TÜRK MAKİNE SEKTÖRÜ, ZORLU 2022 YILINI DA YÜZDE 10’A YAKLAŞAN İHRACAT ARTIŞIYLA TAMAMLADI. BÖYLECE, 2012’DE 13 MİLYAR DOLAR OLAN MAKİNE İHRACATINI 10 YIL İÇERİSİNDE YÜZDE 95’LİK ARTIŞLA 25,5 MİLYAR DOLARA ULAŞTIRAN MAKİNE SEKTÖRÜ, 2023 İÇİN DE BÜYÜME HEDEFİNİ KORUYOR.

Türk makine imalat sanayisi, salgın döneminde ara verdiği büyüme eğilimini 2022’de de sürdürdü. Geçtiğimiz yıl, salgında yaşanan kayıpları yüzde 23,3’lük ihracat artışıyla telafi ederek büyümesine devam eden makine sektörü, 2022’deise yüzde 10’a yaklaşan bir büyüme sergiledi. Özellikle Rusya-Ukrayna çatışması nedeniyle Avrupa’yı etkisi altına alan enerji krizi ve tedarik süreçlerindeki aksaklıkları doğru süreç yönetimleriyle avantaja çeviren Türk makine sektörü, ihracatını serbest bölgeler dâhil 25,5 milyar dolara taşımayı başardı.Türk makine sektörünün 2022’de en çok makine ihracatı gerçekleştirdiği ülkeler Almanya, ABD, Rusya, İtalya ve Birleşik Krallık olarak sıralanırken, Birleşik Krallık’taki yüzde 7’lik kayba rağmen Almanya’ya yüz-de 3,1, ABD’ye yüzde 16,4, Rusya’ya yüzde 62,4 ve İtalya’ya yüzde 3,8 ihracat artışı yaşanmış olması dikkat çekiciydi. 2022’de Türkiye’nin Makinecileri, Hindistan’a olan makine ihracatını yüzde 29,4, İsrail’e olan makine ihracatını yüzde 20,9, Irak’a olan makine ihracatını yüzde 11,6, İran’a olan makine ihracatını yüzde 9,8, Polonya’ya olan makine ihracatını yüzde 9,7 ve İspanya’ya olan makine ihracatını da yüzde 8,9 artırdı. Sorunlarla dolu ve yüzde 4’lük bir kaybın hâkim olduğu 2020’deki daralmayı hızlı atlatan ve son iki yılda-ki performansıyla küresel rekabetteki konumunu daha da güçlendiren Türkiye’nin Makinecileri’nin geride kalan 10 yıllık performansı da dikkat çekici bir sonucu ortaya koyuyor. 2012’de 13 milyar dolar olarak gerçekleşen makine ihracatının 2022’de 25,5 milyar dolara ulaşması yüzde 95’lik bir artışı, bir başka ifadeyle 2012’ye göre neredeyse iki kat artışı ifade ediyor. Bununla birlikte, sektörün 2023 yolculuğunda ise dikkat edilmesi gereken çok sayıda tehdit başlığı olduğunu görüyoruz. Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, başarılı geçen yıla ilişkin düşüncelerini paylaşırken, “Dünyadaki ortalamaların tek hanelerde kaldığı 2022 yılında; makine ve teçhizat yatırımlarındaki büyüme Türkiye’de yüzde 13 gibi yüksek seviyelere ulaştı ve ülkemize yönelik ek tedarik talebinin de etkisiyle makine üretimindeki canlılık yıl sonuna kadar devam etti. Bununla birlikte, makine ve tesis mühendisliği alanında sektör gündemini izlemek üzere yakından takip ettiğimiz küresel kuruluşlarda tereddütlü bir iyimserlik hâkim.” değerlendirmesinde bulunuyor.

TÜRKİYE’NİNTOPLAM İHRACATIYÜZDE 13 ARTTI

Diğer yandan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı da 2021’e göre yüzde 12,9 artarak 2022’de 254,2 milyar dolara yükseldi. 2022’de 162 ülkeye ihracatımızı artırırken 108 ülkede de ihracat rekoru kırıldı. Yine, TİM verilerine göre, 16 sektör ihracat rekoruna imza atarken, 23 sektörün ihracatı 1 milyar dolar sınırını aştı. 2022’de 21.501 firma ihracat ailesine katıldı ve bu firmalar 3,7 milyar dolarlık ihracata imza attı. Birim ihracat değerimizi de yüzde 14,7 artışla 1,44 dolara yükseldi. Aynı dönemde makine sektöründeki ihracat kilogram değeri ise yüzde 5 artışla ortalama 6,2 dolar olarak kaydedildi.

23 MAKİNEALT SEGMENTİNİN 18’İNDE ARTIŞ VAR

Türk makine imalat sektörlerinin 2022 yılı ihracat verileri alt sektörler bazında incelendiğinde, 23 alt segmentin beşi hariç 18’inde artış eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. Değer bazında en yüksek ihracatı “Evsel ve endüstriyel soğutma makineleri” ürün grubu gerçekleştirirken, bu ürün grubunda 2021’de 2 milyar 426 milyon dolar olan ihracat, 2022’de yüzde 2,7’lik artışla 2 milyar 491 milyon dolara yükseldi. Bununla birlikte, en yüksek ihracatı gerçekleştiren ikinci ürün grubu olan “Yıkama ve kurutma makineleri” ürün grubu yüzde 2,1’lik kayıpla yılı 1 milyar 905 milyon dolarlık ihracatla kapadı. Listenin üçüncü sırasındaki “İçten yanmalı motorlar ve aksamları” ürün grubu da yüzde 7,1’lik düşüşle 1 milyar 830 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2022 ihracatında değer bazında en yüksek ihracat artışını gerçekleştiren ürün grubu ise “Elektrik motorları ve jeneratörler” ürün grubu

“TÜRK MAKİNE İMALAT SEKTÖRLERİNİN 2022 YILI İHRACAT VERİLERİ ALT SEKTÖRLER BAZINDA İNCELENDİĞİNDE, MAKİNE ALT SEGMENTLERİNİN ÇOĞUNLUĞUNDA ARTIŞ EĞİLİMİ OLDUĞU İZLENİRKEN, BU ARTIŞLAR YÜZDE 2 İLA YÜZDE 55 ARALIĞINDA GERÇEKLEŞTİ.”

olurken, bu ürün grubundaki ihracat artışı yüzde 55’e ulaştı. Benzer şekilde, “Kauçuk, plastik ve lastik işleme makineleri” ürün grubunda yüzde 34, “Türbin, turbojet ve hidrolik sistemler” ürün grubunda yüzde 29, “Klima ve sistemleri” ürün grubunda yüzde 26,3 ve “Büro makineleri” ürün grubunda yüzde 25,4’lük artışlar yaşanmış olması da dikkat çekiciydi. Diğer yandan ihracat kilogram değerinde de makine sektörü 2022 yılını pozitif görünümle kapattı. İhraç pazarlarındaki etkinliğini fiyat rekabetinde uzaklaştırmaya başlayan ve kalite ölçeğinde rekabetini güçlendiren makine sektörü, ihracat kilogram değerini de yüzde 5 artışla 6,2 dolara yükseltmeyi başarmış gözüküyor. 23 makine alt segmentinin 18’inde ürün ve hizmetlerinin değerini artıran sektör, sadece dört ürün grubunda fiyat rekabetinde gerilerken, bir ürün grubunda ise 2021’deki ihracat kilogram değerini korudu. Bu kapsamda, makine sektör toplamında 2022 yılının en katma değerli ürün grupları ise 42,8 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Büro makineleri”, 24,1 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Türbin, turbojet ve hidrolik sistemler”, 18,3 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Ambalaj makineleri”, 14,9 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “İçten yanmalı motorlar ve aksamları” ile 11,6 dolarlık ihracat kilogram değeriyle “Kauçuk, plastik ve lastik işleme makineleri” olarak sıralandı.

FİYAT REKABETİNDEN KALİTE REKABETİNE GEÇİYORUZ

İhraç pazarlarına göreverileri incelediğimizde ise Türkiye’nin Makinecileri’nin en önemli hedef pazarıolan Almanya’ya gerçekleşen ihracatın 2021’deki 2,8 milyar dolar seviyesinden 2022’de yüzde 3,1 artışla 2,9 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. En çok ihracat yapılan ikinci ülke olan ABD’ye 2021’de 1,3 milyar dolarlık makine ihraç edebilen Türkiye’nin Makinecileri, 2022’de ise bu rakamı yüzde 16,4 artırarak 1,5 milyar dolara ulaştırmayı başardı. Üçüncü sıradaki Rusya’ya gerçekleşen ihracat ise yüzde 62,4 artarak 1,3 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Türkiye’nin Makinecileri’nin 2022 yılı ihracatında, en çok ihracat yapılan ilk 20 ülke sıralamasında sadece Birleşik Krallık, Özbekistan, Mısır ve Hollanda’ya olan ihracatta kayıp yaşandığı görülürken, kalan 16 ülkede yüzde 3 ila yüzde 62 aralığında artış sağlandığı görülüyor. Bu dönemde Hindistan’a yüzde 29,4, İsrail’e yüzde 20,9, Irak’a yüzde 11,6, İran’a yüzde 9,8, Polonya’ya yüzde 9,7ve İspanya’ya gerçekleşen makine ihracatının da yüzde 8,9 arttığını hatırlatalım.

2023 BEKLENTİLERİ TEMKİNLİ İYİMSER

Diğer yandan, Türkiye’nin Makinecileri’nin 2023 yılı ihracat yolculuğu hem Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılını hem de Makine İhracatçıları Birliği’nin 20’nci kuruluş yılını kutlayacağımız için özel bir anlam da ifade ediyor. Bununla birlikte 2023’e ilişkin öncü ekonomik göstergeler, yılın ilk yarısının tehlikeli virajlarla dolu olabileceğini, yılın ikinci yarısında ise temkinli bir toparlanmanın yaşanabileceğini bize söylüyor. MAİB Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, 2023’e ait beklentilerini ise şu sözlerle paylaşıyor: “Tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar ve malzeme kıtlığı nedeniyle üretimdeki aksamalara rağmen yılın ikinci yarısın-da bir toparlanma olacağı beklentisi hâkim gözüküyor. Avrupa’nın enerji krizi, bölgeyi etkisi altına alan savaş ve Çin’de devam eden salgın gibi riskler artarsa durgunluğun uzayabileceğini tahmin ediyoruz. Diğer yandan, bütün dünyada korumacı politikalarla ithalattaki engellemelerin yükselişe geçtiği bu dönemde, Türkiye’de makine ithalatı yüzde 10 artarakyıllık 37 milyar doları buldu. Rekabetçiliğimizi koruyabilmek için iç pazarı acilen tahkim etmek zorundayız. Her halükârda, küresel makine ihracat payı yüzde 1’i aşan ülkelerden biri olmak memnuniyet verici. Danimarka, Finlandiya ve Norveç gibi gelişmiş ülke sektörlerinin önündeyiz. Hızımızı koruyabilirsek İsveç ve İspanya’yı da kısa zamanda geçeceğiz. Dünyadaki koşullar her nasıl olursa olsun, Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutlayacağımız 2023 sonunda da rakiplerimizden daha iyi sonuçlar alacağımızdan ve küresel ölçekte pazar payımızı daha da artıracağımızdan eminiz.”

Makine sektörü, teknoloji seyir izledi. 2021 yılında imalat göre yüzde 11,7 artış gösekskavatörler konusunda Çin tererek 34,6 milyar dolaroldu. Aynı dönemde toplam ithalatımız olan 363,7 milyar dolar içinde makine sektörünün payı ise yüzde 9,5 olarak gerçekleşti.İhracatımızda 571 milyon dolarla kazanlar ve aksamları, 580 milyon dolarla soğutucu ve dondurucu cihazlar, 1 milyar doların üzerinde enjektörler başta olmak üzere motor aksam ve parçaları, 483 milyon dolarla klima cihazları, 579 milyon dolarla iş makinesi ve aksamları, 293 milyon dolarla asansörler ve aksamları ve128 milyon dolarla presler ön sıralarda yer alıyor.Öte yandan, yaklaşık 2,6 milyar dolarla içten yanmalı motorlar, 2 milyar dolarla tekstil makineleri, 614 milyon dolarla katalitik konvertör ve dizel partikül filtreleri, 448 milyon dolarla motor aksamları, 198 milyon dolarla yağ ve yakıt filtreleri olmak üzere 4 milyar dolar civarında motor ve motor aksamı ithal ediyoruz. Motor emisyon seviyesi geçiş dönemine bağlı olabileceği düşünülerek, paletli üretimini zorunlu kılması, geniş bir yan sanayi ağı oluşturması, nitelikli personele yönelik istihdam alanı oluşturması, dışa bağımlılığı ve dış ticaret açığını azaltmasının yanı sıra pek çok sektöre girdi sağlamasıyla tetikleyici güce sahip lokomotif bir sektördür. Ülkemiz makine sektörü de dünya ile entegrasyonunu büyük ölçüde tamamlamışve yeterliliğini gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların tamamına yakınına yaptığı ihracatla kanıtlamıştır.Makine sektörü sadece en büyük imalat sektörlerinden biri değildir, aynı zamanda ileri imalat süreçleri ve yüksek verimlilik açısından büyük bir öneme sahiptir. Her alanda üretim teknolojilerini oluşturan ve bunlara yön veren makine sektörü bu nedenle çok daha geniş bir değer zincirinin hayati önem taşıyan bir parçasını oluşturmaktadır. 2022 yılında, 2021 yılında olduğu gibi, kapasite kullanım oranlarında makine sanayisi imalat sanayisine yakın bir sanayisinde kapasite kullanım oranı yüzde 76,6 iken bu oran 2022 yılında yüzde 77,2’ye çıktı. Makine sanayisinde ise 2021 yılında yüzde 74,6 olan kapasite kullanım oranı 2022 yılında yüzde 75,1’e yükseldi. Aralık ayı PMI endeksine göre makine sektörüne yönelik yeni siparişler de artışa geçmiş durumda. Son 15 aylık dönemde ilk kez görülen ve güçlü gerçekleşen artış, yeni ihracat siparişlerindeki ılımlı yavaşlamaya rağmen yaşandı. İstihdamda da güçlü artış gözleniyor. Yeni işe alımlar son 27 ayın en yüksek düzeyine ulaştı. Dış ticaret verileri incelendiğinde ise 2022 yılı sonu itibarıyla makine ihracatının geçen yıla göre yüzde 9 artış göstererek 22,7 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Aynı dönemde toplam ihracatımız olan 254,2 milyar dolar içinde makine sektörünün payı da yüzde 8,9 olarak gerçekleşti. 2015 yılında 5,8 dolar/kilogram olan makine ihracat birim değeri de 2022 yılında 6 dolar/kilograma yükseldi.Makine ithalatımız ise 2021’e ve Japonya’dan ithalatımız yaklaşık 450 milyon dolar gibi geçen yıllara göre oldukça yüksek gerçekleşti. Soğutma sistemlerinde kullanılan kompresör ve aksam konusunda da motora benzer bir durum söz konusu, ithalatımız yaklaşık 550 milyon dolar olarak dikkat çekiyor. Dünya Bankası’nın son yayımlanan “Küresel Ekonomik Beklentiler” raporuna göre dünyada yükselen enflasyon ve faiz oranları, azalan yatırım ve Rusya-Ukrayna krizinin neden olduğu aksamalar karşısında küresel büyümede yavaşlama bekleniyor. Küresel ekonominin 2023’te yüzde 1,7 ve 2024’te yüzde 2,7 oranlarında büyüyeceği tahmininde bulunan Dünya Bankası, 2023 yılında ABD’de büyümenin yüzde 0,5’e düşeceğini belirterek Euro Bölgesi büyüme beklentisinin yüzde 0 ve Çin için büyüme beklentisinin de yüzde 4,3 olduğunu vurguladı. İhracat pazarımızın yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan AB için 2023 yılında beklenen yatay seyir, avro-dolar paritesinden kaynaklı olumsuz durum, bu bölgelere ihracat yapan makinecilerimiz için tedbirli olmayı gerektiriyor. Ayrıca, AB’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında sınırda karbon vergisi uygulamasını 1 Ekim 2023’te başlatacağını açıklaması, uygulamaya yönelik ülkemizdeki hazırlıkların tamamlanamaması halinde, önemli düzeyde bir kaynağın vergi olarak AB’ye ödenmesi gerekeceğini gösteriyor.Tüm bu olumsuz koşullara rağmen, Avrupa’nın enerji kısıtlamaları nedeniyle üretimdeki düşüşlerini Türkiye’den tedarikle karşılayabileceğini ve bunun da ihracatımızıbu yıl da güçlü kılacağını düşünüyoruz.Çin ve Hindistan ise Rusya’dan sağladıkları ucuz enerji ve para birimlerinin değer kaybı ile ihracat pazarlarına yeniden agresif giriş yapacaklardır.Bu konuda gerekli çalışmaları yürütüyoruz.Buna karşın, Kuzey Amerika kıtası, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri, Afrika kıtası, Orta Doğu ve Asya kıtası ithalatlarının büyüme göstermesi bekleniyor. Dolayısıylabu pazarlara odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Afrika’da devam etmekte olan inşaatlar ve ayrıca RusyaUkrayna krizi sonrasında oluşabilecek altyapı çalışmaları nedeniyle başta inşaat makineleri ve asansör grupları olmak üzere makine sektörümüz için önemli fırsatlar sunuyor. Amerika kıtasındaki rekabet koşulları AB’ye nazaran daha zor olsa da makine sektörümüzün sahip olduğu ürün kalitesiyle, pazara giriş koşuları ne olursa olsun bu kıtada da kendinden söz ettirmeye başladığını görüyoruz. ABD dışındaki kıta ülkelerinde halihazırda ihracat pazarlarımızı çeşitlendirmiş durumdayız. Çip üretimi ise maalesef önemli bir sorun olmaya devam ediyor, bundan sadece otomotiv sektörü değil makine sektörümüz de etkileniyor. Artık günümüzde kontrol sistemleriyle donatılmış makinelerimiz için ülkemizde de bu donanımlara yönelik yatırımların bulunması önem arz ediyor. Artık etrafımızdaki hemen hemen tüm ürünlerin üretim süreçlerinde, başta robot ve otomasyon sistemleri ol-mak üzere yeni teknolojiler (akıllı süreçler, yapay zekâ ve sistemleri) kullanılıyor. Montaj faaliyetleri üstlenen robot sistemleri ile endüstriyel görüntü işleme sistemlerinin daha yoğun kullanılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesini ve yüksek kaliteye erişilmesini sağlıyor. Bu nedenle de rekabetçiliklerini artırmak isteyen ülkeler, sektörler ve şirketler giderek artan oranlarda robotik teknolojilerine yatırım yapıyor.Makine imalat sektörümüz de bu gelişmelere bağlı olarak, tasarım ve imalat alanlarında farklı yazılımlar kullanarak (CAD/CAM, CFD, FEA gibi) dijital dünyaya ayak uydurmaya çalışmakta olup günümüzde yeni teknolojilerin kullanılmaması durumunda makine üreticilerimizin hem tasarımda geri kalmaları hem de ürettikleri ürünlerde pazar kaybetmeleri kaçınılmaz olacaktır. Öte yandan, nihai ürünlerin boyutsal açıdan küçülmesi, fonksiyonel tekrarlanabilirliklerinin artırılması, savunma sanayisi gibi yüksek teknoloji ürünlerdeki kabiliyetlerin en üst düzeye çıkarılabilmesi adına, imalatı gerçekleştiren makinelerin parça işleme toleranslarının yüksek hassasiyete sahip olması şarttır. Makinelerimizdeki hassasiyetin artırılması içinse hâlihazırda evrensel boyutta yaşanan mikron seviyelerindeki tolerans rekabetine ayak uydurulması gerekmektedir. Sonuç itibarıyla, makine sektörüne kamu kurum ve kuruluşlarımız tarafından artık ayrı bir hassasiyet ve önem gösterilmektedir. Bu durumun bir göstergesi olarak, Merkez Bankası tarafından sunulan ekonomi paketlerinde makine sektörüne her fırsatta ayrıca yer verilmektedir. Yakın zamanda hazırlık çalışmaları başlamış olan XII. Kalkınma Planı kapsamında da makine sektörü ile ilgili çalışma grubu oluşturulmuş ve tüm paydaşların bir araya gelerek sektörün sıçrama yapabilmesi adına alınabilecek aksiyonlar büyümede tasarlanmıştır. 

Sahip olduğu rekabetçi büyüme rakamlarına ulaştığı Sabit sermaye yatırımları ikinci yarısından itibaren açısından 5,3 trilyon dolar, ticaret hacmi bakımındanise 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğü temsil eden dünya makine sanayisinde üretim merkezinin, son yıllarda gelişmiş ülkelerden Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere doğru kaydığını görmek mümkün. Nitekim, 2021 yılında dünya makine ihracatından aldığımız payilk kez yüzde 1’in üzerine çıkarken, 2022 yılında da benzer performansı göstererek ihracatımızı yüzde 9,6 oranında artırdık ve yılı 25,5 milyar dolarlık tüm zamanların rekor ihracatıyla tamamladık. Makine sektörümüz yıllar itibarıyla küresel pazar payını artırırken, aynı zamanda ihracat birim fiyatlarını da daha yüksek seviyelere çıkarıyor. İhracatımızda AB ve ABD gibi pazarların ilk sıralarda yer alması, sektörümüzün uluslararası pazarlardaki rekabet gücünün zaman içinde geldiği seviye açısından önemli bir gösterge niteliğindedir. Bununla birlikte, sektöre dair veriler, 2022 yılının çi üretim yapısı, yeni teknolojilerle kaliteli ve düzenli üretim yapabilme kapasitesi ve sunduğu maliyet-fiyat avantajıyla Türkiye, bugün dünya makina ve alt sektörleri açısından önemli bir üretim üssü konumundadır. 50 binin üzerinde girişimiyle yaklaşık 440 bin kişiye istihdam sağlayan makine sektörü ise Türk imalat sanayisinin kalbinde yer alırken, özellikle pandemi dönemi ve devamındaki süreçte gösterdiği performansla ne denli güçlü bir üretim altyapısına sahip olduğunu bir kez daha herkese gösterdi. Yüzde 31,2’lik büyüme oranıyla pandemi dönemini kapsayan 2020-2021 döneminde dünya genelinde en hızlı artış sağlayan Türkiye, bu performansını 2022 yılında da sürdürerek imalat sanayisinin itici güçlerinden biri olmaya devam etti. Cari büyüklüğü 1 trilyon TL’yi bulan ve son 12 çeyrektir aralıksız büyüme kaydeden makine ve teçhizat yatırımlarının, 2022’nin ilk üç çeyreğinde çift haneli nı görüyoruz.Hiç şüphesiz ki küresel tedarik zincirlerinde yaşanan dönüşümler; teknolojik yetkinliğin artırılmasını, yüksek kalite ve standartlara geçilmesini, sürdürülebilir, disiplinli ve temiz üretimi, ürün geliştirmeyi ve mühendislik kabiliyetlerini ön plana çıkarmayı zorunlu kılıyor. Yeni trendlere ve teknolojik gelişmelere hızlı uyum sağlamak için Ar-Ge faaliyetlerinin büyük bir öneme sahip olduğu ise yadsınamaz bir gerçek. Makine üreticilerimiz, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve yeni nesil üretim teknolojileri gibi küresel eğilimlere uyum sağlama becerisi kazanarak faaliyetlerine devam ederken, ülkemizin ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşmasında da önemli bir rol oynuyor. Bu noktada, ülkemizde en fazla sayıda Ar-Ge merkezine sahip olan ve Ar-Ge harcamalarının yaklaşık yüzde 90’ını öz kaynaklarıyla gerçekleştiren makine sanayisinin gelecek için hepimize büyük umutlar vadettiğini belirtmek isterim. küresel ekonomik gelişmelerle paralel olarak makine üretiminin dünya genelinde bir yavaşlama eğilimine girdiğini gösteriyor. Tabii ki bu durumun makine ihracatımıza olumsuz yansımalarının olması kaçınılmaz. Küresel üretimdeki yavaşlama ve AB başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde oldukça belirginleşen ekonomik durgunluk tehlikesine rağmen, makine sektörümüzün ihracat performansını devam ettirerek Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümünü yeni bir rekorla taçlandıracağına gönülden inanıyoruz. Bununla birlikte, makine sektörünü dış ticaret fazlası verir bir konuma ulaştırma noktasında Bakanlık olarak bizlere de önemli sorumluluk düştüğünün farkındayız. Sanayileşme politikasının yeniden revaçta olduğu son dönemde, gelişmekte olan ülkelerin kendine yeterliliğe yönelik hamlelere hız kazandırdığını, gelişmiş ülkelerin ise “reshoring” politikalarını gündemlerine aldığını gözlemliyoruz. Üretici ülkelerin bu yönde attığı adımları yakından takip ederken, yerlileşmeyi teşvik edecek çalışmalarımıza da kararlılıkla ve hız kesmeden devam ediyoruz. Bu doğrultuda yerli üreticilerimizi desteklemek ve düşük fiyatlı ithalat baskısından korunmalarına yardımcı olmak amacıyla, sektörümüzün paydaşlarıyla yakın bir istişareye giderek bazı makinelerin ithalatında ek gümrük vergilerini uygulamaya aldık. Ayrıca, ithalatta haksız rekabetin önlenmesine yönelik olarak sektörden gelen talepler doğrultusunda anti damping ve sübvansiyon önlemlerini hızlı bir şekilde incelemeye alıyor ve neticelendiriyoruz. Ek olarak, ürün güvenliği denetimleri kapsamında ithal makinelerin ülkemiz mevzuatına uygunluklarını kontrole tabi tutuyor, güvensiz ve standartlara uymayan makinelerin ülkemize girişini engelliyoruz. Makine sektörüne yönelik yerlileşme politikaları kapsamında, ülkemizde üretimi olan makinelerin yatırım teşvikleri kapsamında ithal edilmesi halinde gümrük vergisi muafiyeti sağlanmadığını da buradan hatırlatmak isterim. Ülkemizdeki yatırım-üretim-ihracat zincirinin daha da güçlendirilmesi 2023 yılında da Bakanlığımızın öncelikli politika alanını oluşturmaya devam edecek. Bu doğrultuda, ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda ihracatımız ve üretimimiz açısından daha da etkili olabilecek tüm yöntemleri ve alternatifleri belirleme noktasında sektör paydaşlarımızla yakın iş birliği içinde olmaya ve adımlarımızı kararlılıkla atmaya devam edeceğiz.

2022 ihracatımız açısından sektörümüzün başarısını net gücü elde edeceklerine kullanılması gerekiyor. İlgili inanıyorum.Yeni yıla küresel ekonomilerdeki durgunluk endişeleri ve talepte daralma beklentisiyle girdik. Birleşmiş Milletler’in son tahminine göre küresel ekonomi 2023’te yüzde 1,9 büyüyecek. Yine BM’ninaynı raporunda en önemli pazarımız olan AB’nin büyüme beklentisi yüzde 0,2’ye, ABD’nin ise yüzde 0,4’e çekildi. Dolayısıyla bu iki büyük pazardaki daralmanın ihracatımız açısından sonuçları olacak. Her şeye rağmen ilk çeyrekten sonra hem genel ihracatta hem de makine ihracatımızda artış trendinin yeniden hızlanacağını öngörüyorum. İhracatçılarımızın özellikle ekonomik durgunluk endişelerine dayanan talep daralması sürecinde aktifbir yönetim anlayışı ortaya koyması gerekiyor. Hem bütçe yönetimi hem mevcut müşterilerle olan ilişkilerin korunması hem de Ticaret Bakanlığı’nın “Uzak Ülkeler Stratejisi” kapsamında sunulan fırsatların etkin şekilde genel olarak başarılı bir yıl oldu. Toplam ihracatımızı geçen yıl yüzde 12,9 artışla 254,2 milyar dolara çıkardık. Makine sektörü özelinde baktığımızda da yaklaşık aynı oranlarda bir artış görüyoruz. TİM sektörel sınıflandırma verilerine göre 2021’de 9,4 milyar dolar olan makine ve aksamları sektörü ihracatımız geçen yıl yaklaşık yüzde 10 artışla 10,4 milyar dolara ulaştı. Kilogram birim fiyatını da 5,6 dolardan 6 dolara çıkaran sektör, ihracatımıza ve ülke ekonomisine pozitif katkısını sürdürdü. Alt mal gruplarına baktığımızda sektörde en fazla ihracat gerçekleştirdiğimiz ürün grubu inşaat ve madencilikte kullanılan makineler oldu. 2022 yılında bu alt mal grubunda 438 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Diğer taraftan tarım, ormancılık ve tekstilde kullanılan makinelerin ihracatında da ülkemizin önemli bir potansiyeli bulunuyor. Bu alt mal grubunda ihracatımız 436,6 milyon dolara ulaştı. Veriler bir şekilde ortaya koyuyor. Bu başarının mimarları olan ihracatçılarımızı üstün emeklerinden dolayı tebrik ediyorum. Türk makine sektörü her geçen gün daha da büyürken aynı zamanda potansiye-lini ve rekabet gücünü de geliştiriyor. Bugün AB ülkeleri ve ABD başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına makine ihraç ediyoruz. Özellikle gelişmiş ekonomilere ihracatta önemli bir potansiyelimiz mevcut. TİM sektörel sınıflandırma verilerine göre, makine sektörümüzün ençok ihracat gerçekleştirdiği ülkeler arasında Almanya 981,5 milyon dolarla ilk sırada yer alıyor. Almanya’yı 782,6 milyon dolarla Rusya, 688,3 milyon dolarla ABD, 454,1 milyon dolarla İtalya ve 361,2 milyon dolarla Irak takip ediyor. Ticaret Bakanlığı’nın “Uzak Ülkeler Stratejisi” kapsamında ihracatçılarımız yeni pazarlara açılırken, makine ihracatçılarımızın da bu strateji kapsamında yer alan ülkelerde önemli bir rekabet bakanlıklarımız ve kurumlarımız ihracatçılarımızı olası zorluklara karşı korumak için önemli destek ve teşvik mekanizmaları geliştiriyorlar. Bu destek ve teşvik mekanizmalarının güncel olarak takip edilmesi ve yapılan düzenlemelerden ihracatçılarımızın istifade etmesi son derece büyük önem taşıyor. Yine, bu süreçte başta AB olmak üzere gelişmiş pazarlarda rekabetçiliği koruyabilmeleri için tüm sektörlerimizin sürdürülebilir üretim ve yeşil dönüşümün alt yapısını oluşturmaları gerekiyor. Bu süreçte, enerji yoğun sektörlerin yeşil dönüşümü kapsamında gerek imalat sistemleri gerekse emisyon indirgeyici mekanizmaların temininde makine sektörü önemli bir role sahip. Bu doğrultuda ihracatçılarımızın yeşil dönüşüme uyum konusunda hızlı hareket etmelerini çok önemsiyoruz. Makine sektörümüzün Yeşil Mutabakata uyum için başlattığı sürdürülebilirlik strateji belgesi çalışmalarında sona yaklaştığını biliyorum.Yakın zamanda açıklanmasını beklediğim belgenin sektör için önemli bir yol haritası olacağını arzu ediyorum. Geçtiğimiz yıl yakaladığımız başarılarımızı Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşına girdiği 2023 yılında daha yukarılara taşımak en büyük hedefimiz. Bunu da ancak Ar-Ge ve patent çalışmalarına yapacağımız yatırımlarla gerçekleştirebiliriz. TİM olarak Ar-Ge ve inovasyon başta olmak üzere ihracatımızın katma değerini artıracak her türlü çalışmada sektörlerimizin ve birliklerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi; “Uygarlık yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için yegâne gelişme ve ilerleme yolu budur.”

Makine sektörünü, makine 6 büyüme ile kayda değer Teşvik Mevzuatının ithalatı şekilde taşımamız gerektiğini kolaylaştırır yönlerini hızla gözden geçirilmeli, yerli malını destekler yapıya büründürmeliyiz. Özellikle küresel rekabette ileri gitmiş makine dallarında Uzak Doğu’nun niteliksiz ve dampingli mallarının haksız rekabetinden korunmak için ilave gümrük vergileri, temel girdimiz olan çelikte olduğu gibi yüzde 15 ila yüzde 20 bandına yükseltilmelidir. Devletin doğrudan veya dolaylı olarak dâhil olduğu Kamu İhale Kanunu ve istisnaları yanı sıra kamu özel iş birliği projeleri gibi alımlarda yerli malını tercih eden uygulamalarda artık yeni bir aşamaya geçilmesi gerekiyor. Bu çerçevede, makine sektörü, 2022’de yeni yatırımlarla artan imalat kapasitesi ve kapasite kullanım oranlarında yakaladığı optimizasyonla mevcut üretim artışını sağladı. Geçen yılın başındaki yüzde 75’lik kapasite kullanım oranı yıl geneli ortalamasını da yansıtıyor. Ancak verimlilik artırıcı çalışmalarla bu düzeyi yüzde 80’lere sürdürülebilir imalatı ile makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı olarak ele aldığımızda, KOBİ yoğun bir yapıya haiz olduğumuzu görüyoruz. Sektör, kesinleşmiş TÜİK rakamlarına göre 2021 yılında 51.000’in üzerinde girişimi ve 440.000 doğrudan istihdamı ile 376 milyar TL ciro karşılığında ülke ekonomisine 92 milyar TL katma değer sağladı. Bu dönemde yüzde 30 kadar artışla sektör 2,4 milyar TL Ar-Ge harcaması yaptı. Türkiye’de makine sektörü diğer imalat sektörlerinin önünde büyüme gösteriyor. Aynı şekilde 2017-2021 yıları arasındaki makine ihracatı büyümesi yıllık ortalaması yüzde 9 olarak gerçekleşti. Bu dönemde Almanya stabil kalırken, ABD ve Japonya’nın ortalama yıllık ihracatı yüzde 1 küçüldü. Çin’in performansı yüzde 8 iken, Türkiye’nin önünde büyüme gösteren ülkeler Vietnam, Singapur ve Tayvan oldu. Polonya, Hollanda, Meksika ve Hindistan da ortalama yüzde performans sergileyen diğer ülkeler olarak sıralanıyorlar.

2022 MAKİNE İHRACATI YENİ REKORLA TAMAMLANDI

Türkiye makine ihracatı, 2022’de serbest bölgeler dâhil 25,5 milyar dolar ihracatla kendi rekoruna ulaştı. Salgın koşullarına rağmen son beş yılda ihracatımızı yüzde 75’e yakın artırırken geçen yılın yüzde 10 üzerinde bir artış sağladık. Buna karşın, artan makine ve teçhizat yatırımları ve salgın sonrasında arkasına aldığı sübvansiyonlarla agresifleşen Uzak Doğu politikaları, makine ithalatında da benzer bir artış eğilimi oluşturdu. Bu kapsamda geçen yıl makine ithalatı da yüzde 11 kadar artışla 38 milyar dolara tırmanırken, bu alandaki dış ticaret açığımız 12,5 milyar dolara yaklaştı. Bu dönemde, ihracatın ithalatı karşılama oranında ancak yüzde 67’lere tutunabildik.Bu kronik soruna çözüm üretmek istiyorsak, Yatırım de biliyoruz.Diğer yandan makine sektörü, salgın dönemin-de istihdamını korumasını bilirken istihdam endeksini imalat sanayinin hayli üzerine de taşımıştı. Bu eğilimin yukarı doğru devam etmesi, sektörünün nitelikli personel ihtiyacına katkı sağlayacak politika ve uygulamalarının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.Benzer şekilde makine sektörü, imalat sektörüne benzer olarak salgın etkisinde 2020 yılı ikinci çeyreğindeki ciro kaybını üçüncü çeyrekte hızla kapatarak yükselişe geçmişti. Bu dönemdeki TL’deki değer kaybı ve emtia fiyatlarındaki hızlı artış, TL bazlı endekslerin yukarı tırmanmasına neden olurken, oluşan iç ve dış talebin büyümede önemli rolü oldu. 2022’de de yurt içi ciro endeksinde makine sektörü imalat sektörü ile benzer bir yapı sergiledi. Ancak yurt dışı ciro endeksinde sektörün imalat sektöründen ayrışarak geri kalma görüntüsünün temel nedeni, bu dönemde yüksek seyreden emtia fiyatlarının çelik, petrokimya ve plastik gibi sektörlerin ihracat değerlerini çok yukarı taşımış olmasıdır. Dolayısıyla yıl sonuna doğru emtia fiyatlarının geriye çekilmesiyle makine sektörü yurt dışı ciro endeksi imalat sektörü ile aynı noktaya yaklaştı. Salgın sonrasında makine sanayi üretimi artış eğilimindeki imalat sanayisinden daha da ayrışarak 2022 yıl sonu itibarıyla yıllık yüzde 28, 2020 başına göre ise yaklaşık yüzde 60 büyüme sağladı. Diğer yandan, TL’deki değer kaybı ve artan küresel emtia fiyatları 2022’de yurt içi fiyat endeksini oldukça yukarılara taşıdı. Makinelerin temel girdisi olan çelik fiyatlarında dolar bazlı üç kat artış gördük. Aynı şekilde emtia fiyatlarının pik yaptığı değerli metallerin yoğun kullanıldığı elektronik bileşenlerde olan arz problemleri de bu yöndeki çıkışları tetikledi. 2022 nisan ayında zirvelerini gördüğümüz emtia fiyatlarındaki hızlı geri dönüşler oluşsa da fiyatların hâlâ salgın öncesi düzeyin üzerinde olduğunu görüyoruz. Makine sektörü, tedarik sorunları ve oluşan girdi maliyetlerini yönetmeye çalıştığı bu dönemde de büyümesini ve ihracat artışını sürdürebildi.

MAKİNE VE TEÇHİZAT YATIRIM İŞTAHINDA2023 ENDİŞESİ

Salgın öncesine kadar durağan bir seyir izleyen makine ve teçhizat yatırımları, biriken ihtiyaçlar ve oluşan konjektürel dış talebin de etkisiyle, 2020 yılının üçüncü çeyreği ile hızlı bir yükselişe geçti. 2021 yılının çeyreklerinde yüzde 30’ların üzerinde büyümeler gördük. 2022’de ivme kaybetse de ülkemizdeki yatırım iklimi devam etti. Esasen, salgın sonrası benzer bir etkinin tüm dünyada olduğunu söylemek de yerinde olur. 2021 yılının sonunda 5,25 trilyon dolara yükselen küresel makine ve teçhizat yatırımı, son yıllarda gördüğümüz en yüksek seviye oldu. 2023 için genişleyici ekonomik politikaların getirdiği küresel enflasyonla mücadelede atılan adımların etkisiyle özellikle gelişmiş ülkelerde büyüme oranların düşük seyredeceği beklentisi mevcut. ORGALIM, Avrupa için 2023’te sektörün cirove yatırımlarında önceki yıla göre yüzde 5 oranında düşüş bekliyor. Şüphesiz bu durum Avrupa’nın en önemli pazarımız olması açısından bizi de olumsuz etkileyecek. Ancak sektörümüz, ihracat odaklı dinamik yaklaşımı ile 2023’te de büyümesini sürdürecek. 2023’te firmalarımızın mevcut pazarlarındaki yerlerini güçlendirirken her zamanki alternatif pazar arayışlarını hep sürdürmelidir. Dünyadaki yeşil dönüşüm sürecinin hızlandığı bu dönemde büyük işletmelerin yanı sıra KOBİ’ler için de çevresel etki ölçme ve yönetme ihtiyaçları oluşuyor. Bu bakımdan firmalarımızın bir an önce karbon ayak izlerini belirleme ve azaltma çalışmalarına girmeleri faydalı olacaktır. Burada öncelikli odağın enerji yönetimi olması doğru bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca, üretimlerin karbonlu girdi miktarları için kaynak verimliliği sağlanması, mümkünse karbonsuz seçimlerin yapılması da önem arz ediyor.

2022 yılı birçok açıdan ve gümrüklerde nitelikli yok. Bu hedefleri hayata personel eksikliği, yurt dışı vize problemleri ile ikinci el makine ithalatı.AİMSAD olarak bu ve diğer tüm sorunların çözümü için 2023 yılında da çalışmalarımıza devam edeceğiz. Sektörümüzün talep ve beklentileri gerekli kamu kurum ve kuruluşlarına iletecek, firmalarımızla daha sık bir araya gelip mevcut durumumuzu değerlendirerek görüş, öneri, talep ve beklentileri dinleyeceğiz. Bu zaman kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de ortak akılla hareket etmeye ve sektörümüzün daha iyi işlere imza atmasına destek sağlamaya devam edeceğiz. AİMSAD olarak 2023 yılını ihracatta büyüme yılı olarak belirledik, halihazırda 1 milyon TL üzerinde ihracat yaptığımız 45 ülkenin üzerine 10 yeni ülke daha eklemeyi hedefliyoruz. Ayrıca 2023 yılı için sektör olarak 200 milyon dolarlık bir ihracat hedefi koyduk. Bu hedefimize rahatlıkla ulaşacağımızı ve her yıl olduğu gibi yeni bir ihracat rekoru kıracağımızdan şüphemiz  zorlayıcı bir yıl oldu. Tüm dünyayı etkisi altına alan enflasyonist ortam birçok sektörü olumsuz etkilerken, dünya ekonomisini yöneten ülkelerde beklenmedik gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler elbette hem ülkemizi hemde sektörümüzü etkiledi. Ancak tüm dünya ekonomilerini etkisi altına alan negatif atmosfere karşılık, Türk ağaç işleme makine sektörü olarak yine başarılı bir yılı geride bıraktık ve beklentilerimizin üzerinde bir büyüme kaydettik. Ar-Ge çalışmalarının, yeni makine ve teçhizat yatırımlarının devam ettiği 2022’de özellikle ihracat pazarlarını çeşitlendirilerek, ihracat oranlarımızın artması için var gücümüzle çalıştık. TÜİK verilerine göre; 2022 yılı ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artarak 153 milyon dolar oldu. 2022 yılı sonunda da sektör olarak geleneği bozmadık ve dış ticaret fazlası vermeye devam ettik. Yıl boyunca toplamda 150 ülkeye ihracat yaparken, 1 milyon dolar ve üzeri ihracat yaptığımız ülke sayısı 45’e yükselttik.Diğer yandan, elbette sektör olarak çeşitli sorun başlıklarıyla mücadelemiz de devam ediyor. AİMSAD üye firmalarıyla gerçekleştirdiğimiz 2022 Yılı Değerlendirme ve 2023 Öngörüleri Anketi’ne göre ağaç işleme makineleri sektöründe öne çıkan sorun başlıkları ise şöyle sıralanıyor: Finansmana erişim problemleri, ham madde ve yarı mamul girdilerinde dışa bağımlılığın yüksek olması, sektörde nitelikli personel eksikliği, gümrük mevzuatı geçirebilmemiz için de ihracat pazarlarımızı çeşitlendirmemiz gerekiyor, bu nedenle de yurt dışında organize edilen fuar ve organizasyonlara büyük önem veriyoruz. Bu organizasyonlar ülkelerin taleplerini yakından görebilmemiz için büyük bir avantaj. Bu doğrultuda, her yıl olduğu gibi bu yıl da farklı ülkelerde organize edilecek fuarlara üye firmalarımızla beraber katılım sağlayıp hem sektörümüzün hem de firmalarımızın en iyi şekilde tanıtımını yapacağız. Bu fuarların içinde özellikle TÜYAP tarafından derneğimiz desteğiyle ilkkez bu yıl organize edilecek olan ALL4WOOD fuarının bizleri çok heyecanlandırdığını söyleyebilirim. 8-11 Mart tarihleri arasında Sırbistan’da düzenlenecek olan fuarın sektörümüze yeni bir soluk getireceğine inanıyorum. Özetle, 2023’te üretmeye ve ülkemiz için çalışmaya devam edeceğiz. Bu süreçte de mevcut sorunlarımızın hızlı bir şekilde çözüme ulaştırılmasını bekliyoruz.

2022 yılı, 2021 yılının son çeyreği ile başlayan yüksek enflasyon ile Türkiye ve sektörümüz için oldukça belirsiz bir pazar yapısı oluşturdu. Tedarik zinciri nispeten toparlanırken, yüksek navlun bedelleri inişe geçti ve kur dalgalanmaları baskı altına alındı. Ancak enflasyon etkisiyle artan fiyatlar nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşamaya da başladık. Özellikle yüksek enflasyon, ham maddesi dışa bağımlı olan sektörümüzü ve bizim ürettiğimiz ürünleri kullanan makine imalatçılarını, maliyetlerini hesaplama konusunda zor duruma düşürdü. Ücretler, enerji maliyetleri ve elbette ham madde maliyetleri üreticiyi halen zorlamaya devam ediyor. Bu problemler tabii ki sektörümüze özel değil ve makro çözümlere ihtiyaç duyuyor. Tüm bunlar nedeniyle bizim çözüm bulabileceğimiz sorunlar yetişmiş eleman, katma değeri yüksek işler ve ürünler ile yeni pazarlara erişim olarak karşımıza çıkıyor. Bu konulara yönelik AKDER iktisadi işletmesi çatısı altında eğitim vermeye devam ettiğimizi vurgulamalıyım. Üyelerimiz ve derneğimiz kongre ve fuar etkinliklerinde de çalışarak yeni pazarlar ve yeni işler oluşturmak için en yüksek gayreti gösteriyor. Birçok üyemiz, Ar-Ge ve Ür-Ge merkezlerinde, katma değeri yüksek ürünler geliştirmek ve üretmek için olağanüstü çalışmalar yapıyor. Yeni üretim teknikleriyle israfı azaltıp birim zaman üretimi artırıcı, stokları ve maliyetleri aşağı yönde etkileyecek çalışmalar yaparak verimliliğimiz artırmaya gayret ediyoruz. Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi; enerji ve ham maddesi ithal olan bir ekonomiyi büyütmek yani ihracatı artırmak için yenilikçi çözümlere ve katma değerli, çevre dostu ürünleri yapabilen nitelikli insan gücüne ihtiyacımız var. Bu nedenle 2021 yılında olduğu gibi 2022 yılında da tüm gücümüzle eğitime önem verdik. 35 adet eğitimde 287 katılımcıya hidrolik-pnömatik ve uygulamalara yönelik teorik ve pratik eğitimler verdik. AKDER üyelerimiz sadece ürün satmaz, ayrıca sistem tasarımı yaparak otomasyon ve verimlilik için çözümler üreterek mühendislik hizmeti verirler. Birçoğunun meslek liselerine laboratuvar kurulumu, öğretmenlere teknik destek ve nihayetinde öğrencilere iş imkânı yaratmak konusunda aktif çalışmaları vardır. 2022 yılında da bu kapsamda çalışmalarımız hem meslek lisesi hem de üniversitelerde devam etti. Cumhuriyetimizin 100’ünkü kuruluş yılında da bu aktif çabalarımıza aralıksız devam edeceğimizi söylemek isterim.

2019 yılında hazırlıksız olarak insanları yakalayan salgın etkisi geçmeden Rusya-Ukrayna krizinin etkisiyle yeni bir sürece girildi. Firmaların uyum sağlamaya çalıştığı bu süreçte, finansman ve üretim alanlarında ABD’nin korumacı politikaları ve Avrupa’da ekonomik durgunluk endişeleriyle bu yönlerde ihracatımız daraldı. Ancak birçok Avrupa ülkesinin Türkiye üzerinden Rusya ile çalışması ve Rus firmalarının yatırımlarında Türk üreticilerine yönelmeleri sonucu, Rusya ihracatımız beklentilerin üzerinde gelişti. Lojistik kanallarındaki aksamalar sonucu, Çin’in ikamesi olarak birçok gelişmiş ülkenin Türk yatırım mallarına yönelmesi ve Türk firmalarının yurt içindeki yeni yatırımları sektörümüzü canlandırdı. Son olarak Rus, Ukrayna, İran, Afganistan, Pakistan ve Suriye vatandaşlarının geçici veya kalıcı olarak ülkemize yerleşmesi, birçok sakıncayı beraberinde getirse de ülkemizde ekonominin beklenmedik bir şekilde canlanmasına yol açtı. Genel itibarıyla 2022’nin ambalaj makinesi üreticileri için sorunlarla dolu fakat canlı bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Geride kalan yılda, kısaca belirtmem gerekirse, salgınla tüm dünyada sorun haline gelen firma çalışanlarının sirkülasyonu sonucu çalışan devir sürelerinin kısalması, nitelikli eleman bulma sıkıntısı, yüksek enflasyon sonucu ham madde ve elektronik parçaların fiyatlarındaki artış, elektronik başta olmak üzere teknolojik ekipmanların zor bulunurluğu tüm sektörümüzün genel sorunlarıydı.Yeni yılda ise üstesinden gelmek için mücadele edeceğimiz ana konu başlıklarını; nitelikli eleman istihdamı, yüksek maliyeti ile finansman zorlukları ve yoğun rekabet ortamında ticaret olarak görüyorum. Özellikle son başlıkta kayıt dışı çalışan firmaların getirdiği haksız rekabet ile yeşil mutabakat/sıfır karbon planıyla zorlaşan ihracat uyumluluk koşulları, firmalarımızın planlamalarında öne çıkan konular olacaktır.Genel ekonomik beklentiler içinse, ABD ve AB’de öne çıkan ekonomik durgunluk beklentilerinin Türkiye’ye etkisinin büyük olmayacağı ümidini dile getirebilirim. 2023 yılı seçimlerinin sona ermesiyle seçim ekonomisinden çıkılarak enflasyonla mücadelenin sonuç vereceğini, ekonominin ve para piyasalarının daha dengeli bir duruma kavuşarak öngörülebilir bir ortamda ticari faaliyetlerin artacağını umuyorum.

Salgın nedeniyle durgunküresel ticaret de en azından luk yaşayan inşaat sektörünün tekrar faal hale geldiği 2022’de, yüksek enflasyon ve arz-talep dengesindeki aksaklıklar nedeniyle beklentilerimizin altında kalan bir yıl yıl geçirdik. Ham maddeye ulaşım zorlukları hedeflenen satış rakamlarına ulaşmamızı zorlaştırsa da ihracatın arttığı ve cari fazla vermeye devam ettiğimiz bir yıl oldu. Geride kalan yılda bizi ençok zorlayan sorun başlıkları tedarik süreçlerindeki zorluklar ve ham madde erişim ile maliyetlerin yükselişiydi. Küresel ölçekte yaşanan yüksek enflasyon dalgasıise her sektörü olduğu gibi asansör ve yürüyen merdiven sektörünü de derinden etkiledi. Yine, hemen her sektörün ortak sorunu haline gelen ara eleman/teknisyen-tekniker istihdamı da firmalarımızın sorun başlıklarında üst sıralarda yer alıyordu.2020 yılının başında ortaya çıkan salgının en önemli ekonomik etkilerinden biri tedarik zincirlerinde yaşanan bozulmalardı. Tedarikte girdi bulunabilirliği zorlaşırken, üretim ve teslimat süreleri uzadı, taşımacılık ve navlun fiyatları yükseldi, liman ve lojistik hizmetleri aksamaya başladı. Tedarik zincirlerindeki sıkıntılar 2021’de de devam etti. Bu temel zorluğa 2021’deki yüksek fiyat artışları da eklenince tüm sektörlerde önemli bir durgunluk yaşanmıştı. Bu sorunların gölgesinde başlayan 2022 ise ek zorlukları önümüze çıkardı. Örneğin Rusya-Ukrayna krizi küresel tedarik zincirlerindeki bozulmanın şiddetini artırırken, ciddi bir enerji ve gıda krizini de tetikledi. Bu gelişmeler ışığında, 2023’e dair ılımlı beklentimizi koruduğumuzu söyleyebilirim. Rusya-Ukrayna krizinin sonuçlarını daha güçlü hissedebileceğimiz 2023’te yılın ilk yarısında durağan kalabilir. Enflasyonda yılın ikinci yarısına girerken kalıcı düşüşün belirginleşmesi halinde küresel mal ticaretinde toparlanma görebileceğimize inanıyorum. Dünya ekonomisine ilişkin bu beklentiler çerçevesinde, makine ve teçhizat yatırımlarının 2023 yılının ilk yarısında durağanlaşması, ikinci yarıda ise yeniden büyüme sürecine girmesi beklenebilir. Makine sanayisi üretimleri ve makine ihracatı, dolayısıyla asansör ve aksamlarının ihracatı da buna paralel hareket edecektir. Umutla başladığımız 2023 için sektörün büyümesi, ihracatın artması ve satış rakamları ile kârlılıkların belli bir seviyeye çıkarılması ana hedeflerimiz olacak. Seçimin yaklaşması ve ekonomik dengelerdeki bozulmalar nedeniyle tüm sektörlerin önünü net görmesi ne yazık ki mümkün olmuyor. Bununla birlikte, yılın ikinci yarısında daha hızlı büyüme beklentimizi koruduğumuzu söyleyebilirim.

Dünyanın dört bir yanını talep cephesine farklı yansıile değerlendirerek çözüm malar oldu. Özellikle ülkemiz ihracatta büyük bir başarı yakaladı. Ancak ülke olarak, dünya ticaretinden aldığımız pay yine yüzde 1 seviyesinde kaldı. Dünya ticaretindeki payımızı yükseltmek için iş birliklerini artırmamız ve katma değeri yüksek ürün üretmemiz gerekiyor. Katma değerli ürün üretmek içinde makine imalatçılarımızı otomasyon ve dijitalleşmeye yöneltip küresel rekabette daha öne geçmelerini sağlamamız gerekiyor. Küresel pazarda söz sahibi olabilmemiz için gerekli olan dijital dönüşüm ve otomasyonla birlikte robotların kullanımı da büyük önemarz ediyor. Ancak ülkemizde robot kullanımı halen yeterli seviyelere erişmiş değil. İşletmelerin başarıyı yakalayabilmeleri için otomasyon ve dijitalleşmeyle birlikte robotları da üretim süreçlerine dâhil etmeleri gerekiyor. Bu noktada da robotik kurulumuzun öngörü ve katkılarıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yaşadığımız bu değişim  saran salgın etkilerinin yavaşlamaya başladığı 2022’de iklim krizinin dünyamızı tehdit eder boyuta ulaşmasıyla, enerji verimliliği ve yeşil dönüşüm önem kazandı. Dijital dönüşüm, yapay zekâ, siber güvenlik teknolojileri, 5G iletişim gibi tüm otomasyon süreçlerini etkileyecek kuantum bilgisayar teknolojileri de ön plana çıktı. Sanayi üretiminde otomasyon ve dijital dönüşümle sağlanan verimlilik artışlarıyla birlikte üretim maliyetleri de en aza indirgendi. Ayrıca sanayideki işletmeler yatırımlarını hızlandırarak üretim kapasitelerini artırmaya yöneldiler. Hem teknoloji-de hem de ekonomide çok hızlı bir şekilde gerçekleşen değişim sürecini yaşamaya başladığımız bu dönemde, işletmeler değişim hızına ayak uydurmak için uzmanlaşmaya ağırlık verdi; uzmanlaşma sahaları arttığı için de iş birlikleri büyük önem kazanmaya başladı. Diğer yandan, 2022’nin ikinci yarısında hem arz hem de sürecinde gelişen bir diğer önemli konu ise nitelikli iş gücünün ve üniversitelerde yetişen genç beyinlerin yurtdışına gitme eğilimlerinin sanayimizi önemli ölçüde etkilemesi oldu. Özellikle yeni mezun gençlerimizin yurt dışına gitme istekleri nedeniyle sanayiye yönlendirilememeleri, sanayide gittikçe artan eleman açığına neden oldu. Bu sorunu akademik kurulumuz bünyesinde yer alan üniversite hocalarımız yollarını tartıştık. Ancak sanayimiz için önem arz eden bu sorunun giderilmesi için eğitim sistemimizde düzenlemeler yapılması, yetişmiş nitelikli elemanların sanayiye kazandırılması için gerekli koşulların sağlanması gerekiyor. Üniversite-sanayi iş birliğinin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesine yönelik ilgili bakanlık birimlerimize her zaman destek sunmaya ve iş birliğine hazırız.Son olarak, Avrupa ve özellikle Almanya’da enerjide dışa bağımlılığın sürmesi, Türkiye’nin ihracat şansını da artıracaktır. Makine sektörümüzün ihracat ivmesini bu yıl da yukarıya taşıyabilmesinin yolu akıllı makinelerden geçiyor. Bu durumda endüstriyel otomasyon sektörümüzün önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. Üretim hatlarının nitelikli makinelerle yenilenmesinin devam etmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Yeşil enerji dönüşümüyle birlikte dijital dönüşümün önümüzdeki dönemde daha da hızlanacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Kazan ve basınçlı kap sektörü olarak 2022 yılında bir önceki yıla göre daha iyi bir performans sergiledik. Dünyadaki kaos ve politik krizler enerji tedarikinin ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarırken, bu gelişmeler sektörümüze de ivme kazandırdı. Bu çerçevede, doğal enerji kaynakları piyasasıyla paralel hareket eden elektrik fiyatlarının artışının sektörümüzü olumlu etkilediğini de söylemek mümkün. Enerji maliyetlerindeki belirsizliğin 2023’te de süreceğini ve sektörümüzdeki gelişmenin en azından 2022 seviyesinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. Kazan ve basınçlı kap üreticileri olarak 2022 yılında sektörümüzün yaşadığı sorunlardan en önemlisi ham madde ve yarı mamul temin sıkıntısı ile tedarik ve lojistikten kaynaklanan maliyet artışlarıydı. Özellikle salgınla birlikte bozulan tedarik zincirlerinin ardından Rusya-Ukrayna krizinin tetiklediği ham madde tedariki sorunları birleştiğinde, tüm imalat sektörlerinde olduğu gibi kazan ve basınçlı kap üreticilerinde de kısmi sorunlar yaşanmaya başlandı. Diğer yandan, KBSB üyelerinden aldığımız geri bildirimler, garantisi geçmiş ürünlerin piyasa gözetim ve denetiminin yapılamadığını ve bu sürecin kontrol altında tutulamadığını da bize söylüyor. Bununla ilgili olan çalışmalarımızı Sanayi Bakanlığı ile yürütmeye ve sürecin takipçisi olmaya devam ediyoruz. 2023 yılında odaklanacağımız temel konular ise öncelikle geçen yıl olduğu gibi sektörümüzdeki piyasa denetimi ve gözetiminin daha sıkı bir şekilde yapılmasını sağlamak ve sektörümüzün problemlerinin tartışılacağı bir Kazan ve Basınçlı Kap Zirvesi düzenlemek olacak. Bu organizasyonun, ülkemizi sektörel anlamda daha ileri seviyelere taşıyacağına da inanıyoruz. Ayrıca mahkemelerdeki bilirkişilik görevinin doğru ve tecrübeli kişiler tarafından yapılması konusu da gündemimizde olmaya devam edecek. Bu yıl ayrıca, kamu ve özel sektörde yerli ürün kullanılmasının artırılmasına yönelik girişimlerde de bulunacağız. Yine, tüm imalat sektörlerinde olduğu gibi kazan ve basınçlı kap sektöründe de etkisini hissettiğimiz nitelikli istihdam konusuna da odaklanmamız gerekiyor. Nitelikli istihdam ve ara elaman eksikliği sektörümüzün en önemli sorunlarından birini oluşturuyor ve acil çözüm geliştirmemiz gerekiyor. Bu yönde doğru adımların atılması için hem kamu hem de üniversitelerle çalışmalar yapmanın doğru olacağına inanıyoruz. 2023, zorluklara rağmen olumlu sonuçlandırabileceğimiz bir yıl olacaktır. Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılında, kazan ve basınçlı kap sektörü olarak, bu anlamlı yıla uygun bir başarı sergilemek için var gücümüzle çalışacağız.

Salgın sonrası dönemde basitleştirilmiş süreçler ve başlayan makine ve teçhizat yatırımlarındaki kesintisiz büyüme dönemi, Rusya-Ukrayna krizinin ortaya çıkardığı olumsuz koşullara rağmen 2022 yılının ilk üç çeyreğinde de devam etti. Aynı yıl itibarıyla sektör ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 10 artarak 25,5 milyar dolara yükselirken, bu artışın en büyük pazarımız olan AB bölgesinde ekonomik büyümenin yavaşladığı bir dönemde gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir. Ancak ihracatımızda geçtiğimiz yıl yakaladığımız bu güçlü artış trendinin 2023 yılı ilk yarısında devam etme olasılığı, bu bölgede yaşanması muhtemel ekonomik durgunluk nedeniyle de oldukça zayıf gözüküyor. Nitekim, İktisadi Yönelim Anketi’nin geçtiğimiz aralıkayı sonuçları, makine sektöründeki ihracat siparişlerinin çeyreklik bazda zayıfladığını bize söylüyor. Daha da kötüsü, firmaların bu yılın ilk çeyreğinde ihracat siparişlerinin daralacağı beklentisinde olmasıdır. Öte yandan, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak gelirleri yükselen Orta Doğu ülkelerine yönelik makine ihracatımızın bu yıl ivme kazanması da beklenebilir. Bu gelişmeyi, dış talep kaynaklı risklerin toplam ihracat üzerindeki olası etkilerini hafifletmesi açısından önemli görüyoruz. Benzer bir tespit, Rusya için de geçerli olabilir. Geçtiğimiz aralık ayında bu ülke en fazla makine ihracatı yaptığımız ülke konumuna yükselmiş ve ülkemiz ticaretinin yaptırımlardan etkilenmemesi amacıyla geliştirilen önleyici ticaret politikaları bu başarıyı getirmişti. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde 2023 yılı makine ve teçhizat ihracatımızın28 milyar dolar seviyesine ulaşacağını tahmin ediyoruz. Ancak bu beklentimizi olumsuz yönde etkileyebilecek risklerin varlığını da göz ardı etmemeliyiz. Her şeyden önce, giderek sertleşen Rusya yaptırımlarına bağlı olarak AB bölgesinde ortaya çıkan ekonomik durgunluğun derinleşmesi senaryosuna sektör olarak hazır olmalıyız. Böyle bir hazırlık için atılacak ilk adım, firmalarımızın işletme sermayelerini güçlendirmeleridir. Makine imalatçılarının bunu başarabilmeleri için, öncelikle krediye erişimde yaşadıkları zorlukları aşmaları gerekiyor. Kredilerin amacına uygun kullandırılması kuralının, firmalarımızın krediye hızla erişimini sağlayacak bir anlayışla uygulanması öncelikli beklentimizdir.Öte yandan, dış satımlarımızın uluslararası düzeyde rekabet edebileceğimiz nitelikteki ihracat kredi programlarıyla desteklenmesi, orta yüksek ve yüksek teknoloji makine üretimine dönüşümü öngören projelere çok daha büyük kaynaklar ayrılması, teşvik sisteminin sektörde “büyük ve orta ölçekli uluslararası rekabete hazır makine imalatçısı” firma sayısını artıracak bir anlayışla kurgulanması ve Yerli Malı Tebliği’nin amacına uygun olarak uygulanmasına yönelik hazırlanan yeni düzenlemenin hızla uygulamaya geçirilmesi diğer önemli beklentilerimizdir. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi de sektörümüz açısından son derece önemlidir. Dijital Tek Pazar ve Avrupa Yeşil Mutabakatı, aynı zamanda korumacı düzenlemelerdir. Bu düzenlemelere uyumda geç kalmamızın ciddi pazar kayıplarına neden olacağı kuşkusuzdur .

Salgın sonrası üretim ekdevam ettik. Bu sorunların seninin Çin’den uzaklaşması ve coğrafi konum avantajımız sebebiyle 2022’de yurt dışından talep artışı ve dolayısıyla üretimde artış gördük. Özellikle, sanayileşmiş ülkelerdeki üretim maliyeti yüksekliği ve firmaların iş birliği arayışları, beklenildiği ölçüde gerçekleşmese de sektöre olumlu yansıdı. Yılın ilk yarısında görülen ham madde ve enerji fiyatlarının yüksekliği de sektörümüzde taleplerin artmasına sebep oldu. 2022 yılının ilk üç çeyreğinde yeni tedarik zincirlerinin oluşması, ülke ekonomimizle birlikte pompa ve vana sektörü için de avantaj sağladı. İlk dokuz ayda firmalarımızın ihracatında artış görülürken, son üç ayda görülen talep azalması sipariş ve üretimde yavaşlamayı da beraberinde getirdi. Bu çerçevede, 2022’de pompa ihracatı yüzde 12,7 artışla 965,9 milyon dolar olarak gerçekleşti. İlk 10 aylık verilere göre ortalama kilogram fiyatı ise 8,5 dolardan  9,2 dolara yükseldi. Vana ve armatür ihracatımız da bir önceki yıla göre yüzde 8,5 artarak 845,8 milyon dolara ulaşırken, ortalama kilogram fiyatımız da 9,9 dolardan 10,3 dolara yükseldi. 2022 yılındaki pompa ve vana-armatür ticaret hacmi ise 4,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı da pompalarda yüzde 77,8, vana ve armatürlerde yüzde 54,7 oldu. Yine 2022’de, sermaye kontrolleri ile krediye ulaşımı zor olsa da KOBİ’lere düşük faizle kredi kullanma olanağı sağlandı. Bu gelişme, ağırlıklı KOBİ’lerden oluşan sektörde önemli bir rahatlama sağlasa da kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamın engellenememesi, ileri teknoloji ara mallarında ithalata bağımlılık, ömür boyu maliyet (ÖBM) bilincinin oturmaması ve fiyat endeksli tercih yapılması, ölçek ekonomisine geçilememesi, Türk Eximbank kredilerinden alınan payın yetersizliği, kamu alımlarında yerli malı avantajının tam olarak uygulanamaması gibi pek çok önemli sorun başlıklarında çözüm beklemeye 2023’e de sarkması, negatif küresel koşulları da göz önünde bulundurulduğunda, düşük büyüme anlamına da gelebilir. Ayrıca ham madde tedarik sorununun devam edeceğini ve Çin’in açılmasıyla sağladığımız tedarik avantajının geriye gideceğini de düşünüyoruz. Bu, siparişlerin ve üretimin 2022’deki gibi olmayacağı, sadece ülkemizde değil dünyada da ilk altı ayın zor olacağı ve 2023 yılının 2022 gibi avantajlı bir yıl olmayacağını bize söylüyor. Bu sebeple, 2023’te firmalarımızın yeni yatırımlarında temkinli olacaklarını düşünüyoruz. Yerli pompa ve vana üreticileri sadece Türkiye’ye değil konumu itibarıyla dünyaya da önemli bir hizmet sunuyorlar. Sektörün kesintiye uğramadan verimli ve üretken bir şekilde çalışması hayati öneme haizdir. Sektörümüzün, çok daha ileriye ve hak ettiği üretim üssü konumuna Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında ulaşmasını temenni ediyorum.

2022 yılı özellikle sektörüolduğuna inanıyoruz. Gençler müz için yoğun geçen bir yıl oldu. Yatırımların hızlanarak arttığı bir dönemde neredeyse bütün firmalarımızın işlerinin iyi gittiğini söyleyebiliriz. Salgın sonrası dünyadaki bol likidite ve seçim öncesi ülkemizde gerçekleştirilen büyük projelerin tamamlanması; yatırımlarda ön plana çıkan sektörümüzün değerlendirme aşamasında hem yurt içi hem de yurt dışı projelerde yer almasını sağladı. Geçmişte yapılan önemli projelerin kalitesi ve güveninin bu yatırımlardan aldığımız payın artmasında önemli bir yeri olduğunu da ayrıca düşünüyoruz. Diğer yandan sektörün hızlı büyümesi, özellikle sıkıntıda olduğumuz nitelikli eleman sorununun ön plana çıkmasına sebep oldu. Normalde nitelikli eleman bulmakta zorlanan sektörümüz, hızlı büyüme esnasına bu sorunla çok daha fazla yüzleşti. Ayrıca yatırımlar ve sektör büyürken sektördeki ithalatın da neredeyse iki katına çıkması, sektörümüzün dışa bağımlılığını bir kez daha bize ispatladı. Projelendirme sonrası süreçlerin neredeyse tamamı ithalata bağlı olarak ilerliyor. Sektörde en azından temel girdilerde yerlileşmenin artması gerektiği burada açıkça görülüyor.Ülkemizde makine sektörünün temel sorunlarından biri nitelikli işgücünün azlığıdır. Sektör kendi kaynaklarıyla bu soruna çare ararken, bir yandan yetişmiş iş gücünü elde tutmak gibi kaygılarla hareket etmek zorunda kalıyor. Enflasyonist ortamın etkisinin de bunda büyük rol aldığını düşünüyoruz. ROBODER olarak nitelikli eleman üzerine önemli çalışmalarımız da bulunuyor. Özellikle ihtiyaç duyduğumuz konularda yapılan projelere destek vermekve kendi insan kaynağımızı geliştiren bir yapı kurmak niyetindeyiz. Sürdürülebilir bir sektör için en önemli adımlardan birinin bu ve bizler için “YOUNGLAB” olarak bilinen yapının gelişimi için önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Temel sorunlarımızdan ikincisi ise katma değer konusudur. Emeğimizin ön planda olduğu sektörde bile katma değerimizi diğer ülkelerle eşit seviyelerde tutmakta zorlanıyoruz. Bir teklif verirken temel girdileri dünyanın her yerinde aynı olan aksam ve parçalar sonrası emek ucuz teorisini kullanarak hareket ediyoruz. Zor bulduğumuz iş gücünün de karşılığını yeteri kadar alamadığımız için kârlılığımızı aşağı doğru çekerek kendimizi geliştirme adımlarını atamıyoruz. 2023 yılında ise dünya genelinde beklenen ekonomik durgunluğun ülkemizi de etkileyeceği görüşündeyiz. Dünya geneli yavaşlama, üretim üssü haline gelmeye çalışan ülkemizdeki yatırımların da yavaşlamasına sebep olacaktır. Kredi ile hızlı büyüyen sektör oyuncularının bu dönemden en az hasarla çıkmasını ümit ediyoruz.

Ekonomimiz zor bir dönemseviyesine ulaşacağını tahmakineler üzerinde yomin ediyoruz. Traktör kabini gibi GTİP kodu ayrıştırılamayan tarım makineleri aksam ve parçaları ile ihracatımızın 1,6 milyar dolara ulaşacağı hususu da ayrıca dikkate alınmalıdır. Sektör sorunlarında en önemli gündem maddemiz yine haksız rekabet konusudur. TÜİK Girişimcilik İstatistiklerine göre sektördeki firma sayısı 2012-2021 döneminde yüzde 88 artışla 2.081’e, TÜİK Yılık Sanayive Hizmet İstatistiklerine göre ise yüzde 87 artışla 1.847’ye çıkmış durumda ve sayı her geçen yıl artıyor. Ülkemizdeki pazar büyüklüğüne göre oldukça fazla sayıda olan firmaların bir kısmı kaliteden/ teknolojiden ziyade fiyatta rekabeti ön plana çıkarıyor ve bu firmaların düşük fiyat rekabeti, diğerleri üzerinde maliyet azaltma baskısı doğuruyor; bu da kalite ve teknolojiyi düşürüyor. Kaldı ki çiftçilerin alım gücünün düşük olması, talebin büyük oranda ucuz, teknoloji seviyesi düşük de geçiyor ve ekonomimizi etkileyen olumsuz durum, doğal olarak tarımsal mekanizasyon endüstrimizi de etkiliyor. Türkiye’de yüksek enflasyona oranla hayli düşük olan sübvansiyonlu tarımsal kredi faiz oranları, bu dönemde özellikle traktöre olan talebi olumlu yönde etkilerken, yüksek enflasyon/ düşük gelir artışı nedeniyle satın alma gücünün düşmesi ve çiftçilerin çok daha yüksek işletme sermayesine ihtiyaç duyması, diğer tarım makinelerinin satışına olumsuz yansıyor. Ham madde ve enerji fiyatlarındaki yüksek artış doğal olarak tarım makineleri endüstrisinde de fiyat etiketlerine yansıyor. 2022 sonu itibarıyla tarım makineleri yurt içi üretici fiyat endekslerinin, genel endekse paralel gittiğini söyleyebiliriz. Aralık 2022’de TÜİK YİÜFE yıllık yüzde 97,7 artarken, tarım makineleri Yİ-ÜFE 1.460,8 puana ulaşarak bir önceki yıla göre yüzde 95,9 seviyesinde artış gösterdi. Ana ürün grupları bazında ise farklı dinamikler söz konusu oluyor. Örneğin traktör endüstrisinde olumlu bir seyir gözlemlerken, ekipmanda olumsuz bir seyir olduğunu görüyoruz. İç pazarda ekipmanda yaşanılan bu olumsuz durumun aksine, ihracatta beklediğimiz kadar olmasa dageçtiğimiz yıla göre bir artış söz konusu. Tarım makinelerine dair ayrıştırılmış ve serbest bölgeler dâhil ihracat verileri henüz yayımlanmamış olmakla birlikte, ihracatımızın yüzde 5 artışla yaklaşık 1,5 milyar dolar ğunlaşmasını beraberinde getiriyor.Diğer yandan politika yapıcıların müteşebbis sayısını artırmaya yönelik tasarrufları aslında faydadan çok zarar getiriyor. Kayıt dışılıktan faydalanan kimi firmaların üstüne bir de devletin çeşitli teşviklerinden faydalanması, sektördeki rekabeti bozduğu gibi, kısıtlı kamu kaynaklarının yanlış harcanmasına da sebep oluyor. Bu kayıt dışılık aynı zamanda ihracat nedeniyle ülke imajına da zarar veriyor. Haksız rekabetin yanı sıra, gündemimizde olan bir diğer sorunu insan kaynakları olarak değerlendiriyoruz. Üstelik istihdamda mühendislik ve teknisyenlikte ters orantılı bir düzensizlik de gözleniyor. Meslek liselerine ilginin azalması “İşsiz çok, çalıştıracak eleman yok!” açmazına sebep olurken, OSB’lerde nitelikli eleman ilanından geçilmiyor, 5 kaynak ustası bulamayan işletmelerin kapısına 150 üniversite mezunu iş başvurusu için geliyor.