Makine Sanayii Sektör Platformu’na (MSS P) üye dernek, birlik ve odalarile akademisyen ve firma temsilcilerini bir araya...

Makine Sanayii Sektör Platformu’na (MSS P) üye dernek, birlik ve odalarile akademisyen ve firma temsilcilerini bir araya getirdiğimiz MSS P Focusbaşlıklı sayfalarımızda; artık üyelerimizi tanıtarak yaptıkları faaliyetleri yönetim kurulu başkanlarının ağzından dinleyeceğiz. Bu sayımızdasayfalarımıza Akışkan Gücü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Dalkıran’ı konuk ettik.

Dünyada sektörün nabzınıtutan Avrupa Akışkan Gücü Derneği’ne (CETOP) üye olanAkışkan Gücü Derneği (AKDER),ülkemizde aynı zamanda bir ilkeimza atarak Ulusal Akışkan Gücü EğitimMerkezi’ni (UAGEM) hayata geçirdi.

Makine Sanayii Sektör Platformu’nun üyesi olan AKDER’in 9. Dönem YönetimKurulu Başkanı Fikret Dalkıran ile derneğin kuruluşu ve faaliyetleri üzerinegörüştük.

Makine sektörünün önemli kilometretaşları arasında bulunan akışkanlar mekaniği konusunda üretim yapan ihracat ve ithalat konusunda faaliyet gösteren firmaları temsil eden AKDERyıllardır üyelerine hizmet veriyor.

Söz konusu sistematiğin pratiğe indirgenmiş şekli olan hidrolik ve pnömatik konularının uygulayıcılarını bünyesinde bir araya getiren AKDER, sektör önderlerini1993 yılında makine sektörünündoğduğu Perşembe Pazarı’nda buluşturdu.

Davet edilen 28 firma temsilcisiile yapılan görüşmeler neticesinde,tabanın bu oluşumu desteklediği görülünce,kuruluş çalışmalarının derhalbaşlatılması için tüzük hazırlamakomitesi kuruldu. 19 seneden bu yanahizmet veren Akışkan Gücü Derneği,Perpa Ticaret Merkezi’nde çalışmalarınısürdürüyor.

AKDER ne zaman kuruldu?

Derneğimiz 3 Şubat 1993 tarihinde İstanbul, Karaköy’de kuruldu. Odönemde sektörün önde gelen isimleri bir dizi toplantılar gerçekleştirerek böyle bir derneğin kurulmasını müzakere etti. Derneğin fikir aşamasındanbugüne kadar geldiğimiz süreçte, artıkderneğimizin 9. dönem çalışmalarınıyürütüyoruz.

AKDER’in kuruluş amacı nedir?

Bunu bir sürü madde halinde size verebilirim; ama ilk kurulduğumuz yıllarda önemli olan sektörümüzü öne çıkarmaktı. İş kolumuzda faaliyetgösteren üretici, ihracatçı, ithalatçı,temsilci ve satıcı statüsündeki firmalarıbünyemizde toplamaya çalışmamız ana gayelerimiz arasında yer alıyor. İkinci amacımız danışma ve tavsiye merkezi olarak üyelerimize ve tüketicilerehizmet vermek. Problemleri tartışmak,çözüm üretmek ve bilgilendirmek. Eğitim kurumları ile eş güdümlü çalışmak ve araştırma projelerini teşvik etmek.

Personel eğitimi için işbirliğine gitmek,istatistiki bilgiler üretmek. Teknik standart, yönetmelik ve uygulamaların güncel hale gelmesi için ilgili birimlere öncülük etmek. Yurt içi ve dışı fuarlaratoplu katılım sağlamak. İş kolumuzda ticari ahlakın korunmasına ve alan ile satan arasındaki hukuku gözlemek.Endüstride tanınmış, kaliteyi garantieden yöntemlerin kullanılması vegeliştirilmesini teşvik etmek. Yurt dışı seyahat ve fuarlar vasıtasıyla ihracat imkanları yaratmak. Ülke ekonomisinefayda sağlayıcı teknoloji transferleriniteşvik etmek, kullanıcıları bilinçlendirmek.Üyelerin genel ilgilerine uygun iş,pazarlama ve ticari bilgileri sağlamaolarak sıralanabilir.

AKDER’in üye profili hakkında bilgiverir misiniz?Üyelerinizin yüzde kaçı ihracat yapıyor?

Derneğimizin bugün itibariyle üyesayısı 68’dir. Bu üyelerin illere göre dağılımışöyle: İstanbul (37 üye), Ankara(10 üye), İzmir (6 üye), Bursa (4 üye),Konya (3 üye), Kocaeli (2 üye) ve Denizli (1 üye), Eskişehir (1 üye), Aydın (1 üye),Gaziantep (1 üye), Tekirdağ (1 üye) temsilediliyor. Üyelerimizin yaklaşık yüzde 50’si ihracat gerçekleştiriyor. Söz konusu firmaların yüzde 51’i sadece hidrolik, yüzde 18’i sadece pnömatik ve kalan yüzde 31’i de hem hidrolik, hemde pnömatik konusunda hizmet veriyor.AKDER’e kayıtlı üyelerimiz, yaklaşık3 bin 500 kişi civarında sektöre direkt istihdam sağlıyor.

AKDER kuruluşundan bu yana ne gibi çalışmalara imza attı?

AKDER her şeyden önce sektör temsilcilerini bir araya getirdi. Ve gerçektenbu oluşumda da sektöre layık olanları bünyesinde topladı. Ticarette, imalatta bütün etik değerleri koruyabilen,kendilerini geliştirebilen ve sektöre katkı sağlayabilen firmalarla çalışıyoruz.Avrupa Akışkan Komitesi’ne(CETOP) üye olduk.

Bu çok önemli birgelişim atağıdır. Söz konusu komiteye Avrupa’da 17 ülke üyedir ve bunlardan biri de bizim ülkemizdir. CETOP’asenelerdir çeşitli istatistikler hazırlayıp paylaşıyoruz. Onlar da bizlerle Avrupa ve diğer ülkelerin rakamlarını paylaşıyorlar.Bu rakamlar, bilgiler bizler için bir perspektif oluşturuyor ve ufkumuzu açıyor. Ortak konuları masaya yatırıp,hangi sektörlerde, nasıl yatırımlar yapıp, nasıl bilgilendirmeler yapabilirizdiye birbirimize referans bilgiler veriyoruz.

Üyelerimizin yaklaşık yüzde 50’si ihracat gerçekleştiriyor. AK DERüyeleri yaklaşık 3 bin500 kişilik istihdam sağlıyor.

TSE ile işbirliği yaparak sektörel standartlarınçıkarılması konusunda katkı sağlıyoruz. Yine TSE ile birlikte bir ayna komite kurarak yeni Avrupa standartlarının taslak metinlerine Türkiye görüşübelirtiyoruz. Oluşturulan komitede sanayidesektörün elemanlarını, deyimleri,aktiviteleri standartlaştırıyoruz.

İki veya üç yılda bir yapılan Ulusal Hidrolik ve Pnömatik Kongre ve Sergileri’ne (HPKON) en büyük katkıyı sunuyoruz.HPKON’a hem Avrupa’daki, hem de ülkemizdeki önemli temsilcileri çağırıyoruz.Söz konusu organizasyonda yeni gelişen teknolojileri birbirimize aktarıyoruz,konferanslar ve workshop’lar düzenliyoruz. Son yıllarda üzerinde,çok durduğumuz ve emek verdiğimiz konu ise sektörel mesleki eğitim alanında oldu. Ulusal Akışkan Gücü EğitimMerkezi (UAGEM) adı altındaki yapımızı 2010 yılında hizmete açtık.

AKDER’in sektöre yönelik eğitim çalışmaları var mı?Bunlar hakkında bilgi verir misiniz?

Son birkaç yıldır eğitim konusuna özel önem veriyoruz. UAGEM adı altında eğitim merkezi kurduk. Bu merkezi derneğimiz bünyesinde bir iktisadii şletme olarak yürütüyoruz. Merkezimiz 2010 yılında hizmete başladı.Öncelikli hedefimiz kendi üyelerimizin teknik elemanlarına eğitim vermek,sonra sanayi tesislerinde akışkan gücü sektöründe, bakım hizmetlerinde çalışanlara ve üniversitelerimizde konuyaözel ilgi duyan öğrencileri donanımlıhale getirmektir. Eğitimlerimiz esas olarak İstanbul Sanayi Odası Vakfı’nın(İSOV) Akatlar’daki mesleki eğitim kompleksinde bedelsiz olarak tahsis edilen yerde veriliyor.

Bunun yanı sıra ihtiyaca göre sanayi tesislerine de gidilerek işe ya da tesise özel eğitimler düzenleniyor. Ayrıca Akatlar’daki okulun talebeleri hidrolik, pnömatikve otomasyon derslerini almak için laboratuvarları kullanıyor. Üyelerimizden gelen yardımlarla çok büyük ve kapsamlı bir laboratuvar oluşturduk.

Söz konusu laboratuvarlardan haftanın üç günü öğretmenler ve okultalebeleri istifade ediyor. Üniversite talebelerinden hiçbir ücret alınmıyor.Onlara temel eğitimler veriliyor.Diğer üç günde de sanayide faaliyet gösteren personel cüzi bir ücret karşılığında faydalanıyor. Bugüne kadar merkezimizde 500 civarında mühendis ve teknisyene eğitim verildi. Çalışmalarımız tecrübe kazandıkça dahada genişliyor.      

Dernek olarakdesteklediğimiz Turqum markasını bütünüreticilerin çok iyi kullanması lazım. Sözkonusu marka devlet güvencesi gibi firmalara fayda sağlıyor.

Eğitim süreci ne kadarlık bir dönemi kapsıyor?

Eğitimler devamlı sürüyor. Üç ayda bir programımız yayınlanıyor. O program bitinceyenisini tekrar yayınlıyoruz. CETOP tarafından özellikle İngiltere’de bu konuda çok ciddi eğitimler yapılıyor. Eğitimler‘Level (Seviye) 1-2-3’ şeklinde bölümlere ayrılmış durumda. Biz şu anda daha çok ‘Level 1’ düzeyinde eğitim imkanı sunuyoruz.

Çok yakında da ‘Level 2’ ve hatta‘Level 3’ düzeyinde, CETOP’tan onaylı sertifikalarımızı da vereceğiz. Böylelikle eğitimden geçen insanların elinde eğitim pasaportu gibi bir sertifika olacak. Bu pasaportla Avrupa’da da iş bulabilecek.Böyle bir çalışmayı da Türkiye’de ilk kez AKDER gerçekleştirecek.

Yaptığınız bu çalışmalarda MakineTanıtım Grubu’nun (MTG) size herhangi bir katkısı oldu mu?Bizim dernek olarak ciddi boyutlarda gelirlerimiz yok. Sadece üyelerimizin aidatları ile yaşıyoruz. Bir miktar dayaptığımız eğitim seminerlerinden para geliyor; ama o kendini karşılamıyor. Bu nedenle Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği, Makine Tanıtım Grubu’nun (MTG) ciddi maddi desteği var. Hazır yeri gelmişken AKDER adına tekrar teşekkürlerimizi sunarım.

Türkiye’de hidrolik ve pnömatik sektörünün geçmişi hakkında bilgi verir misiniz?

Makinelerin en teknoloji ağırlıklı bileşenleri hidrolik ve pnömatik ürünlerdir.Hidrolik ve pnömatik sektörü, ülkemizin makine imalat sektörü ile paralel bir gelişme gösterir. Dolayısıyla 1960yılı öncesi için bir hidrolik pnömatik sektöründen bahsedemeyiz. O dönemlerde çalışmakta olan fabrikalara yedek parça temini için talep olabilmekte,bunlar da ithalat yoluyla karşılanmakta idi. Sektörün asıl gelişimi 1960 sonrasımakine imalat sanayinin de kıpırdanmaya başlaması ile hız kazandı.Hidrolik sektörünü 1970’li yılların öncesinde Karaköy’deki bazı küçük firmalar oluşturuyordu.

Uçak artıklarından,Avrupa’dan gelen eski makinelerdeki hurdalardan ayırdıkları ölü pompalar,valflerden bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı.Ama 1970’li yılların başında bazı makinelerin üretimi başladı. Böylelikle hidrolik sektörü 1970’li yıllarda daha derli toplu bir oluşum sürecine girdi.

O dönemlerde firmalar daha çok yurt dışından lisans satın alarak iş yapardı.Burada makineler için yeniden proje çizmek, kısacası Amerika’yı yeniden keşfetmek istemezlerdi. Bu tür yol kestirmeden gitmektir. Üretimini yapmak, onlara denetlettirmek gibi imkanlarımız vardı.Herhalde hidrolik sektöründe mühendis olarak başlayan en eskilerdenbirisi de benimdir. 50 yıldır sanayinin içindeyim, 40 yıldır da hidrolikle uğraşıyorum. Piyasada özellikle 1970’li yıllarda paranız olsa dahi yeni bir hidrolik parça, pompa bulamazdınız.

Bir ya da iki tane bayi, temsilci gibi yer vardı, bunlarda da paranız olsa bile gümrükten mal çekemiyordunuz.Sıkıntılı ve standart olmayan makineler üretmeye mecbur kalıyordunuz. 1970’liyılların sonuna doğru önemli firmalara çılmaya başladı.Bugün ülkemizde 500 adedin üzerinde pompa yapan firma var. Türkiye’de artık dünyanın en yüksek teknolojisine sahip pompalar, vanalar üretiliyor.

FİKRET DALKIRAN kimdir?

Uşak’ta 1943 yılında doğdu. Sanat Enstitüsü’nü bitiren Dalkıran; üç yıl makine teknikerliği okudu. 1969 yılında Yıldız Üniversitesi’ni bitirdi.17 yaşından beri sanayinin içerisinde yer alan Dalkıran; 1970’li yıllarda hidrolik pnömatik sektörüne girdi.Türkiye’de hidrolik ve pnömatik konusunda faaliyet gösteren ilk mühendislerden biri olan Dalkıran;İstanbul Sanayi Odası’nda 20 yıldır görev alıyor. İki dönem İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyeliği yaptı.Fikret Dalkıran aynı zamanda üç dönemdir Makina ve Aksamları Grubu Komite Başkanı olarak faaliyet gösteriyor ve Akder’in 9. DönemYönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarına devam ediyor.

Bugün Bosch Rexroth grubu dünyanınen büyük pompa üretim tesisini Almanya’da değil, Avrupa’da değil;Türkiye’de Bursa’da açtı. Bu, Türkiye için çok büyük bir olaydır. 900 bin metrekarede üretim yapıyor. Dünyanınen büyük firmalarından birinin pompa üretim tesisi Türkiye’de bulunuyor. Bugünekadar bu ürünler önce Avrupa’yaihraç ediliyor sonra tekrar Türkiye’yeithal ediliyordu. Avrupa’ya gidip ürünler bize oradan geliyordu.İlk defa bu ayBursa’da üretip bize teslim etmeyebaşladılar.

Ülkemizdeki hidrolik pnömatik sektörünün bugünkü durumu hakkında bilgi verir misiniz?

Hidrolik ve pnömatik sektörünün bugünkü durumu fevkaladedir, gelecektede çok daha iyi olacağı söylenebilir. Şuan hidrolik elemanlarda her şey üretilmiyor;fakat her türlü hidrolik makine üretiliyor. Kısmen parça ithalatıyapılıyor; ama makine ve sistem haline getirilmesi Türkiye’de çok iyi seviyelerdedir.Artık ülkemizde demir çelik tesisleri kurulabiliyor. Dünyaya makine ihracatı yapılıyor. Bugün için oldukça hareketli bir piyasamız olduğunu söyleyebiliriz.

Bir yandan 12 milyar doları aşan makine ihracatı için hizmet verilirken diğer taraftan yerli kullanım için makine imalatı da bu ürünlerimizi talepediyor. Çalışan tesislerin yedek parçatalebi de yine sektörümüz tarafından karşılanıyor. Ben bunun yüzde 80’ininhidrolik makine üretenlerin oluşturduğunu düşünüyorum. Bugün Durmazlar,Baykal, Coşkunöz gibi firmalar senede her biri 4-5 bin makine yapıyor. Bununda yüzde 80-85’i dünyaya ihracat ediliyor.Bu arada doğrudan ürün ihracatı yapan üyelerimizin sayısı da her geçen gün artıyor.

Daha önce temsilcileri vasıtasıyla ülkemizde faaliyet gösterenglobal şirketler, artık doğrudan Türkiye şubelerini açma yönünde hareket ediyor.Yaptığımız hesaplamalar 2011 yılı ülke içi hidrolik satışlarının 300 milyoneuro, pnömatik satışlarının 110 milyoneuro olmak üzere toplam akışkangücü olarak 410 milyon euro olduğunu gösteriyor.

Yürürlüğe giren; Hidrolik ve PnömatikSilindirler ile Hidrolik Pompa veMotorlar için hazırlanan Turqum şartnamesi ve Turqum’un sektörünü ziçin öneminden bahseder misiniz?

Turqum markasını bütün üreticilerin çok iyi kullanması lazım. Biz bunu dernek olarak destekliyoruz. Turqum şartnamesi için katkıda bulunduk. Söz konusu marka devlet güvencesi gibi bir fayda sağlıyor. Biz bu markayı ilave bir garanti olarak görüyoruz. Alıcılar uygun fiyat olsa dahi performansına güvenmediği firmalar ile çalışmak istemez.Ancak böyle Turqum gibi devlet garantisini çağrıştıran veya ürün için referans veren ek markanın ihracatçılarımıza ilave bir destek sağlamasını olumlu olarak değerlendiriyoruz.

Turqum markasını ürünün üzerine koymak, yerleştirmek, referans vermek önemli bir durum. Her üretici ürünlerinde bir destek sağlayacak. Eskiden musluk alırdınız, üzerinde TSE işareti vardı. Bu bir güvenceydi tüketici için.Makinelerde de Turqum çok önemli.

AKDER’in üniversite ve meslek örgütleriyle beraber yürüttüğü çalışmalar / projeler var mı?

Üniversitelerle sadece eğitim konusunda ilgili öğrencilere eğitim verilmesi konusunda bir işbirliğimiz oluyor. Ancak gelecekte işbirliği alanlarını genişletmek, yeni projeler ortaya koymak istiyoruz.

Makine Mühendisleri Odası (MMO) ile iki yada üç yılda bir yapılan Hidrolik ve Pnömatik Kongre ve Sergileri için işbirliği yapıyoruz. Son aylarda eğitim konusunda da imzaladığımız bir protokol ile de işbirliğimiz genişliyor.

Türkiye makine üreticiliği bakımından sizce ne durumda?

Türkiye makine üreticiliğinde son yıllardaciddi bir mesafe kat etti. İhracatrakamları da bu durumu açık olarak gösteriyor. Neredeyse sıfır noktasından 12 milyar dolar makine ihracatınaMakine sektörünün sıfır noktasından 12 milyar dolar ihracat rakamına ulaşması bizce büyük bir başarıdır. Bunedenle Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği ve MakineTanıtım Grubu’nu (MTG) destekleri ve çalışmaları nedeniyle kutlarım gelinmesi bizce büyük bir başarıdır.

Ayrıca her yıl da yüzde 20 civarında bir artış devam ediyor. Dünya ekonomik krizi ve malum Orta Doğu krizleri olmamış olsaydı daha iyi bir noktaya gelebileceğimizi söyleyebilirdim. Biz ülkemizin makine ihracatının 2023 yılıiçin hedeflenen 100 milyar dolar kotasına ulaşarak önemli bir katkı sağlayacağımıza inanıyoruz.

Sektöre bakıldığında size göre en büyük problem nedir? Bu sorunlar içinsizce ne gibi önlemler alınabilir?

Sektörün en önemli sorunu bizce kalitesiz mal ve hizmet sunumudur. Uzak Doğu’dan bazı ürünler çok kalitesiz ve ucuza geliyor. Tüketicinin bilinçli ve bilgili olmaması halinde maalesef önemli zararlarla karşılaşılıyor.

Bunun için ben zamanında Sanayi Odası’nda ve Bakanlığı’nda çok mücadele verdim.Piyasa araştırması gibi bir organizasyon kuruldu; ancak çok fazla işlevsel olduğunu söyleyemem. Biz işte tambunun için standart ve eğitim konusuna önem verdik.

Makine üreticileri makineyi kendileri kullansa kesinlikle kalitesiz ürünleri tercih etmez. Ama satıyor, biryıl da garanti veriyor. O malzemeyi beşkere değiştirse bile kaliteli malzemeye vereceği ücrete kıyasla çok daha karda olduğunu düşünüyor.

Bu doğru bir şey değil. Servis, makinenin genel kayıtları ve genel giderler düşünüldüğündeen pahalı malzeme bunlardır. Bizim üreticilerimiz veya kullanıcılarımız ogünlük işlerini halledebilmek için bunu yapıyor; ama bu yanlış. Hem kendi markalarına, hem de kendi ürünlerine zarar veriyorlar. Taklit ürünlerle mücadele edilmelidir.

Tüketicinin bilgilendirilmesidevam etmelidir. Bununharicinde kalifiye eleman sıkıntılarımız mevcut. Biz de bunun için AKDERolarak eğitimlerimizi başlattık. Hem sektör, hem de sanayici adına kalifiye eleman önemli bir sıkıntıyı oluşturuyor.Bunları çözmede az da olsa katkımız olsun istedik.

AKDER olarak 2012 yılına nasıl başladınız ve geleceğe yönelik projeleriniz nelerdir?

Biz 2012 yılı başında yeni yönetim kurulu olarak bir değerlendirme yaptık.Bir danışmanlık firmasından da destek alarak bir SWOT analizi çalışması gerçekleştirdik. Bu analiz ile yeni üyelikler, kamu kuruluşları ve üniversitelerle ilişkiler, eğitim konusunun yaygınlaştırılması gibi konularda kararlar aldık. Bu konular üzerinde halen çalışmalarımız sürmektedir.