Karadeniz teknik universitesi’nde makina muhendisliği bolumu 1969–1970 eğitim-oğretim yılında faaliyete gecerek o gunden bu gune muhendis yetiştirmeye ve turk makine sektorune katkı sunmaya devam ediyor. bolum başkanı prof. dr. orhan...


Universitelerimizle gerçekleştirdiğ imiz haber çalışmaları- mızın sonuncusunda ülkemizin kuzeyine uzanarak Karadeniz Teknik Üniversitesi’ni (KTÜ) gündeme aldık.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Aydın ile makine sektörünün durumu ve KTÜ’de yürüttükleri çalışmalarla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ülkemizde makine sektörünün mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rakamlar, Türkiye makine sektörünün sürekli gelişim içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu sektörün ihracatta giderek artan payı, bu gelişimin en açık göstergesidir. Makine sektörü geleneksel taklitçi üretimden Ar-Ge ile özgün ve kaliteli üretimlere yöneldikçe sektörün rekabet gücü ve karlılığı da artıyor. Bilindiği üzere, makine sektöründe, genelde, ihtiyaç sahiplerinin belirlediği tasarım kriterleri dikkate alınarak makineler üretiliyor. Örneğin, Karadeniz Bölgesi’nden iki ana ürünü olan fındık ve çayın işlenmesine yönelik sektörler gelişmiş durumda ve sektörün ihtiyaç duyduğu makineler genelde bölgemizde tasarlanarak üretiliyor ve geliştiriliyor. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan ve gelişen Bilgisayar Destekli Tasarım ve Bilgisayar Destekli Üretim (CAD/CAM) daha iyi tasarımlara ve bu tasarımların üretimden önce mekanik ve ısıl olarak test edilmesine yol veriyor. Önümüzdeki yıllarda, gelişen ve günden güne iyileşen yetenekleri ile sektörün rekabet gücünün daha da artacağı inancındayım.

Türk makine sektörünün gelişimi için nasıl bir yol izlenmeli?
Öncelikle teknolojiye daha fazla yatırım yapmak gerekiyor. Ar-Ge, tasarımdan nihai üretime bütün aşamalara dâhil edilmelidir. Yine bu bağlamda, sektördeki işgücünü iyileştirmek öncelikli hedef olmalıdır. Teknoloji üretme odaklı, modern üretim teknolojilerinden haberdar, nitelikli personel istihdamı veya hizmet içi eğitimlerle mevcut personele bu niteliklerin kazandırılması gerekir. Özellikle yeni pazarlara ulaşabilmenin yolu nitelikli üretim ve bunu en iyi şekilde sunarak pazarlamaktan geçmektedir. Bu bağlamda, ilgili standartlarla kaliteli üretim, daha önce yapılan işlerin niteli- ği ve referanslar rekabet koşullarında önemlidir. Ayrıca, yeni müşteriler elde edebilmenin yanı sıra mevcut müşterilerin güvenini korumak için onların beklentilerine cevap verebilecek çok iyi bir hizmet anlayı şı içerisinde olmak gerekir. Bununla ilgili olarak, makine sektöründe satış sonrası nitelikli teknik destek ve bakım hizmetlerinin verilmesi sürdürülebilir bir müşteri memnuniyeti için esastır.

Sektörde teknoloji üretiminde sanayiciler ve devlet neler yapmalı? Sektörün ivedilikle teknoloji üretimine yönelmesi gerekmektedir. Bilgi çağındayız; bilim ve araştırma gelişmenin ana anahtarı. Teknoloji sürekli gelişiyor ve her alanda teknolojinin nimetlerinden daha çok faydalanıyoruz. Ancak ülke olarak, genelde teknolojiyi üreten değil tüketen konumdayız. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda ülkemizde araştırma ve geliştirme için yapı- lan harcamaların düşük seviyede oldu- ğunu ve bu konuda uzun soluklu politikaları n olmadığını görürüz. Firmalar teknolojilerini ya teknolojiyi transfer ederek ya da teknolojiyi üreterek yenileyebilirler. Esasında, uzun vadede düşünüldüğünde en karlı yaklaşım teknoloji üretimi ise de genelde tercih edilen yaklaşım teknoloji transferidir. Örneğin, fuarlar ve son zamanlarda artan iletişim unsurları vasıtasıyla firmalar yeni teknolojilerden haberdar olmakta ve satın almaktadır. Teknoloji transferi tabi ki her 5–10 yıllık periyotlarda, gelişen teknolojiye ayak uydurabilmek, rekabet ve yenilik için yeni transferleri ve dolayısıyla sürekli bağımlılığı ve harcamayı zorunlu kılmaktadır. Kendi teknolojisini üretemeyen firmalar ve daha büyük ölçekte ülkeler, sürekli olarak teknoloji transferine büyük paralar yatırmak durumundadır. Bu nedenle sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için firmalar, teknoloji üretimine yönelmelidir. Genelde izlenen, günü kurtarma veya kısa sürede yüksek kazançlar elde etmeye yönelik yaklaşımlardan ivedilikle vazgeçilip, bilim ve teknoloji odaklı araştırma-geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Özetle, bilim ve teknoloji, makro ölçekte bir ülke için sürdürebilir bir kalkınmanı n ve mikro ölçekte ise herhangi bir firma için rekabet gücünün en önemli unsurdur. Üniversiteler de bilim ve teknolojide yaşanan bu hızlı değişimi çok iyi algılamalı ve değişimlere cevap verebilmelidir. Çağın değişen ihtiyaçları, eğitim, araştı rma ve topluma hizmet ana çıktılarının her birinde arzu edilen nitelikte sonuçlar alabilmek için üniversitelere dinamik bir yapıyı zorunlu kılmaktadır. Bu süreçlerde akreditasyon ve kalite kavramları ön plana çıkmaktadır.

Türk makine sektörüne sunduğunuz hizmetler hakkında somut örnekler verir misiniz?
Öncelikle onlarla süregelen iyi ilişkilerimizi koruyoruz. Sektörün üniversitelerle iyi ilişkiler içerisinde olabilmesi için öncelikle üniversitenin ana çıktısı yetişmiş insan gücünden faydalanması gerekiyor. Bu bağlamda, özellikle makine imalat sektöründe nitelikli makine mühendisi istihdamının artmasını şiddetle öneriyoruz. Son yıllarda, ülkemizin Ar-Ge’ye ayırdı- ğı fon önemli miktarda arttı. Bu fonlar kapsamında hem üniversiteler hem de sanayi kuruluşları ürettikleri projelerle bu desteklerden faydalanıyorlar. TÜBİ- TAK, Sanayi Bakanlığı, KOSGEB, DPT vb. kuruluşların verdiği desteklerde üniversite-sanayi işbirliği özellikle vurgulanı yor ve projelerin desteklenmesinde önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. KTÜ Makine Mühendisliği olarak bu bağlamda sanayi ile ortak yürüyen projelerimiz var. Bu projeler sayesinde, sanayinin mevcut problemlerine bakışı değişiyor, kendini daha iyi tanıma fırsatı yakalıyor ve gelişim ve nitelikli büyüme adına bir yol haritası çiziyor. Bu projeler, genelde, nitelikli ürün ve üretim, iş süreçlerinde iyileşme, yenilikçilik, kapasite geliştirme, vb. amaçlarda odaklanıyor. Ayrıca, 2006 yılı başında Trabzon Tica ret ve Sanayi Odası bünyesinde benim danışmanlığını yürüttüğüm bir Proje ve Koordinasyon Ofisi kuruldu. Bu ofis üniversite-sanayi işbirliği için iyi bir arayüz oldu ve giderek daha çok tanını- yor ve kapasitesi gelişiyor. Ofis bünyesinde tam zamanlı ve yarızamanlı elemanlar istihdam edildi. Ofisin ana hedefi bölgenin sosyo-ekonomik gelişimine katkıda bulunmak. Bölgedeki tüm kişi, kurum ve kuruluşlara hizmet veren bu ofis, var olan yurt içi ve yurtdışı proje fon kaynaklarını araştırıyor, bölgeyi bu fon kaynaklarından haberdar ediyor, farklı konularda (proje döngü yönetimi gibi) eğitimler veriyor, makro projeler hazırlıyor, proje yazmak isteyenlere yardı mcı oluyor ve aynı ilgide farklı dinamikleri bir araya getirerek koordinasyon sağlıyor. Ayrıca, bölüm olarak zaman zaman böl gemizdeki sanayi kuruluşlarını ve onları n şemsiye kuruluşlarını ziyaret ediyor ve görüş alışverişinde bulunuyoruz.

Ünversite olarak sektörün ihtiyaç duyduğu mühendisleri yetiştirebilecek olanaklarınız var mı?
KTÜ Makine Mühendisliği Bölümü, 1969–1970 eğitim-öğretim yılında faaliyete başlamış olup, ülkemizin en eski üçüncü makina mühendisliği bölümü olma özelliğine sahiptir. Bölümümüz, gerek altyapı ve donanım ve gerekse nitelikli akademik personel gücü ile öğ- rencilerine evrensel standartlarda bir makine mühendisliği eğitimi sunmakta ve sürekli olarak yenilenerek onları ça- ğın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmaktadı r. Bölümümüz bir yandan kendine güvenen, yaratıcı ve eleştirel düşünceyi ve ortak aklı benimseyen, ekip çalışmasına yatkın ve dinamik Makine Mühendisleri, Makine Yüksek Mühendisleri ve Makine Mühendisliği Doktorları yetiştirirken, diğer taraftan da bilimsel araştırma faaliyetleriyle ulusal ve uluslar arası bilim literatürüne ve bölgemizin ve ülkemizin teknolojik gelişimine katkıda bulunmaktadır. . KTÜ Makine Mühendisliği Bölümü mezunları hem kamu sektöründe hem de özel sektörde çok önemli pozisyonlara yükselmiş ve önemli başarılara imza atmı ştır. Mezunlarımızın elde ettiği başarı lar ve başarı hikâyeleri öğrencilerimizin geleceğe daha güvenle bakmalarına ve iyi bir motivasyonla geleceğe daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olmaktadır. Bölüm olarak, eğitim-öğretim faaliyetleri yanı sıra, seminer, konferans, kariyer günleri gibi etkinler kapsamında sürekli olan sektörle buluşuyor, sektörden önemli isimleri üniversitemize davet ediyor, sektörel beklentileri öğrencilerimize tanıtıyoruz. Yukarıda sıraladığım Ar-Ge faaliyetlerine destek olabilme potansiyelimizin yanı sıra bu etkinlikler için, sektördeki firmalara kapımızın her zaman açık olduğunu belirtmek isterim.

Sektör temsilcileri yetişmiş eleman
bulmakta zorlandıklarını ifade ediyorlar. Bu eleştiriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektör için yetişmiş eleman girdisinin önemi her geçen gün daha önemli hale geliyor. Ancak, yetkin ve yeterli personel gücü ile teknolojik rekabete katılabilinir. Yukarıda da belirttiğim gibi ülkemiz sanayicisinin AR-GE ve inovasyon kültürünün artırmak için gerekli proje destekleri sürekli artmaktadır. Ülkemiz sanayicilerinin bu desteklerden faydalanabilmeleri için kurumsal yapılarını güçlendirmeleri gerekiyor. Bunun olmazsa olmaz birinci ön koşulu, personel kalitesinin iyileştirilmesidir. Özellikle üretim yapan sanayi kuruluşlarının muhakkak mühendisler istihdam etmelidir. Aslında, kurumsallaşabilmek için işgücünün profesyonelleştirilmesi ve iyileştirilmesi süreklilik arz eden bir süreçtir. Bu hedefte yapılacak yatırımların çok kısa bir süre içerisinde kat kat fazlasıyla geri dönüşü olacaktır. İnovasyon, esasında, yeni düşüncenin ve yaratıcılığın ürünüdür. Bu nedenle, özellikle KOBİ ler personel yapı ve politikaları nı inovasyon yaratacak veya inovasyona yön verecek şekilde yeniden gözden geçirmeli ve düzenlemelidir. Bunun için öncelikli koşul, muhakkak iyilerle çalışmaktır. Bu amaçla firmalar, elaman alımında mutlaka nitelikli olanları istihdam etmeli ve mevcut elemanları nın kişisel gelişimi için sürekli olarak hizmet içi eğitime yönelmelidir. Hatırgönül ilişkilerinden uzak, sadece ve sadece liyakat esas alınarak oluşturulan bir personel yapısı, teknoloji üretimi, verimlilik, kalite ve inovasyon gibi rekabet üstünlüğüne yol veren birçok faaliyetin önkoşuludur. Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği olarak, sürekli bir kalite anlayışı içerisinde, eğitim faaliyetlerimizin bütün süreçlerini gözden geçiriyor ve çağın beklentilerine göre sürekli olarak yeniliyoruz. Bu nedenle, mezunlarımıza güveniyor ve onların çalışacakları kurumlara çok şey katacaklarına ve sektörün beklentilerine en iyi şekilde cevap verebileceklerine yürekten inanıyoruz.

Üniversite sanayi işbirliğinde artılar ve eksiler nelerdir?
Üniversite ve sanayi; gelişmenin ve daha ötesinde var olmanın önemli iki aracı. Üniversite, hem eğitim ve öğretim hizmetleri vererek topluma belirli alanlarda yetişmiş ve uzmanlaşmış işgücü kazandırırken, hem de temel ve uygulamalı alanlarda araştırma yapar. Sanayi, üreterek ve ürettiğini satarak ekonomik gelişmeye, istihdama ve sosyal refahın artmasına katkıda bulunur. Üniversite-sanayi işbirliği… Çok konuştuğ umuz, eksikliğinden sürekli bahsetti- ğimiz, etkin işler hale getiremediğimiz bir köprü. Taraşarın genel olarak birbirini suçladığı, iyi arayüzlere ve buluşma noktalarına ihtiyaç duyan bir yapı. Gelişmiş ülkelerin geldikleri seviyede etkisi yadsınamaz bir araç. Araçlarını ortaya koymadan önce, gerek ulusal düzeyde gerekse yerel düzeyde üniversite-sanayi işbirliğinden ne beklendiğ inin somut olarak ortaya koyulması gerekiyor. Her iki tarafın beklentilerinin çakıştığı durumda iyi bir sinerji oluşacaktır. En genel anlamda ana hedef, kendi teknolojisini üretebilen ve her anlamda daha az bağımlı, kendi kendine yeten, yüksek refah düzeyini yakalamış bir Türkiye. Bu hedefte toplumun bütün dinamiklerini ve tabi ki üniversiteleri ve sanayiyi buluşturmamız gerekiyor. Üniversite-sanayi işbirliği, bir yandan sanayiye bilimi bütün iş süreçlerine katarak verimi, kaliteyi ve rekabet gücünü artırma fırsatını verirken, diğer yandan da üniversiteye toplumsal fayda için çok belirgin somut bir çalışma alanı fırsatı sunarak kendini yenileme şansını vermektedir. Gelelim ülkemizdeki duruma. Son zamanlarda bu anlamda çok önemli me- safeler kaydedildi. Üniversite ve sanayiyi buluşturarak ortak iş üretmelerini sağlayacak arayüzler ve araçlar tanımlandı. Örneğin teknokentler sanayinin daha gelişmiş olduğu illerimizde çok etkin bir şekilde bu işbirliğinin en güzel örnekleri. TÜBİTAK gibi Ar-Ge’ye destek sağlayan proje fon kuruluşlarının destekleri gün geçtikçe artıyor. Bu fon kuruluşları, bu desteklerde üniversitesanayi işbirliğini özendiriyor ve hatta çoğu zaman zorunlu kılıyor. Bu desteklerle kurumsal yapısını güçlendirerek büyüyen ve rekabet gücü artmış birçok sanayi kuruluşu var. Daha güçlü bir Türkiye için bu işbirliğini sürekli kılabilecek yeni mekanizmalara ihtiyaç var. Şimdi üniversite-sanayi işbirliğini bölgemizdeki durumundan bahsedeyim: KTÜ, Türkiye’nin en eski dördüncü üniversitesi. Gelişmiş fiziki altyapısı, deneyimli personel gücü, eğitim ve araştırma deneyimi ile Türkiye’nin en önde gelen üniversitelerinden biri. Bölge sanayi, diğer gelişmiş sanayi bölgeleri ile karşılaştırıldığında daha az gelişmiş. Trabzon, tarihte de olduğu gibi daha çok bir ticaret şehri kimliği ile ön planda. KTÜ’yü bölge sanayi ile buluşturmak için her iki taraf istekli ve bu amaçla yapı lan faaliyetler süregelmekte. Geçtiğimiz yıllarda öğretim üyelerimizi çalışma alanlarına göre gruplandırarak ilimizdeki farklı sanayi sektörlerine ziyaretler organize etmiş ve farklı toplantılar düzenlemiştik. Taraşar birbirini tanımış, somut bir işbirliği için neler gerekli olduğ u tartışılmıştı. KTÜ ve TTSO bünyesinde gerçekleştirdiğimiz birçok toplantı da, bu konudaki görüşlerimi katılımcı- larla paylaşmıştım. İstek üzerine bazı sorunları çözmek ve AR-GE adına neler yapılabileceği konusunda bölgemiz sanayi kuruluşlarına yaptığım ziyaretlerden edindiğim genel tecrübe şudur: Bölge sanayi daha çok temel mühendislik bilgisine ihtiyaç duyuyor. Buna karşın bölgemizde mühendis eleman istihdamı düşük seviyede. Sanayi açısından bu işbirliğini başlatmanı n birinci koşulu kanımca; “mühendis istihdam etmek”. Diğer bir deyişle, üniversitenin en önemli çıktısı olan yetişmiş ve donanımlı insan kaynağına yatı rım yapmak. Yine, sanayi açısından bu işbirliği yolunda atılması gereken diğer bir önemli bir adım; “Ar-Ge ve teknoloji üretme niyetini somut olarak ortaya koyması ve bununla ilgili farklı proje fon kuruluşları tarafından sunulan kaynakları ndan yararlanma niyeti”dir. Üniversite- sanayi işbirliğine şiddetle ihtiyaç duyan bu proje fırsatları giderek artmakta ve firmaların teknolojik olarak yenilenmesi ve kendi teknolojilerini geliştirmesine fırsat vererek rekabet güçlerinin artmasına katkıda bulunmaktadı r. Şimdi gelelim üniversite tarafına ve tabi ki özeleştiriye. Gelişmiş dünya üniversitelerinde araştırmacılar üniversitelerine dışardan kaynak sağlayabilmek için sürekli olarak proje peşindedir ve “proje bulma, geliştirebilme ve sonuçlandı rabilme” yükselebilmenin en önemli ölçütlerinden biridir. Son yıllarda üniversitelerimizde atama ve yükseltmede getirilen bazı ölçütlerle, bilimsel araştırma ve uluslar arası yayın sayısında ciddi artışlar oldu. Gelişmiş ülkelerinkine benzer, “sanayi ile işbirliğini” özendirici yeni ölçütlerin tanımı bu bağ- lamda faydalı olarak, bilimsel araştırmaları n yönünü teknolojik araştırmalara çevirebilir. Böylelikle bilginin ekonomik fayda ve katma değer yaratma süreci kendiliğinden oluşmuş olacak; örneğin, patent geliştirebilme makale üretebilme kadar önemli hale gelecektir. Bilimsel ve teknolojik olarak gelişmek ve üstünlük sağlayabilmek için, araştırmacılar, sanayi ilişkilerini geliştirmek ve ilgilerini ekonomik ve sosyal fayda sağlayacak araştırma alanlarına yönlendirmek zorundadır.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü’nün vizyonunu ve misyonunu anlatır mısı- nız?
Özülkü (Vizyon): “En iyilerin tercihi olmak” En iyilerin tercih ettiği, ulusal ve uluslar arası saygınlığını olan, eğitim, araştırma ve geliştirmede öncü ve yenilikçi bir bölüm olmak. Özgörev (Misyon) Lisans ve lisansüstü seviyede, çağdaş, kapsamlı ve güçlü makine mühendisliği eğitimi vermek, nitelikli, özgün ve yenilikçi araştırmalar yaparak bilimsel ve teknolojik gelişmeye katkı sağlamak, sanayi ve devlet kurumları ile yakın işbirliği içinde olarak bölgesel ve ulusal kalkınmaya katkı sağ- lamak. KTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Lisans Programı Eğitim Amaçları’nı ise; sürekli kendini yenileme ve yaşam boyu öğrenme isteğiyle mühendisliğin ve teknolojinin değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek, bilgili, yetenekli ve çağdaş makine mühendisleri yetiştirmek. Edindiği temel makine mühendisliği bilgisi ve analitik, deneysel ve sayısal yeteneklerle mühendislik problemlerini sistematik bir yaklaşımla ele alan ve çözen makine mühendisleri yetiştirmek. Kendine güvenen ve girişimci makine mühendisleri yetiştirmek. İletişim becerisi güçlü ve ekip çalışmasına yatkın makine mühendisleri yetiştirmek. Etik değerlere saygılı ve çağın sorunlarına duyarlı makine mühendisleri yetiştirmek olarak özetleyebilirim.   SPOT: “ Ülkemiz sanayicisinin AR-GE ve inovasyon kültürünün artırmak için gerekli proje destekleri sürekli artmaktadır. Ülkemiz sanayicilerinin bu desteklerden faydalanabilmeleri için kurumsal yapılarını güçlendirmeleri gerekiyor. Bunun olmazsa olmaz birinci ön koşulu, personel kalitesinin iyileştirilmesidir. Özellikle üretim yapan sanayi kuruluşlarının muhakkak mühendisler istihdam etmelidir.”