İSTİF MAKİNALARI DİSTRİBÜTÖRLERİ VE İMALATÇILARI DERNEĞİ (İSDER) YÖNETİM KURULU BAŞKANI SERKAN KARATAŞ, GEÇTİĞİMİZ YIL 2020’YE GÖRE ÖNEMLİ BİR İHRACAT ARTIŞI GERÇEKLEŞTİRDİKLERİNİ SÖYLERKEN, “2022’DE, 2021’İN DE ÜZERİNE EKLEYEREK BÜYÜYECEĞİMİZE İNANIYORUZ. İHRACATÇILARA SAĞLANACAK TEŞVİK VE DESTEKLERLE BU ATILIM DAHA KOLAY OLACAKTIR. TÜRKİYE, YÜKSEK ÜRETİM KABİLİYETİNE, ALTYAPIYA VE NİTELİKLİ GENÇ İŞ GÜCÜNE SAHİP BİR ÜLKE OLDUĞU İÇİN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMLERDE KÜRESEL FİRMALARIN TEDARİK ZİNCİRLERİNİ YENİLEME SÜREÇLERİNDE ÖNE ÇIKACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ.” DİYOR.

Taşıma, kaldırma ve istifleme makineleri sektörünün yüzde 80’inden fazlasını temsil eden İSDER, sekizinci olağan genel kurul toplantısını geçtiğimiz yıl Haziran ayında gerçekleştirmiş ve İSDER üyelerinin yoğun katılımıyla düzenlenen genel kurul toplantısında, Serkan Karataş oy birliği ile derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilmişti. 2006 yılında kurulan ve bugün 50’ye yakın üyesiyle Türk taşıma, kaldırma ve istifleme makineleri sektörünün önemli bir bölümünü temsil etmeye devam eden İSDER, bu döneminde önemli bir yönetimsel dönüşüme de imza atmış ve forklift ile istif, vinç ve mobil vinç, imalat ilişkileri, eğitim ve akademik işler ile üye ilişkilerinden sorumlu olmak üzere beş başkan yardımcılığı pozisyonu oluşturmuştu. İSDER’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Karataş ile bu yönetimsel dönüşümün sektöre sağlayacağı faydaları ve istif makineleri sektörünün 2022 yılı beklentilerini konuştuk.

İSDER için geçen yılı nasıl değerlendirirsiniz?

Bu yıla ilişkin üretim, iç satış ve ihracat beklentileriniz nedir? 2018 yılında başlayan ekonomik daralmadan maalesef sektörümüz de etkilenmişti. 2020 yılında ise salgın sebebiyle diğer sektörlerde olduğu gibi biz de pazar adetlerinde ciddi düşüş yaşadık; istif makineleri iç pazar satış rakamları genellikle 13 ila 15 bin bandında giderken, 5 ila 6 binlere kadar düştü. Fakat 2021 yılında İSDER’in temsil ettiği personel yükseltici platform, forklift, vinç ve depo raf sektörlerinin tamamında ciddi bir yükselişe şahit olduk. Bunun çeşitli sebepleri bulunuyor: Aşılama ile salgın etkilerinin hafiflemesi, geçtiğimiz yıllardaki ertelenmiş satın almaların pozitif iklim nedeniyle gerçekleşmesi gibi sebepler sektöre olumlu etki gösterdi. 2021 yılı İSDER grubundaki ürünler için son yılların en yüksek pazar verisiyle kapandı diyebiliriz. Pazarın yerli üretimi de dâhil ederek 15 ila 18 bin bandında tamamlanacağını 2021 yılının son aylarında öngörmüştük, fakat net bir rakam vermemiz mümkün değildi. Rekabet Kurumuna iç pazar satış verilerini paylaşmak için yapmış olduğumuz başvurumuzun hâlâ sonuçlanmaması nedeniyle, iç pazar satış verilerine ulaşamıyoruz. Süreç tamamlanırsa, resmi rakamları da kamuoyuyla elbette paylaşabileceğiz. Diğer yandan, istif makineleri sektörü sağlık, gıda, tarım gibi insani ihtiyaçları karşılayan sektörlerin tedarik zincirinde önemli bir noktada bulunduğu için 2022 yılında da vazgeçilmez sektörlerden biri olmaya devam edecek. 2022’ye bizim bakışımız gayet olumlu ve 2021’in üzerine ekleyerek büyüyeceğimizi düşünüyoruz. Bu büyüme, Türk sanayisinin üretim ve ihracatının artmasıyla orantılı olacaktır. Fakat dövizdeki dalgalanma sebebiyle hem imalatçı üyelerimiz hem de distritübütörler açısından bütçelerin yenilenmesi gerektiğini de düşünüyoruz. Rakamsal olarak bir daralma şu an öngörmesek de en azından mevcut pozisyonu korumak ya da üzerine yüzde 10 ila yüzde 20 eklemek bize göre bir başarıdır. Mevcut ihracat pazarlarında büyüme stratejisi izleyen ve yeni pazarlara açılmak isteyen üreticilerimiz için de 2022 yılı ihracat açısından atılım yılı olabilir. İhracatçılara sağlanacak teşvik ve desteklerle bu atılım daha kolay olacaktır. Türkiye, yüksek üretim kabiliyetine, altyapıya ve nitelikli genç iş gücüne sahip bir ülke olduğu için önümüzdeki dönemlerde küresel firmaların tedarik zincirlerini yenileme süreçlerinde öne çıkacağını düşünüyoruz.

İSDER’in Türk makine imalat sektörleri açısından önemini sizin cümlelerinizle dinleyebilir miyiz?

Türkiye’de kurulan ilk istif makineleri derneği olarak ana üretici firmaları ve Türkiye’deki distribütörleri tek çatı altında topladık ve güçlü bir sinerji oluşturarak kısa sürede istif makineleri sektöründe saygın bir konuma geldik. Bugün 50’ye yakın üyemizle sektördeki güç birliğinin tek adresiyiz. Üye sayımızı seçkin firmalarla her geçen gün artırmaya devam ediyoruz. İSDER olarak öncelikle, istif makineleri sektörünün ihracatının artırılması ve küresel ticaret savaşlarında Türkiye’nin yerinin sağlamlaştırılmasını amaçlıyoruz. İstif makineleri sektörü, ekonomik istikrarla paralel bir seyir gösterdiğinden, ekonomideki her hareketi anında bünyesinde hisseder ve etkilenir. Türkiye’de ekonomik veriler olumlu seyrettiği sürece istif makineleri sektöründeki verim de devam edecek ve artış gösterecektir. Türk istif makineleri sektörü olarak şu anda Avrupa’nın 8’inci, dünyanın ise 13’üncü büyük sektörü olarak dikkat çekiyoruz. Üyelerimizden aldığımız görüşler, 2022 yılında da ihracatın artacağını bize söylüyor. Bu yıl atılacak adımlar, uzun vadede doğuracağı sonuçlar açısından çok önemli. Özellikle ihracatçılarımızın doğru pazarları tercih ederek ihracat ağlarını genişletmeleri, ülkemizin cari açığının kapanması için önem arz ediyor. Çünkü biliyoruz ki anlık değişime uyum sağlayabilen güçlü organizasyon yapısına ve esnekliğe sahip firmalar daha kolay fark yaratabilirler. İSDER’in bu döneminde, yönetimsel olarak önemli bir değişim gerçekleştirildi.

Her alt segmente yönelik Başkan Yardımcılığı sistemi İSDER faaliyetlerinde nasıl bir fark yaratacak?

Son genel kurulumuzda İSDER olarak çalışmalarımızı yürütürken birçok alanda örnek aldığımız ve bize rehberlik eden üst kuruluşumuz Avrupa İstif Makinaları Federasyonu’nu (European Materials Handling Federatinon-FEM) organizasyonel anlamda da rehber alarak başkan yardımcılığı sistemimizi yeni bir yapıya kavuşturduk ve İSDER bünyesinde; platform sektöründen sorumlu bir Başkan Vekili, forklift ve istif, vinç ve mobil vinç, imalat ilişkileri, eğitim ve akademik işler ile üye ilişkilerinden sorumlu olmak üzere beş başkan yardımcılığı pozisyonu oluşturduk. Her bir başkan yardımcımız, dernek çatısı altında uzman oldukları alt segmentler ve alanlardan sorumlu en üst yetkili olacak. Sektöre hâkimiyetimizi ve hizmetimizi bu şekilde daha da yoğunlaştıracağız. Daha uyumlu çalışma, daha hızlı karar alma ve farklı dinamiklere hâkim olma adına böyle bir uygulamaya geçildi. Her bir alt segmentin birbiriyle yüksek uyum ve verimlilik içerisinde yol almasını hedefliyoruz. Çünkü farklı alanların kendilerine göre farklı dinamikleri ve farklı beklentileri oluyor. Bu sayede hem üyelerimize hem ilgili segmentlere daha iyi hizmet verebilmeyi, onlarla daha sağlıklı ilgilenebilmeyi hedefliyoruz. 

İSDER Yönetim Kurulu olarak önümüzdeki dönemde odaklanacağınız önemli başlıklar neler olacak?

Her zaman olduğu gibi önümüzdeki dönemde de ihracat odaklı üretimin artırılmasına katkıda bulunmak ve uluslararası doğrudan yatırımları ülkemize çekmek için kamu ve özel sektör iş birliğinde projeler geliştirmeyi hedefliyoruz. Yapacağımız çalışmalarla amacımız istihdam imkânlarının yaratılmasına fayda sağlamak, rekabet gücünü artırarak daha kaliteli bir piyasa oluşturulmasına yardımcı olmaktır. İstif makineleri sektörünün yurt içinde ve dışında daha etkin bir şekilde tanıtılabilmesi ve imajının geliştirilmesi için de çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz ve üyesi olduğumuz MAKFED ile ortak tanıtım çalışmalarının organize edilmesi için projeler geliştireceğiz. Bu doğrultuda İSDER olarak istif makineleri sektörüyle ilgili en önemli ve pazar açısından üyelerimize en faydalı olabilecek yerlerdeki nitelikli fuarlara katılmaya özen göstereceğiz. Mart ayında Antalya’da gerçekleştirilecek olan KOMATEK 16’ncı Uluslararası İş ve İnşaat, Makine, Teknoloji ve Aletleri İhtisas Fuarı ile olan ilişkimiz de bunun bir ispatıdır. Yine, uluslararası etkinliklerin yanı sıra sektörel çalıştaylar gibi ulusal etkinlikler de gerçekleştirerek, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile üyelerimizin bir araya gelmesini sağlayacağız. Nitelikli eleman yetiştirmeyi ilke edinmiş ve bu konuda öncülük ediyor olan bir diğer değerli projemiz “7 Bölge 7 Okul Projesi” kapsamında, istif makineleri sektör mensuplarına eğitim verilmesini amaçlıyoruz. Bu çerçevede de Milli Eğitim Bakanlığı, meslek liseleri ve üniversiteler dâhil ilgili tüm resmi kurumlar ve ulusal-uluslararası dernekler, federasyonlar, konfederasyonlarla iş birlikleri yapmaya devam ediyoruz.

Sektörünüzün Ar-Ge yetkinliği ve kapasitesi için görüşünüz nedir?

Üyelerimizden yerli üretici olanların bir kısmı son derece gelişmiş ve etkin Ar-Ge merkezi sahibidir. Bu firmalarımız tüm yeni ürün geliştirme süreçlerini yerli ve milli imkânlarla gerçekleştiriyor ve kendilerini küresel ölçekte konumlandırabiliyorlar. Üye ziyaretlerimiz sırasında, fabrika merkezlerindeki bu gelişmeleri gözlemleyebilmek bizler adına çok gurur verici oluyor. Üye firmalarımızın Ar-Ge’yi, rekabetçi bir üretim merkezi olmanın ötesinde teknoloji ve yenilikler dünyasının önemli bir üyesi haline getiren bir yetkinlik olarak benimsediğini rahatlıkla söyleyebilirim. İSDER olarak tüm üyelerimizle birlikte, doğru stratejileri uygulayarak sektörümüzün başarısını sürdürebilir hale getirebileceğimizin her zaman bilincindeyiz.

Benzer şekilde sektörünüzün kalite yönetimi yaklaşımı için neler söyleyebilirsiniz?

Küresel rekabette kalıcı yer edinmek ve güvenilir bir marka olabilmek için bazı adımların atılması gerekiyor. Bunların başında üretimde kalite, garanti verme ve ardından satış sonrası hizmetlerle desteklenmesi geliyor. Avrupa standartlarının örnek ve esas alındığı ülkemizde, üretimde kalitenin artırılması ve desteklenmesi çok önemlidir. Katma değeri yüksek makine aksam ve parçalarının üretilmesi öncelikli hedefimiz olmalıdır. Gelecek stratejisi olarak gördüğümüz en önemli konu, üretimde dışa bağımlılığın azaltılması ve sektörel üretim kalitesinin artırılmasıdır. Türkiye’nin dünyadaki rekabet ortamında var olabilmesi için bu konulara odaklanması gerekli. Kullanıcı tarafından tercih edilmek, yerel ve küresel pazarda marka olmak istiyorsanız; rakiplerinizden hep bir adım önde olmalısınız. Bu yüzden tüm markalar kalite anlamında hep bir rekabet halindedir. Sanayilerinde dışa bağımlı olan ve imalat teknolojisini geliştirmeyen ülkelerin küresel rekabette geri planda olacağı aşikârdır.

Yerli üretim makine kullanımının artması için neler yapılmalı? Bu konuda İSDER’in stratejisi nedir?

Öncelikle, yerli üretim makine kullanımının artırılması için farkındalıklar yaratmalıyız. Algısal olarak güven oluşturulmalı, kalitemizi göstermeli ve ispat etmeliyiz. Üretilen ürünlerin sayıca kapasitesinin artırılması, ülkemizde üretilmeyen ve ihtiyaç duyulan ürün gruplarının belirlenerek üretim teşvikleri verilmesi de önem arz ediyor. İSDER olarak yerli üretime güvenin ve kalitenin artması için Avrupa standartlarının zorunlu hale getirilmesine yönelik çalışmalarımıza devam ediyoruz. Diğer yandan, iş makinesine karşın istif makineleri sektöründe yerli üretim istenilen seviyede sağlanmamış olabilir. Ürün grubuna baktığımız zaman depo raf sistemlerinde yerli üretimin ciddi bir payı olduğunu görüyoruz. Ayrıca vinç grubunda da ciddi bir üretimimiz var. Platformlarda ise yerli ve ithal eş orantılı diyebiliriz. Fakat depo, istifleme ve forklift grubunda yerli üretim için biraz daha yolumuz olduğu görülüyor. Bu segmentlerde elbette üretimimiz var ancak küresel firmaların üretim ve ihracat noktaları olması, satış adetlerinin yüksekliği sebebiyle maliyet ve kalite konularında yerli üreticilerimizin zamana ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde üyelerimizin yatırımları bulunuyor ve birkaç yıl içerisinde iş makineleri grubundaki noktaya gelmemiz gerekiyor. Elbette yerli markalarımızın olması, onların sektörümüz adına ihracat yapıyor olması, Türk markasının dünyada ilgili ürünlerde de olması bizler için gurur kaynağıdır. Bulunduğu pazarlarda küresel anlamda ilk 10 içerisinde yer alan üyelerimiz de bulunuyor. Diğer depo içi istifleme ve forklift grubunda da bunu hedefliyoruz.

Sektörünüzün insan kaynakları için neler söyleyebilirsiniz?

İnsan kaynağı “eğitim” ile doğru orantılıdır. Kaliteli üretim ve rekabet ortamında var olabilmenin temeli de eğitimden geçer. Genç nüfus potansiyeline sahip olan ülkemiz, iyi bir mesleki eğitimle rekabet ortamında avantajlı konuma geçebilir. Kişilerin gördükleri eğitim neticesinde doğru işlerde ve doğru pozisyonlarda görevlendirilmesi de sektörümüzün ileri taşınması açısından oldukça önemlidir.