Uludağ üniversitesi mühendislik fakültesi makine mühendisliği bölüm başkanı prof. dr. muhsin kılıç, “bilginin üretilmesi ve teknolojinin geliştirilmesi araştırma ve geliştirme faaliyetlerini gerçekleştirecek düzeyde bilgi deneyimine sahip araştırmacılara, yeterli altyapıya, maddi desteğe ve zamana ihtiyaç göstermektedir” diyor.


Uludağ Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, 1976-1977 eğitim öğretim yılında lisans,1982-1983 yılında ise yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim vermeye başladı. Makine Mühendisliği Bölümü, 20 Profesör, 6 Doçent, 8 Yardımcı Doçent, 7 Öğretim Görevlisi ve 19 Araştırma Görevlisi'nden oluşan güçlü bir akademik kadroya sahip. Bölümünde toplam lisans öğrencisi sayısı ise 814 (364'ü ikinci eğitim öğrencisi). Bölüm öğretim üyelerinin yönetiminde halen 129 yüksek lisans, 37 doktora öğrencisi çalışmalarına devam ediyor. Örgün eğitimde ise Zorunlu İngilizce Hazırlık Programı uygulanıyor.

 

KATMA DEĞERİ YÜKSEK SEKTÖR

Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muhsin Kılıç, makine sektörünün, sürdürülebilir sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlayabilmek açısından katma değeri yüksek olan sektörlerden birisi olduğunu ve Türkiye açısından büyük önem taşıdığını söylüyor. Makine sektörünün katma değeri yüksek ürünler üreten, kalifiye eleman çalıştıran ve ülke gelir düzeyini yükselten bir sektör olduğuna da vurgu yapan Prof. Dr. Kılıç, “Makine sektörü, tüm diğer sektörlere makine vermekte ve imal ettiği makinelerde uyguladığı yeni teknolojiler ile bu sektörlerin verimliliğinin artmasına katkı sağlamaktadır” diyor. Türkiye’deişçilik yanında, mühendislik hizmetlerinin de kaliteli ve makul maliyette olması, makine imalatçısı firmaların rekabet şansını arttırıyor. Müşteri istekleri doğrultusunda imalatta, mühendislik ve işçilik ücretlerinin makine üreticisi gelişmiş ülkelerden düşük olmasının yanı sıra, oldukça emek yoğun olan bu üretim dalında firmaların teknolojik birikimlerinin rekabete imkân verecek düzey olduğunu aktaran Prof. Dr. Kılıç şöyle devam ediyor: “Bu olumlu yapı, ülkemiz makine imalatçı sının, batı firmaları ile gerektiğinde  işbirliği yaparak tesislerin yenilenmesi veya yeni yatırımların gerçekleştirilmesi şansını artırmaktadır. Sektörün katma değeri, teknolojiye hâkim olma, tasarım yapabilme ve üretim bilgilerine sahip olma ile ilişkilidir. Türkiye’nin sürdürülebilirsosyal ve ekonomik kalkınmasının gerçekleşmesi hedeflerine katkısı olabilmesi için Makine Sanayinin üretim alanında elde edilen üstünlükleri koruması ve geliştirmesinin yanında tasarım merkezi olma kavramını benimsemesi gerekmektedir. Ana hedef, ürün know-how’ına sahip ve uluslararası alanda katma değeri yüksek ürünler ile rekabet eden bir makina sanayinin oluşturulması olmalıdır. Her alanda büyük bir rekabetin yaşandığı günümüzde, rekabet edebilmek için araştırma ve teknoloji geliştirmeye dayalı bir sanayii yapısı gerekmektedir.”

 

BİLGİ VE TEKNOLOJİ GELİŞTİRİLMELİ

Türkiye makine sektörünün katma de ğer sağlamasında ve rekabette en önemli sorunlarından birisinin bilgiyi ve teknolojiyi geliştiren değil kullanan bir sanayi olması olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kılıç, “Katma değeri yüksek bilgi ve teknoloji gerektiren ürünlerin üretimi yerine çoğunlukla ya teknolojiyi üretenlerin lisansları ile onların kontrolünde bedelini ödeyerek ya da  teknoloji sahiplerinin çeşitli sebepler ile terk ettiği ağır ve emek yoğun alanlardaki ürünlerin imalatı yapılmaktadır” diye konuşuyor. Sektördeki birçok firmanın da kendi özgün tasarımını geliştirmek yerine rakip ürünlerin kopyalanması ile üretim yaptığının altını çizen Prof. Dr. Kılıç, “Bu ise firmanın ulusal ve uluslararası sahada yasal problemler ile karşı karşıya kalmasının yanında ürüne yönelik kalite, performans gibi çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır” diyor. Bu durumun sektördeki firmaların Ar-Ge’ye yeterli önemi ve kaynağı ayırarak kendi bilgi ve teknolojisini geliştirmesi ve üretmesi ile aşılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Kılıç şöyle devam ediyor: “Ancak Ar-Ge için öncelikle araştırma ve geliştirmepotansiyeline sahip ilgili sektörde yeterli deneyimi olan en az lisans derecesine sahip teknik elemanların istihdamı gereklidir. İkinci olarak Ar-Ge çalışmalarında yardımcı olacak başta üniversiteler olmak üzere Ar-Ge kuruluşlarıyla işbirlikteliklerine ihtiyaç olacaktır. Üçüncü olarak bilgi elde etmek ve teknoloji geliştirmenin sabır ve zaman gerektirdiği unutulmamalıdır. Makine sektöründeki Şrmaların uluslar arası alanda rekabet güçlerini korumaları, ihracata yönelmeleri, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine, kalite ve teknolojiye yeterince önem vermeleriyle mümkün olacaktır.”

 

YETERLİ ALTYAPI VE MADDİ DESTEK OLMALI

“Bilgiyi üretmek ve teknolojiyi geliştirmek ulusal ve uluslar arası pazarda rekabet edebilmek ve bunu sürdürülebilir olmasını sağlamak için gereklidir” diyen Prof. Dr. Kılıç sözlerine şöyle devam ediyor: “Ancak, bilginin üretilmesi ve teknolojinin geliştirilmesi araştırma ve  geliştirme faaliyetlerini gerçekleştirecek  düzeyde bilgi deneyimine sahip araştırmacı lara, yeterli altyapıya, maddi desteğe ve zamana ihtiyaç göstermektedir.

Çoğu kuruluşun bunu tek başına sağlaması olası değildir. Her firmanın kendi Ar-Ge merkezini kurması ve işletmesi de fizibil olmadığı gibi kaynak israfına da neden olacaktır. Diğer tarafta sayıları giderek artan üniversitelerimiz önemli bir kısmında yeterli bilimsel yetkinliğe sahip akademisyenler, yapılacak çalışmalarda görev alabilecek yüksek lisans ve doktora öğrencisi bulunmaktadır. Üniversiteler sanayi ile işbirlikteliğine hazırdır. Ancak, devlet üniversitelerinde mevcut kanun ve yönetmelikler akademisyenlerin sanayi ile birlikte çalışmasını teşvik edecek düzeyde değildir. Üniversitelerdeki döner sermaye sistemi tıp fakültelerine göre düzenlendiğinden diğer fakültelerdeki akademisyenler için bu kapsamda çalışanı cezalandıracak şekilde düzenlenmiştir.

Akademisyen döner sermaye kapsamında yaptığı işten aldığı katkı payını sonraki aylarda maaşından kesinti olarak geri ödemektedir. Dolayısıyla birçok akademisyen döner sermaye kapsamında iş yapmak istememektedir.

Bu durum sanayi kuruluşlarına TÜBİTAK, TTGV ve Sanayi Bakanlığı tarafından verilen proje desteklerinde akademisyenlerin aktif olarak yer alması ve işbirliği yapmasını engellemektedir. Hâlbuki proje desteklerinde üniversite ve sanayi işbirliktelikleri teşvik edilmeli, üniversiteye ve projede görev alan akademisyenlere kendilerini rencide etmeyecek düzeyde gelir sağlayacak şekilde gerekli yasal düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.”

BURSA’DA OLMAK AVANTAJ

Üniversitenin, otomotiv ve tekstil sanayinin önemli merkezlerinden biri olan Bursa’da yer almasının avantajlarına da değinen Prof. Dr. Kılıç, makine mühendisliği bölümü olarak sanayi kuruluşlarıyla birlikte çeşitli işbirliktelikleri gerçekleştirdiklerini söylüyor. Sanayinin ihtiyaç duyduğu çeşitli ölçüm ve testlerin yapılması yanında, Bursa’da yer alan başta TOFAŞ, BOSCH,Coşkunöz ve Durmaz Makine gibi firmalar ile ortak Ar-Ge projeleri, çeşitli firmalar ile San-Tez projeleri gerçekleştiriliyor. Üniversite bünyesinde kurulu olan ULUTEK teknoloji geliştirme bünyesinde yer alan çeşitli firmalar ile öğretim üyeleri ortak çalışmalar yapmalarının yanında,bazı öğretim elemanlarının ULUTEK bünyesinde firmaları da bulunuyor.Üniversitenin öğretim elemanları çeşitli firmalara danışmanlık hizmeti sunmanı n yanında sanayi kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu konularda ilgili kuruluşa yönelik eğitim ve seminer hizmeti de veriyor.

 

DURMAZLAR’DAN YENİ BÖLÜM BİNASI

Türkiye’de makine mühendisliği eğitimi veren en güçlü akademik kadroya sahip bölümlerden biri olduklarını belirten prof. Dr. Kılıç, mezunlarının yurt içindeve yurt dışında en iyi üniversitelerde lisansüstü eğitime kabul edildikleri gibi, yurt içi ve dışında çeşitli sanayi kuruluşlarında rahatlıkla görev alabildiklerini söylüyor. 6 Kasım 2009’da açılışı yapılan ve Durmazlar Makine tarafından merhum sanayici Ali Durmaz adına yapılanyeni bölüm binası eğitim-öğretim için modern bir ortam sunuyor. Atölye ve laboratuar alt yapımızda bazı eksiklikler olmasına karşılık bu eksikliğin sanayi kenti Bursa’da olmanın avantajıyla göz ardı edilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kılıç, “Bosch gibi bazı kurumlar ile öğrencilerimizin yarı zamanlı çalışmasına yönelik işbirlikteliklerimizi diğer firmalarada yaygınlaştırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Eğitim-öğretim dönemi içinde her hafta sanayiden davet ettiğimiz konusunda uzman olan ve tanınmış misafirlerimiz ile öğrencilerimize yönelik seminer programı uygulamaktayız. Böylece öğrencilerimiz sanayicilerimiz ile yüz yüze gelerek bilgilenmektedir” diye konuşuyor. Temel makine mühendisliği eğitimini tamamlamış son sınıf öğrencileri ise üç ayrı proje dersi kapsamında grup olarak proje çalışmalarını gerçekleştirerek, dönem sonunda yapılan çalışmayı sözlü olarak sınav jürisi ve izleyiciler önünde sınıfa sunuyor.Proje konuları genel makine mühendisliği kapsamında olduğu gibi firmaların sorunlarına yönelik önerileriyle de belirlenebiliyor.

Öğrenciler, proje kapsamı nda ilgili sanayi kuruluşuna giderek proje çalışmasını yapabilme şansına da sahip. Prof. Dr. Kılıç, yetişmiş eleman bekleyen sanayicilerden en önemli isteklerimizden birisi staj için kurumlarına gelen ve ileride çalışanları olmayaaday öğrencilere stajlarını yapmalarında gerekli önem ve hassasiyeti göstermeleri olduğunu söylüyor.

Prof. Dr. Kılıç üniversitemiz bünyesindeçoğunluğunu Makine bölümü öğrencilerinin oluşturduğu ve danışmanlığını kendisinin yaptığı makine topluluğu (UMAKIT) çeşitli aktiviteler gerçekleştirdiğini belirtiyor. Bu aktiviteler kapsamı nda 2006 yılından itibaren ulusal bazda Tübitak tarafından düzenlenen güneş arabaları ve hidrojen arabaları yarışlarına katılan öğrenciler ayrıca, okulun altın sponsorları olan Bosch ve Coşkunöz yanında Beyçelik gibi firmaların desteğinde kendi tasarımları olan temiz enerji araçlarını imal ediyorlar. Bu yılki

yarışlarda ise Uludağ Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümün güneş arabası üçüncü oldu. Benzer olarak diğer bir topluluk ise robot topluluğu. Ayrıca bu faaliyetlere katılan öğrencilerin bazıları daha mezun olmadan ilgili kuruluşlarda işe başlıyorlar. Makine sektörü Şrmalarının öğrencilere yönelik bu tür faaliyetlerde, projelerde öğrencilere kurumlarında yardımcı ve destek olmaları gerektiğine değinen Prof. Dr. Kılıç , “Bununsonucu yetişmiş eleman ihtiyaçlarını öğrencilerimiz daha mezun olmadan çözebilecekleri bir kazan-kazan modelioluşturulabilecektir” diyor.

 

USTA VE MÜHENDİS KARIŞTIRILMAMALI

Türkiye’de tekniker ve usta kavramıyla mühendis kavramlarının sık sık karıştırıldığına vurgu yapan Prof. Dr. Kılıç şöyle devam ediyor: “Mühendisten bir usta yada tekniker kadar pratik beceri, tezgah kullanma ve ustalık beklenmektedir.

Hâlbuki tasarım, hesaplama, bilgiye ulaşma ve teknoloji geliştirme kavramları mühendislik eğitimi bilgisi ve deneyimi olmadan gerçekleştirilemez. Sonuçta bugün birçok küçük ve orta ölçekli işletmelerde gözlemlediğimiz gibi Ar-Ge projesi olarak sunulan projeler Ar-Ge’den uzak sadece teşvik alabilmek için sunulan bilgi eksikliği olan en basit kavramların yanlış sunulduğu projelerden öteye geçememektedir. Ülkemizde ve dünyada makine mühendisliği eğitimi, alması gereken dersler, öğrenmesi gereken bilim dalları nerdeyse standartlaşmıştır. Dört yıllık bir öğrenim süresi öğrencinin mesleğini icra ederken bilmesi gereken temel bilimler, temel mühendislik bilimleri ve temel makine mühendisliği meslek derslerinden oluşan bir süre için tasarlanmıştır. Bu eğitim mühendislik için olmazsa olmaz bir koşuldur. Öğrenci kendisine tanınan staj imkânlarıyla öğrendiği temel bilgilerin uygulamasını sanayide öğrenir. Ancak, mezun  mühendis eğitimini esas çalışacağı sahada işyerinde tamamlayacaktır. Buradaki uzmanlaşma sürecini bizler mümkün olduğunca kısaltmaya ve öğrenimi süresince yapacağı staj ve projeler ile azaltmaya çalışmaktayız. Bu diğer meslek  dallarında: örneğin tıpta mezuniyet sonrası dört yıl uzmanlık, ya da avukatlı kta mezuniyet sonrası iki yıl stajerlik gibi doğal bir öğrenme sürecidir.”

 

AR-GE TEŞVİKLERİNDE DÜZENLEME YAPILMALI

Son yıllarda yapılan Ar-Ge teşviklerinin üniversite sanayi işbirliği yolunda yapılan çalışmalara hız kazandırdığına değinen Prof. Dr. Kılıç, henüz gerçek anlamda istenen düzeyde hedeflere ulaşmaktan uzak olunduğunu söylüyor. Teşviklerin sanayi ayağının yanında üniversitenin ve akademisyenlerin gerçek anlamda işbirliğini sağlaması için üniversiteye yönelik teşvik yöntemi ve özellikle devlet üniversitelerinde bu konudaki mevzuatın düzenlenmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Kılıç, “Ar-Ge merkezlerinin üniversite bünyesinde oluşturulması ve bunlara yönelik mevzuatın düzenlenmesi,sanayi ve üniversitenin işbirliğini arttırmanın yanında yetişmiş elemanların eğitiminin daha donanımlı olarak sağlanmasını ve kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayacaktır”

diyor.

Üniversiteler göz ardı edilerek her bir kuruluşun kendi Ar-Ge merkezini oluşturması nın çalışmalarının gerek buralarda istihdam edilecek personel bulunması ve gerekse kaynak israfına neden olacağı, üniversite sanayi işbirliğine zarar vereceği ve üniversitelerin Ar-Ge çalışmalarını zayıflatacağını düşündüğünü belirten Prof. Dr. Kılıç şöyle devam ediyor: “Diğer taraftan kendi Ar-Ge merkezini kuramayacak olan işletmeler için teknoloji geliştirmede üniversiteler destek vermeye devam edeceklerdir. ABD ve AB’nin gelişmiş ülkelerinde olan üniversite sanayi işbirliğini oluşturmak için üniversiteler ve sanayi işbirliği konusunda altyapı ve mevzuat düzenlemelerin yapılarak işbirliği ortamının hızla iyileştirilmesi vakit geçirilmeden uygulamaya konulması gerekmektedir.”

 

OTEKON 2010 HAZİRAN’DA

Bölümün otomotiv sanayinin yetişmiş eleman ihtiyacını karşılamak ve sektördeki mühendislerin mesleki bilgilerini geliştirmek için 2007 yılında Tofaş ve    Torino Politeknik Üniversitesi ile ortak olarak ‘Otomotiv mühendisliği tezsiz yüksek lisans programı’nı başlattığını aktaran Prof. Dr. Kılıç, “İngilizce olan programın derslerinin yüzde 40’ı tele konferans ile Torino Politeknik Üniversitesi öğretim üyelerince verilmektedir.

Bu program başarıyla devam etmektedir. Yine bölümümüz girişimleriyle Mühendislik Fakültesi bünyesinde Türkiye’de ilk olarak Otomotiv Mühendisliği Bölümü açılmıştır” diye konuşuyor.Prof. Dr. Kılıç son olarak makine sektörü  firmalarını ve çalışanlarını 7-8 Haziran 2010’da gerçekleştirilecek olan ve iki yılda bir düzenlenen Otomotiv Teknolojileri Kongresi’nin beşincisi Otekon 2010’a davet ediyor.

 

Prof. Dr. Muhsin Kılıç

Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Makine

Mühendisliği Bölüm Başkanı

“Makine sektörü firmalarını ve

çalışanlarını 7-8 Haziran 2010’da

gerçekleştirilecek olan ve iki yılda bir

düzenlenen Otomotiv Teknolojileri

Kongresi Otekon 2010’a davet ediyoruz.”

 

 

SPOT:

 

“ Ar-Ge merkezlerinin üniversite bünyesinde oluşturulması

ve bunlara yönelik mevzuatın düzenlenmesi,

sanayi ve üniversitenin işbirliğini arttırmanın yanında

yetişmiş elemanların eğitiminin daha donanımlı olarak

sağlanmasını ve kaynakların daha verimli kullanılmasını

sağlayacaktır.”