Amerikan Ulusal Mühendislik Akademisi üyesi Marc Raibert ve çalışma arkadaşlarının 1992’de kurdukları Boston Dynamics, insana benzetim amaçlı dinamik robot ve yazılımların tasarım...

BİR ROBOT VE YAPAY ZEKÂ UZMANI OLAN MARTIN FORD, KRONİK KİTAP’TAN ÇIKAN “ROBOTLARIN YÜKSELİŞİ- YAPAY ZEKA VE İŞSİZ BİR GELECEK TEHLİKESİ” BAŞLIKLI KİTABINDA, BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE SANAYİDE OTOMASYONUN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE VE GELECEĞE PİYASALARLA İŞYERLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN NE OLDUĞUNU VE OLACAĞINI ÖRNEKLER VE İSTATİSTİKLERLE ANLATIYOR. FORD’A GÖRE TEKNOLOJİNİN İLERLEMESİ, GELECEKTE ÖNCELİKLE İŞSİZLİK VE PLÜTOKRATİK DÜZENİN YERLEŞMESİ TEHDİTLERİNİ BERABERİNDE GETİREBİLİR.

Amerikan Ulusal Mühendislik Akademisi üyesi Marc Raibert ve çalışma arkadaşlarının 1992’de kurdukları Boston Dynamics, insana benzetim amaçlı dinamik robot ve yazılımların tasarım ve inşası üzerine çalışıyor ve Boston Dynamics’in son dönemde ulaştığı sonuçlar gerçekten inanılmaz. Boston Dynamics’in “Atlas” isimli robotunun YouTube’da yayınlanan “Biraz hava alalım!” başlıklı son videosunu izlemediniz mi? Ya da SpotMini isimli robotun kapalı bir kapıyı açıp, odadan nasıl çıkabildiğine şahit olmadınız mı?

Yapay zekâ ve robotlar giderek güçleniyor; Japonya’da ev işlerinde kullanılan robotlar, dünyanın en zor beyin sporu olduğu iddia edilen Go’da zirveye yerleşen AlphaGo, az önce sözünü ettiğimiz Boston Dynamics’in robotları… Geçmişin bilim kurgu filmlerindeki insansı robotlar, bugün gerçeğe dönüşmüş durumda. Gelecekte insanların yapmak istemeyeceği işleri robotlar yapacak, adeta robotlar insanoğlunun yeni hizmetkârları haline gelecek. Olmasını hayal ettiğimiz bu, peki, ya tersi olursa? Sosyologlar, şimdiden bu konuda düşünmeye başladılar bile. Yapay zekâ ve robotlarla paylaşılacak bir dünyada insanın kıymetinin ne olacağı, robotik dünyanın ekonomik yansımaları ve ne tür zorluklar ve problemlerle karşılaşacağımız konusunda çok fazla fikir tartışması devam ediyor. Kronik Kitap’ın Cem Duran’ın çevirisiyle yayımladığı, Martin Ford’un “Robotların Yükselişi-Yapay Zeka ve İşsiz Bir Gelecek Tehlikesi” başlıklı kitap, bu süreçte okunması gereken önemli bir kaynak olarak dikkat çekiyor. Bir robot ve yapay zekâ uzmanı olan Martin Ford, kitabında, bilgi teknolojileri ve sanayide otomasyonun geçmişten günümüze ve geleceğe piyasalar ve iş yerleri üzerindeki etkisinin ne olduğunu ve olacağını örnekler ve istatistiklerle anlatıyor. Ford’a göre teknolojinin ilerlemesi, gelecekte öncelikle işsizlik ve Plütokratik düzenin yerleşmesi tehditlerini beraberinde getirebilir.

MAKİNELEŞMENİN ALTIN ÇAĞI İŞ GÜCÜNÜ TEHDİT EDİYOR

Ford, kitabında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki 20 yılı “makineleşmenin altın çağı” olarak tanımlıyor. Bunun en önemli nedeni, bu dönemdeki teknolojik ilerlemelerin sanayiye yansımalarının işçiyi ve çalışanları pozitif etkilemesi. Bu dönemde makineler geliştikçe yeni iş olanakları ortaya çıktı, işçinin verimi arttı ve bu ilerleme işçinin iş ve yaşam kalitesinin yükselmesini sağladı. Örneğin otomotiv sektörünün gelişmesiyle insanlar yeni ulaşım modellerine kavuştu, otomobillerin yaygınlaşmasına bağlı olarak fabrikalara işçi alımı arttı ve yan sanayiler de gelişim gösterdi. Uçak ve havacılık sektöründe de aynı gelişmeler yaşandı. Bununla birlikte ağır iş yükünü de makineler üstlenmeye başladı. O dönemdeki yaygın inanışa göre, teknoloji geliştikçe yeni iş imkânları da ortaya çıkmaya devam edecek ve çalışma koşulları da giderek iyileşecekti. Ancak böyle olmadı! Uzmanlar, ABD’nin yaşadığı en büyük ekonomik buhran olan 1929 krizinden beri hiçbir on yılda yeni iş olanaklarının ortaya çıkmasının yüzde 20’nin altına düşmediğini söylüyor. Ancak 2010’da Washington Post’ta yayımlanan bir makaleye göre 2000- 2010 yılları arasında bu oran yüzde 0 olarak gerçekleşti. Bu değişim, bilgi teknolojisi çağının bir karakteristiği olarak değerlendirilirken, makineler artık işçinin verimini ve iş imkânlarını artıran “araçlar” olmaktan çıkarak kendileri işçiye dönüşmeye başlamış durumda.

ÜLKE EKONOMİLERİ TEHDİT ALTINDA MI?

Günümüzde robotlar tamamen işçilerin yerini alacak kapasitede olmasa da bu yeni düzene doğru ilerleyiş hızla devam ediyor. Makineleşme, ekonomisi sanayi veya tarıma bağlı her ülkede giderek daha güçlü bir yere sahip oluyor. Diğer yandan, gelişmiş ülkeler halen iş yerinde yapılması şart olmayan ve bilgi sağlanmasına dayalı işleri, Hindistan ve Çin gibi ülkelere taşımış durumda. Uzmanlar, bu gibi işlerin otomasyonla ortadan kalkması durumunda bu ülkelerin ekonomilerinde ağır sorunlar yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Benzer şekilde, fabrikalardaki makineleşmeyle birlikte, ülkeler kendi içlerinde de bir işsizlik kriziyle karşı karşıya kalacak. Oxford Martin School ve Citigroup tarafından yayınlanan “Technology At Work v2.0: The Future is Not What It Used to Be” isimli rapora göre, ABD’de mevcut işlerin yüzde 47’sini robotlar yapabilir. Ancak raporun asıl tehdit altında gösterdiği ülkeler, Az gelişmiş ve fakir ülkeler olarak öne çıkıyor. Örneğin Hindistan’da mevcut işlerin yüzde 69’unun yakın gelecekte robotlar tarafından yapılacağı öngörülürken, bu oran Çin’de yüzde 77, Etiyopya’da ise yüzde 85 olarak ölçülüyor. 1995-2002 yılları arasında Çin iş gücünün yüzde 15’i, işçi çalıştırmanın masraflı ve makinelerin ucuz olması nedeniyle işini kaybetmişti! Robotların fakir ülkelerde istihdam piyasasını ele geçirmeye yakın olmalarının en temel iki nedeni ise bu ülkelerde işlerin fazla yetenek gerektirmemesi ve bu ülkelerin eski alışkanlıklara çok fazla değer vermemesi. Örneğin, şoförsüz taksilerin Avrupa’nın eski şehirlerinde kabul edilmesi çok kolay değil; ama Çin’in yeni gelişen şehirleri bu değişime çoktan hazır. Öte yandan zengin ülkelerde iş gücünün büyük bir bölümünü robotların yapması zor görünüyor: Yaratıcılık gerektiren reklam sektörü, yazarlık, yeni fikirlerin paylaşımı, sosyal iletişim, açık kalp ameliyatı gibi işleri robotlara emanet etmekten henüz oldukça uzağız.

Aslında geldiğimiz noktada, iş gücü ne kadar ucuzsa, otomasyon oranı o kadar yükseliyor. Robotların işleri yapacak olması, ekonomik verimin yükselmesi anlamına da gelirken, işsizlik ve sosyal sorunlar kaçınılmaz olarak artış gösterecek. Özetle, Martin Ford’un kaleme aldığı Robotların Yükselişi isimli kitap, robotların çok daha ileri gittiğini; hatta kendi ihtiyaçlarına göre yeni programlar geliştirebildiklerini ortaya koyuyor. Teknoloji hızlanıp da makineler kendi başlarının çaresine bakmayı öğrendikçe, daha az sayıda insana ihtiyaç olacağı açık. İlerleme sürdükçe mavi ve beyaz yaka işler buharlaşıp uçacak; orta sınıf aileler sıkıştıkça sıkışacak. Bunun sonucunda muazzam bir işsizlik ve eşitsizlik dalgası yükselebilir, hatta bizzat tüketici ekonomisi çökebilir.

Gelecek büyük çaplı refah mı, yoksa korkunç bir eşitsizlik ve ekonomik güvensizlik mi getirecek? Bu sorunun cevabını bugün verip rotamızı belirlemek zorundayız. Kronik Kitap’tan çıkan “Robotların Yükselişi” teknolojinin hızlanmasının bizim ve çocuklarımız için doğuracağı ekonomik sonuçları anlamamız için zorunlu okuma kitabı niteliğinde.