1965 yılında, sıfır sermayeyle küçük bir atölyede kurulan ve aradan geçen yarım asırlık sürede sac işleme makineleri sektöründe önemli bir konuma yükselen...

MAKİNE İHRACATÇILARI BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ AHMET ÖZKAYAN, MAKINE IMALATÇILARININ IÇLERİNDE BARINDIRDIĞI MÜHENDISLIK VE AR-GE GÜCÜ SAYESINDE, ILERI TEKNOLOJIYE EN HIZLI GEÇIŞI YAPABILECEK TEK SEKTÖR OLMA ÖZELLIĞINI BAŞARIYLA SÜRDÜRDÜĞÜNÜ SÖYLÜYOR.

1965 yılında, sıfır sermayeyle küçük bir atölyede kurulan ve aradan geçen yarım asırlık sürede sac işleme makineleri sektöründe önemli bir konuma yükselen Ermaksan Makina, bugün Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan’ın liderliğinde, geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Daha çocuk yaşlarından itibaren işyerindeki süreçleri takip eden, 9-10 yaşlarında kılavuz ve pafta çekmeyi öğrenen Ahmet Özkayan, Türk makine imalat sektörlerinin gelişimi için sektörün sivil toplum kurumlarında da uzun yıllardır önemli görevler üstleniyor. Halen Makina İmalatçıları Birliği’nin (MİB) Yönetim Kurulu Başkanı olan Özkayan, geçtiğimiz 14 Nisan’da gerçekleşen Makine İhracatçıları Birliği’nin seçimli olağan genel kurulunda ise 2018-2022 dönemi için MAİB Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçilmişti. Ahmet Özkayan ile makine sektörünün güncel sorun başlıklarını ve sektörün gelecek hedeflerini konuştuk. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İş hayatına başlama ve makine sektörüne geçiş süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?

İş hayatına çok küçük yaşlarda adım attım; adeta makinelerle birlikte büyüdüm. Küçüklüğümde babamla birlikte sürekli işe gelip gitmem nedeniyle işyeri benim için oyun atölyesi gibiydi. Nitekim 9-10 yaşlarındayken, babamdan kılavuz ve pafta çekmeyi öğrenmiştim. Okuldan arda kalan zamanlarımda, tatil dönemlerinde hep iş yerindeydim. Yani babamın iş disiplini ve çalışkan yönünün bana da yansıdığını söyleyebilirim. Firmamızın tüm büyüme sürecine anbean tanıklık ettim. Şirketimiz, 1972 yılına kadar ülke ihtiyaçlarına paralel olarak tekstil makineleri, hidrolik deri makineleri, jeneratör grupları, elektrik motorları, mobilya ahşap sıcak presleri, oksijenli alevli kesim tezgâhları ve oto servis liftleri üretimi gerçekleştirdi. 1980’lerin sonunda ise sac işleme makineleri sektörüne adım attı. O günlerden bu yana da ülkemiz ve insanlık için makine üretme gayretindeyiz. Yarım asırdır ülkemizden tüm dünyaya teknoloji transfer ediyoruz. Şirketimiz, sektörel düzeydeki uzun yıllara dayanan üretim yetkinliği ve tecrübesini yenilikçi teknolojiler ve güçlü yatırımlarla destekleyerek, bugün sektörün dünyadaki en büyük oyuncularından biri haline gelmeyi başardı. Gelinen noktada, Ermaksan olarak, son yıllarda bilime dayalı teknoloji geliştirmeye odaklanmış durumdayız. Bu noktada, geliştirdiğimiz ileri teknolojili ve verimlilik esaslı ürünlerle, ülkemize ve küresel ekonomiye katma değer sağlıyoruz.

Türk makine sektörü ve sanayisine yön veren birçok sivil toplum örgütünde önemli görevler üstleniyorsunuz? Söz konusu kurumlardaki faaliyetlerinizden ve geçmiş dönem çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

İş hayatında belli bir tecrübeye sahip olduktan sonra, kısa vadeli planlardan ziyade hep uzun vadeli düşünceye göre hareket ettim. Vizyonumu hep en yükseğe koyarak, hedef çıtasını da mevcut başarılarla asla yetinmeden hep daha iyisine göre şekillendirme gayretinde oldum. Bu yüzden de hem şirketimizin hem de sektörün sürdürülebilir gelişimi adına çaba gösteriyorum. Tüm bunları yaparken, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da aktif olarak sorumluluk üstleniyorum. Çünkü sektörün gelişimi adına biz sanayicilerin sorumluluk alarak, ülkemize faydalı çalışmalara odaklanması gerekiyor.

Bu noktada halen, Makina İmalatçıları Birliği’nin (MİB) Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarımı sürdürürken, aynı zamanda Makine İhracatçıları Birliği’nin de (MAİB) yeni yönetim kurulunda yer alıyorum. Gerek MİB gerekse de MAİB olarak, özellikle yerli üretimin yaygınlaştırılması, geliştirilmesi ve üreticilerimizin küresel rekabette öne çıkmaları adına çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz. Nitekim makine imalat sektörünün ülkemizde ve uluslararası ölçekte tanınırlığının artması, yerli makine üreticilerinin sektördeki pazar payının artırılması ve geliştirilmesi için tüm sektör temsilcilerine önemli sorumluluk düşüyor. Bu konuda Yönetim Kurulu Başkanı olduğum MİB bünyesinde gerek lobi faaliyetleriyle gerekse de oluşturduğumuz sektör komiteleriyle, “üreterek büyüyecek” Türkiye ekonomisinin büyümesine elimizden gelen katkıyı sağlama gayretindeyiz.

Makine sektörünün genelinde ve sac işleme makineleri sektörü özelindeki temel sorunlar ve çözüm önerileri sizce nelerdir?

Küresel ekonomide ve siyasi arenada yaşanan dalgalanmalar, diğer sektörleri olduğu gibi makine sektörünü de doğrudan etkiliyor. Tüm dünyada makine sektöründe de rekabet her geçen gün artıyor. Bu rekabete karşı ayakta kalabilmek için farklılık yaratmak en temel gerekliliklerden biri. Sektörün yaşadığı en önemli sorunların başında, teknolojik ara ürünlerin ithalatı geliyor. Ülkemiz bu konuda halen daha dışa bağımlı bir halde olduğu için bu konuda etkin ve somut adımların atılmasına ihtiyaç var. Ayrıca, ikinci el makinelerin vergiden bağımsız şekilde iç pazara sokulması da yerli üreticiler açısından haksız rekabet yaratıyor. Bunun da önüne geçilmesi gerekli. Tabii Çin de seri üretim ile her sektörü olduğu gibi makine sektörünü tehdit eden en önemli faktörlerden biri. Bununla birlikte sektörün iyi yetişmiş, donanımlı ve nitelik personel ihtiyacı da fazla. Bu konuda da çözüm odaklı adımlar atılmalı diye düşünüyorum. Sektörümüze yönelik uygulanan destek ve teşviklerin, bugünkünden çok daha fazla olması da gerekiyor. Bu noktada devletimizin de özellikle son yıllarda “milli üretim” anlayışının yaygınlaştırılması adına geliştirdiği stratejilerin olumlu sonuçlar verdiğini söylememiz mümkün. Ayrıca kamu ve özel sektör yatırımlarının yanı sıra üniversite-sanayi iş birliklerinin geliştirilmesi de faydalı olacaktır. Tüm bunların yanında, markalaşma çalışmaları da çok büyük önem taşıyor. Bu konuda da somut adımların ivedi şekilde atılmasında fayda var.

Türk makine sektörünün gelecek hedefleri neler olmalıdır?

Makine sektörü temsilcileri olarak ileri teknolojiyi temel alan üretim anlayışını benimsememiz gerekli. Nitekim ülkemizin daha da gelişip, orta gelir kuşağından çıkarak yüksek gelir seviyesine geçişi de bu sayede mümkün olacak. Yani bilim, teknoloji ve inovasyona yapılacak yatırımlar bu noktada büyük önem taşıyor. Bunun için de öncelikle bilgiye ve teknolojiye yatırım yapmalı ve birlikte hareket ederek, ortak fayda sağlamaya odaklanmalıyız. Çünkü küresel rekabet her geçen gün artıyor ve bu rekabette fark yaratamayan firmaların/ülkelerin işi bir hayli zorlaşıyor. Ekonomide katma değeri artırmanın öncelikli koşullarından biri sanayileşme ve teknoloji kullanma becerileridir. Bunu yaparken de yerli ve milli üretim anlayışının her alanda yaygınlaştırılması da çok büyük önem taşıyor. Sektör olarak, ülkemiz ihracatında en büyük paya sahip sektör olma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürmemiz gerekiyor. Tabii bunun için de üretmeye ve katma değere odaklanmalıyız. Tüm bunları yaparken, “üreterek büyüyecek” olan Türk ekonomisine de en büyük desteği verecek olan makine imalat sektörünün hızlı bir şekilde teknolojik dönüşüme ihtiyacı var. Nitekim makine imalatçıları, içinde barındırdığı mühendislik ve Ar-Ge gücü sayesinde, ileri teknolojiye en hızlı geçişi yapabilecek tek sektör olma özelliğini başarıyla sürdürüyor.