Ülkemizin de içerisinde bulunduğu ve orta gelir tuzağı olarak adlandırılan, 10 bin dolar seviyesindeki kişi başı milli gelir ölçeğinin aşılabilmesi oldukça zor. Çünkü bu noktadan sonra ya ucuz işgücü ya da satın aldığınız teknolojiyle üretim yaparak rekabet etme alanından çıkmanız gerekiyor. 

Ülkemizin de içerisinde bulunduğu ve orta gelir tuzağı olarak adlandırılan, 10 bin dolar seviyesindeki kişi başı milli gelir ölçeğinin aşılabilmesi oldukça zor. Çünkü bu noktadan sonra ya ucuz işgücü ya da satın aldığınız teknolojiyle üretim yaparak rekabet etme alanından çıkmanız gerekiyor. Bu aşamada ise çözüm, nitelikli insan kaynağıdır. Teknolojiyi üreten ülke olma konumuna geçmemiz gerekiyor. O da topyekûn bir kültür değişimini içeren çetrefilli bir görevdir. Dünyada son 60-70 yıldır orta gelir tuzağını aşabilmiş sadece iki ülke var: Güney Kore ve Tayvan. Onlarca ülke arasında ve 60-70 yılda orta gelir tuzağını aşan sadece iki ülkenin olması, bahsettiğimiz işin zorluğunu da zaten anlatıyor. Güney Kore ve Tayvan üç sektörü kendilerine lokomotif edinerek bugün bulunduğu noktaya geldi. Bunlar ise makine, elektronik ve yazılım sektörleriydi. Tek başına makine dediğiniz zaman, bu durum demiri eğip-bükmek anlamına geliyor. Bu işte ne kadar mahir olursanız olun yine de makinenin kilogram değerini belli bir rakamın üzerine çıkaramazsınız. Dolayısıyla ülkemizde makineyle birlikte elektronik ve yazılım sektörünün de gelişmesi gerekiyor. Endüstri 4.0’ı da işin içine kattığınız zaman bu dönüşümün sağlanması şart.

Biz, makineyi topyekûn bir çerçevenin içerisine koyuyor ve makineciler olarak oradan bakıyoruz. O çerçevenin içerisine aynı zamanda nitelikli, kabiliyetli, meraklı, araştırıcı, Ar-Ge’ye önem veren, vizyoner, girişimci insanları koyuyoruz. Bu faktörleri de tek başına yeterli görmüyor, elektronik ve yazılım sektörlerinin gelişmesi gerektiğini de söylüyor ve önerilerde bulunuyoruz. Dünyada artık “yapmak” her şey demek değil. Bir makinede, o makinenin elektronik donanımlarıyla ilgili bir cihazı yapabilirsiniz; fakat o cihazı iyi bir şekilde yapmanız kullanabileceğiniz anlamına gelmez. Çünkü eğer küresel bir oyuncuysanız o sürücüyü yapan firmanın bütün dünyada servis yapılanmasına da ihtiyacı olur. İşte Çin de bu durumun farkında olduğu için her yıl 40 milyar dolar harcayarak Avrupalı firmaları satın alıyor.

Türkiye’de siyaset, yöneten bürokrasi, vizyoner girişimci, nitelikli insan kaynağı ve finansman da dahil olmak üzere sektörün bütün paydaşlarının organize olması gerekiyor. Bu sacayaklarının hepsinin birlikte çalışması şart. Bunlardan biri olmadığı zaman, açıkça söylüyoruz ki başarıya ulaşmak mümkün olmaz. Değişim zor bir iş. 300 yıldır dünya ekonomisinden aşağı yukarı aynı payı alıyoruz. Bu rakamı yukarı taşıyamamışız. Coğrafi avantajlarımız da dikkate alındığında, bilgiye dayanan doğru tahlil ve analizlerin ışığında çok büyük işler başarabiliriz. Fakat bunun karşılığında rahatımız biraz bozulacak; üretenin, iş yapanın, bürokratın, siyasetçinin, hepimizin rahatımızı bozmaya talip olmamız gerekiyor. İçinde bulunduğumuz vasatlık bir konfor halidir. Orta gelir tuzağından çıkışın çok zor olmasının sebebi de başlı başına bu halin yarattığı konfordur. Rahatımızı bozarak bu konfordan çıkışa talip olmamız gerekiyor.