Geçtiğimiz Mart ayında ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi ile fitili ateşlenen ticaret savaşları, her geçen gün daha da...

KÜRESEL TİCARETTE KORUMACI TEDBİRLER GİDEREK ARTARKEN, ABD’NİN EK GÜMRÜK VERGİSİ UYGULAMASIYLA FİTİLİNİ ATEŞLEDİĞİ TİCARET SAVAŞLARI GİDEREK SERTLEŞMEYE BAŞLADI. ABD VE ÇİN ARASINDAKİ RESTLEŞME, MİKTARI ARTAN YENİ GÜMRÜK VERGİLERİYLE HER GEÇEN GÜN ŞİDDETLENİYOR VE KÜRESEL TİCARETTEKİ ÖNGÖRÜLER TEMELİNDEN SARSILIYOR.

Geçtiğimiz Mart ayında ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi ile fitili ateşlenen ticaret savaşları, her geçen gün daha da kızışıyor. Dünyanın önde gelen emtia piyasalarında kargaşaya neden olan bu restleşme nedeniyle kargolar yeni rotalarına yönlendirilirken, ülkeler de ticaret önündeki bariyerlerin yükselmesini endişe ile izliyor.

Dünya Gazetesi’nde yayımlanan haberlere göre, ABD ve Çin, gittikçe kızışan küresel ticaret savaşlarında, soya fasulyesinden domuz eti ve nükleer reaktörlere kadar her şey için tarifeleri yükseltiyor. Liderler ise alevlenen ticaret savaşında geri adım atma niyetinde gözükmüyor. Trump’ın Çin’e karşı getirdiği ve kapsamı giderek genişleyen gümrük vergilerine Çin’in yanıtı mütekabiliyet esasına göre aynı ölçüde gerçekleşiyor ve Çin’in bu güçlü duruşu Trump’ı daha da sert önlemler geliştirmeye doğru teşvik ediyor.

Diğer yandan, yükselen ticaret duvarlarının İran ve Venezüella’ya yönelik daha sert ABD yaptırımları ile birleşmesi, her yıl trilyonlarca dolarlık mal taşıyan ticaret yollarını da tehdit ediyor. Küresel metal pazarı, taşları yerinden oynatan bu düzensizliğe adapte olmaya çalışırken, Trump’ın hamleleri metal piyasalarında da büyük bir belirsizliğe neden oluyor. Başta Çin olmak üzere AB ve Rusya’nın ABD’nin tarife ve yaptırımlarına verdiği/vereceği karşılıklar ise kargaşayı daha da büyütecek. Bloomberg’de yer alan haberlere göre, ABD’de çelik ve alüminyum fiyatları, gümrük tarifeleri nedeniyle üreticilere büyük darbe vuracak seviyelerde yükselişini sürdürüyor. Dünya genelinde metal fiyatları inişli çıkışlı bir yol izlerken, bakır ve çinko fiyatları talebin düşeceği kaygılarıyla geri çekiliyor.

ENERJİ PİYASALARI DA KARIŞIK

Bu arada dünya çapında en hızlı büyüyen fosil yakıt piyasası olan doğal gaz sektörü de artan küresel ticaret gerilimlerinden olumsuz etkileniyor. Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçısı olmayı hedefleyen ABD’de Başkan Trump, Pekin’e karşı ticaret konusunda günden güne sert açıklamalar yapıyor. ABD yaptırımları, Avrupa’da da Rusya’dan gelen doğal gaz boru hattı projesini durdurmaya çalışırken, dünyanın en büyük LNG satıcısı olan Katar’ın satış uygulamaları ise rekabete aykırı olduğu gerekçesiyle ABD’li yetkililer tarafından soruşturuluyor. Geçtiğimiz üç ay boyunca İran’ın ürettiği ham petrolünün günlük 1,4 milyon varilini ithal eden Çin ve Hindistan, bu süreçte Beyaz Saray yönetiminin İran’ın petrol ihracatını sıfıra indirme isteğinde belirleyici rol oynayacak. Ancak Asya devleri gittikçe artan ham petrol maliyetlerini göz ardı edemeyecek pozisyonda. Bu hassas denge, ABD’nin özellikle Çin’e yönelik ham petrol ihracatçısı olarak öne çıkmasıyla da karmaşıklaşıyor.

ABD’NİN TARIM İHRACATI TEHDİT ALTINDA

ABD Başkanı Donald Trump ve ekonomik kurmaylarının son hamleleri, önümüzdeki yıllarda küresel tarımsal emtia ticaretinin izleyeceği rotayı da belirsizliğe sürüklüyor. ABD’nin Çin’den Meksika’ya kadar olan ülkelerle başlattığı ticaret çatışması, gıda pazarlarındaki gerginliği tırmandırırken, yakın gelecekte de pek durulacakmış gibi görünmüyor. ABD’de çiftçilere kredi veren CoBank’a göre, ABD tarımsal ihracatının üçte ikisi, ticaretle ilgili anlaşmazlıklar yaşadığı ülkelere gerçekleştiriliyor. Meksika ve AB, hâlihazırda ABD tarımsal ürünleriyle ilgili ticarete kimi engeller getirmiş durumda. Çin ise ABD’den soya fasulyesi ithalatını durdurdu. Uzmanlar, domuz etinden pamuk ve tahıllara kadar birçok tarımsal emtia akışının rotasını değiştirecek ticaret savaşından en çok ABD’nin olumsuz etkileneceğini öngörüyor.

SAVAŞIN NEDENİ NE?

ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşının arkasındaki en önemli faktörlerden birinin 12 trilyon dolarlık 5G teknoloji yarışını kazanmak olduğu iddia ediliyor. Uzmanlara göre 5G teknolojisi, sürücüsüz araçlardan gelecekteki akıllı şehirlere kadar birçok şeyin belkemiği olarak görülüyor. ABD ve Çin, 5G’de lider olma ve yeni nesil mobil İnternette standartları belirlemede kıyasıya bir yarışın içindeyken, uzmanlar, iki ülke arasında devam eden ticaret savaşlarının altında yatan ana neden olarak da bu yarışı gösteriyor.

5G teknolojisi, Trump’ın “ABD’yi yeniden büyük yapma” vaadi ve 2030 yılına kadar Çin’in yapay zekâda dünya lideri olma isteğinin anahtarı olabilir. IHS Markit verilerine göre, 5G teknolojisinin 2035 yılında küresel olarak 12,3 trilyon dolarlık devasa bir ekonomik çıktı sağlaması bekleniyor. 5G teknolojisinde halen Çin ve Avrupalı firmalar öndeyken, ABD’li çip üreticileri ise yarışta öne geçmek için çabalamaya devam ediyor.

SAVAŞIN MALİYETİ YÜKSEK OLACAK

Diğer yandan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ticaret savaşlarında yeni önlemlerin uygulanmasına ilişkin risklerin arttığını, bu durumun küresel ekonomi üzerinde büyük çaplı etkilerinin olabileceğini de bildiriyor. Fitch, ABD’nin gümrük vergisi artışlarıyla başlayan ticaret savaşlarının giderek büyümesi halinde bunun küresel ticarete maliyetinin 2 trilyon doları bulabileceği uyarısında bulunuyor.

ABD hükümetinin ticaret açığını azaltmak amacıyla Çin, AB, Kanada ve Meksika’ya karşı uyguladığı vergi artışlarının küresel ticarete ilişkin gerilimleri artırdığının belirtildiği açıklamada, ortaya çıkardığı etkinin henüz çok küçük olduğu hatırlatılıyor. Buna rağmen tarafların atacağı yeni adımlarla birlikte artacak restleşmenin daha da büyük bir ekonomik etki oluşturabileceğinin altı çiziliyor.

40’TAN FAZLA ÜLKE ABD’NİN OTOMOBİL VERGİSİNE KARŞI!

Öte yandan, Trump’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne “Eğer ABD’ye iyi davranılmazsa biz de bir şeyler yaparız!” tehdidi, birçok ülkenin ABD’nin gümrük vergilerine karşı birleşmesine de zemin hazırladı. Aralarında AB, Çin ve Japonya’nın da olduğu ülkeler, Trump’ın otomobil ve yedek parça ithalatına ek gümrük vergisi uygulama planları konusunda derin endişelerini DTÖ’de dile getirdi. ABD’nin bu ek ithalat vergisi planlarına ilişkin endişelerini paylaşan ve bu gümrük vergilerinin DTÖ kurallarına uygunluklarının şüpheli olduğunu öne süren ülkeler arasında Çin, Türkiye, Kanada, İsviçre, Norveç, Kosta Rika, Hong Kong, Venezuela, Singapur, Brezilya, Güney Kore, Meksika, Katar, Tayland ve Hindistan yer alıyor. Trump’ın başlattığı ticaret savaşına misillemede bulunan ülke sayısı ise 33’e ulaşmış durumda. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin misilleme tarifelerinden etkilenecek ABD menşeli ürünlerin değeri ise 23 milyar dolara yaklaştı.

ABD’nin en son Temmuz ayı başında Çin’e karşı açıkladığı yüzde 10 ek gümrük vergisi uygulanacak Çin menşeli ürünlerin sayısı 5 bine, değeri ise 200 milyar dolara ulaşmış durumda. Bununla birlikte, listenin önemli bir bölümünü “Made in China 2025” girişimini zedeleyecek teknoloji ağırlıklı ürünlerin oluşturması dikkati çekiyor.

Çin cephesi ise geri adım atmaya niyetli gözükmüyor ve ABD’ye aynı güçte karşılık verileceğini bildiriyor. Elbette bu tutum, Trump’ın daha da sertleşmesini beraberinde getirebilir. Çünkü Trump, son listeyi açıklamadan önce Çin’i uyarmış ve Çin’in yeniden misilleme yapması durumunda tarife getirilecek toplam ürün değerinin 550 milyar doları bulabileceğini söylemişti.

ABD’nin tüm adımlarına mütekabiliyet perspektifiyle yanıt veren Pekin yönetimi, Trump’ı dünya ekonomi tarihindeki en büyük ticaret savaşını başlatmakla itham ederken, Çin’in halkının temel çıkarlarını korumak için ABD’nin adımlarına karşılık vermeye mecbur kaldığını savunuyor.

16 ÜLKE TRUMP’A KARŞI BİRLEŞTİ

ABD ile büyük ticaret ortakları arasındaki gerilimler, Asya-Pasifik ülkelerini birleştirici bir rol de oynuyor. Dünyanın en büyük ticaret bloğunu oluşturacak bu yeni birleşmeye göre Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nden (ASEAN) 10 ülke, Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda ile güç birliği yapmaya hazırlanıyor. Kısaca RCEP olarak bilinen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması tamamlandığında, küresel ekonominin yaklaşık üçte birini elinde tutacak. Filipinler Sanayi Bakanı Ramon Lopez, bu yıl Singapur’da gerçekleştirilen ASEAN ekonomi bakanları toplantısında gazetecilere yaptığı açıklamalarda, “ABD cephesindeki gelişmeler bizi anlaşma konusunda bir aciliyete soktu” diyerek durumu özetlerken, ASEAN ve RCEP’te yer alan ülkelerin müzakerelerinden yıl sonuna kadar çok iyi bir sonucun çıkması da beklentiler arasında yer alıyor. İlgili ülkeler, farklılıkların ortadan kaldırılması ve daha önce tartışmalı konuların çözümlenmesi bağlamında daha güçlü inisiyatif alırken, bakan Lopez, “Aslına bakılırsa etrafımızda gördüğümüz tüm bu korumacılıktan endişe duyuluyor olması bir bakıma iyi bir gelişme. ASEAN ve RCEP’te yer alan ülkeler çok taraflı ticaret müzakerelerinin Asya Pasifik’te devam ettiğini dünyaya göstermek istiyor. Ticaret savaşında kimse kazanamaz. Korumacılık nedeniyle dünya ekonomisinin yavaşlaması kesinlikle herkesi olumsuz etkiler” değerlendirmesinde bulunuyor.

TÜRKİYE TİCARET SAVAŞINDAN KAZANÇLI ÇIKABİLİR

Peki, ticaret savaşları tüm küresel ticareti tehdit edici boyutlara ulaşırken Türkiye’nin pozisyonu nasıl şekilleniyor? Bizi nasıl bir senaryo bekliyor? Bu konuda uzmanlar şimdiden ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım uzman, küresel sisteme temelden bağlı olan Türkiye ekonomisinin, ekonomik kırılganlıklardan mutlaka etkileneceğini bildirirken, bir kısım uzman ise ABD pazarına Türkiye’de üretip satmak yerine ABD’de üretip ABD’ye satarak bu süreçten kârlı çıkılabileceği yorumunda bulunuyor. Bununla birlikte, Türkiye- AB ilişkileri de ABD’nin Türkiye’ye karşı sürdürdüğü sert tutum nedeniyle pozitif bir görünüme yönelmiş durumda. Türkiye ile Batı arasındaki bozulan ilişkiler, ABD’nin Türkiye’ye karşı uyguladığı haksız yaptırımlar sonrasında olumlu bir seyre dönerken, “Trump Etkisi” olarak adlandırılan “müttefiklerin birbirine yaklaşması” etkisi de giderek güçleniyor. Örneğin, ABD’nin Türkiye olan diyaloğunda AB’nin önde gelen ülkeleri Türkiye yanında saf tutarken, Türkiye de AB üyelik sürecinde yargı reformları da dâhil olmak üzere önemli bölümlerin hızlandırılacağını duyurdu.

Diğer yandan bu kadar büyük ve küresel bir ticaret savaşının sonucunda sadece ekonomik kayıp olmayacağını da dile getiren uzmanlara göre savaşın tüm taraflarında siyasi, kültürel ve demografik değişiklikler olması muhtemel gözüküyor.