Fabrikada çıraklık yaparak bir şeyler üretmenin keyfini küçük yaşlardan itibaren tattığını söyleyen Sözer Makina Üretim Direktörü Emrah Sözer, Şişli Terakki Lisesi ve ardından Kadir Has Üniversitesi...

Fabrikada çıraklık yaparak bir şeyler üretmenin keyfini küçük yaşlardan itibaren tattığını söyleyen Sözer Makina Üretim Direktörü Emrah Sözer, Şişli Terakki Lisesi ve ardından Kadir Has Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren firmalarda tecrübe kazandıktan sonra aile firmalarında göreve başlayan Sözer, bugün itibarıyla üretim mühendisi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Emrah Sözer’le üçüncü kuşak yönetici olarak aile firmasında çalışmanın zorlu ve keyifli yanlarını konuştuk.

Aile şirketinde görev alma serüveniniz nasıl başladı? Şirket içinde hangi görevleri üstlendiniz?

Ailemizin üçüncü nesil bireyleri olarak bizler çocuk yaşlarımızdan itibaren atölye, fabrika ve üretim ortamlarına alışık olarak büyüdük. Ortaokul dönemlerimizde dahi yaz aylarında fabrikaya gelip buradaki tozu soluyarak gerekirse çırak tabir edilen pozisyonlarda çalışarak birçok iş yaptık. Artık bu durum teknolojinin gelişmesiyle beraber çocukların boş vakitlerinde yapacakları birçok farklı uğraşın ortaya çıkmasıyla beraber değişti. Bunun yanı sıra yetişkinlerin çocuklarını bu tarz kirli, paslı veya zor koşulların hakim olduğu ortamlarda bulundurmaya pek sıcak bakmaması ve toplum baskısının da bu noktada belirleyici olduğunu eklemek gerekir. Firmamızda çalışmaya başladığımda endüstri mühendisi olarak birçok alanda donanımlı olduğumu düşünüyordum fakat durumun hiç de öyle olmadığını çalışma hayatımın daha ilk aylarında fark ettim. Sonrasında farkına vardım ki, eğitim temelde gelişmemizi sağlayan çok önemli bir olgu olmasına rağmen mesele teori ile pratiğin harmanlanmasında saklı. Öğrencilik yıllarından beri zaman zaman firmaya geldiğim için aslında hemen hemen birçok şeyin nasıl yürüdüğünü, müşteri ilişkilerinin nasıl olduğunu ve imal ettiğimiz ürünlerin ne gibi kritik noktaları olduğunu biliyordum. Tabii birçok pratik eksiği ile beraber görev yapmaya başladım. Muhasebeden satın almaya, satış-pazarlamadan insan kaynaklarına kadar birçok farklı departmanda çalışarak tecrübe edinmeye çalıştım ve yaklaşık dört yıldır da üretim direktörlüğü görevini yürütüyorum. Bana göre kişinin uzun seneler boyunca bir işi yapması aslında çok önemli değildir, önemli olan geçen zaman içerisinde kendisine ve firmasına ne denli katma değer sağladığıdır. Pekâlâ üç yıllık tecrübeye sahip verimli çalışan bir mühendis, beş yıldır çalışan başka bir mühendisin önünde olabilir. Bunun için önce işinize ne denli sevgi beslediğiniz yani işinizi ne ölçüde severek yaptığınız önemlidir.

Türkiye’nin önemli firmalarından biri olan Sözer Makina’da görev almak bir zorunluluk muydu?

Sözer Makina, 1946 yılında İstanbul- Karaköy’de Ali Sözer tarafından kuruldu. Kendisi dönemin iyi okullarından Sultan Ahmet Sanat Okulu Torna Tesviye Bölümü’nden mezun oldu. Düşünce yapısı itibarıyla kendisinden sonra gelen nesillere örnek teşkil edecek, miras niteliğinde nice nasihatler bıraktı. Sözer Makina, Türkiye’de yerli makine üretiminde 1900’lerin ikinci yarısından itibaren örnek gösterilecek bir firmadır. “Sözer” markası ile hizmet veren firmamız, 1970’ten itibaren özellikle boya ve kimya sektörüne yöneldi. Sözer markası adı altında kuruluşumuzdan bu yana üç nesildir makine imal ediyoruz. Büyüklerimizin bize kattığı “Sözer terbiyesi” ile aldığımız mühendislik eğitimini harmanlayarak bayrağı daha ileri nesillere taşıyabilmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Sahip olduğumuz mirasın bilincinde olarak her zaman katma değer oluşturma çabasıyla çalışmalarımıza heyecanla devam ediyoruz. İnsan ilişkilerinin yönetiminde iletişim çok önemli bir rol oynuyor. İletişim ağının iyi kurulmuş olması ve bireylerin organize bir şekilde hareket etmesi, firma bazında başarıyı etkileyeceği gibi kurum imajıyla çalışanların verimliliğini de yükseltir. Sözer Makina ailesi olarak bizler iletişime ciddi şekilde önem veriyoruz. Hatta tüm yapıyı kuvvetli iletişim üzerine inşa ettik diyebilirim. Personellerimize çeşitli şirket içi eğitimler veriyor, meslek okullarına göndererek alanlarında uzmanlaşmalarını sağlıyoruz. Kendi bünyemizde yaptığımız toplantılara dönem dönem çalışanlarımızı da dahil ederek işin mutfağında olan kişilerin fikirlerini alıyor, nihai kararlarımızı bu bilgiler doğrultusunda olgunlaştırıyoruz. Motivasyonu ve katma değeri etkileyen diğer bir etmen de maddi destek. Çalışanlarımıza bu konuda da imkanlarımız dahilinde destek sağlıyoruz. Sosyal anlamda da gelişim ve iletişimlerini pekiştirmek için çeşitli organizasyonlar düzenlemeye çalışıyoruz.

Üretiminin içinde olmak size neler kattı?

Üretimin içerisinde yer almaktan son derece memnunum. Üretim, belki de firmamızın en stresli departmanıdır. Fakat biz ekip olarak bu stresi iyi yönetebildiğimiz sürece durumdan memnunuzdur. Sözer Makina üretim departmanı olarak ekip çalışmasına çok önem veriyoruz. Üretim direktörü, üretim koordinatörü ve üretim şefi olarak düzenli bir şekilde her pazartesi sabahı durum değerlendirme toplantısı yapar ve bunun yanında gün içerisinde de sık sık bir araya geliriz. Bir masa etrafında doğrudan karşı karşıya gelerek görüşmenin sağladığı katma değerin çok fazla olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında yine üretim ekibi olarak ekip liderlerimizle de her ayın üçüncü haftası bir araya gelip durum değerlendirmesi yaparız. Özetle bizim işimiz, insan yönetimine bağlı iyi bir üretim planlama organizasyonudur. Yapacağınız işi kafanızda şekillendirmeniz başarılı bir şekilde üreteceğiniz anlamına gelmez.

Üretim sürecindeki tüm aşamaları teker teker yazıp, iş istasyonlarınızı belirleyerek üretim ekiplerinin hangi işi hangi sırayla yapacağını çıkarır, bu organizasyonu güzel planlar ve yazılı çıktıya döküp iş arkadaşlarınızla paylaşırsanız çıtayı olabildiğince yükseğe taşımış olursunuz. Mühendislik mantığıyla buna proses yönetimine bağlı iş ve zaman etüdü çalışması diyebiliriz. Tüm bu süreçler bana disiplinli olmayı, kriz anında mümkün olduğunca sakin kalıp krizi yönetmeyi, bazı gelişmeleri öngörebilmeyi, hatalardan çok güzel tecrübeler çıktığının farkına varabilmeyi, insan ilişlerinde iyi motivasyonun farkındalık getirebildiğini ve konu her ne olursa olsun mümkün olduğu kadar ucuz ama yeterince kaliteli iş yapabilmeyi öğretti.

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları ve avantajlı yanları nelerdir? Sizden beklentiler hangi düzeydeydi? Ötelediğiniz hayalleriniz oldu mu?

Aile şirketlerinde çalışmanın hem zor hem de kolay olduğunu düşünüyorum. Zordur çünkü iş hayatında yeri geliyor, işinizin stresi gereği bazı ters reaksiyonlar gösterip karşınızdaki maaşlı çalışan veya sadece iş arkadaşınız değil aynı zamanda akrabanız olduğu için sıkıntı yaşayabiliyorsunuz. Kolaydır çünkü sınırları güzel belirleyebilirseniz, kişilerin çalışma alanlarını ayırıp birbirlerine müdahale etmemelerini sağlarsanız akrabalığın da verdiği sinerjiyle maaşlı bir çalışan veya iyi bir iş arkadaşından daha fazla verim alabiliyorsunuz. Bunun yanında güven noktasında da sıkıntı yaşamazsınız. Tabii bu çok ince bir çizgidir ve başarısı sadece tüm aile bireyinin bu düşüncede olması ile sağlanır. Mesela farklı düşüncelerde ve ayrı dünyaların insanları olmayı sorun olarak görür ve sürekli bir çekişme, didişme-tartışma ortamına girerseniz bu durum işe olumsuz şekilde yansıyacaktır. Fakat bu farklılığı bir zenginlik olarak değerlendirir ve “Benim göremediklerimi o görür, onun göremediklerini de ben görürüm!” der dolayısıyla meseleleri kişiselleştirmezseniz çok ciddi bir katma değer sağlarsınız. Bir endüstri mühendisi olarak ailemin benden beklentisi çalıştığım departmanlarda süreklilik arz eden katma değer sağlamam ve performansımı geliştirmemdi. Ben de elimden geldiğince bayrağı ileri taşımak için var gücümle çalışıyorum. 33 yaşında genç bir mühendis olarak daha alacak çok yol ve çok şey olduğunu biliyorum. Hayallerimi gerçekleştirebilmek için çok çalışmam gerektiğini; şirketimizin, sanayimizin, ülkemizin bizlere daha doğrusu çalışkan Türk mühendislerine ihtiyacı olduğunun bilinciyle şevkle, aşkla yoluma devam ediyorum.

Üçüncü kuşak bir yönetici olarak Türkiye’nin makinecilik serüvenini nasıl görüyorsunuz?

Türk makine sektörünün son yıllarda gerçekleştirdiği atılımın devam edebilmesi için en önemli beklentimiz özellikle ihracat destekleri ve kredilerin artırılmasıdır. Türk sanayisinin kalkınması, üretkenliğin yanı sıra devlet desteğine de bağlıdır. Büyük ölçekli veya KOBİ statüsündeki firmalara sunulan teşvik, hibe ve destekler ayrım gözetmeksizin artırılmalıdır. Yapılan her iyileştirme ihracata olan ilgiyle beraber ülkemizin yurt dışındaki bilinirliğini de artıracaktır. Uzun vadede yabancı yatırımcıların ülkemizi daha çok tercih edeceğini ve diğer sektörlerin de bundan olumlu yönde etkileneceğini düşünüyorum. Ülkemizde boya ve kimya sektörü genel olarak çok iniş-çıkışlı bir grafik sergiliyor. Dolayısıyla biz de bu dengelerden etkileniyor ve yatırımlarımızı da o yönde belirliyoruz. Ekonomik dengeler sebebiyle birçok firma yatırım yapmaktan çekiniyor. İç piyasada özellikle nakit finansmanı anlamında çok ciddi sıkıntılar söz konusu. Zincirleme bir etkiyle müşteri, satıcı, üretici ve tedarikçi bu durumdan etkileniyor. Bu noktada biz son dönemlerde daha çok dış pazara yöneldik. Genel Müdürümüz Ahmet Sözer’in önderliğinde belirlediğimiz hedeflerimiz arasında en önemlisi üretim kapasitemizi 2017 yılı sonunda yüzde 50 artırmak. 2017’nin ilk çeyreğinde bu hareketlenmeyi görebiliyoruz. Ayrıca ihracat yapmadığımız pazarlara girip fuarlara katılarak veya ziyaretler yoluyla bilinirliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Özellikle yerli yatırımcılarımızın Türk makine üreticilerine ve kullandıkları teknolojiye güvenmelerini istiyorum. İki veya üç misli bedeller ödeyerek yurt dışından makine ithal etmeye hiç gerek yok. Yerli makinecilerimiz satış öncesi ve sonrası sunduğu tüm hizmet ve çözümlerle en az yabancı üreticiler kadar iyi ve hatta bazı alanlarda onlardan daha da yetkin bir düzeyde.

Firmanızın geleceğine yönelik öngörüleriniz arasında neler yer alıyor? Şirketinizi taşımak istediğiniz nokta nedir?

1946 yılından bu yana hizmet veren bir firma olarak kendi sektörlerimizdeki hemen hemen her firmada makinelerimiz çalışıyor. Yurt içinde düzenlenen ve hizmet verdiğimiz sektörlerle alakalı tüm fuarlara katılmaya çalışıyoruz. Bu noktadaki amacımız yeni firmalara ulaşabilmek, mevcut müşterilerimize yeni makinelerimizi sunmak, onların geri dönüşlerini dinlemek ve çözümler geliştirebilmek. İlk ihracatını 1986 yılında gerçekleştiren bir firma olarak bu noktaya ulaşabilmemizdeki en önemli etmen yurt dışında katıldığımız fuarlardır. Çünkü bilinirliğinizin arttığı ölçüde satışlarınız da artıyor. Ayrıca tüm fuarlara makinelerimizle katılmaya özen gösteriyoruz. Standımızı ziyaret eden misafirlerimiz ürünlerimizi katalogdan değil de birebir karşılarında görünce bakış açıları da değişiyor. Özellikle Avrupa’da katıldığımız fuarlar neticesinde insanların “Bu firmayı daha önce Almanya’da, Fransa’da da gördüm!” şeklinde görüş bildirmesi, firma isminin insanların aklında yer etmesine ve Türkiye’de de bu kalitede ürünlerin yapıldığı bilincinin oluşmasını sağlıyor. Bugün itibarıyla yıllık üretimimizin yüzde 65’ini 39 farklı ülkeye ihraç ediyoruz.

İş yaşamı dışında kişisel hobileriniz var mı?

Herkesin mutlaka bir veya birden fazla hobisi vardır, olmalıdır da. Çünkü işimizi ve ailemizi ne kadar çok seversek sevelim, kendimize, sevdiğimiz işlerle uğraşmak için vakit ayırmalıyız. Aksi takdirde uzun vadede psikolojimizin olumsuz etkilenebileceğini düşünüyorum. Bu durum da ister istemez iş ve aile yaşantımızı olumsuz etkiler. Klasik bir cevap olacak ama yapabildiğim spor dallarını takip etmeyi seviyorum. Örneğin voleybol oynayamadığım için pek takip etmem. Dolayısıyla ilgi alanıma giren branşlar futbol, basketbol, snowboard, masa tenisi. Çok iyi bir Galatasaray taraftarıyımdır bunu gururla söylemek isterim. Kitap okumayı çok severim, çoğunlukla kişisel gelişim kitaplarını severim ama konusuna göre beni içine çeken her türlü kitabı da sıkılmadan okurum. Müzik konusunda da yine kulağıma hoş gelen veya o anki ruh halime göre her çeşit müziği dinlerim. Çok eski ve iyi bir football manager oyuncusuyumdur. Yurt içi veya yurt dışı görmediğim yerleri gezmeyi çok severim.

Sizin gibi aile şirketinde yöneticiliğe hazırlanan üçüncü kuşaklara tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle her ne iş yapıyor olursanız olun, işinizin tüm inceliklerini çok iyi öğrenin. Eğer işinize hakim olamazsanız, belki aileden geldiğiniz için yine yönetici olursunuz ama bu durumda siz işinizi değil işiniz ve insanlar sizi yönetecektir. O yüzden önce iyi eğitime sonra teoriyle pratiği harmanlamaya, sürekli gelişime açık olmalısınız. Günümüz dünyasında tek adamlık diye bir şeyin kalmadığını düşünüyorum. Pek tabii lider olmak önemlidir, herkes lider olamaz ama o liderin süreklilik arz edebilmesi için arkasında mutlaka bilgili, sağlam ve iyi organize olmuş bir ekip olması gerekir.