TÜRKİYE’NİN MAKİNECİLERİ, SEKTÖREL RAPORLAR SERİSİNDE BU KEZ, İSTİF MAKİNELERİNE ODAKLANIYOR. TÜRKİYE MAKİNA FEDERASYONU İLE İSTİF MAKİNELERİ DİSTRİBÜTÖRLERİ VE İMALATÇILARI DERNEĞİ’NİN HAZIRLADIĞI “İSTİF MAKİNELERİ SEKTÖR RAPORU” BAŞLIKLI ÇALIŞMA, KÜRESEL LOJİSTİK SÜREÇLERİNİN YENİDEN YAPILANDIĞI BİR DÖNEMDE TÜM İMALAT VE HİZMET SEKTÖRLERİNDE KULLANIM ALANI BULUNAN İSTİF MAKİNELERİ SEKTÖRÜNDEKİ REKABET ARTIRICI KANALLARI ANALİZ EDİYOR.

Türkiye’nin Makinecileri, sektörün yurt içi ve yurt dışındaki tanınırlığı ve katma değerini artıracak faaliyetlerini aralıksız sürdürürken, sektörün büyüme politikalarına ışık tutacak rapor ve çalışmalarla sektör temsilcilerine yol göstericilik görevine de devam ediyor.  Geçtiğimiz beş yılda toplam 23 önemli rapor ve yayına imza atan, bunların 16’sını salgın dönemi olan 2020 ve 2021 yıllarında yayımlayan Türkiye’nin Makinecileri, makine sektörünün bağlan tılı sektörlerle ilişkilerinden dış pazar analizine, ihracat potansiyeli araştırmasından makine imalat sektörünün Türkiye ve dünya değerlendirmesine değin derinlikli çalışmalar ortaya koymuştu.  Bu kapsamda, geçtiğimiz Nisan ayında yayıma hazır lanan ve makine sektörü, politika yapıcılar ile kamuoyunun dikkatine sunulan “İstif Makineleri Sektör Raporu” başlıklı çalışma, hemen tüm imalat ve hizmet sektörlerin de hatta tarımsal üretimde bile kendisine kullanım alanı bulan istif makineleri sektörüne odaklanıyor; güncel ekonomik verileri ortaya koyarken, rekabet artırıcı kanalları da analiz ederek ihracatta küresel pazardan daha fazla pay alabilmenin yollarını inceliyor.  Türkiye Makina Federasyonu (MAKFED) ile İstif Makineleri Distribütörleri ve İmalatçıları Derneği’nin (İSDER) iş birliğinde hazırlanan “İstif Makineleri Sektör Raporu” başlıklı çalışmanın, makine sektörü başta olmak üzere  tüm üretim ve hizmet sektörleri ile politika yapıcılar tarafından ilgiyle karşılanacağına inanıyoruz.


İSTİF MAKİNELERİ NEDEN ÖNEMLİ?
Hızla gelişen dünyamızda insanlığın en büyük yardımcılarından biri olan istif maki neleri, malzemelerin, malların ve ürünlerin taşınmasını, depolanmasını, kontrolünü ve korunmasını sağlayan makineleri kapsıyor. Verimli ve sürdürülebilir malzeme akışı için organizasyonel ve teknik çözümler üreten istif makineleri, bir başka ifadeyle, bilim ve tekniğin henüz gelişmediği dönemde yıllar süren işleri birkaç günde, aylar süren işleri ise birkaç saatte tamamlayabilmemizi sağlayan makineler olarak da tanımlanıyorlar.  İstifleme, kaldırma ve de polama endüstrisi olarak alt kırılımlara sahip olan istifleme makineleri, genel olarak yedi farklı makine türünü içeriyor: Forkliftler, depo ve raf sis temleri, konveyörler, kaldırma ekipmanları, vinçler, platformlar ve iç lojistik ekipmanları. Bu geniş yelpaze ile günü müzdeistif makinelerinin kullanılmadığı sektör ise neredeyse yok. İstif makine lerinin hayatımıza girmesiyle işler kısa sürede biterken, zaman ve insan gücünden tasarruf ederek ekonomiye de ek katkı sağlanıyor; diğer yandan istif makineleri genellikle karmaşık üretim, depo lama ve lojistik gereksinimler için özel çözümler sunan eksiksiz sistemlere entegre ediliyor. Dolayısıyla sektör de mekatronik ürünlere ek olarak sistem kontrollerine,  bilgi işlemeye ve telekomünikasyona da özel önem veriliyor. Bu açıdan, lojistiği destekleyen ve tedarik zinci rinin çalışmasını sağlayan çok çeşitli manuel, yarı otomatik ve otomatik ekipman ve sistemleri içeren istifleme süreçleri; müşteri hizmetlerinin iyileştirilmesi, envanterin azaltılması, teslimat süre lerinin kısaltılması, üretim, dağıtım ve nakliyede genel işleme maliyetlerini düşür mesi gibi olumlu sonuçlarıyla da katma değer üretimine katkıda bulunuyor.

“300 YILIN DOĞAYA YÜKÜ, SANILANDAN BÜYÜK”

MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu da, MAKFED ve İSDER’in iş birliğinde hazırlanan ve Türkiye’nin Makinecileri’nin katkısıyla yayımlanan “İstif Makineleri Sektör Raporu” başlıklı çalışmanın ön sözün de, istif makinelerinin insan yaşamına olan katkısına odaklanırken “yük” kelime sinden yola çıkıyor ve keli menin ikinci anlamına atıfta bulunarak, “Bir yükü kaldırıp indirmek ya da bir yerden bir yere taşımak ne ise, zor bir vazifeyi türlü fedakârlıkla yerine getirmek de aynı şey bir bakıma. Her iki durumda da araçlar kullanabiliyoruz, kendimizi ilave imkânlarla donatarak gücümüze güç katabiliyoruz. Ancak, insanın son 300 yılda, yani endüstrileşmenin ilk adımlarından itibaren, doğayı sömürülmek üzere kendisine bahşedilmiş sınırsız bir kaynak olarak gördüğünü artık kimse inkâr etmiyor. Dünyanın tükeni şinde kimin ne kadar payı olduğu ve ne bedel ödeyeceği sık sık tartışma konusu haline getiriliyor. İnsanın el birliğiyle geldiği yeri niha yet beğenmeyişi önemli bir kazanım fakat insanlığın son 30 yıldır yolunu değiştirmek

üzere harcadığı çabada sami mi olduğunun emareleri hiç de yeterli görünmüyor. 300 yılın doğaya ‘yük’ü, sanılan dan büyük ve bu ‘yük’ bize yeni yükümlülükler getiriyor.” diyor.  “Makinelerin yükü hep görü nür olmuştur; makinecilerin yükü ise henüz görünür hale geliyor.  Sürdürülebilirlik meselesi yeni bir endüstripolitik zemin arayışı ve yolunda gitme yen şeylerin muhasebesine ve halline dair mutabakata dayanıyor. Dönüşmesi gere ken küresel endüstrinin ya  da genel imalat süreçlerinin odağında makinelerin olduğu malum. Fakat makinecilerin üretim tekniklerini temelden değiştirmelerinin her şeyin başında geldiği dikkatler den kaçıyor.” diyerek devam eden Karavelioğlu, sözlerini şöyle noktalıyor: “Öncelikle kollanıp korunması, kaynak aktarılması gereken sektörün makine imalatı olduğunun ne yazık ki sadece ileri toplumlar bilincindeler. Oysa dünya bir bütündür. Yerle göğü ayırmak Atlas’a verilmiş bir ceza iken, günümüzde gök kubbenin ağırlığını taşıma vazifesi, ma kine imalatçılarının olmuştur.”


EKONOMİK GELİŞİMİN KİLİT SEKTÖRÜ

Makine sektörünün, Türk sanayisinin dönüşümünü, nitelikli insan kaynağını, katma değerini temsil eden bir sektör olduğunu ve bu nedenle sanayinin evriminde lokomotif olma misyonunu üstlendiğini vurgulayan İSDER Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Karataş ise sunuş metninde, “Makine imalat sanayisi içerisinde yer alan istif makineleri sektörü çok sayıda sektöre hizmet veriyor olması sebebiyle, ülkemizin ekonomik olarak gelişmesinde kilit rol oynayan sektörlerin başında gelmektedir.” derken, “Şu anda 45 üyesi ile Türkiye’de sektörün yüzde 80’inden fazlasını temsil eden İSDER’in öncelikli amaçları arasında, istif maki neleri sektörünün ihracatının artırılması ve küresel ticaret savaşlarında Türkiye’nin yerinin sağlamlaştırılması yer alıyor. Son teknolojileri ve dünyanın yakından takip ettiği gelişmeleri üretim aşamasında kullanan İSDER üyeleri, Türk istif makineleri sektörü nün rekabetçi piyasada aktif olarak rol almasını sağlarken, satış sonrası hizmetler konu sunda sahip olduğu becerileri günden güne artırıyor, artan ürün kalitesi ve sürdürülebilirliği sayesinde de uzun soluklu ticari iş birliği fırsatlarına ulaşma imkânlarını yakalıyor. İSDER olarak biz de Türk istif makineleri sektörünün gelişim serüveninde aktif rol oynamaktan ve üyelerimizin  hedeflerine giden yolda onlara eşlik etmekten gurur duyuyoruz.” değerlendirme sinde bulunuyor.

İLK MİLDEN SON MİLE KADAR İSTİFLEME MAKİNELERİ

Rapor, temel olarak beş bölümde istif makineleri sektörüne odaklanırken, ilk bölümde istif makinelerinin tarihine, kullanım alanlarına ve sağladığı avantajlara; sonraki bölümlerde sektörün ürün gamına, Türkiye ve dünyada sektörün ekonomik verileri ile son bölümde sektörü etkileyen dinamiklere değiniyor. Küresel istif makineleri pa zarının, üretim, operasyonel verimlilik ve işçi güvenliğine yapılan güçlü vurgu nedeniyle 2025 yılına kadar 190,3 milyar dolara ulaşacağının  tahmin edildiğini vurgulayan bu ilk bölümde, “Son mil” kavramının müşteri memnu niyetini ve kârlılığı artırma yeteneği nedeniyle tedarik zinciri yönetimi ve nakliye planlamasında yaygın olarak kullanıldığı anımsatılıyor ancak fabrika zemininde iç mekân istiflemesini içeren “İlk mil” operasyonlarının da aynı derecede önemli olduğu ifade ediliyor. Dolayısıyla, doğru miktarlarda doğru malzemelerin, doğru za manda doğru yerlere teslim edilmesini sağlamak için malzemelerin zamanında taşınması hayati önem taşıyor. Bu açılardan istifleme; işçilik maliyetlerini düşürmesi, iş lemlerin hızını ve verimliliğini  artırması, hata ve malzeme hasarı riskini ortadan kaldır ması açılarından otomasyona çok uygun ve emek yoğun bir faaliyet olarak değerlen diriliyor. İstifleme süreçlerinin otomasyonu ise iş yerini daha güvenli hale getirme avantajına da beraberinde getiriyor.


YÜKSEK İTHALAT İHRACATIMIZI FAZLASIYLA BASKILIYOR

Rapordaki veriler, salgın süre cinde sağlık, gıda ve pera kende sektörlerinin kesintisiz işlemesi için yoğun olarak çalışan ve yurt içi pazarın ağırlıklı olarak ithalata dayalı olduğu istif makineleri sektörünün, 2020 yılında ithalatını  bir önceki yıla oranla yüzde 58 artırarak 6.371 adete ulaş tığına işaret ediyor. Bununla birlikte, istif makineleri sektöründeki ihracat rakamlarının, ithalata oranla sınırlı kaldığı söylenebilir.  İstif makineleri sektörünün ana ihracat pazarlarına bakıldığında ise son beş yılda en çok ihracat gerçekleştirilen ülkenin ABD olduğunu görüyoruz. ABD’ye yapılan ihracat 20162019 yılları arasında her yıl artış göster mesine rağmen 2020 yılında salgın kaynaklı bir düşüş yaşadı ve 13 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu ülkeye 2019’da gerçekleşen ihracat ise 19,2 milyon dolardı. 2020 yılı verilerine göre istif maki neleri ihracatında ikinci sırada Rusya yer alırken, 2018’de  16 milyon dolar olan ihracat 2020’de salgın etkisiyle 12 milyon dolara gerilemiş. İstif makineleri ihracatındaki ilk 10 ülke sıralamasında üçüncü sırada İsrail yer alırken, bu ülkeyi Ukrayna, Almanya, Irak, Suudi Arabistan, Polonya, Fas ve Fransa izliyor.  Sektörün ana ihracat pa zarlarının son beş yılına genel olarak baktığımızda ise ABD, Avrupa, Rusya, Türki Cumhuriyetler, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun öne çıktığı görülüyor.


KÜRESEL İHRACATTA ÇİN LİDER
Diğer yandan, sektörün küre sel görünümüne baktığımız da, forklift ve iç lojistik grubunda en çok ihracat yapan ülkeler sıralamasında, son
altı yılda toplam 20,1 milyar dolar değerinde ihracat ger çekleştiren Almanya’nın ilk sırada olduğunu görüyoruz. Almanya’nın ardından da son beş yılda gerçekleştirdiği 14,1 milyar dolar ihracat değeriyle Çin geliyor. Son beş yılda  en çok ihracat gerçekleşti ren ülkeler arasında üçüncü sırada ise 13 milyar dolarlık değerle ABD bulunuyor. Listenin sonraki ülkeleri de İtalya, İngiltere, Fransa, İsveç, Japonya, Hollanda ve Güney Kore olarak sıralanıyor. Benzer şekilde, vinç ve platform grubunda en çok  ihracat yapan ülkelere ba kıldığında ise son altı yılda toplam 19,2 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Çin’in ilk sırada yer alması şaşırtıcı değil. Çin’in ardından son altı yılda gerçekleştirdiği 14,5 milyar dolar ihracat değeriyle Almanya gelirken, üçüncü ülke ABD’nin son altı yıldaki ihracat değeri de 5,5 milyar dolara ulaşıyor. Bu ürün grubunda ilk 10 ülke listesinin kalanı da Japonya, İtalya, Hollanda, Güney Kore, Kanada, Fransa ve İngiltere olarak sıralanıyor.


DİJİTALLEŞME LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜ DE DÖNÜŞTÜRECEK
Raporun son bölümünde ele alınan “Sektörü Etkileyen Dinamikler” temasının elbette en önemli başlıklarından
biri de lojistik süreçlerinde ki dönüşüm olarak dikkat çekiyor. Bu kapsamda, artan küresel demografik eğilimler ve eticaret patlamasıyla lojistik sektöründe büyük bir hareketlilik yaşandığına değinilirken, dünya genelinde her gün 85 milyon paket ve dokümanın teslim edildiğinin altı çiziliyor ve “Dijital platformlar giderek daha önemli hale gelmekte ve küçük işletmelerin


SEKTÖRÜN ALT KIRILIMLARI

• FORKLİFT

• DEPO VE RAF SİSTEMLERİ

• KONVEYÖRLER

• KALDIRMA EKİPMANLARI
• YÜKLEME RAMPASI

  • ARKA KAPAK YÜK
    PLATFORMU
  • KALDIRMA TEZGÂHI
    • VİNÇ
    • GEZER KÖPRÜLÜ TAVAN VİNCİ
    • MOBİL VİNÇLER
    • PLATFORMLAR
    • MAKASLI PLATFORM • TELESKOPİK
    PLATFORM
    • İÇ LOJİSTİK EKİPMANLARI
    • AKÜLÜ TRANSPALET • TRANSPALET

ile küresel erişime sahip olmasına ve endüstri devleriyle rekabet etmesine izin vermektedir. Dijitalleşme, lojistik sektörünün bazı verimsizliklerinin de önüne geçerek sosyal ve çevresel faydalar sağlayabilir. Örneğin teslimat yapan bir kamyonun, dönüş yolculuğunda neredeyse yüzde 50’si boşalmaktadır. Dijital dönüşüm verimliliği artırabileceği gibi enerji tüketimini ve emisyonları da azaltabilir.” değerlendirmesin de bulunuluyor.  Benzer şekilde, Dünya Ekonomik Forumu’nun analizine göre; lojistik sektöründe ki dijitalleşmenin 2025 yılına kadar lojistik operatörleri için 1,5 trilyon dolar, sektörün dijital dönüşümünü benimseyen şirketler için ise 2,4 trilyon dolar ek fayda sağlayacağı  öngörülüyor. Yine, Dünya Ekonomik Forumu’na göre, önümüzdeki 10 yılda lojistik endüstrisi için dijital dönüşümün merkezinde beş konu olacak:

• Büyük veri kullanımı,
• Müşterilerin giderek daha

fazla talep ettiği ve dünyanın her yerine günlük teslimatlara izin veren dijital platformların oluşturulması,

• Kendi kendini süren dijitalleştirilmiş kamyonlar ve drone’lar gibi teknolojiler aracılığıyla yeni teslimat imkânları,

• Tüketimi ve emisyonları azaltan döngüsel ekonomik yöntemlerin benimsenmesi,

• Lojistik altyapıların paylaşımı.

Bu çerçevede, büyük veri ticari farklılaşma alanları yaratacak ve müşterilere giderek

daha karmaşık taleplerde bulunma şansı verecekken, makinelerin dijitalleşen dağı tım ağlarında ne zaman hangi dağıtım ayağında olduğunu öğrenebilmek, taşımacılık sırasında herhangi bir zarar görüp görmediğini anlayabilmek ya da güvenlik sebepleri

altında taşımacılık sırasında ürünlerin değiştirilmesi ya da ürün kaçakçılığı yapılmasının önüne geçilmesi için taşımacılık sektöründe dijitalleşme ayrıcalıklı bir önem taşıyor.

REKABET ARTIRICI KANALLARA DA ODAKLANILIYOR

Raporun bu son bölümünde, rekabeti artırıcı kanallara da değinilirken, bu bölümde “Kiralama”, “Satış Sonrası Hizmetler” ve “Endüstri 4.0” başlıklarına da özel bir önem gösterilmiş. Kiralama baş lığında kiralamanın maliyet ve operasyonel faydalarına dikkat çekilirken, satış son rası hizmetler başlığında ise yaratıcı çözümleri ve geleceğe yatırımlarıyla müşteri memnuniyetini sağlamak için sürekli çalışan satış son rası hizmetler birimlerinin, özen ve kaliteden kesinlikle ödün vermemeleri gerektiği vurgulanıyor ve “Satış sonrası servis, istif makineleri sektöründe çok ihtiyaç duyulan bir konsepttir. Bu sektörde müşteri yüksek değere sahip makinelerle çalışmaktadır ve bir sebepten dolayı çalışma durduğunda tüketiciler ken dilerini büyük bir bilinmezliğin içinde bulurlar. Karşılarına çıkan sorunu nasıl ele alacaklarını bilemeyebilirler. Makineyi satan firmanın satış sonrası servisinin bulunması, tüketicinin makine ile ilgili  sorunlarının bu servisler aracılığıyla en iyi ve en güvenilir şekilde çözüleceğine inan masını sağlar ve bu da güçlü bir satış sonrası hizmeti olan firmaları rakiplerinin bir adım ötesine taşır. Bu nedenle satış sonrası servisin etkin ve başarılı olması firmalar için kaçınılmazdır.” değerlendir mesinde bulunuluyor.  Son olarak “Endüstri 4.0”  başlığında da Endüstri 4.0’ın istif makineleri sektörüne yönelik bileşenleri vurgulanı yor ve siberfiziksel sistemler, nesnelerin interneti, bulut bilişim sistemleri, büyük veri, katmanlı üretim, akıllı fabrikalar, otonom robotlar, simülasyon, artırılmış gerçeklik ile yapay zekâ gibi bileşenlerin istif makineleri sektöründeki uygulama sahaları inceleniyor.

 

 

 

İSTİF MAKİNELERİ  NASIL DOĞDU?

İstifleme makineleri, üretim ve lojistikte elbette çok önemli bir rol oynarken, hemen her üretim ve dağıtım tesisinde, tüm tedarik ve lojistik zincirinde; kısacası yaşam döngü sünün devam etmesini sağlayan tüm alanlarda hizmet verebiliyor. Fiziksel ticaretin neredeyse her parçasında, üretim tesislerinden depolara ve perakende satış mağaza larında; bir konveyör, forklift ya da benzer türden başka istif makinelerine rastlayabiliyoruz.

İstif makinelerinin ilk kullanım amaçları da benzer bir güdüden besleniyordu: Ağır yükü kaldırmak ve taşımak. MÖ 3000’lerde Mezopotamya’da suyun kaldırma gücünü kullan “Şaduf” bilinen ilk istif makinesidir. MÖ 6’ncı yüzyılda Eski Yunan’da geliştirilen ilkel vinçlerden sonra Romalı Vitruvius, bu ilkel vinçleri mükemmelleştirdi ve Kolezyum gibi mi mari harikalar böylece hayat bulabildi. Rönesans mimarı Domenico Fontana’nın 1586’da Roma’daki 361 ton ağırlığın daki Vatikan dikili taşının yerini değiştirmek için kullanıldığı kaldırma kulesi, iki yüzyıl içinde Sanayi Devrimi’ndeki seri üretim malların limanlardan gemilere yüklendikleri taşıma vinçlerine evrildi. Su tahrikli vinçlerden hidrolik vinçlere doğru devam eden bu gelişim sürecinde istiflemenin önemi de arttı ve böylece kamyonlara yüklenen ahşap platformlu vinçlerden fokliftler doğdu. Son olarak, insanlara veya ekipmanlara genellikle erişilemeyen alanlarda geçici erişim sağlamak için kullanılan platformlar ise ilk kez, sanayideki bir ihtiyaçtan değil, merdiven ile kiraz toplamaktan sıkılan bir girişimcinin parlak fikriyle ortaya çıktı.