Makine İhracatçıları Birliğinin yeni dönemde iletişim danışmanlığını Grup 7 üstenecek. Halkla ilişkiler alanında danışmanlık hizmeti vermek üzere 1991...

Makine İhracatçıları Birliğinin yeni dönemde iletişim danışmanlığını Grup 7 üstenecek. Halkla ilişkiler alanında danışmanlık hizmeti vermek üzere 1991 yılında kurulan Grup 7, misyonunu; stratejik bir bakış açısıyla, müşterinin ve markalarının itibarını ve rekabet gücünü artıracak, kurumsal değişimle gelişim sürecini destekleyecek iletişim çözümleri yaratmak olarak ifade ediyor. “MAİB iletişimin önemini uzun zaman önce kavramış bir yapı. Bunun en önemli kanıtı MTG’nin kendisidir. Daha önce imza atılmış başarılı işler var” diyen Cengiz Turhan, Grup 7’nin yapısı ve çalışmaları hakkında bilgi vererek yeni dönemde MAİB ile sürdürülecek işbirliğinin kapsamına yönelik planlarını aktardı.

Kısaca sizi ve Grup 7 İletişim’i tanıyabilir miyiz?

Grup 7 İletişim 24 yıl önce kuruldu. Çeyrek asıra yaklaşan süre içinde, Türkiye’nin önde gelen kurum ve markalarına, sektör ve meslek kuruluşlarına hizmet verdik. Halen 35 kişilik kadromuzla, müşterilerimize kurumsal itibar, medya ilişkileri, konu-gündem yönetimi, pazarlama, kriz, iç iletişim, sponsorluk, sosyal sorumluluk, finansal iletişim, etkinlik yönetimi, dijital halka ilişkiler, kültür- sanat iletişimi, içerik üretimi alanlarında hizmet veriyoruz. Yöneticiler için medya ilişkileri ve kriz yönetimi/iletişimi eğitimleri düzenliyoruz. Etkinlik yönetimini AcroPR, dijital halkla ilişkileri Value, kültür-sanat iletişimini G7ART markası altında gerçekleştiriyoruz. İstanbul Erkek Lisesinden sonra, Boğaziçi Üniversitesinde ekonomi eğitimi aldım. 1982- 1991 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabirlik, Yeni Gündem Gazetesi’nde istihbarat şefliği ve yazı işleri müdürlüğü, tekrar Cumhuriyet’te yazı işleri editörlüğü ve ekonomi servisi şefliği görevlerini üstlendim. Ajans Başkanlığını sürdürdüğüm Grup 7 İletişim’i 1991 yılında yedi gazeteci kurduk. Halen beş ortağız.

2003-2007 tarihleri arasında Bilgi Üniversitesinde iletişim danışmanlığı ile ilgili dersler verdim. 2008-2010 yılları arasında İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneğinde (İDA) Yönetim Kurulu Başkanlığı; uluslararası üst kuruluşumuz ICCO’da Yönetim Komitesi Üyeliği yaptım. Halen İDA Danışma Kurulu, İDA Etik Kurulu ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Disiplin Kurulunda görev yapıyorum. 2010-2012 yıllarında TÜSİAD Meslek Örgütleri ve Bölgesel Kalkınma Komisyonunda Danışman Üye olarak çalıştım. Aynı yıllarda TÜSİAD’ın Görüş Dergisi’nin yayın danışmanlığını ve yazı kurulu üyeliğini yaptım. 2009 yılından bu yana da TÜRKONFED Yüksek Danışma Kuruluna Danışman Üye olarak katılıyorum. Halen, yöneticilere iletişim stratejisi, basın ilişkileri, konu, kriz ve itibar yönetimi üzerine seminerler de veriyorum.

MAİB’e iletişim danışmanlığı hizmeti vermeye başladınız. Geçmişte benzeri mesleki yapılanmalara yönelik çalışmalarınız oldu mu?

Hizmet verdiğimiz sivil toplum ve meslek örgütleri ile iş dünyası örgütleri uzun bir liste oluşturuyor. İlk aklıma gelenleri söyleyeyim: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği ile 20 yıl çalıştık. TÜRKONFED ile Türkiye SİAD Platformu ve Konfederasyon döneminde 15 yıla yakın işbirliği yaptık. Türkiye Bankalar Birliğine 10 yıl hizmet verdik. Bunlar dışında Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği gibi kuruluşlarla çalıştık. Halen Türkiye Sigorta Birliğine de hizmet veriyoruz.

Halka İlişkiler çalışmaları kurumlar ve şirketler için neden önemli?

20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, şirketlerin piyasa değerlerini daha çok, marka değerleri, itibarları ve sahip oldukları bilgi gibi elle tutulamayan varlıklar belirlemeye başladı. Forbes’ın, “Dünyanın En Değerli Şirketleri 2015” sıralamasının ilk 10’una baktığınız zaman, birinci sırada Apple’ı, ikinci sırada Microsoft’u, üçüncü sırada Google’ı görüyorsunuz. Ardından Coca-Cola geliyor. Arada kendi üretim tesisleri olan sanayi şirketleri var. 10’uncu sıraya da Facebook yerleşmiş. Burada şirketlerin “elle tutulamayan varlıkları”nın piyasa değerini belirlemede en önemli faktör haline geldiğini görüyoruz. İletişim ve halkla ilişkiler elle tutulamayan varlıkların yönetiminde merkezi bir rol oynar.

Büyük şirketler açısından baktığımızda halkla ilişkilerin önemini kavramak nispeten daha kolay da, küçük şirketler için de geçerli mi bu?

Bir an için halkla ilişkiler kavramını bir kenara bırakalım ve onun yerine “itibar” kavramını koyalım. Büyüklük, küçüklük söz konusu olmadan her şirketin itibara ihtiyacı vardır. İtibar kredibilitedir. İtibar aynı iki üründen birinin daha kaliteli algılanmasına neden olur, tüketici ona daha fazla ödemeye hazırdır. İtibarlı şirketlere çalışmak için daha iyi elemanlar başvurur ve gerekirse daha az kazanmayı göze alırlar. Standart resmi işlemlerde bile itibarın etkisini hissedersiniz. Sonuçta bilançonun son satırını bazen doğrudan, bazen dolaylı biçimde etkileyen elle tutulamayan bir varlıktır itibar. Peki hal böyleyken o itibarın oluşmasını tesadüflere, bireysel gayretlere bırakır mısınız? Hayır, onu yönetmeniz gerekir. Hedeflerinize uygun bir şekilde planlama yapmanız ve adım adım planlarınızı uygulamanız gerekir. Bu süreçte, bugün ne büyüklükte olduğunuzdan çok, yarın nereye gitmek istediğiniz, hangi hedefe ulaşmak istediğiniz önemlidir. Çünkü itibarın inşası uzun dönemli bir iştir, zaman alır. İtibarınızı yönetmeye başlamak için yeterince büyümeyi beklerken çok zaman kaybedebilir, rekabette geri düşebilirsiniz.

Türkiye halkla ilişkiler alanında nasıl bir gelişim gösterdi?

Türkiye’de girişimciler günlük çalışmayı bırakıp uzun vadeli planlar yapmayı, uzun vadeli yatırımlara yönelmeyi öğrendikçe, itibarına yatırım yapmayı da öğrendiler. 90’larda birkaç şirket tarafından verilen bu hizmet, 2000’lerde nispeten kalabalık bir grubun faaliyet alanı haline geldi. Hizmet standartları önem kazanmaya başladı. Türkiye’deki halkla ilişkiler camiası büyük ölçüde dünyadan kopuk yaşarken, küresel bilgiye ve ilişkilere erişebilir hale geldi. Bugün Türkiye’deki bazı iletişim danışmanlığı şirketleri dünya standartlarında hizmet veriyor ve bunu, iki yılda bir denetimden geçerek belgelendiriyor.

Sosyal medya son yıllarda önemli bir platforma dönüştü. Sizce sosyal medyanın halkla ilişkilere ne gibi etkileri var ve önümüzdeki dönemde bu durum hangi yöne doğru gelişir?

Genel olarak dijital mecralar küresel planda yeni bir iletişim platformu sunuyor. Bunun total bir dönüşüm mü olacağını, yoksa mecra karması içinde kendine bir yer açıp orada mı kalacağını zaman gösterecek. Ben ikincisinin olacağını sanıyorum. Her yeni mecranın ortaya çıkışında, öncekilerin yok olacağı kehaneti ortalığı kaplar. Bunu internet ortaya çıktığında yaşamıştık. Şimdi de sosyal medyada yaşıyoruz. Bence işin bu kısmı çok önemli değil. Önemli olan dijital platformların etkili birer mecra olması, göz ardı edilmesinin mümkün olmaması ve niteliği farklılaşsa bile bu mecralarda da her şeyin “içerik” üzerine dönmesidir. Halkla İlişkiler sektörü bu mecralardaki içerikten ciddi biçimde etkileniyor. Bu yüzden de bu mecralardaki içeriği etkileyebilmek zorunda. Ancak, “ikna” kavramı üzerine kurulu bir sektör için, bu göründüğünden çok daha zor, karmaşık bir iş. Dijital dışındaki tüm mecralarda hedef kitle birbiriyle iletişimde değil. Oysa dijital bu imkanı sunuyor. Bu, “negatif”i de, “pozitif”i de bir anda çığ gibi büyütebilecek bir potansiyel. Ateş kadar yararlı ve ateş kadar yakıcı.

Makine ihracatçılarımız dünya çapında pek çok markayla rekabet içinde. Yabancı firmalarla kıyasladığınızda Türk firmaları markalaşma ve kurumsal kimlik oluşturma anlamında neredeler?

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden, şirketlerin kendi yağıyla kavrulmasıyla pek küresel marka çıkmıyor. Kolaylaştırıcı politikalar, açık, örtük devlet destekleri önem kazanıyor. Ülke markasının, ülke ekonomisinin pozitif bir hikayesi varsa, bu en önemli destek unsuru oluyor; yükselen şirket markaları inandırıcılığını, güvenilirliğini artırıyor. Türkiye’de pek çok sektörde imkansızlıklarla savaşan marka cengaverleri var. Bir noktada üzerimizdeki örtü yırtılacak ama önce ülke ekonomisinin yeni bir hikayeye ihtiyacı olduğunu gözden kaçırmamak lazım.

Marka yaratmak ve dünya pazarlarında yer bulmak isteyen firmalarımız için olmazsa olmaz tavsiyeleriniz nelerdir? MTG için halkla ilişkiler çalışmalarının öneminden bahseder misiniz?

Marka yaratmak, dünya pazarlarında yer bulmak çok ciddi maliyetleri olan, son derece uzun vadeli bir iş. Bunun için en azından başlangıç döneminde güçlerin birleştirilmesi lazım. Bu yüzden ihracatçı birliklerinin, sektör derneklerinin, konfederasyonların ve vakıfların çatısı altında bir araya gelmek, buralarda aktif çalışmayı bir angarya olarak görmemek çok önemli. Ortak bir inancınız olacak, ortak akılla hareket edeceksiniz ve ortak bir keseden harcayacaksınız. Önce kendi kamuoyunuzu, yöneticilerinizi hedeflerinize, ideallerinize inandıracaksınız. Sektörünüzün, markanızın desteklenmesi için gerekli iklimi yaratacaksınız. Kendi pazarında güçlü olmayan bir markanın, küresel pazarda güçlü olması çok çok istisnai koşullar gerektirir. Eğer küresel markalarla kendi pazarınızda rekabet edebiliyorsanız, dünyada da rekabet edebilirsiniz. Bunun için, iyi mühendisler, yöneticiler, finansçılar sizinle çalışacak; projelerinize destek, teşvik, kredi bulacaksınız; Ar-Ge ve inovasyon gücünüzü artıracaksınız. Sağlam finansal temellere dayanacaksınız. Bütün bunlar dışarıda olduğu kadar içeride de yaptığınız işi iyi anlatmaktan geçiyor. Hem sektör olarak, hem tek tek şirketler olarak. Bunun için, uzun vadeli bir bakış açısıyla, iletişimin bütün olanaklarını kullanmalısınız. İletişim, yatırımın geri dönüşünü hızlandıracak en önemli yönetim fonksiyondur. Buna kaynak ayırmalısınız. MAİB iletişimin önemini uzun zaman önce kavramış bir yapı. Bunun en önemli kanıtı MTG’nin kendisidir. Daha önce imza atılmış başarılı işler var. Tabii yine tüm mecralarda, iletişimin tüm olanakları kullanılarak hareket edilecek. Bizim alanımıza baktığım zaman şunu net olarak görebiliyorum: Halkla ilişkiler ile daha güçlü, daha ikna edici bir biçimde ses duyurma konusunda bir kararlılık var. Biz de Grup 7 İletişim olarak bu kararlılığın hayat bulması için çalışacağız.