Makine Sanayii Sektör Platformu (MSSP) üyesi dernek, birlik ve sektörel kurumları tanıtarak yönetim kurulu başkanlarının...

Makine Sanayii Sektör Platformu (MSSP) üyesi dernek, birlik ve sektörel kurumları tanıtarak yönetim kurulu başkanlarının ağzından; yaptıkları faaliyetleri dinlemeye devam ediyoruz. Bu sayımızda ise sayfalarımıza Anadolu Asansörcüler Derneği (ANAS DER ) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Başkaraağaç’ı konuk ettik.

Anadolu’nun en kapsamlı asansör imalatçılarıyla montaj ve bakım firmalarını tek çatı altında toplayan Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) 1980’li yıllarda faaliyetlerine başladı. Dernek merkez binası Ankara’da bulunan ANASDER’in bugün 5. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı görevini yürüten Hakan Başkaraağaç ile Anadolu’daki asansör firmalarının potansiyeline ve sektörde yaşanan sorunlara değindik. Üyelerinin ihracat kapasitelerini oldukça artırdıklarını belirten Başkaraağaç; İran, Irak ve Suriye’ye ağırlıklı olarak komponent gönderdiklerini söyledi.

Bir asansörün imalatında genel olarak hangi mal grupları bulunuyor?

Asansör içerisinde yan aksamları da sayarsak (cıvata, vida, elektrik kablosu gibi) yaklaşık 300 komponentin birleşmesiyle oluştuğunu görebiliriz. Sektörümüzde ayrıntı olarak çok fazla komponent olmakla birlikte esas itibariyle sistemi makine dairesinden başlarsak makine motor grubu, kumanda sistemi (asansörü elektronik sistem içerisinde denetleyen kumanda grubu), hız regülatörü; kuyu içerisinde ise asansör içi taşıyıcı kabin, karşı ağırlık, halatlar, kuyu dibi tamponları (güvenlik komponentleri) şeklinde sıralayabiliriz.

Asansör imalatı dünyada ne zaman başladı? Bu konuda öncü ülkeler hangisi?

Bugün dünyamızda harika bir dikey taşıma aracı olarak kullandığımız ve insanlığın hizmetine sunulan asansörün ilk olarak Avrupa’dan bütün dünyaya yayıldığını, günümüze kadar gelen belgelerden öğreniyoruz. Çok eski çağlarda 13. yüzyılın başlarına kadar, kaldırma araçlarının arkasındaki güç; insan ve hayvan gücüydü.

Eski Roma İmparatorluğu saraylarında, katlar arasında inip çıkan dolapların bulunduğu yazıtlardan anlaşılıyor. Orta Çağ döneminde buna benzer dolapların (asansör), manastırların duvarlarında dışarıdan faaliyet gösteren asansörlerin olduğu bilinir. Bu tür asansörlerin daha çok savunma ve korunma amacıyla yapıldığı, düşmanların gece baskınları yaparak içeriye girmesinin önlenmesi için üretildiği düşünülüyor.

17. yüzyılın başlarında Velayer adındaki bir Fransız mimar, bu ilkel aleti biraz daha geliştirerek karşı ağırlık ile daha iyi dengede çalışmasını sağladı ve bu alet elle çevrilerek hareket ettiriliyordu. Adına ise ‘Uçan sandalye’ adı verildi. Bu olaydan 15 yıl sonra Amerikalı mimar Henry Waterman, daha büyük bir dolap yaptı ve iki katlı bir binada kullandı. Böylece basınçlı hava ile çalıştırarak insan gücüne ihtiyaç kalmadığını gösterdi. Bir iş merkezine yerleştirilen ilk asansör ise Elisha Graves Otis tarafından yapıldı.

Bu asansör 23 Mart 1857 günü, New York’un Broadway semtinde beş katlı bir binaya takıldı. Asansör takılan ilk otel ise New York’taki altı katlı Fifth Avenue Hotel oldu. 1867 yılında Edoux adında Fransız mühendis uluslara- rası Paris sergisi münasebetiyle yeni bir kaldırma makinesi yaptı ve adını

‘Asansör’ (Asseneeur) koydu. Bu makine ziyarete gelen misafirleri en yük-sek noktaya kadar çıkartıp indiriyordu.1880 yılında bu kez Alman fizikçi Erner Van Siemens yeni bir buluş ortaya çıkardı. 1889 yılında Paris’te açılan bir sergide ünlü Fransız Mühendis‘Eiffel’ adını ölümsüzleştirdiği bir de asansör kurdu ve insanları zahmetsiz bu kuleye çıkararak Paris’i seyrettirdi. Dünya genelinde incelediğimiz asansör sektörünün böylelikle önemli köşe taş- larının Fransa, Amerika ve Almanya’da oluştuğu söylenebilir.

Kobi ölçeğindeki firmaların tek bir güç olup firma evlilikleri yapmaları şart yoksa küçük firmalar kurulmaya devam edecek ve üretim anlamında rekabet şansımız azalacaktır.

Asansörlerin ülkemizdeki üretim geçmişi hakkında bilgi verir misiniz?

Türkiye’de ise ilk asansör 1893 yılında Pera Palas Oteli’ne takıldı. Fransız Mimar Alexander Valley tarafından inşa edilen Otis markalı asansör 5 kişilik ve 400 kg kapasiteli olarak tasarlandı. Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği ilk yer olan otelde bulunan asansör, aynı yerde kullanılmaya devam ediliyor. Tam 15 yıl sonra ülkemizin ve Ege Bölgesi’nin incisi olan İzmir’de 1907 yılında Nesim Levi tarafından Karataş semtinde bir asansör kuruldu.

Özelikle yaşlı ve sakatların kullanımı gayesi ile yapılan bu asansör, önceleri su buharı ile çalışıyordu. Bugün ise elektrikle çalışıyor. Atatürk’ün hastalanması üzerine 1936 yılında Dolmabahçe Sarayı’na bir asansör daha inşa edildi; ancak ölümünden sonra da kapatıldı.

Normalde asansörlerin makine daireleri yukarıda olmasına rağmen Dolmabahçe Sarayı’ndaki asansörün makine dairesi bodrum katta bulunuyor. Bu asansör kullanımda iken sadece devlet başkanları tarafından kullanılıyordu.

Fakat ülkemiz için de önem teşkil eden söz konusu asansörlerin tümünün imalatı ve montajı tamamen ithal olarak başladı. 1960’lı yıllara kadar daha çok Avusturya, Almanya ve İtalya menşeli olan asansörler daha sonra montajının yapımı akabinde de imalatının gerçekleşmesiyle Türkiye’de yerli montaj sanayi ve imalatı başladı.

1970’lerden sonra yüzde 100 yerli imalat ve montaj yapılabildi. Günümüzde ise yalnızca yüksek hızlı dediğimiz 30 katlı binalarda kullanılan, yaklaşık 2-3 m/sn hızlı olan asansörlerin bazı parçaları yurt dışından geliyor. Ancak bahsi geçen parçalar da yakın bir süreçte ülkemizde üretilmeye başlanacaktır.

İlk yerli üreticiler nerelerde faaliyet gösterdi?

Komponent üreten firmalar yerel montaj firmalarına göre daha büyük ölçekli ve özvarlığı nispeten büyük kuruluşlardır. 1960’lı yıllarda döviz sıkıntısı ve buna bağlı ithalat imkansızlıkları, yerli üretici firmaların ilk tohumlarının atılmasına neden oldu. Sıkıntı çeken montaj firmaları, bizzat fabrika kurarak veya başka makine aksamı üretenleri bu sahaya girmeye teşvik ederek, yeni bir makine imal alanı tesis etti. Aksam üreticileri Anadolu’da özellikle Ankara, Konya ve Kayseri’de faaliyet gösteriyor. Son 10 yılda Ankara, Konya ve Kayseri’de çok sayıda yeni fabrika kuruldu.

ANASDER’in kuruluşu nasıl gerçekleşti?

Derneğimiz Anadolu’daki asansörcülere her türlü mesleki, maddi, manevi yardımı sağlamak adına Ankara’da
1980’li yıllarda kuruldu. Üyelerimizin sosyal yaşantı ve kalkındırılmasına yardımcı olmak amacıyla çalışmalarımıza başladık. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren faaliyetlerini etkinleştiren ANASDER; sektörün gelişmesi için araştırmalar yaparken; kurs, seminer, konferans ve panel gibi eğitim çalışmaları da düzenliyor. Amaçların gerçekleştirilmesi için gerekli olan her türlü bilgi, belge, doküman ve yayınları temin eden derneğimizde gazete, dergi, kitap gibi yayınlar ile üyelerine dağıtmak üzere çalışma ve bilgilendirme bültenleri çıkarıyor.

Üyelerimizin arasında beşeri münasebetlerin geliştirilmesi ve devam ettirilmesi için yemekli toplantılar, konser, balo, tiyatro, sergi, spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler düzenliyoruz. Bunun yanı sıra sektörümüzde yaşanan dünya çapındaki gelişmeleri yakından takip etmek için uluslararası faaliyetlerde bulunuyoruz. Yurt dışındaki dernek veya kuruluşlara üye olup, bu kuruluşlarla proje bazında ortak çalışmalar yapıp yardımlaşıyoruz. Makine Sanayii Sektör Platformu’na olduğu gibi diğer derneklerle veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek için platformlar oluşturuyoruz. Beş kurucudan oluşan ANASDER’in şu an 5. dönemi devam ediyor.

Türkiye’de yerli üretim yapan kaç firma var?

Asansör sektöründe üç tür firma vardır. Aksam üreten fabrikalar, montaj veya taahhüt işi yapan firmalarla bakım ve tamir yapan firmalar. Montaj firmaları ve bakım firmalarının sahası iç içe geçmiş durumdadır. Aksam üretimi yapan firma sayısı ülke genelinde yaklaşık 200 civarındadır. Asansöre ait parçaları, asli işleri olan başka ürünlerle birlikte üretenler de mevcut. Montaj sahasında değişik ölçeklerde 2 bine yakın firma faaliyet gösteriyor. Uygunluk değerlendirme faaliyetleri sürdürmek üzere, bin kadar firma olmasının yanı sıra asansör montaj ve bakım firması sayısının üç bine yakın olduğu tahmin ediliyor.

Hasan Başkaraağaç Kimdir?

 

Ankara’da 1967 yılında doğdu. Girne Amerikan Üniversitesi Elektrik Elektronik bölümünden 2004 yılında mezun oldu. 1984 yılında iş hayatına başladı. 1976 yılında aile şirketi olarak kurulan Raba Lift’te Genel Müdür olarak görev alıyor. Hakan Başkaraağaç, Anadolu Asansörcüler Derneği’nde Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet veriyor.

ANASDER’in üye profili hakkında bilgi verir misiniz?

ANASDER’e kayıtlı olarak faaliyet gösteren 54 firmamız bulunuyor. Üyeleri- miz içerisinde hem aksam imal eden, hem montaj yapan, hem de bakım ile uğraşan firmalar mevcut. ANASDER üyelerinin yaklaşık yüzde 30’u ihracat gerçekleştiriyor. Anadolu’nun çeşitli illerinde çalışan bu firmalar daha çok İran, Irak, Suriye, Almanya, İtalya’ya yoğunluklu olarak ihracat gerçekle- şiyor. Ankara’da bilhassa kapı, kabin ve kumanda panosu konusunda imalat sanayimiz güçlü. Üyelerimizin dağılımından bahsedecek olursam Ankara’da hizmet verenlerin daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra Anadolu’nun çeşitli illerinden üyelerimiz var.

Türkiye’de asansör sektörü ihracat rakamları nedir?

Asansör aksamı, komple asansör ve yürüyen merdiven ihracatımız 75 milyon dolar seviyesindedir. Bu miktarın artması için miktar artışının yanında, yenilikçi ürünler sunarak ve doğal avantajlarımızı kullanarak daha karlı satışlar yapmak gerekiyor. OAİB verilerinden hareketle bu konuda yaptığımız analizler neticesinde 2007–2011 döneminde küçülen ve büyüyen pazarları incelersek; asansör ihracatını etkileyen unsurların genellikle, o ülke ekonomisinde daralma, dünyadaki siyasi, teknolojik, lojistik değişimler gibi bizim elimizde olmayan türde daralma, dünyadaki siyasi, teknolojik, lojistik değişimler gibi bizim elimizde olmayan türde artan Çin malı ürünlerle özellikle Orta Doğu pazarında rekabet edemeyişimiz olduğunu da unutmayalım.

Buradan çıkacak ders, karlılıktan feragat ederek zoraki ucuz olmak, sürdürülebilir rekabet gücü yaratmaz. Biri çıkar sizden ucuz olur, bunun dışında bir özelliğiniz yoksa saf dışı kalırsınız.

Dünya ile kıyaslandığında ülkemizdeki durum nedir?

Asansör sektöründe ihracatımızın yüzde 90’ını aksam ve paket asansörlerin oluşturduğunu söyleyebilirim. Aslında sektörü iki ana dala ayırmak lazım; montaj yani taahhüt, diğeri ise aksam üretimi. Aksam üretimi kısmında Avrupa’daki bazı ülkelere benziyoruz. Bu noktada gelişmiş ülkeler olan İtalya ve Almanya gibi ülkelerle rekabet edecek seviyedeyiz. Fakat montaj konusunda dünyada eşi benzeri olmayan bir durumla karşı karşıyayız; sektörde hizmet veren çok sayıda montaj firması var.

Dünyada beş uluslararası büyük firma var, onların her ülkede yapılanmış şubeleri var ve bunlar ülke pazarının yüzde 80’ine sahiptir. Dünyadaki durum böyle. Bizde ise bu firmalar piyasanın yüzde 20’sine sahipler. Geri kalan yüzde 80’lik kısmı sayıları 3 bine yaklaşan‘asansör monte eden’ olarak tanımlanan yerel firmaların elinde.

ANASDER’in kuruluşundan bu yana yaptığı çalışmalar nelerdir?

Asansör sektöründe resmi dairelerin çıkardıkları yönetmelik gibi çalışmalarda üyelerimizi bilinçlendiriyoruz. Bakanlıkla olan ilişkilerinde teknik ve idari olarak sağlam yürütmesini veya ülke şartlarına göre oluşması için katkıda bulunuyoruz. Çeşitli yönetmeliklerin oluşum aşamasında yönlendirici ve olgunlaştırıcı anlamda biz de katkı sağlıyoruz.

1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren yönetmelik maddesi (Asansörlerin yıllık kontrollerinin A tipi muayene kuruluşlarına verilmesi) sektörde ne gibi değişikliklere neden oldu?

Söz konusu yönetmelik yürürlüğe girdi ve uygulanmaya başladı. 2012 yılı itibariyle A tipi asansör kuruluşları asansörlerin muayenesini yapıyor. Asansörün ilk montajını yaptıktan sonra asansörün servise alınması, muayeneleri belediyeler tarafından yapılıyordu. Artık bu muayenelerde A tipi asansör kuruluşları yetkilendirildi. Asansörlerin denetimi bu sayede daha iyi yapılıyor ve sektör denetimsizlikten kurtuluyor.

Ancak bu konuda da şöyle bir sıkıntı meydana geldi: A tipi muayene kuruluşlarının denetimi esnasında firmalardan gelen bir takım şikayetler oldu. Bu şikayetlerin en başta geleni elemanların bazı beceri eksiklikleri olduğu doğrultusundaydı. Bu nedenle ilk başlarda firmalar arasında sıkıntı oluştu, tam bir yeterlilik yoktu; ancak şimdi oturdu. Söz konusu yönetmelikle artık asansörler çok daha düzgün bir denetimden geçiyor.

Üniversite ve meslek örgütleriyle beraber yürüttüğünüz herhangi bir proje var mı?

Geçmişte de dernek olarak üniversitelerle ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bazı okullarda eğitim anlamında çeşitli projelerde yer aldık. Elektromekanik taşıyıcılar bölümü konusunda Ankara ve çeşitli illerde gerek meslek lisesi, gerekse üniversite seviyesinde müfredatta eğitim desteğinde bulunduk. Son yıllarda Gazi Üniversitesi’nin Meslek Yüksek Okulu bünyesinde Elektromekanik Taşıyıcılar Bölümü’nün açılmasında ve açılmasından sonraki komponent- lerin, eğitim elemanlarının oluşturulmasında katkıda bulunduk.

 

Ankara’da kapı, kabin ve kumanda panosu imalat sanayisinin güçlü olduğunu söyleyen Hakan Başkaraağaç; Anadolu’daki asansör sektörünü temsil eden ANAS DER üyelerinin daha çok İran, Irak, Suriye, Almanya ve İtalya’ya ihracat yaptığını söyledi.

Asansör imalatı sektöründe ne yönde sorunlar yaşanıyor?

Öncelikle asansörlerin binalara yapılma aşamasında problem yaşanıyor. Binalarda asansör mekanlarının (makine dairesi, kuyu boşlukları ve kapı önleri) mimari olarak standartlara uygun yapılmadığı görülüyor. Bu nedenle de asansör firmaları orada olan mekana göre imalat yaptığı için çok önemli sorunlarla karşı karşıya geliyor. Bu durumu Mimarlar ve İnşaat Mühendisleri Odası’nın çözmesi lazım. Biz bu sorunları çeşitli zamanlarda iletiyoruz. Genellikle proje aşamasında çizimler düzgün oluyor, yeterli alanın ayrıldığı görülüyor; fakat proje aşamasında işler maalesef bu şekilde yürümüyor. Bunlar elbette teknik anlamdaki sorunlar.

İdari anlamda da ülkemizin ekonomik sorunları mevcut. Asansör firması işi yapıyor; ama sonrasında müteahhitten parasını alamıyor. Çek kanununun biraz daha netlik kazanması, cezai müeyyidenin olması, söz verildiğinde yerine getirilmesi konularına açıklama getirilmesi lazım. Bunların haricinde nitelikli ve yardımcı eleman konusunda problemler var. Devletin verilerine bakıldığında işsizlik olduğu görülüyor; ancak asansör sektörüne baktığımızda her firmada eleman açığı olduğunu görmek mümkün. Buradan yurt dışına özellikle Irak, Cezayir ve Suriye’ye asansör sektöründen çok eleman gitti. Türkiye’deki toplu konutlardaki artış nedeniyle eleman açığı çok yüksek. Bunu bir an evvel doldurmamız gerekiyor.

Çin ile savaşmak için neler yapılabilir?

Makine endüstrisinin, otomasyonu kullanarak birim zamanda yaptığı iş miktarını artırması gerekiyor. Özelikle KOBİ ölçeğinde firmaların birleşip tek bir güç olup firma evlilikleri yapmaları şart. Ama Türkiye’de ‘Benim olsun küçük olsun’ sistemi çalışıyor. Bunun yanlışlığı ortaya çıktı. Sermaye ve organizasyonun büyüklüğü şu anda önem taşıyor. Yurt dışından gelen firmaların baskısı altındayız. Bu anlamda sermaye büyüklüklerini belli bir noktaya getiremezsek belirli bir zaman içerisinde Türkiye’deki asansör sektörü de düşme eğilimi gösterecektir.

Böylelikle Çin dahil olmak üzere Avrupalı rakiple- rimize karşı yarışma imkanını sağlayamayız. Şirket evlilikleri gibi bir şekilde ya da sermayeyle seviye konması yahut zorlayıcı tedbirler alınması gerekiyor. Yoksa kendi haline bıraktığımız zaman çok küçük firmalar hala kurulmaya devam edecek ve üretim anlamında rekabeti şansımız azalacaktır.

Sektörün bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?

Dış ülkeler açısından Çin’den ülkemize çok ucuz malzeme giriyor. Bu da yerli imalat sektörünün gelişmesini etkiliyor. Ayrıca kendi içimizde çok fazla asansör imalatçı ve montajcı firma var. Bu da haksız rekabeti oluştururken gerekli kaliteyi düşürüyor. Dernek olarak bazı platformlarda dile getiriyoruz. Asansör firmasının faaliyetlerine başlamadan önce yeterlilik kriterlerinin netlik kazandırılması ve kurulurken belirli bir sermaye değerinde çalışması gerektiğini vurguluyoruz. Şu anda çok küçük bir sermayeyle asansör firması olarak kurulan bir firma, gerekli açılımı sağlayamadığı için hem müşterisine, hem de sektöre sorun yaratıyor.

 Yurt dışından gelen firmaların baskısı altındayız. Çin dahil olmak üzere Avrupalı rakiplerimize karşıyarışmamız gerekiyor. Bu nedenle firmalar kurulurken ya sermayesine yönelik bir takım zorlayıcı kıstaslar gözetilmeli ya da şirketler birleşme yoluna gitmelidir.

Makine Tanıtım Grubu’nun (MTG) çalışmaları hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

MTG’nin çalışmaları ortadadır. Türk makine sanayini tanıtıcı çalışmaları sektör adına çok önemli kilometre taşları arasında yer alıyor. Özellikle fuarlarda sergiledikleri reklamlar çok dikkat çekici. MTG ile her ne kadar bire birde bir faaliyet içerisinde bulunmadıysak da, sektör adına onlara inanıyoruz. ‘Tıkır Tıkır’ isimli çalışmalarıyla dünya çapında büyük yankı uyandırdılar. Gerek sektörü tanıtmak adına gerçekleştirdikleri faaliyetler, gerekse de firmalara sağladıkları desteklerle sektör adına büyük projelerde yer alıyorlar.

ANASDER’in 2012 yılı nasıl geçti ve 2013 yılı projeleri nelerdir?

2012 yılı üyelerimizle birlikte eğitim ve resmi kurumlarla ilişkiler anlamında atılım gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu. Bu anlamda Anadolu asansör üreticileri olarak sektörel bazda gelişme gösterdik. 2013’te firmaların otomasyonu daha fazla kullanarak,üretimlerini ucuz maliyette üretmeleri konusunda önlemler alması gerekiyor. Biz dernek olarak bu yöndeki çalışmalırımızı sürdürüyoruz.

Asansörlerin belirli standartlarda paket asansör olarak komple üretilip, hızlı bir sevkiyat ve montajla projelendirilmesi gerekiyor. Asansör konusunda Orta Doğu ve Avrupa’da, Türkiye çok büyük bir önem taşıyor. Ülkemizde faaliyet gösteren firmalar komponent olarak Almanya ve İtalya’ya ihracat gerçekleştiriyor. Hedefe ulaşmamız için bu sayının daha fazla artması gerekiyor.