OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde savunma ve havacılık sektörlerine mal ve hizmet üreten KOBİ’lerin bir araya gelerek 2008 yılında oluşturdukları OSTİM...

OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde savunma ve havacılık sektörlerine mal ve hizmet üreten KOBİ’lerin bir araya gelerek 2008 yılında oluşturdukları OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) halen 182 üyesi ile bir yandan ilgili sektörlere güç verirken, diğer yandan da KOBİ’lerin rekabetçiliğini yükselterek Türkiye ekonomisine katma değer sağlamaya devam ediyor. Halen Aselsan, Havelsan, TAI, TEI, Roketsan, FNSS, Boeing, Sikorsky gibi ana sanayi firmalarının onaylı alt tedarikçileri olan OSSA üyeleri, aynı zamanda Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Ekonomi Bakanlığı, Ankara Sanayi Odası, SASAD, OSTİM, KOSGEB, TTGV, TÜBİTAK, ODEM, ODTÜ Teknokent ve THK Üniversitesi gibi destekleyici kuruluşların katkılarıyla da savunma ve havacılık sanayisinin yerlileştirilmesi için var gücüyle çalışıyor.

Türkiye çapında; Ar-Ge, mühendislik ve esnek üretim kabiliyetiyle savunma ve havacılık sektörlerinin en önemli Kümelerinden biri olan OSSA’nın bugünü ve gelecek stratejilerini OSSA Yönetim Kurulu Başkanı A. Mithat Ertuğ’dan dinledik.

OSSA’yı sizin sözlerinizle tanıyabilir miyiz?

OSSA; OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi’nin bölgedeki ana sektörler için yaptırdığı rekabet analizi sonucunda, yüksek rekabet gücüyle ön plana çıkan, savunma ve havacılık sektörlerinde mal ya da hizmet üreten KOBİ’lerin bir araya gelerek oluşturdukları ortak hareket sayesinde 2008 yılında kuruldu. OSTİM OSB bünyesinde faaliyetlerini sürdüren OSSA, bünyesinde 182 üye firma barındıran ve savunma ve havacılık sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’lerin iş gücünü artırmak, ihracat yapabilir ve pazarda rekabet edebilir hale getirmek için çalışan bir ekiptir. Avrupa Havacılık Kümelenmeleri Birliği (EACP) üyesi olan, Avrupa Komisyonu tarafından verilen ve tüm Avrupa’da geçerliliği bulunan Bronze Label Kalite Etiketi Ödülü’ne de sahip olan OSSA, üyelerini yurt dışında da en iyi şekilde temsil ediyor. Ayrıca iki yılda bir düzenlediğimiz ve Orta Doğu bölgesinin en etkili ikili iş platformu olan Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İşbirliği Günleri (ICDDA) ile üyelerimizi, profesyonel bir koordinasyonla uluslararası tedarikçi ve üreticilerle bir araya getirerek, iş odaklı ve aynı zamanda gelecek işbirlikleri için fırsatlar sunan bir organizasyona imza atıyoruz.

Savunma ve havacılık sektöründe Türkiye’nin üretim gücü nedir?

NATO raporlarında yer alan veriler esas alındığında, Türkiye’nin savunma harcamaları (2010-2015 yılları) son altı yıldır 14 milyar dolar seviyelerinde sabitlenmiştir. Buna karşın, aynı dönemde GSYİH’den ayrılan pay yüzde 1,93’ten yüzde 1,69 seviyesine gerilemiştir. Savunma harcamalarımız içerisinde platform, silah, mühimmat payı yüzde 25’ler düzeyinde seyretmektedir. Diğer taraftan, dış politikalarımız açısından önem taşıyan bir takım ülkelerin savunma harcamalarının GSYİH’ye oranı yüzde 3 ila yüzde 5 civarında seyrederken (Rusya yüzde 4,5, ABD yüzde 3,8, Yunanistan yüzde 2,2), Türkiye’nin bekası açısından savunmaya tahsis edilen kaynakların da artırılmasını yararlı görüyoruz. Diğer yandan, Maliye Bakanlığı’nın fonksiyonel harcama verilerine göre, 2007 yılından itibaren bütçede “kamu düzeni ve güvenlik hizmetleri” kalemi “savunma hizmetleri” kaleminin önüne geçti ve makas her geçen yıl biraz daha açılıyor. Mevcut şartlar altında bu durum hiç sürpriz değildir. Dolayısıyla bu dönemde, iç güvenlik ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmet sağlayan firmalarımızın üzerine, her zamankinden daha fazla sorumluluk düşüyor. Mevcut kaynaklar çerçevesinde, savunma iç pazarımızın ancak 2,5 ila 3 milyar dolar seviyelerinde kaldığı; bu kaynaklarla halen (2015 yılı itibarıyla) 1,6 milyar dolar seviyelerinde olan savunma ihracatımızın 2023 hedefi olan 25 milyar dolar düzeyine çıkmasını beklemenin gerçekçi olmayacağını düşünüyoruz. Yer aldığımız coğrafyada, güncel tehditler ve ülke hedeflerimiz doğrultusunda kaynaklarımızı artırma ihtiyacının önemi çok büyük. Türk savunma sanayisi, Silahlı Kuvvetlerimizin gücü ve caydırıcılığının artması için hizmet veriyor. 2000’li yılların başından itibaren Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın (SSM) uygulamaya başladığı yerli ana yüklenici sorumluluğunda özgün ürünler geliştirme stratejisi sayesinde, bu misyonda önemli mesafeler alındı. Bu misyonun doğruluğuna inanıyorsak, bugüne kadar yaptığımız yatırımların devamını getirecek kaynak ve proje havuzunu da sürekli kılmalıyız. Dolayısıyla hem kamu kurumları hem de sanayi kanadında; Türkiye’nin her türlü hasmane tavra karşı korunması ve uluslararası politikalarımızı destekleyici önlemlerin alınabilmesi açısından, stratejik aksiyonların gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğu önemli bir gerçektir.

Savunma ve havacılık sektörü içerisinde OSSA’nın gücü ve etkinliği nedir? OSSA’nın oluşturduğu üretim ve ihracat hacmini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem kamu hem de özel kurum ve kuruluşlar tarafından sektörün geleceğiyle ilgili kararların alınacağı toplantılara katılarak, KOBİ’lerimizin potansiyelini ve becerilerini anlatıyor, sektörel iş bağlantılarını geliştirmeye, marka değerimizin artmasına yönelik girişimlerde bulunmaya, yan sanayi ve KOBİ’lerin sektörün gelecek planlamalarındaki önemli yerini ve kaydettikleri gelişmeleri yetkililerle paylaşmaya devam ediyoruz. Ayrıca yabancı firmaların Türkiye’de iş yapma noktasındaki çekincelerini gidermek adına, detaylı bilgilendirmeler gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmaların sonucunda KOBİ’lerimizin yurt dışı pazarlarda da rekabet edebilir hâle gelmesine katkıda bulunmak amacıyla sektörün önde gelen tüm fuarlarına katılmaya çalışıyoruz. Katıldığımız fuarlarda gerçekleştirdiğimiz iş görüşmelerinde, OSSA üyesi firmalarımızla ilgili bilgilerin yer aldığı Türkçe ve İngilizce küme matrislerimizi, görüştüğümüz firma yetkilileriyle paylaşıyor; stantlarımızda üyelerimizin kabiliyetleri ile ilgili bilgiler paylaşıyoruz. Ayrıca yurt dışı toplantılarda yaptığımız sunumlarda, firmalarımızın kapasite, potansiyel ve ürünlerini anlatıyoruz. OSSA olarak, SSM himayesinde iki yılda bir düzenlediğimiz ICDDA etkinliği ile yurt dışı ana sanayi firmalarını KOBİ’lerle bir araya getirerek, KOBİ’lerin isimlerini yurt dışı pazarlarda duyurabilmelerini ve rekabet edebilir hâle gelebilmelerini sağlamaya çalışıyoruz. ICDDA etkinliğimizde, Türkiye’deki şirketlerin yanı sıra yurt dışından Boeing, Airbus, Sikorsky, Thales, Rolls-Royce, Lockheed Martin, BAE Systems, MBDA, Leonardo Helicopters başta olmak üzere, dünyanın savunma ve havacılık devlerini KOBİ’lerimizle bir araya getiriyoruz. Bu anlamda, gerçekleştirdiğimiz 3. Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İşbirliği Günleri (ICDDA) etkinliğinin başarısı sebebiyle SSM tarafından “2017 yılı Savunma Sanayi Tanıtım Özel Ödülü”ne de layık görüldük ve Türk savunma ve havacılık sanayisine olan katkımızdan dolayı gururluyuz. Üye firmalarımızdan 48’i çeşitli ülkelere doğrudan ihracat yaparken, birçok firmamız da dolaylı ihracat yapıyor. Küme verilerimize göre üye firmalarımızın 2016 yılı cirosu 700 milyon lira, ihracat rakamı ise 140 milyon lira civarındadır.

Türk makine sektörü, savunma ve havacılık sanayisinin ihtiyaç duyduğu makine ve ekipmanları geliştirme ve üretmede sizce yeterli mi?

Bir ülkeyi güçlü yapan, üretim gücüdür. Başkalarının tasarladığını üretmek güç kazandırmaz. Bilgiyi ve teknolojiyi üretime çevirmek gerekir. Yabancı firmaların ürettiği ürünlerle kalkınmamızı sürdüremeyiz. Yerli üretimin önünü açmalıyız; birbirimize yardımcı olarak kendi imkânlarımızla üretmeliyiz. Üretimin nitelikli hâle gelmesi ve markalar çıkartmak için, gelişmiş ekonomilerin yaptığı gibi davranmalıyız. Kendi üreticimizin önü açılmalı, onlara Ar-Ge ve inovasyon süreçlerinde sabır gösterilmeli ve destek sağlanmalı; uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek seviyeye getirmeliyiz. Bilindiği gibi savunma ve havacılık sektörlerinde yüksek hassasiyette üretim ve mühendislikle birlikte, en son teknolojiyi de kullanmak zorundayız. Bu nedenle sektörde çalışan firmalarımız da hâliyle son teknoloji cihaz ve ekipmanının yanında, çalıştırdıkları mühendis sayısı bakımından da lider konumda bulunuyor. Türkiye’nin Ar-Ge harcamaları zaten yeterli değil; ancak SSM, özellikle bu sektörlerde Ar-Ge için firmalarımızı destekliyor. Bizler de bu hassasiyeti paylaşıyor ve firmalarımızı Ar-Ge yapmaları için teşvik etmeye çalışıyoruz.

OSSA, geçmişte üye firmalarına yönelik önemli URGE projeleri de gerçekleştirmişti. Üyelerinizin katma değerli üretim ve ihracat yetkinliklerini artıracak hangi çalışmaları sürdürüyorsunuz? Bu çalışmaların çıktıları sizi memnun ediyor mu?

OSSA olarak tanıtım, eğitim, danışmanlık faaliyetlerinin yanı sıra ana sanayi ile görüşmeler sürdürüyor, organizasyonlara katılıyor ve kamu ile ilişkilerimizi yakın tutmaya çalışıyoruz. OSSA Küme Yönetim Sistemi’ni kurarak İnternet ortamında firmalarımızla anında haberleşebiliyor, fırsatlar ve ihtiyaçlardan kendilerini anında haberdar edebiliyoruz. Ayrıca Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) eğitimi sayesinde firmalarımızın İnternet ortamında aranılabilirliğini kolaylaştırıyor ve Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) eğitimleri sayesinde firmalarımızın malzeme, makine ve iş gücünü daha verimli kullanabilmesini sağlıyoruz. Ülkemizin önde gelen savunma ve havacılık ana sanayi firmalarının KOBİ’lerimize teknik eğitimler vermelerine destek oluyoruz. Ek olarak, firmalarımıza sertifikasyon anlamında danışmanlıklar ayarlıyor ve kolaylıklar sağlıyoruz. OSSA olarak son yıllarda birçok firmamızın AS9100 sertifikası almasına ön ayak olduk.

OSSA’nın bölgedeki üniversitelerle işbirliği için neler söyleyebilirsiniz?

Üniversite-sanayi işbirliği kavramı üniversitelerin mevcut olanakları ile sanayinin mevcut olanaklarının birleştirilerek bilimsel, teknolojik ve ekonomik yönden güçlenmeleri için ortaklaşa yaptıkları sistemli, belli bir plana dayanan çalışmaların bütünüdür. Üniversite- sanayi işbirliğinden hem üniversitelerin hem de sanayicinin beklentilerinin birbirini karşıladığı, uyum ve bütünlük içerisinde olduğu durumlarda işbirliğinin daha kolay yapılabileceği esastır. Tabii bu durumda her iki tarafın da birbirinden beklentileri oluyor. Bu konudaki görev ve sorumluluk dağılımı önemlidir.

Üniversiteler açısından bakıldığında beklentiler, temel bilimlerin geliştirilmesi için araştırma yapılması ve çıkan sonuçlarını yayınlayıp bilime katkıda bulunmak, öğretim elemanlarının araştırma ve akademik çalışma yapmasını sağlamak ve eğitim için akademik personelin kendini sürekli geliştirmesi ve yenilemesi yönündedir. Sanayiciler açısından görev ve sorumluluklara bakıldığındaki beklentiler ise pazara yönelik teknolojik bilgi ihtiyacının karşılanması, problem çözme, sanayicinin karşılaştığı üretim hattındaki problemin giderilerek üretime yeniden girilmesi, ürünün kalitesinin iyileştirilmesi, standart ürün elde edilmesi olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda biz de çalışmalarımıza devam ediyor; Gazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi, Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, ODTÜ Teknokent gibi üniversitesanayi işbirliğini güçlendirecek üniversite ve kuruluşlarla işbirliği protokolü yaparak çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Sektörün kamudan beklentileri yeterince hızlı ve kapsamlı karşılanabiliyor mu?

Ekonomi Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, önümüzdeki dönemde yatırımları artırmak ve stratejik sektörleri geliştirmek amacıyla yeni bir teşvik politikası izlenecek. Bu kapsamda, sınırlı sayıda firma ile temas edilecek, söz konusu yatırım için hangi teşvikleri istedikleri sorulacak, şirket talepleri ile devletin imkân ve tercihleri örtüştüğü takdirde yatırım gerçekleştirilecek. Teşvik sistemi kapsamına stratejik sektörlerin alınması doğru ancak yeterli değildir. Dış piyasalarda rekabet edebilecek ihracat sektörlerine yapılacak yatırımlar da bu kapsamda düşünülmelidir.