedir. onlar turk sanayinin belkemiğini oluşturuyorlar ve gerek bilgi ve farkındalık, gerekse finansman acısından en cok desteğe ihtiyac duyan, ozellikle bankalardan faiz ve teminat masraşarı nedeniyle yeterli finansman sağlayamayan da yine kobi’ler” diyor.




Türkiye’deki ‘teknolojik inovasyon’ faaliyetlerini destekleyerek üreticilerin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü arttırmayı kendisine misyon edinen Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nın (TTGV) vizyonu, ulusal inovasyon sisteminin kurulması ve geliştirilmesinin yanı sıra ekolojik sistemin korunması olarak özetleniyor. Çevre destekleri kapsamında, sanayide ‘temiz üretim’ ve ‘enerji verimliliği’ne yönelik yatı rımların yanı sıra sanayide ve elektrik üretiminde ‘yenilenebilir enerji kaynakları nın’ kullanımına yönelik yatırımlar da vakıf tarafından desteklenmekte. Moment Expo’nun sorularını yanıtlayan TTGV Çevre Projeleri Uzmanı Ferda Ulutaş, “Desteklerimiz öncelikle KOBİ’ leri hedeşemektedir. Onlar Türk sanayinin belkemiğini oluşturuyorlar ve gerek bilgi ve farkındalık, gerekse finansman açısından en çok desteğe ihtiyaç duyan, özellikle bankalardan faiz ve teminat masraşarı nedeniyle yeterli finansman sağlayamayan da yine KOBİ’ ler” diyor. TTGV; Çevre Teknolojileri, Enerji Verimliliğ i ve Yenilenebilir Enerji gibi 3 başlık altında sanayi kuruluşlarını, alt sı- nırı 100 bin, üst sınırı 1 milyon ABD Doları olmak üzere destekliyor.

TTGV’nin temiz enerjiye yönelmesinin nedenleri nelerdir?
TTGV, özel kanunla kurulmuş, kar amacı taşımayan ‘vakıf’ statüsünde bir kurum olarak, 1991 yılından bu yana sanayicinin Ar-Ge projelerine kaynak aktarmı ş, son yıllarda destek yelpazesini ticarileştirme, ön kuluçka, risk paylaşımı ve başlangıç sermayesi gibi mekanizmalarla zenginleştirmiştir. Misyonumuz, ülkemizdeki “teknolojik inovasyon” faaliyetlerini destekleyerek üreticilerimizin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü arttırmak. Vizyonumuzda, ulusal inovasyon sisteminin kurulması ve geliştirilmesinin yanı sıra ?ekolojik sistemin korunması? da yer alıyor. Bu çerçevede, sanayi kuruluşlarının Ar- Ge projelerinin desteklenmesine yönelik uygulamalarımıza ek olarak, 2006 yı- lında başlatmış olduğumuz ?çevre desteklerimiz? de halen yürürlükte. Çevre desteklerimiz kapsamında, sanayide ‘te miz üretim’ ve ‘enerji verimliliği’ne yönelik yatırımların yanı sıra sanayide ve elektrik üretiminde “yenilenebilir enerji kaynaklarının” kullanımına yönelik yatı- rımlar da vakfımızca desteklenmekte. Buradaki temel prensibimiz, üreticilerimizin rekabet gücüne katkı sağlarken aynı zamanda çevresel performansın da yükselmesini sağlamak. Belirlemiş oldu- ğumuz destek alanları, sürdürülebilir kalkınma politikaları, Türkiye’nin ihtiyaçları ve dünya trendleri ile de uyum içinde. Temiz enerji kapsamına giren ‘yenilenebilir enerji kaynakları’nın kullanılması- nın teşvik edilmesinin ayrıca, iklim de- ğişikliği alanında alınması gereken önlemler, ülkemizin enerjideki dışa bağımlı lığı ve arz güvenliği sorunları açısından da büyük önem taşıdığı açık.

Türkiye’deki temiz enerji yatırımları ne durumda, bilgi verebilir misiniz?
Bu alanda çok da iyi bir durumda olmadığı mız bilinen bir gerçek. Birincil enerji tüketimimizin yüzde 90’ının fosil yakıtlara (petrol, doğal gaz, kömür) dayandı- ğını söylemek yeterli olur sanıyorum. Yenilenebilir kaynakların da yaklaşık yüzde 10’luk bir paya sahip olduğunu söylerken, bunun yaklaşık yüzde 4’ünün hidrolik enerji, kalanının da biyokütle ve odun olduğunu vurgulamak gerekiyor. Hidrolik enerji, büyük ölçüde büyük hidroelektrik santraller (HES) aracılığıyla kullanılıyor ve bu tür santrallerin ekolojik dengeyi bozuyor olmaları nedeniyle yenilebilirlikleri tartışılıyor. Esas olarak rüzgâr ve güneşe bakmak lazım. 2006 yılı enerji dengesine göre, rüzgâr ve güneş enerjisi kullanımlarının toplam içindeki payının yüzde 0,4 civarında olduğ u görülüyor. Elektrik üretiminde ise, kurulu gücümüzün yaklaşık yüzde 68’i fosil yakıtlara, yüzde 32’si hidrolik enerjiye bağlı; rüzgâr ise yüzde 1’e yeni yeni ulaşıyor. Yaklaşık 41 bin MW’lık kurulu güç içinde rüzgar santrallerinin payı son dönemdeki ivmeyle 500 MW’a yaklaşmakta. Son dönemde, rüzgâr santrallerinin yanı sıra küçük HES projelerinin sayı- sında da önemli bir artış gözleniyor. Öte yandan, biyogaz Türkiye için çok büyük bir potansiyel. Büyük hayvan ve tavuk çiftliklerinden çıkan organik atıkları n, ?organik gübre – biyogaz – elektrik üretimini – atık yönetimi?ni içeren entegre ve modern tesislerde değerlendirilmesi konusunda hala ilk inisiyatifi alan bir kuruluş çıkmadı. Büyük kuruluşları mızdan bu cesareti göstermelerini bekliyoruz. İlk örnekten sonra bu sektörün hızla büyüyeceğini düşünüyoruz.

Temiz enerji konusunda sizler neler yapıyorsunuz?
Biz, TTGV olarak Ar-Ge desteklerimiz kapsamında, temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik projeleri destekleyebiliyoruz. Son dönemde, güneş pili ve biyoyakıtlarla ilgili Ar-Ge projeleri gündemde. Öte yandan, daha önce de belirttiğim gibi, sanayicilerin ve elektrik üreticilerinin yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmalarına yönelik yatırımlarını da çevre desteklerimiz kapsamında destekliyoruz. Desteğimiz geri dönüşlü bir destek. Proje toplam bütçesinin yüzde 50’sini aşmayacak şekilde en fazla 1 milyon dolara kadar çı- kabiliyor. Faiz uygulaması yok ve bir defaya mahsus olmak üzere toplam TTGV katkısının yüzde 6’sı oranında bir hizmet bedeli talep ediyoruz. Amacımız, özellikle küçük ölçekli yatı- rım projelerindeki (birkaç milyon dolarlı k) finansman darboğazının aşılması konusunda yardımcı olmak. Her ne kadar Yenilenebilir Enerji Kanunu ile bu alandaki yatırımlara önemli teşvikler ve elektrik alım garantisi getirilmiş olsa da, hala bu yatırımların fizibilitesi Avrupa’daki gibi değil. Özellikle güneş ve biyogazda yatırımcının daha fazla teşvike ihtiyacı olduğu açık. Dolayısıyla, TTGV olarak geri ödemeler konusunda da önemli avantajlar sunmaya çalışıyoruz. Öncelikle projeler 18 aya kadar sürebiliyor, proje tamamlandıktan sonra ilk bir sene herhangi bir geri ödeme olmuyor. Ondan sonraki 3 yıl içinde eşit taksitler halinde ödemeler gerçekleşiyor.

Herhangi bir kurum size başvurdu- ğunda ne tür işlemlerden yapıyorsunuz?
Öncelikle, firmanın başvuru yapmayı planladığı proje fikrini değerlendirerek destek kapsamımıza girip girmediği konusunu netleştiriyoruz. Daha sonra proje sahibini web sitemizdeki ( www.ttgv.org.tr ) başvuru formları ve başvuru kılavuzuna yönlendiriyoruz. Başvuru hazırlığı sürecinde her aşamada proje sahiplerine ihtiyaçları olan konularda destek olmaya çalışıyoruz. Başvurular bize ulaştıktan sonra, proje konusuyla ilgili 2 ya da 3 bağımsız uzmanı –üniversite, özel sektör ve kamudan– projeyi değerlendirmesi için görevlendiriyoruz. Bu uzmanlar, proje sahipleriyle doğrudan görüşerek ve başvuru dosyasını inceleyerek değerlendirmelerini yapıyorlar. TTGV olarak kendi görüşümüzü de ekleyerek Yönetim Kurulumuza projeyi sunuyoruz. Desteklenme kararı çıkarsa, firmalarla sözleşme aşamasına geliyoruz.


Geleceğe yönelik planlarınız neler?
TTGV, ilk başta da söylediğim gibi, özel sektörle kamunun ortak girişimi olarak kurulmuş. Bir bakıma, kamuyla özel sektör arasındaki köprü görevini görüyor. Amacımız, inovasyon yani yenilikçilik sisteminin kurulması, güçlendirilmesi ve bu bağlamda sanayicimizin rekabet gücünün artırılması. Bu çerçevede enerji konusuna da bütüncül olarak bakıyoruz. Enerji teknolojilerinin geliştirilmesi konusunda rekabet öncesi Ar-Ge çalışmalarıyla başlayan, geliştirilen ürün ve teknolojinin ticarileşmesine kadar olan sürecin bütününe yönelik modeller tasarlıyoruz ve ilgili kamu kurumlarının da sahiplenece- ği bu tür programları yürütmeyi hedeşiyoruz. Diğer taraftan enerjinin verimli kullanılması da çok önemli. Sanayimiz Sanayimizde ortalama yüzde 25 oranında bir enerji tasarrufu potansiyeli mevcut. Çevre destekleri kapsamında, enerji verimliliğ i yatırım projelerine de destek verdiğimizi belirtmiştim. Enerji Verimliliğ i devletin de öncelikli alanlarından biri. Biliyorsunuz, 2008 ?enerji verimliliği yılı? ilan edildi. Biz de mevcut programları mızla kamunun öncelikli bulunduğu alanlara finansal ve teknik açıdan katkı- da bulunmayı sürdürmeyi, daha bütüncül programların içinde yer almayı hedeşiyoruz.

Bu alanda hedef kitleniz kimler? Daha çok kimlerle işbirliği yapıyorsunuz?
TTGV olarak hedef kitlemiz sanayicidir. Amacımız sanayicimizin rekabet gücünün artırılmasıdır. Özellikle KOBİ’ler öncelikli hedef kitlemizi oluşturuyor. Faaliyetlerimiz çerçevesinde, ilgili kamu kurumları (Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, Elektrik İşleri Etüd İdaresi, DTM, DPT, vb.), üniversiteler ve sanayi odaları ile sürekli işbirliği halindeyiz. Bunun yanında uluslararası kuruluşlarla da, belli projeler bazında işbirliği yapıyoruz. Örnek olarak Dünya Bankası, UNDP ve UNIDO’yu verebilirim.

KOBİ’lere yönelik çalışmalarınızda yaptırımcı uygulamalarınız olacak mı?
Bizim Vakıf olarak, herhangi bir yaptı- rımcı fonksiyonumuz yok. Bizim misyonumuz, sanayiciyi - dolayısıyla KOBİ’leri -, destekleyerek, bilinçlendirerek ve teşvik ederek bir yerlere taşımak. Dolayı sıyla, tüm destek mekanizmalarımızı da bu doğrultuda ve destek zincirinin (Ar-Ge, Patent, Ticarileşme, vb.) her halkası nı dikkate alarak oluşturmaya çalışı- yoruz. Bir ürün ya da teknolojiye yönelik olarak arz tarafını güçlendirirken talep tarafını da teşvik etmeyi hedeşiyoruz. Örnek olarak, enerji tasarrufu sağ- layan bir ekipmanı geliştiren ve üreten bir KOBİ’yi destekliyorsanız, bu ekipmanı kullanacak diğer KOBİ’leri de yatı- rıma yönelik finansal desteklerinizle ve farkındalık faaliyetlerinizle teşvik etmelisiniz.

Türkiye sanayinin belkemiği KOBİ’ lere yönelik ne tür çalışmalar düşünüyorsunuz? KOBİ’lerden gelen projeleri teşvik gibi projeleriniz var mı?
Zaten bahsetmiş olduğum tüm desteklerimiz öncelikle KOBİ’leri hedeşemektedir. Dediğiniz gibi, onlar Türk sanayiinin belkemiğini oluşturuyorlar ve gerek bilgi ve farkındalık, gerekse finansman açısından en çok desteğe ihtiyaç duyan, özellikle bankalardan faiz ve teminat masraşarı nedeniyle yeterli finansman sağlayamayan da yine KOBİ’ler. Diğer taraftan, TTGV, Avrupa Yatırım Fonu (EIF), KOSGEB ve TKB ile birlikte Türkiye’deki yatırımlara tahsis edilmek üzere yeni bir fonların fonu ve yatırım ortaklığı programını da başlatmış bulunuyor. İstanbul Risk Sermayesi Girişimi (iVCi) adlı bu fon için 200 milyon Euro’luk bir hedef belirlendi ve bu fonun özellikle KOBİ’ler için girişim sermayesi olarak kullanılması planlanıyor.

Sizce Türkiye’yi önümüzdeki dönemde özellikle doğalgazda ne tür sorunlar bekliyor?
Aslında bu konuda hemen herkes aynı şeyi söylüyor. Ben de bu konunun uzmanı değilim. Ama bazı rakamlara bakmak ve güncel olayları izlemek bile genel bir yorum yapmak için yeterli oluyor. Sonuçta birincil enerjide tüketimimizin yaklaşık yüzde 30’u doğalgaza ba- ğımlı. Ve bunun yüzde 90’ını dışarıdan alıyoruz. Elektrik üretimine baktığımızda, yüzde 45 oranında doğalgaza dayandığı nı görüyoruz ve elektrik için kullandığı mız doğalgazın yüzde 64’ünü tek başına Rusya’dan alıyoruz. Sonuçta, kendinizin olmayan ve başkasından aldığı nız bir şeyin sürekliliği ile garanti vermeniz mümkün değil. Hele de enerji gibi tüm dünyanın dengelerine bu denli bağlı olan bir konuda. Son Rusya-Gürcistan savaşı dahi, bu konudaki riskimizin büyüklüğünü tekrar hatırlattı bize. Dolayısıyla, özellikle doğalgazı satın aldığı mız ülkelerin her türlü içsel sorunu, ülkeler arası siyasi ilişkiler, kış koşulları ve daha birçok faktör bizi doğalgaz sı- kıntısıyla karşı karşıya bırakabilir. En azından belli pik dönem ve saatlerde böyle bir sıkıntı söz konusu olabilir  

TTGV’NİN ÇEVRE PROJELERİ İLE İLGİLİ DESTEKLERİ
1- Çevre Teknolojileri Destekleri: Programın amacı, gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde üretim süreçlerinde asgari enerji, su, hammadde tüketimi ve atık üretimi prensibi ile tüm üretim süreçlerinin gözden geçirilerek, firmanın rekabet gücünün artırılması ve çevreye etkinin en aza indirilmesi. Hedef kitle ise, yoğun enerji, kimyasal, su, hammadde kullanımı ve atık üretimi sebebiyle çevreye olumsuz etkisi fazla olan sektörlerde faaliyet gösteren firmalar. Projeye TTGV desteği alt sınırı 100 bin, üst sınırı 1 milyon ABD Doları olmak üzere, proje bütçesinin en fazla yüzde 50’si. Destek Süresi, en fazla 1,5 yıl. Hizmet bedeli ise TTGV katkısının yüzde 6’sı oranında. Geri ödeme, proje süresi sonrası 1 yılı geri ödemesiz olmak üzere 6 ayda bir 7 eşit taksitle 4 yıl içinde yapılıyor.
2- Enerji Verimliliği Destekleri: Projenin amacı, enerji verimliliğ i yatırımları önündeki finansal engellerin aşılması ve enerji verimliliği yatırımlarının teşvik edilmesi. Sanayide oldukça yüksek olan enerji yoğunluğunun düşürülerek, enerji maliyetlerinin toplam üretim üzerindeki payının azaltılması ve rekabet gücünün korunması. Çevre üzerindeki olumsuz etkinin azaltılması ve sanayi kuruluşlarının enerji etütlerinin gerçekleştirilmesinin sağlanması. Projeye TTGV desteği alt sınırı 100 bin, üst sınırı 1 milyon ABD Doları olmak üzere, proje bütçesinin en fazla yüzde 50’si. Destek süresi ise en fazla 1,5 yıl.
3- Yenilenebilir Enerji Desteği: Projenin amacı ise, AB uyum sürecinde önem kazanan yenilenebilir enerji kaynakları ndan enerji üretilmesi hedeşeri çerçevesinde; sanayide yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını sağlamak, ilgili teknolojilerin geliştirilmesini desteklemek, farkındalığı arttırmak ve kullanımı yaygınlaştırmak. Projeye TTGV desteği alt sınırı 100 bin, üst sınırı 1 milyon ABD Doları olmak üzere, proje bütçesinin en fazla yüzde 50’si. Destek süresi ise en fazla 1,5 yıl. Hizmet bedeli, TTGV katkısının yüzde 6’sı. Geri ödeme, proje süresi sonrası 1 yılı geri ödemesiz olmak üzere, 6 ayda bir 7 eşit taksitle 4 yıl içinde yapılacak.    

SPOT: “ TTGV çevre projeleri uzmanı Ferda Ulutaş, “Bizim vakıf olarak, herhangi bir yaptırımcı fonksiyonumuz yok. Misyonumuz, sanayiciyi - dolayısıyla KOBİ’leri -, destekleyerek, bilinçlendirerek ve teşvik ederek bir yerlere taşımak. Dolayısıyla, tüm destek mekanizmalarımızı da bu doğrultuda ve destek zincirinin (ar-ge, patent, ticarileşme, vb.) her halkasını dikkate alarak oluşturmaya çalışıyoruz” diyor. ”  

Ferda Ulutaş TTGV Çevre Projeleri Uzmanı Özellikle doğalgazı satın aldığımız ülkelerin her türlü içsel sorunu, ülkeler arası siyasi ilişkiler, kış koşulları ve daha birçok faktör bizi doğalgaz sıkıntısıyla karşı karşıya bırakabilir