Dünya ekonomisi 2008 yılında başlayanve küresel ölçekte 2009 yılında daralmayayol açan krizin ardından 2010 ve 2011...

DÜNYA EKONOMİSİ

Dünya ekonomisi 2008 yılında başlayanve küresel ölçekte 2009 yılında daralmayayol açan krizin ardından 2010 ve 2011 yıllarında beklentilerin üzerinde büyüme hızlarına ulaşmıştı. Dünya ekonomisi 2009 yılında yüzde 0,5 küçüldükten sonra 2010 yılında yüzde 5,1,2012 yılında ise yüzde 3,8 büyümüştü.Ancak 2011 yılının ikinci yarısındanitibaren toparlanma yavaşlamaya başlamıştır.Bu yavaşlamaya bağlı olarak dünya ekonomisi 2012 yılında yüzde 2,6 oranında büyümektedir. Büyümedeki yavaşlama hem gelişmiş ülkelere, hemde gelişen ülkelere yaygınlaşmıştır.

2012 yılında gelişmiş ülkeler yüzde 1,3ve gelişen ülkeler ise yüzde 5,1 büyüme göstermektedir. 2013 yılında ise dünya ekonomisindeki büyümede sınırlı bir toparlanma beklenmektedir. 2013 yılında yüzde 2,8 oranında bir büyüme öngörülmektedir. Gelişmiş ülkelerde büyümenin yüzde 1,5’e, gelişen ülkelerdeise yüzde 5,6’ya çıkması beklenmektedir.2013 yılında dünya ekonomisi önünde dört önemli risk bulunmaktadır.Bunlardan ilki Avrupa Birliği Euro Bölgesi’nde borç sorununun çözümsüz kalması ve euronun dağılması riskidir.İkinci risk ABD’de mali uçurumadı verilen sıkıntıya yol açacak vergi indirimleri ve harcama kısıntıları konusunda uzlaşma sağlanamamasıdır.

Bu koşullarda ABD’nin resesyona girmesi veya kredi notunun düşmesi olasılıkları bulunmaktadır. Üçüncü risk Çin’de başlayan yavaşlamanın derinleşmesi ve Çin’in üstü örtülen sorunlarının ortaya çıkarak dünyanın geri kalanınıda olumsuz etkilemesidir. Son risk ise bunların hepsinin birlikte gerçekleşmesi ve küresel ekonominin önemli bir durgunluğa girmesidir.2013 yılına girerken bu olası riskler karşısında gelişmiş ve gelişen ülkeMerkez Bankaları para politikalarını gevşetmeye devam etmektedirler. Bir yandan bilançolarını büyütürken diğer yandan daha düşük faiz oranlarını uygulanmaktadır.2012 yılında dünya ekonomisinde görülen yavaşlamanın ve sıkıntıların dünya ticareti üzerindeki etkisi ise oldukça sınırlayıcı olmuştur.

2009 yılında yüzde 21,7 daralan dünya mal ticareti değer olarak 2010 yılında yüzde 23,4 ve 2011 yılında ise yüzde 18 genişlemiştir.2012 yılında ise dünya mal ticaretinde genişleme miktar olarak yüzde 2,5 vedeğer olarak büyüme ise ancak yüzde1 olmuş ve 18 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında ise dünya mal ticaretinin miktar olarak yüzde4,5; değer olarak ise yüzde 5 büyümesi öngörülmektedir.2012 yılının önemli bir bölümündedolar, euro ve diğer para birimleri karşısında güçlü kalmıştır.

Ancak Eylül ayından itibaren FED’in parasal genişlemeyi artırması ile birlikte dolar zayıflamaktadır. 2013 yılında dolar ve euronun yönünü bu ülkelerdeki mevcut riskler ve büyüme oranları belirleyecektir.Euro-dolar paritesinin dar bir dalgalanma bandı içinde kalması beklemektedir. Emtia fiyatları ise 2012genelinde zayıf kalmıştır. 2013 yılında emtia fiyatlarında sınırlı artışlar olabilecektir.

TÜRKİYE EKONOMİSİ

2012 yılında Türkiye ekonomisinde temel hedefler cari açık ve enflasyon riskinin yönetilmesi, bunun için ekonominin soğutulması ile “Ekonomide dengelenme” yani büyümenin daha çok dış talep temelli sağlanması olmuştur.Bu temel hedeflere yıl sonunda önemli ölçüde ulaşıldığı görülmektedir.2012 yılında cari açık ve enflasyon önemli ölçüde kontrol altına alınmıştır.Cari açık yıl sonunu 53-54 milyar dolar,enflasyon ise yüzde 6,5-7 aralığında kapatmaktadır.

Cari açık ve enflasyonun kontrol altına alınmasına yönelik ekonomiyi soğutma politikalarınınd iğer sonucu ise ekonomik büyümede görülen yavaşlama olmuştur.2010 ve 2011 yıllarında görülen hızlı ekonomik büyümenin ardından 2012yılında büyüme önemli ölçüde yavaşlamış olup ilk dokuz ayda yüzde 2,6olarak gerçekleşmiştir.

Yıl genelinde yüzde 3’e yakın bir büyüme olacaktır.Büyümede yavaşlamanın temelini iç talebin yani hane halkı tüketim harcamaları ile yatırımların gerilemesi oluşturmaktadır.Ekonomide dengelenme hedefine de büyük ölçüde ulaşılmıştır. Büyüme dış talep kaynaklı gerçekleşmiş olup 3,5 puan net ihracat katkısı olmaktadır.Tüketim ve yatırım ise bu yıl büyümeye negatif katkı sağlamaktadır.Ekonomik risklerin kontrol altına alınması ve sürdürebilir bir büyümeye geçişin ödülü ise Türkiye’nin kredi notunun 18 yıl sonra yeniden yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkarılması olmuştur.

Böylece Türkiye son 10 yıldır ekonomisinde sağladığı normalleşme ve iyileşmenin karşılığını gecikmiş de olsa almaktadır.Türkiye sürdürülebilir büyüme sürecine girmesi ile birlikte önümüzdekiyıllarda yüzde 4-5 aralığında daha makul ve ölçülü büyüyecektir. Nitekimaçıklanan orta vadeli programda 2013yılı için büyüme yüzde 4, 2014 ve 2015yılları için ise yüzde 5 olarak öngörülmüştür.Büyümenin temel kaynağını yine net ihracat oluşturacak olmaklabirlikte iç tüketim ve yatırımlarda da 2013 yılında ölçülü artışlar beklenmektedir.

Böylece iç talep 2013 yılındanitibaren büyümeye yeniden katkı sağlamayabaşlayacaktır.2013 yılında makul büyüme ve içtalepteki genişleme öngörüsüne bağlıolarak cari açık 58-60 milyar dolar ileyönetilebilir seviyede kalacaktır. 2019 yılında enflasyonda da görünüm aşağı yönlüdür. Tüketici enflasyon yüzde 5,5-6 arasına kadar inebilecektir.

2013 yılında hedeflere ulaşılması halinde bir ikinci derecelendirme kuruluşundan (Moodys) daha yatırım yapılabilir ülke notu alma olasılığı çok yüksektir.Türkiye yatırım yapılabilir ülke notunun getirilerini 2019 yılından itibaren dahafazla yaşayacaktır. Özellikle yeni yatırım teşvik sistemi ile birlikte doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artmaya başlayacağı bir yıl olacaktır.

MERKEZ BANKASI PARA VE KUR POLİTİKASI

Merkez Bankası son 2,5 yıldır önemli politika değişikliklerine ve politika aracı çeşitlemelerine gitmektedir.Zaman zaman eleştirilmesine karşın özellikle dünyada yaşanan belirsizliklerve gelişmiş ülke Merkez Bankaları’nınuyguladığı çok geniş para politikalarına karşı TC Merkez Bankası’nın uyguladığıesnek para politikası başarılı olmaktadır.Merkez Bankası’nın 2012 yılına girerkentemel iki hedefi fiyat istikrarı (enflasyon)ile finansal istikrar (cari açık)risklerinin yönetilmesi olmuştur.Merkez Bankası bu iki hedefe yönelik olarak yılın önemli bir bölümünde oldukça sıkılaştırılmış bir para politikası izlemiştir. Merkez Bankası kredi genişlemesiniyüzde 15’ler seviyesinde tutmuş,piyasa bırakılan likiditeyi önemli ölçüde sınırlamış ve piyasayı fonlama faizlerini yılın ilk yarısında yüzde10’unun da üzerine çıkarmıştır.

Ağustos ayından itibaren ise fonlama faizleri önemli ölçüde düşerek yüzde 5,6’yakadar inmiştir. Ancak Merkez Bankası kredi koşulları ile likidite olanaklarını sıkılaştırmayı sürdürmektedir. Merkez Bankası yıl genelinde Türk lirasının değeri konusunda da oldukça hassas olmuştur. Türk lirasının aşırı değerlenmesine veya aşırı değer kaybına izin vermemektedir. 2012 yıl genelinde Merkez Bankası Türk lirasının değerlenmesiniönlemek için agresif şekilde döviz rezervi biriktirmeye yönelmiştir.Döviz ve altın rezervini 35 milyar doların üzerinde artırmış ve rezerv 120 milyar dolara yaklaşmıştır.Merkez Bankası’nın 2013 yılında sürdürülebilir büyüme ile fiyat istikrarı ve finansal istikrarı bir arada gözeten bir para ve kur politikası izlemesi beklenmektedir.

Buna bağlı olarak Merkez Bankası temkinli ve kontrollü duruşunun sürdürecektir.2013 yılında Merkez Bankası TL faizoranlarını kademeli ve ölçülü olarakindirmeye devam edecektir. Yüzde 5,5olan politika faizi yüzde 5’e, yüzde 9olan gecelik borç verme faiz oranı dayüzde 7,5’a kadar indirebilecektir.Bunlara bağlı olarak Türk lirası faiz oranları 2013 yılında gerilemesini sürdürecektir. Ortalama TL kredi faiz oranları yüzde 10’un altına tüketici kredi faizleri ise aylık ortalama yüzde0,7’ye kadar inebilecektir.Faizlerdeki gerilemeye karşın Merkez Bankası kredi genişlemesi likidite olanaklarındaki büyümeyi sınırlamaya devam edecektir.

2013 yılında kredi büyümesi yüzde 12-15 arasında kalacaktır.Merkez Bankası Türk lirasının değeri konusunda da hassasiyetini sürdürecektir.Türk lirasının değer kaybına veya değer kazanmasına izin vermeyecektir.Bu amaçla yeni izlemeye başladığı reel efektif döviz kurunun 120-130 aralığına geçişine izin vermeyecektir.Bu beklentiler çerçevesinde Türk lirası sepet kur 2013 yılında 2-2,1 arasında dalgalanmasını sürdürecektir.

MAKİNE SEKTÖRÜ

Makine sektöründeki gelişmeleri belirleyen temel makro ekonomik gösterge yatırımlar ve yatırım harcamalarıdır.Yatırımlar 2010 ve 2011 yıllarındaönemli ölçüde büyüme gösterdiktensonra 2012 yılının ilk dokuz ayında yüzde 4,6 oranında daralmıştır. Küçülmeikinci çeyrekte yüzde 7,2, üçüncü çeyrekteyüzde 7,6 olmuştur. Yıl genelinde yatırımların yüzde 4 küçülmesi beklenmektedir.Yatırımlar içinde makine ve teçhizat harcamaları ise 2012 yılının ilk dokuz ayında yüzde 8,6 oranında daralmıştır.2011 yılının ilk dokuz ayında 119,5milyar TL olan özel sektör makine ve teçhizat harcamaları 2012 yılının ilk dokuz ayında 117,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Yatırımlardaki ve makine ve teçhizatyatırımlarındaki bu gerileme makinesektörünü de olumsuz etkilemiştir.Makine sanayinde kapasite kullanımoranları ve sanayi üretim artışı zayıflamıştır.İçeride yaşanan bu yavaşlamayakarşın makine sektörü yılın ilkyedi ayında göreceli canlı dış talepile sanayi üretimini artırabilmiştir.Ancak Temmuz ayından itibaren hem kapasite kullanım oranları geçen yılın altına gerilemiş, hem de sanayi üretimi küçülmeye başlamıştır. Muhtemelen yıl ortalaması olarak yüzde 3 gibi zayıfbir sanayi büyümesi gerçekleşmiş olacaktır.

Makine ve aksamları sektöründe ihracat performansı ise Türkiye ortalamasının ve çok sayıda sektörün ihracat artışının üzerinde gerçekleşmektedir.2012 yılında ihracat yüzde 9 artarak10,4 milyar dolar olacaktır. Türkiye’de sektörel ihracat artışı (altın hariç) yüzde3 olacaktır.2013 yılında ekonomik büyüme, iç talepve yatırımlardaki kademeli toparlanma öngörülerine bağlı olarak makine sektörü için büyümenin 2012 yılının 2-3puan üzerinde olabileceği öngörülmelidir.

2012 yılında ertelen ve ötelenen yatırımlar ile yeni yatırım teşviklerininve yabancı sermaye yatırımlarındaki artış beklentisinin etkileri ile 2013 yılında özel sektörün makine teçhizat yatırım harcamaları yeniden büyümeye dönecektir. Bu da makine sektörüne yönelik talep genişlemesi anlamına gelmektedir.İhracat olanakları için ise Avrupa Birliği pazarında durağanlık ile birlikte görecelibir toparlanma beklentisi bulunmaktadır.Yakın ve komşu ülke pazarlarındaise ortalama yüzde 4 büyüme oranları yeni yatırımlar ve makine yatırımları için ölçülü artışlar getirecektir.Bu koşullar altında makine-teçhizat ihracatının 2013 yılında yüzde 10-12artarak 11,5-12 milyar dolar arasında gerçekleşebileceği öngörülmektedir.