Bu yazıya, Ocak ayında 2019 yılı için paylaştığım görüşlerin ilk çeyreğin ardından hangi noktada olduğunu değerlendirerek başlamak istiyorum. ABD için özetle bir yavaşlama olacağını ancak durgunluğun söz konusu olmadığını...

ŞANT MANUKYAN
İŞ YATIRIM MENKUL DEĞERLER AŞ
ULUSLARARASI PİYASALAR, HİSSE SENEDİ VE TÜREV İŞLEMLER MÜDÜRÜ

İLK ÇEYREK SONA ERDI VE ÜÇ BÜYÜK PIYASA YAPICI EKONOMININ ILK ÇEYREK PERFORMANSLARI AÇIKLANMAYA BAŞLANDI. ABD, EURO BÖLGESI VE ÇIN’DE NELER OLDUĞUNA ODAKLANIRKEN, ÖNÜMÜZDEKI DÖNEMDE TÜRKIYE’YI BEKLEYEN RISK BAŞLIKLARI ILE KÜRESEL PIYASALARDA YAŞANABILECEKLERI ÖĞRENMEK ISTER MISINIZ?

Bu yazıya, Ocak ayında 2019 yılı için paylaştığım görüşlerin ilk çeyreğin ardından hangi noktada olduğunu değerlendirerek başlamak istiyorum. ABD için özetle bir yavaşlama olacağını ancak durgunluğun söz konusu olmadığını, FED’in faiz arttırmaya devam edeceğini ve S&P’nin önemli bir ralli kaydedeceğini paylaşmıştım. 2019 yılı için durgunluk korkularının abartılı olduğu ortaya çıktı ve S&P kuvvetli bir ralli ile 2018 zirvesini aşarak tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Kasım ve Aralık 2018 döneminde gördüğümüz paniğin temel verilere dayanmaktan ziyade “yaratıldığını” düşünüyorum. FED beklemeye geçmiş olsa da piyasa ilk hareketinin faiz indirimi olacağını düşünüyor. Ben ise aksini savunmaya devam ediyorum. Bu nedenle küreselde de, ABD özelinde de “bono getirilerinin düşük olduğu” görüşümü koruyorum. Euro Bölgesinde ise “faiz artışı” rüyası çok kısa sürdü ve bölgeye yönelik en pozitif analistler bile artık 2019 yılında bir faiz artışı ihtimalini çok zayıf görüyor. Çin’de görülen yavaşlama ve Euro Bölgesinin kendi dinamikleri neticesinde bölgede çok sert bir yavaşlamaya şahit oluyoruz. Bu kez daha önceki vakalardan farklı olarak bölgenin en önemli ekonomisi Almanya da topun ağzında görünüyor.

Çin ise ilk çeyrekte GSYİH’sinin yüzde 9’una varan oranda kredi artışıyla momentum kaybını şimdilik engelledi. Çok basit bir şekilde anlatmak gerekirse, Çin, altyapı için yaratılan her 1 yuan kredi karşılığında 5 fen (1/100 yuan) büyüme sağlayabiliyor. Ocak ayında Çin’in kısa vadeli yavaşlamayla başa çıkacak enstrümanlara sahip olduğunu ancak orta vadede yüzde 3 ila 4 civarında bir büyümeye doğru geri çekilmesinin kaçınılmaz olduğunu paylaşmıştım. Durum değişmiş değil; ilk çeyrek büyümesinin kısa bir otopsisini yapmak, neden toparlanmayı sağlıklı görmediğimi açıklamak açısından faydalı olacaktır. Yüzde 6,3 olarak beklenen yıllık büyüme, ilk çeyrek için yüzde 6,4 olarak açıklandı. Bu dönemde tarım yüzde 2,7, imalat ve madencilik yüzde 6,1 ve hizmet sektörü yüzde 7 büyümüş. Bu, hizmet sektörü için son zamanların en zayıf büyümesi; büyümeyi yukarıda tutansa imalat tarafı. Oysa Çin’in dengelenme politikası, hizmet sektöründe büyüme üzerine kurulu bir politika ve öne çıkan kalem de servis sektörü olmalı. Çarpıcı olan rakam, Mart ayında yıllık büyümesi yüzde 5,9 artması beklenen endüstriyel üretimin yüzde 8,5 artmış olması. Bu gelişmeyle beraber yılın başından bu yana yıllık değişim yüzde 5,6’lık beklentinin çok üzerinde, yüzde 6,5 oluyor. Gıda, ilaç ve biraz da telekom dışında tüm endüstrilerde ciddi artışlar söz konusu. Ancak burada bir tutarsızlık var: Ocak ve Şubat aylarında hızla düşen endüstriyel şirket kârları ile üretimde görülen bu artış çelişki barındırıyor. Öte yandan sabit yatırımlara baktığımızda farklı bir resim görüyoruz: Mart itibarıyla artış yüzde 6,3 ile beklentileri karşılıyor olsa da kamu kaynakları yüzde 6,7 artarken özel sektör yüzde 6,4 gerileme göstermiş. Söylemeye hacet yok, tam aksi olmalı. İmalat dâhil raporlanan tüm sektörlerde yatırımlar yavaşlıyor ve hatta otomotivde daralma söz konusu. Bu durumda, endüstriyel üretim ve yatırım kalemlerini bir araya getirerek yorumlarsak, Çinli şirketler cari kapasiteyi kullanmayı tercih ederek yatırımdan uzak duruyor. Türkiye açısından Almanya başta olmak üzere Euro Bölgesinde yavaşlama elbette ciddi bir sorun. Gelişmekte olan ülkelerin angaje olduğu üç büyük ekonomi arasında Euro Bölgesi en zayıf ve krize en yakın bölge. Öte yandan ABD’nin İran petrollerine yönelik muafiyetleri sonlandırması da bizim açımızdan diğer bir sorunlu gelişme. İran’dan aldığımız petrolün ikame edilmesi zor değil; rafinerilerimiz petrolün değişen kalitesini de önemli bir düzenleme yapmadan işleyebilecek teknolojiye sahip. Asıl sorun, artan fiyatların cari açığımıza etkisi ve elbette benzin fiyatları üzerinden tüketiciye getireceği yük.

İKİNCİ ÇEYREK VE SONRASINDA NELER OLABILIR?

Peki, 2019’un geri kalanında neler olabilir? Çin’de görülen dengelenme ikinci çeyrekte Euro Bölgesinde de kendisini göstereceğinden geçici bir rahatlama hissedilebilir. Ancak Almanya mali bir paket açıklayarak iç tüketimi destekleyecek yatırımları arttıracak bir stratejiye geçmediği sürece sorun çözülmeyecek ve hatta finans sektörü üzerinden büyüyecektir. ABD ise kötüler arasında iyi olmayı sürdürecek ve ilk çeyreğe oranla daha hızlı bir büyüme temposuna girecek. Ancak seçimlerin yaklaştığı bir dönemde siyasi kakofoni maalesef ekonominin önüne geçecektir. Doların, ara satışlar olsa da, tüm dünyada kuvvetlenmeye devam edeceği bir döneme giriyoruz. Avrupa’da var olan 10 trilyon euroluk eksi bono getirisi, sermayenin ABD’ye hareketini hızlandırıyor. Türkiye dâhil tüm gelişmekte olan ülke endekslerinin finansal piyasaları, doların seyrinin bir türevidir. Eğer küresel dolar kuvvetlenmesi senaryosunu öne çıkartıyorsanız, gelişmekte olan ülkelerde endeks ve bonolar zor bir döneme giriyor demektir. Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda ABD endeksleri yeni zirveler kaydederken, volatilite son derece düşük seviyelerdeydi. Ancak maalesef volatilitenin daha yüksek bir platforma oturacağı bir döneme giriyoruz. Son yıllarda yüksek volatilite düşen endekslerle bir arada ortaya çıkmış olsa da sadece ABD özelinde iki yıllık dönemde yüksek volatilitenin daha yüksek hisse fiyatlarıyla kol kola yürüdüğünü göreceğiz. Benzer bir durumun, Dotcom balonunun son aşaması olan 1998-2000 döneminde görüldüğünü de hatırlatmalıyım.